bugün

kendinden kaçmak ve herkesten uzaklaşmak isteğidir. belki bu sayede kafanın içindeki bazı şeyler unutulabilir. ama unutulması gerçekten çok zor.
keyifsiz olunduğunda daima özlenen yer. bilinmez ki bulunduğun ortamdan kaçmak yüreğinden kaçmak anlamına gelmez.
dönüldüğü takdirde anlatılacak çok şeyin olmasıdır.
hayatın kaybolan renklerini aramak üzere el değmemiş ve ayak basılmamış uzak bir diyara kaçmaktır. sessizlik ve huzur içerisinde, hayatın getirdiklerini ve götürdüklerini tartıp, kendiyle hesaplaşması için kişiye fırsat tanıyandır.
romantik bir ifadeye sahip içi boş kelamdır. zira öyle bir yer yoktur.
ah keşke hemen yapabilsem dedirten durumdur. insanın sadece ruhu ile konuşabileceği bir yere gitmek kulağa hoş gelmiyor değil. **
"ah gidebilsem! bu baskılardan, ülkenin dertlerinden kurtulabilsem. yok olsam, kendime öyle bir yer bulsam ki içinde güzel kadınlar, güzel doğa ve rahatlık olsa şiirlerim ve ben olsam, hayallerimin ülkesinde dolansam usul usul, yasak kelimeler olmadan, her an ablukaya alınma korkusu içinde yaşamasam..."
işte bunları düşünüp başka bir yere gitmek isteyenler, siyasetin baskısının en yoğun gözüktüğü birinci meşrutiyet öncesi ve sonrası edebiyatçılardır. hepsi değil tabi... tevfik fikret, cenab şehabettin, ahmet haşim... bunlar aklıma gelenler.
amaçları nedir peki; baskının onlara yaşattığı gerçeklerin zorluğu. hayal kurmanın güzelliğini farketmeleri. çünkü sorgu yok sual yok. ne isterlerse o var ellerinde ve zihinlerinde, özgürlük buydu onlar için gitmek istedikleri bir yer; belki bir deniz kıyısı belki bir ada ,belki de hiç olmayan bir hayali şehir ya da ülke. kim bilir? cenab'ın ömr-i muhayyel'i ile ne farkı vardır ahmet'in o belde'si ve oraya giden yollar'ı arasında? umutları vardı o gittikleri yerde bir de onları bekleyen huriler, ilaheler.. doğru muydu peki bu gitm düşüncesi ya da bizim gitmek istememiz doğru mudur? sorunlara çözüm aramak en yapılması gereken değil midir, sorunlar karşısında? korkak mıdır ahmet haşim, cenab? bu düşünce içinde; korkak mıyız biz?
(bkz: somewhere only we know) *
ayaklarımızın götürdüğü, aslında bizim de bilmediğimiz 'uzak' yerlerdir.
insanın kendisinin yaratabileceği bir durumdur. zira yoktur öyle bi yer. yanlız kalmak isteyen ruhun bünyeye haykırışıdır. sakin olunmalı, derin derin nefes alınmalı, akabinde bi bardak ballı süt içip mışıl mışıl uyunmalıdır. ne gerenk vardır ruhu zorlamaya. çık dışarı, topla sevdiklerini, yap bi eller havaya zirvesi. bak bakalım kalıyo mu o buhran üstünde.

zira insanın kendine gelebilmesi için öyle uzaklara falan kaçmasına gerenk yok. her şey beyinde biter. kaç kaç nereye kadar?

