bugün

kapitalizmle komünizm arasındaki temel ayrım

görülüyor ki ne kapitalizm istenildiği düzeyde anlaşılabilmiş, ne de komünizme dair adam akıllı bir laf edilebilmiş. amacım ıkalaca cümleler kurduktan sınra sevgili sözlük deyişle ayar vermek değil, ama bir nebze olsun kapitalizm ve komünizm hakkında ,başım dik bir şekilde, birkaç kelam etmeyi bir hak olarak görüyorum.

bir iki doğru şey söylenmiş, bunları tekrar etmek anlamsız. komünizm'in sosyalizmden sonra gelen ve bu toplumsal sistemi savunanların nihai hedefi olduğunu bilmeyen kalmamıştır. kuşkusuz bir çok komünizm anlayışı var: anarşist olanı, bilimsel olanı, ütopik olanı... sayılar ve örnekler çoğaltılabilir ama bizim irdeleyeceğimiz şey bilimsel olanı- tabi bu bilimselliği "kime göre neye göre?" soruları sorarak çürütülebileceğini sanmak çocukluk olacak- olacaktır elbette.

komünist toplumun tasarlanması bugünden anlamsız. fakat belli başlı temel şeyleri söyleyebiliriz. onun dışında kimi özel noktalar pratikten çıkartılacak sonuçlardır. yoksa komünizm de şöyle silahlı kuvvet olacak, böyle eğitim sistemi olacak demek tarihsel sürecin önüne geçip kahinlik yapmak demektir. bizim kahinlere ihtiyacımız yok. ama komünist toplumu konuşurken de tarihsel gelişim içerisinde bulunmak gerekiyor. şunu bilmekte fayda var; 16.yy'ın sevgili filozofu thomas more'un ünlü eseri olan ütopya da açık açık belirtilen şey komünizm değildir. ama onun izinden gelen fransız sosyalistleri 17. ve 18.yy' da bu adamın izinden giderek sistematikleştirdiler bu görüşü. fakat bugünün kendine komünist diyenleri ile ciddi ayrımları söz konusudur. bu nedenle günümüzün komünistleri olanlar kendi ayrımlarını belirtmek için "ütopik sosyalizm ve bilimsel sosyalizm" isimli güzide eseri yazmışlardır. aralarında da uzunca bir tartışma dönemi yaşanmış ve yolları bir daha kesişmemek üzere ayrılmıştır. o nedenle şu hayalcilik iddialarından- tek tek bireyler üzerinden bir eleştiri olarak algılamamak gerek, genel bir eleştiri var burada- vazgeçip maddi olana sığınmak gerek.

kapitalizmin temel çelişkisi emek sermaye'dir. yani sermaye üretim araçları üzerindeki egemenliğiyle yeniden üretim sürecine hakim olmuştur. yaşamını devam ettirmek isteyen geriye kalanlar ise, kimi ayrımlar sonucunda, emek güçlerini sermayedarlara satmışlardır. emek ile emek gücü arasından doğan artık ise artı değer olarak geçer. buna el koymaya ise kısacası biz sömürü diyoruz. elbette bu süreç ve yeniden üretim süreci uzun uzun tartışılabilir. ama beylik laflarla, işi ciddiyetinden uzaklaştırmaksa amaç bence biraz susmak gerekir. kendi emek değer teorilerini ortaya koymadan x, y ve z sistemlerini eleştirmek ebedi muhaliflere özgü bir şey. biz onlara işlerinde başarılar dileriz.

kapitalizmdeki sermaye iktidarını yıkıp yerine işçi sınıfının bayrağını diktikten sonra bildiğimiz süreç işliyor. işte proleterya diktatörlüğü, sosyalizm diye devam eden süre. sosyalizmle, kapitalizm nasıl birbirlerine çelişiklerse komünizm ile sosyalizm de öylesine birbirine çelişiktir. sosyalizm sınıflı toplumların sonuncusudur ve nasıl sonlanacağını yaşamadan göremeyeceğiz. ama şunu biliyoruz ki bu sınıflar komünist düzende yoktur. bir devlet aygıtı yoktur. eskinin tüm kurumları parçalanmıştır. kırlar ile kentler arasındaki ve kafa ile kol emekleri arasındaki temel çelişkiler birbirinden kaldırılmıştır. kimi çelişkiler gene devam eder. çelişkiler yok edilemez dünya üzerinde çünkü çelişki hareketin temel motorudur. ama en azından hedeflenen şey bir cennet değil, insanoğlunun en başından beri arasında bir üstünlük savaşı verdiği doğadır. temel çelişki artık insanla insan arasında değil, doğa ile( doğadan kasıt çevremizi saran her şey) insan arasındandır. komünizmin kapitalizmden temel farkı: eskinin tüm kölelik düzenlerini yıkarak ve bir takım insan grubu ile diğer insanlar arasındaki üretim araçlarından doğan kimi çelişkileri yok etmektir. insanlığın nihai amacı olan doğaya karşı üstünlük savaşını rayına oturtmaktır. yoksulluk, açlık ve savaşın yok edilmesi zaten bunun doğal bir sonucudur. özel olarak bitirilmeye çalışılmaz bunlar çünkü bu kavramların pek çoğu sınıflı toplumların yansımalarıdır.

neyse uzun oldu ama belirtmekte fayda var; temel bir toplumsal düzeni eleştirmek için en azından o düzeni gerçek manada bilmek ve yerine bir şeyler getirmeye çalışmak, bir alternatif sunmaktır. en azından marksistler bunu başarabilmiştir. ama amaç tüm her şeyi eleştirip- ki zaten eleştirdikleri bile tartışılır- yerine bir şey getirmemekse sizlere ebedi muhalefetinizde başarılar. bir de sonsuz karanlığınızda.