bugün

bülent korkmaz

galatasaray taraftarıdır bülent korkmaz.

sanıyorum 2005'teydi, gs futbol takımı da tüm görevlileriyle bir ziyarette bulunmuştu 100. yıl etkinlikleri dahilinde.

genç sabri, hasan şaş, kingston, song, karan, ayhan vs. vardı.
bir de hakan şükür, büyük kaptan, hagi.
ha bir de; canaydın ve tayfası.

program dahilindeki bir iki aksiyondan sonra; fotograf çekimi başladı şehitlik önünde.
bütün basın orada vve fotograflarını çekiyorlar. 1 dakika kadar bir süre -ki az da değil- şaklar şuklar oluyor. flaşlar patlıyor. büyük kaptan yeterli buluyor kafasında süreyi ama basın devam ediyor flaşlar patlatmaya.

"3 saniye!" diye bağırıyor büyük kaptan; sonra da yüksek sesle geri sayıyor: 3, 2, 1; kalk!
bütün takım fotograf pozisyonunu bozuyor ve takılmaya başlıyorlar.

o kadar net ki bu sahne gözümün önünde; hala etkileyici.

neyse sonra bir 10 - 15 dakika takılıyor futbolcular; taraftarla fotograf çektiriyorlar, imza veriyorlar vs.

hakan şükür'e yaklaşmak mümkün değil. o zamanlar ersun yanal meselesi var ve tüm kameralar hakan'ın çevresinde. sabri, kingston falan da boş boş duruyorlar. derken bülent'i görüyorum; yanında bir iki kişi var. gittim hemen yanına.
ama çok garip lan; kitlendim orada. ne desem bilemedim.

- bülent bey, dedim ki daha devamını getirmeden (gerçi nasıl devam edeceğimi de bilmiyordum ya)
- ne bey'i yahu? "bey" deme bana, dedi yüzüme bakarak.

aptal bir utanç, garip bir gülme isteği var bende. bir de çok acayip bir korku. neden korkuyorsam sanki!?!

neyse, fotograf çektirdik; imza aldık; gittik. fazla da meşgul etmedik. o yanında olduğum 3-5 dakikada bir ton küfür çıktı ağzından, hiç de garip değildi. sanki çok yakışıyordu.

ha, aynı gün bir de song'la olayım vardı ki büyük saygı duymuştum adama. az buçuk bir fransızcam var söylemesi ayıp. gittim ben de yanına "bi' foto çeksek..." gibisinden bir şeyler söyledim. "tamam" dedi, tam çekineceğiz. az önce bahsettiğim takım fotografı olayı başladı, song ayrıldı yanımdan. göt gibi de kalmıştım. 5 dakika kadar sonra omzuma bir el dokundu; döndüm: rigobert song. adam beni bulmuş, yanıma gelmiş fotograf isteğim için. "büyüksün" dedim. çok daha büyük bir saygıyla fotografımı çektirdim.

sonra işte sabri, ümit karan, hasan şaş derken; futbolcular gs müzesine girdi komple. biz de arkalarından...
orada da hatırlıyorum; baliç'le, hakan ünsal'la çektirmiştim bir iki fotograf.
bir de hagi ile tabii ki. ilk kez o anda boş buldum onu ve hemen yaklaştım. verdim makinayı bir arkadaşa ve geçtim yanına, 40 yıllık dostu gibi pozumu verdim. arkadaş basıyor düğmeye ama olmuyor. poz bitmiş yahu, kingston'la falan foto çektirmekten. o anda "calişmadi, calişmadi" dedi hagi gülerek. yiyesim geldi adamı ama yine de bir skandala mahal vermemek için tuttum kendimi. yerdim yoksa cidden. valla lan. sadece ikimizin olduğu bir foto çekmek kısmet olmadı bize. diğer arkadaşlarla beraber grup olarak bir fotograf çekindik ancak.

müze gezisi bitti 10 - 15 dakika içinde ve kapıya yönelindi. kapıya yakın futbolcular bekliyor kapının önünde. "lan" dedim "n'oldu?" ben böyle aptal aptal bakınırken, bülent geldi ve kapının çıkışa göre sol tarafına dikildi zımba gibi. en sakin duruşu bile çok sert adamın. sonra hagi belirdi ve kapının çıkışa göre sağ tarafına dikildi. en sakin hali bile çok sempatik idi. civarlarında da diğer futbolcular falan varken; özhan canaydın belirdi uzun boyuyla ve hiçbir duraksama göstermeden çıktı kapıdan. arkasından hagi, arkasından bülent, sonra da hasan şaş, hakan şükür gibi futbolcular ve diğerleri. o kapının önünde de başkanla çekindik birkaç fotograf. en heyecanlı hali bile sakindi. enteresan adam cidden.

öyle bir gündü işte. galatasaray kültürünün, futbol takımındaki etkisi çok net görülüyordu.
hagi çok tatlıydı. hasan şaş çok piçti. song çok saygılıydı. başkan çok sakindi. sabri çok heyecanlıydı...
büyük kaptan ise çok babaydı o gün. iki çocuğu olduğunu da duymuştum o gün ağzından zaten ama öyle baba değil, başka türlü babaydı. laf aralarında küfrederdi. futbolculardan net bir saygı görür, üstlerine çok net bir saygı gösterirdi. taraftarla çok samimi idi ve o günün tamamı düşünüldüğünde görülüyordu ki;
bülent korkmaz; bir futbolcu, bir takım kaptanı, bir teknik direktör, bir yönetici olmaktan çok;
bir gs taraftarıydı. çok gerçek idi.