olsa da gitmem.
durum itibarı ile pek mümkün olmayan ütopyadır. kimse bilmiyosa sen nerden biliosunda gidiyosun oraya? türkçe bilmiyor musunda böle çelişik bi cümle kuruyosun? bunun adı kaybolmak olabilir ancak, onunda hiç romantize edilecek, altında manayı ehemmiyet aranacak bir durumu yoktur. kaybolduğunda korkarsın, ay yolu bulamayıp hep burda kaliim demezsin. kimsenin bilmediği bir yerin olduğunu kim söyledi? niye böyle bir yer olduğunu hayal ediyosun, lost'da adamların başına neler geldi, çoğu bok yoluna geberip gitti, haberin yok mu? gibisinden serzenişlerin sebebi olan başlık...
ölmek.. başkalarıyla paylaşmaya fırsat olmayacaktır çünkü gün feed back günüdür..
sorunlardan ve olası kötü durum ve insanlardan kaçma yöntemidir. kaçmak,
uzaklaşmak istersin. kimse ulaşamasın. kimse bilmesin. küçük bir sahil
kasabasına gidip kendi yaşamında olmak ister bünye çoğu zaman. hele de
bunalmışsa. toplayıp pılı pırtını, uzaklaşmak ister. hiçbir şeyi
düşünmeksizin. hiçbir şey için ağlamaksızın. tüm sorunları geride
bırakmanın rahatlığını ve doğanın o güzelliğini hissetmektir tek
istediğin. ama öyle de olmaz. insanın belini büken sorumlulukları vardır.
bir süre sonra yeniden sorumluluklara boyun eğersin. kaçma arzun sönmek
zorunda kalır. hayalinde yaşadığın birkaç dakika özgürlüğünle avunmaya
çalışır ve yaşama olduğu yerden devam etmek zorunda kalırsın...
(bkz: coco star reklamlari)
cennete ya da cehenneme gittiği varsayılan insanların yaptığı eylem.kimse nasıl yerler olduklarını bilmiyor ne de olsa..
çoğu insanın hayalidir. yapamayanlar için, kapı ve telefonları açmamak da çözüm olabilir. *ayrıca tavsiye edilir. size hiç ama hiç değer vermeyen insanları hayatınızdan defetmek, telefonlara kulak tıkamakla gerçekleşebilir. bozmayın rahatınızı. onlar, s..tirsin gitsin.
(bkz: kenefleri denize akan dunyaniz varsin sizin olsun)
kaybolmaktır.
mümkün değildir. bir kişi hariç hiç kimsenin bilmediği bir yer olması olasılıklar dahilindedir. ve bu bir kişinin de oraya gitmesi kimsenin bilmediği bir yere gitmek alamına gelmez. zira en az bir kişi biliyordur orayı, gittiğine göre. hiç kimsenin bilmediği bir yere gitmek için hangi yolun kullanılacağını da bilemeyeceğimize göre, kimsenin bilmediği bir yere gitmek yalnızca alice harikalar diyarında olur. bizi okuyan küçük çocukların aklını karıştırmayalım.
artık neredeyse evlerimize bile medyanın girdiği bir ülkede bu zor. eğer yapabilen varsa beni de götürebilir mi, lütfen?
her insanın hayatında en az bir kez olsun düşündüğü eylem.
gitmek.. çok uzaklara, başını alıp sessizce gitmek..
bir tek ceketini alıp kapıyı çarpabilmek.. özgürlük..
sorular, cevaplar olmadan, hiçkimseyi hiç bir şeyi aramadan..
kimselerin bilmediği, bilinmediğin bir yere doğru.. gitmek..
Cevrenizdeki insanlarin adini bile duymadigi, nasil bir yer oldugu hakkinda en ufak bilgi sahibi olmadiklari bir yere gitmektir. Hele gidilen yer bir sekilde acaipse, col iklimi ya da kutupsal iklim gibi bir ekstremiteye sahipse, insanlari bilinen herkesten farkliysa, dondugunuzde sizi muhabbet ortamlarinin krali yapabilir bu durum. O acaip yere gittiginizi duyan herkes oralari merak eder, siz de orayi en guzel anlatacak carpici ornekler verirsiniz. Anlattiklarinizla insanlar sasirir, sizin oralara dayanmanizi takdir eder, boyle bir sansi yakalamis olmaniza gipta eder. Kisacasi kimsenin bilmedigi yerlere gitmek de oralardan donmek de eglenceli istir.
kendini macellan sanan insan
(bkz: neverland)