bugün

la vie en rose

bir çok insanın kulağına bir şekilde * * * * süzülmüş şarkıdır...ismi cismi söyleyeni bilinmese de...başka bir gün başka bir yerde yine duyulur,hoşa gider..gelir sonra yine bulur sizi bi zaman sonra, yine gider,hoşa...bu da böyle sürer gider...

edith piaf ve louis armstrong çığırışları birbiriyle yarışır.kimin galip geldiğini henüz çözemedim ben...

gecenin ilerleyen bir saatinde alkol, unutulması gereken bir sürü gereksiz dünyalık bilgiyi aklımdan geçici de olsa silmişken; tahta kapılı, tahta masalı,küçük ve sıcak,loş ışıklı sapsarı dumanlı, içinden kahkaların yükseldiği bir bardan dışarı adım atıp, komşusu olduğu denizden hafif de bir rüzgarın estiği , arnavut kaldırımlı -ne çok dar ne çok geniş- tarihi bir sokakta, çiseleyen yağmuru da bir armağan sayarak, yanıbaşımda kırmızı kadife elbiseli ve siyah fularlı çok hoş bir hanımefendinin ellerini ısıtırken tebessümle yürüyormuşum ... gibi hissettiren bir güzellik abidesi...