bugün

eminem

saat 3.38. içimde bir muzurluk var. trollük yapasım var. çocuk gibi yaramazlık yapmak istiyorum. aslında moralim oldukça düşüktü, hatta berbattı bir aydır. bu gece neden böyleyim bilmiyorum, bir neşe var. ölecek hastalar, öncesinde birden çok iyi olurlarmış ya, öyle bir şey mi acaba? neyse konuyu depresifleştirmeyeceğim. sana hep depresif yazıyorum. senin de şarkıların depresif. lan senle ben ne çektik be eminemmm???? :d

seninle bir fotoğrafım olamayacak mı cidden? konserine gittim ama fotoğraf çekilemedim. çok üzücü oldu bu gerçekten. aklıma stan geldi bak. beni görmedin, konserindeki yüzlerce insandan biriydim sadece. ama emin ol benden daha aşık kimse yok sana. senin haberin yok ama seninle 2010'dan beri sevgiliyiz. posterlerin hala duvarımda. renkleri solmuş. sorun değil, çizer ve grafik tasarımcıyım. en harikalarını yapabilirim. ömrüm seni resmetmekle geçti zaten. kendi doğum günüm için hain planlarım vardı ancak senin doğum gününe alabilirim o hain planları. yine resmini çizip sana instagramdan mesaj atacağım. çok mükemmel çizeceğim bu sefer. yağlı boya mı yapsam? hmm... yağlı ile sadece balerin çizerim diyordum ama sen benim hayatımın anlamısın. seni de çizerim. şu dünyada en çok seni seviyorum, sonra da baleyi. seninle bale yapmak çok komik ve mükemmel olurdu. ahahha. buldum. seni balet olarak çizeceğim * :d saat 3.48 oldu. büşraya dondurma yiyeceğim dedim ama kıçımı kaldırmaya üşendiğimden yiyemeyeceğim sanırım. bir de boş boş yenmez ki dondurma. bir şeyler izlemek lazım. ama netflix'teki her şeyi izledim. birkaç önerilen diziye göz attım ama sıkıcı geldiler. buraya gelmeden önce yeni bir diziyi de izledim. daha bir sezonu çıkmış, altı bölüm. izledim valla. acaba sen hangi dizileri izliyorsun? paylaşsana ya biraz.

tabii ki hayatım hala bok gibi. düzene sokamadım kendimi. bu saatte uyanık olmamdan anlaşılıyor zaten. günde 12-14 saat uyuyorum. çok saçma bir hayatım var. işsizlikten hep. nisan'dan beri iş bulamıyorum. ailem de çok fena baskı yapıyor. borçlarım var, ödenmesi gereken taksitlerim... valla aklıma geldikçe deliriyorum. ama bu gece aklıma çok getirmeyeyim. yine de haberin olsun. sana her şeyi anlatmazsam içimde kalır. bir gün buraya -sana- yazdığım her şeyi ingilizceye çevirip, seninle buluştuğumda sana vereceğim. gerçekten stan'in yeni versiyonuyum. mektup ben çocukken vardı. bana dijital stan diyebilirsin.

ben de stan gibi seninle olmak isterdim ancak şartlar aşırı imkansız. yani en önemlisi ben senin kızından bir yaş küçüğüm. bir de sen kiiim ben kim?? * :d hayallerini mantık çerçevesinde kuran biri olarak asla seninle mutlu bir son hayal edemiyorum. * anca şunu düşünüyorum, seninle aynı yaşta olsaydım, çocukluk arkadaşın olsaydım, belki birbirimize aşık olurduk. ama ben deshaun'a da aşık olabilirdim he. çünkü çok tatlı ve yakışıklı. (rip) senin yanında olurdum, sana destek olurdum. bunu isterdim. acı çekmeni istemezdim. ... neyse, daha mantıklı bir hayal kurmak gerekirse, çok çalışıp senin albüm, sosyal medya ve klip tasarımlarını yapmak isterdim. zaten grafik tasarımcıyım biliyorsun. e yani tabii ki after effects biliyorum. premiere pro'yu öğrenmeye başladım ya hallederiz. ingilizcem de baya gelişti aslında, dizi izleye izleye. baya baya bazen ağzımdan yanlışlıkla ingilizce bir şeyler çıkacak hale geldim. çünkü evde yalnız yaşıyorum. tek duyduğum ingilizce konuşmalar. kendi dilimi unutmam umarım deyip abartayım. * :d

sen de tatlı seviyor musun? umarım seviyorsundur. sen de benim gibi tatlı canavarı ol, lütfeeen. beraber komik bir dizi açıp, sabaha kadar abur cubur yiyelim. cips olmaz, sevmiyorum. meyve olur bak. üzüm yiyelim ya. bir de kiraz. bir de çilek. şeftali var evdeeee, yoğurdun içine dilimleyip yiyeyim bari. ama üşenirim ona da ya. bilmiyorum. bu yazımı bitirdikten sonra belllki. ama saat de 4.05 olmuş. uyumam lazım bence. bir iki el brawl stars oynayıp uyumaya çalışabilirim. akşam altıda kalktım, nasıl uyuyacaksam?? ama uyumam lazım. telefonumda, saatler kısmında detroti saati de kayıtlı yıllardır. * tam bir sapığım ben ya. ay korkma benden tamam mı? zarar vermem ya. kedi gibiyim zaten. kediler sever misin? sevmek zorundasın, çünkü ben çok seviyorum. ama bir keidm yok. çünkü evim çok küçük ve bahçesi yok. yazık olur hayvana. işim olduğu zamanlarda eve çok geç geliyorum bir de. yalnız kalır tüm gün yavrucak. ama ben bütün kedilerin annesi olduğuma inanıyorum. hepsini çok seviyorum.

gideyim artık ben. neden yazasım vardı biliyor musun? çünkü laptopımın klavyesine ice tea döktüğüm için bozuldu ve kablolu başka bir klavye almak zorunda kaldım. çünkü ağzına sıçtığımın lenevosu, en az 1270 tl tamir ücreti istedi. ben de ok kib bye dedim ve 60 tllik bir klavyeye merhaba dedim. laptop klavyeleri gibi ince değil, daha aralıklı. alışmam başta zor oldu. ama şimdi yazdıkça yazasımı getiriyor. çocukken annemlerin iş yerinde daktiloyla oynardım. o hissi andırıyor. çok eğlenceli. kendimi mahkemelerdeki zabıt katibi gibiyim şu an. o mesleğe mi geçsem acaba?

gideyim dedim, gidemedim. yine geçenlerde bir şeyler oldu. mekik çekeyim derken yanlış bir boyun hareketi sonucu kulak kristallerimi yerinden etmişim, 3 gün başım döndü, sonraki 2 gün de sersemledim. çok kötüydü çok. herkes dikkat etsin. benim gibi salakların mekik çekmesi yasaklansın bence. spor yapıp mutlu hissetmek istemiştim. onu da elime yüzüme bulaştırdım. şansım yok gerçekten eminem. çok şanssızım. tatil de yapamadım bu yıl. neyse zaten korona var. ama herkes denize gitti, ben kusur kaldım. :( üç tarafı denizle çevrili ülkemde denize giremedim be. öf. darlandım.

---

tamam bu sefer gidiyorum. sevgilim. * hoşçakal. seni çok seviyorum. elbet bir gün buluşacağız. sana sımsıkı sarılacağım. boynuna atladığımda iki tur döndür beni havada, filmlerdeki gibi. söz mü? * :d