bugün

liseyi yatılı okumak

gittiğiniz yer çok kafa değilse, her gidişinizde oh çekmiyorsanız, o okulda okumak dünyanın en önemli şeyi değilse gitmemek gerek efendiler gitmemek! sonra çok yorulur insan o yaşta başlayınca yollara, yolculuklara. o kadar da göçebe değildir ruhu kimsenin o yaşta, her yer değiştirişte kokular değişir, renkler değişir bezginlik gelir bir yerden sonra.

sonra esas uçmanız gereken zamanda kanatlar ihanet eder, insanların yüzünde o ilk telaş okunurken siz çoktan dönmekte olduğunuzdan o yollardan, gidene bakıp gülümsemek zorunda kalırsıız. hayat yatarince uzun; gitmek çok değerli bir olgu, kaldıramayacağınız yaşta üstünüze bindirilmeyecek kadar değerli...

sonra kendi seçmeli insan gidişlerini, gidiyorum deyip gitmeli, mecburiyetler olmadan, dönüşü kendinden sorulan...

ama 'hamdım piştim yandım' sözünü bilirseniz, evet siz yüksek ateşte kıvama getirilirsiniz, arzu edilen buysa eğer durmaya ne hacet. çok şey öğrenmekse de tamam ancak ve lakin yalnızlık değerlidir, karışmadan o kadar kamusal bir hayata kendini büyütmeli insan, seçimler yapmalı hayatta. başkalarıyla kavgaya tutuşmak zorunda kalmadan önce kendiyle kavgalarını yapmalı, aynalarla savaşmalı önce.

sorunlu bir çocuktuysanız, çocukluğunuzun derdi varsa birileriyle ya da bir şeylerle, normalin dışında bir insan olursunuz; çoğunlukla özel. bu da böyle bir şey ama ne gerek var; zaten tahtalarınız arızalıysa bulursunuz dert edecek bir şeyler, oturun oturduğunuz yerde.

bu yazı ve öne sürdükleri her an değişebilir, gidenin yorgun bir anına denk gelmiştir muhtemelen; havası da yapılır yeri gelince o gidişlerin ama kimse yalnız kaldığında övünmez kanamış diz kapaklarıyla...

vay anam vay!