bugün

artı değer

üçüncü dünya solculuğundan birinci dünya sahteciliğine geçenlerin yüzleri aslen bir bir dökülüyor ama kendileri için bir adet ırzına geçilmişte olsa sözlük formatını armağan ederiz. ne de olsa kendileri kaliteli yiyecekler yiyorlar. ama diyoruz biz eskiden sola şöyle bir değinmiş olanlardan asıl korkmak lazım. çünkü konu eğip bükme, bilim dışılık ve iki yüzlülük olduğunda kendilerinden öteye gidebilecek birileri olduğunu sanmıyoruz. bir kez daha tekrar ediyoruz. bu adamlar temizlenmeden- yani fkirsel anlamda- bize rahat yok.

şimdi gelelim üç kuruşluk bilginden şu artı değer meselesine. konu teknoloji olunca ahkam kesmekte solcu artıklarının üstüne yok. zaten öyle olmasa laçiner'in birikimsizliği bu konuda birinci olmazdı. gerçi haklarını yememek lazım. teknolojinin gelişimindeki artı-değer'in önemini, üretici güçlerin gelişiminde de teknolojinin önemini kavramışlar. tabi bunu kavrayamasalardı kendilerini gerçek hayata davet ederdik. gerçekler karşısında şaşknlıktan ölürlerdi. tabi yaşları da baya geçkince bunların, kalp krizi filan geçirirlerdi. sonra o ölesiye nefret ettikleri eski sosyalist düzenleri eleştiremezlerdi hayata dair yeni sosyolojik(!) yaklaşımların vurgunculuklarını yapamazlardı. ama yüzyıllık artıklar kendilerini gene gösteriyor.

şu doğru tarafları bir sayalım. teknolojinin gelişimi sermayeden bağımsız bir şekilde akıl takımının işidir. doğrudur, bu insanlar arasında insanlığı gelişimi adına çok şeyler yapmış kimseler vardır. bunlardan bağımsız bir biçimde sermaye adına çalışan kişiler dahi olsalar, bu ücretli köleler bilimsel gelişimin gerçekliğini sağlamışlardır. iyi de biz bu kısımla ilgiliniyoruz da, sermayenin genel eğilimleri ile neden ilgilenmiyoruz? sanırsın bilimi bu adamlar babalarının hayrına kullanıyor. ya da yeni teknolojik gelişimler sağlayarak kendi yaşamlarını kolaylaştırmaya çalışıyorlar. istediği kadar böyle bir eğilim ana baskın eğilimin kendisine gelelim. genel olarak üretimde kullanılan teknoloji, üretücü güçlerin üretimini arttırırken, diğer yandan artı-değer üretimini de artırır. haliyle istihdam da artar. ama sermayenin buradaki genel eğilimi artı değer sömürüsünü arttırmak, çalıştırdığı kişi sayısını sürekli azaltmaktır. bunu başaramadığı ölçüde ise çalışma saatini arttırmaktır. sermayenin teknolojiyi kullanım amacı da budur. yoksa öyle babasının hayrına kullanmak diye bir durum yok, ki zaten kimse öyle babasının hayrına bir şeyi kullanmaz.

diğer yandan ise artı-değer üretimi ve tüketimi ile işçi sınıfının ya da diğer üretici sınıfların devrimciliği arasında bir bağ bulunmuyor. zaten bir noktadan sonrada insan sorar? işçi sınıfının bana tanımını yapsana diye. senyalnızca dışarıdaki hamalı işçi olarak görürsen zaten bugünkü yapıya bakış açının arabistan çöllerinden gelmesi zaten doğal bir durum. artı-değer teorisi ile teknoloji arasındaki bağ, hatta teknolojinin üretici güçleri üzerindeki etkisini irdelemek için doğru örnekler vermek gerekiyor. yoksa anakronik ve ortalamacı örnekler vermeye insan dilinde demogoji denir. hatırlatmakta fayda var. sınfın tanımı, maddi varlığı ve toplumdaki konumu bambaşka konular olduğunu kabul etmezsiniz, sizleri daha bilimsel ortamlara davet ederiz. üç kuruşluk ortamlara değil. bir de hatırlatmakta fayda var emek'in tanımını hatırlamakta fayda var. ondan sonra emekçinin tanımını, mavi yakalı işçi- beyaz yakalı işçi, orta sınıfların esnek çalışma koşulları altındaki sınıfsal değişimlerini tartışmakta fayda var. ama ben ortaya bulamaç yapacam dersen, arap çöllerine ait mükemmel(!) teorileriniz de sizi kurtaramaz. bizden söylemesi...