bugün

kimsenin bilmedigi bir yere gitmek

"ah gidebilsem! bu baskılardan, ülkenin dertlerinden kurtulabilsem. yok olsam, kendime öyle bir yer bulsam ki içinde güzel kadınlar, güzel doğa ve rahatlık olsa şiirlerim ve ben olsam, hayallerimin ülkesinde dolansam usul usul, yasak kelimeler olmadan, her an ablukaya alınma korkusu içinde yaşamasam..."
işte bunları düşünüp başka bir yere gitmek isteyenler, siyasetin baskısının en yoğun gözüktüğü birinci meşrutiyet öncesi ve sonrası edebiyatçılardır. hepsi değil tabi... tevfik fikret, cenab şehabettin, ahmet haşim... bunlar aklıma gelenler.
amaçları nedir peki; baskının onlara yaşattığı gerçeklerin zorluğu. hayal kurmanın güzelliğini farketmeleri. çünkü sorgu yok sual yok. ne isterlerse o var ellerinde ve zihinlerinde, özgürlük buydu onlar için gitmek istedikleri bir yer; belki bir deniz kıyısı belki bir ada ,belki de hiç olmayan bir hayali şehir ya da ülke. kim bilir? cenab'ın ömr-i muhayyel'i ile ne farkı vardır ahmet'in o belde'si ve oraya giden yollar'ı arasında? umutları vardı o gittikleri yerde bir de onları bekleyen huriler, ilaheler.. doğru muydu peki bu gitm düşüncesi ya da bizim gitmek istememiz doğru mudur? sorunlara çözüm aramak en yapılması gereken değil midir, sorunlar karşısında? korkak mıdır ahmet haşim, cenab? bu düşünce içinde; korkak mıyız biz?