bugün
- icardi1905 silik olsun kampanyası20
- şehirler arası aşk yaşamak9
- hamas bir terör örgütüdür14
- true'nin porno arşivi kaç gb8
- anın görüntüsü14
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler11
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi10
- aleyna tilki10
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız17
- sözlük kızından gelin olmaz21
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- vatandaşlık farkı alan otel21
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence12
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı8
Lübnan önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud, bu haftaki Cuma hutbesinde islam dünyasında cevabını bulamamış en temel sorulardan birinin: Biz şu an Mekke devrini mi yaşıyoruz, yoksa Medine devrini mi sorusu olduğunu söyledi.
Şeyh Mahir Hammudun 27 Şubat 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
Üzerinde tartışılan konulardan biri de modern dönemde yaşayan Müslümanların Mekke dönemini mi Medine dönemini mi yaşadığı konusu. Bu tarihi sorgulama çok önemli sonuçları da beraberinde getiriyor: Mekke devrinde Müslümanlara savaşmak haramdı. Müslümanlara çektikleri işkencelere sabretmeleri emredilmişti. Kendilerine Ellerinizi (savaştan) çekin, namaz kılınbdenilen kimseleri görmedin mi?..Nisa:77)
Günümüz Müslümanları kendilerinin Mekke devrinde olduklarını söylediler. Bu yüzden yöneticilerin yaptıkları zulme sabretmeleri, cihad ilan etmemeleri gerektiği ve yalnızca davetle sorumlu oldukları kararına vardılar. Eğer Medine devrinde olduklarına karar verseydiler bu durumda cihad etmek ve Şeriat hükümlerinin tatbiki görevleri haline gelecekti.
Ancak mesele şu ki, kıyaslama bu noktada eksik kalıyor. Zira Mekke döneminde Şeriat da vahiy de tamamlanmamıştı. Bugün ise tamamlanmış durumda. Böyle bir durumdayken Şeriatın bir bölümünü göz ardı edebilir miyiz? Diyebilir miyiz ki, biz Mekke dönemindeyiz ve bu yüzden Şeriatı göz ardı edebiliriz?
Kendi görüşümü ifade etmeden önce bu meselenin islami hareketler arasında çokça tartışıldığını ifade etmeliyim. Ancak kesin bir sonuca varılamıyor. Bizce:
Medine döneminin en bariz özelliklerinden biri, çoğunluğun islamı istiyor olmasıdır. Hicretten önce Musab Bin Umeyr Yesrib(Medine) e gitmiş ve bir süre sonra Rasulullahın yanına geri döndüğünde Ya Rasulullah! Yesripten döndüm. Yesripte La ilahe illallah, Muhammeden Rasulullah demeyen tek bir ev bile kalmadı demiştir. Yesrib halkı Allah Rasulünün yönetimine, isteyerek ve seve seve boyun eğmiştir, asla zorbalıkla değil. Bu önemli bir ayrıntıdır. Zorbalıkla Şeriatın tesis edilebileceği düşüncesinin hiçbir karşılığı yoktur. Bu durum ancak islamın ve islami davetin olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. islami davetin toplumun bir kısmına yönelik olması ve diğerlerine karşı sabredilmesi, insanların istemedikleri bir toplumun islam Şeriatına zorlanmasından daha hayırlıdır. Tabi ki bu noktada da toplumun çoğunluğun bunu istediğinin açıkça gözlemlenmesi, yapay bir talep olmadığının kesin bir şekilde ortaya konulması ve Mısırda olduğu gibi (Ayrıntıya girmek istemiyorum bu konuda) yöneticinin toplumun önünde belirlenmesi gerekir.
Elbette ki herkesin bunu istemesi imkânsızdır. Nitekim Medine döneminde Müslüman olduklarını ilan eden ama islama ve Müslümanlara karşı komplolar kuran münafıklar vardı.
Diğer yandan Medine devri de çeşitli aşamalardan oluşuyordu: Birinci aşama, ilk yıldan Hicretin 8. yılına kadar savunma devri olarak tanımlanabilir. Bunu o dönemde yapılan savaşlardan görebiliyoruz: Bedir, Uhud, Hudeybiye Antlaşması... Son aşama ise saldırı devri: Mekkenin fethi, Huneyn, Mute
Allah Rasulünün hayatı islami davetin aşama aşama yapılması gerektiğini, henüz ilk aşamadayken birden son aşamaya geçmemek gerektiğini öğretiyor.
Biz hızlı bir yoruma gittiğimizde şu an toplumlarımızın Mekke dönemini yaşadığını söyleyebiliriz. Bugün islami davetin birçok devlette çoğunluğa yayıldığını ve bir ülkede çoğunluğun islamla yöneten bir yönetici istediğini söyleyemiyoruz.
Bu anlamda bizim hikmet ve güzel bir nasihatle uyarma görevimiz devam ediyor. Diğer yandan islam şeriatına göre islami düşünceyi yayma ve başkalarını da davet etme anlamında yönetimden destek almak gibi bir sorumluluğumuz da bulunmuyor.
islam dünyasında yapılan hataların çok büyük bir çoğunluğu, aşamaların doğru sıralama yapılmadan uygulamaya konulmasından kaynaklanıyor. Halkını kontrol etmekten aciz olanlar bir anda yönetimi ele geçirme aşamasına geçtikleri fikrine kapılarak hataya düşüyorlar. Böyle olunca da menfaatlerinden başka bir hedefi olmayan, Amerikaya bağlılığıyla tanınan Suudla karşı karşıya geliyoruz. Ya da kendisinin islam devleti olduğunu iddia eden ancak israille ilişkilerini sürdüren Türkiyeyi görüyoruz. Keza Katar
Şeyh Mahir Hammudun 27 Şubat 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
Üzerinde tartışılan konulardan biri de modern dönemde yaşayan Müslümanların Mekke dönemini mi Medine dönemini mi yaşadığı konusu. Bu tarihi sorgulama çok önemli sonuçları da beraberinde getiriyor: Mekke devrinde Müslümanlara savaşmak haramdı. Müslümanlara çektikleri işkencelere sabretmeleri emredilmişti. Kendilerine Ellerinizi (savaştan) çekin, namaz kılınbdenilen kimseleri görmedin mi?..Nisa:77)
Günümüz Müslümanları kendilerinin Mekke devrinde olduklarını söylediler. Bu yüzden yöneticilerin yaptıkları zulme sabretmeleri, cihad ilan etmemeleri gerektiği ve yalnızca davetle sorumlu oldukları kararına vardılar. Eğer Medine devrinde olduklarına karar verseydiler bu durumda cihad etmek ve Şeriat hükümlerinin tatbiki görevleri haline gelecekti.
Ancak mesele şu ki, kıyaslama bu noktada eksik kalıyor. Zira Mekke döneminde Şeriat da vahiy de tamamlanmamıştı. Bugün ise tamamlanmış durumda. Böyle bir durumdayken Şeriatın bir bölümünü göz ardı edebilir miyiz? Diyebilir miyiz ki, biz Mekke dönemindeyiz ve bu yüzden Şeriatı göz ardı edebiliriz?
Kendi görüşümü ifade etmeden önce bu meselenin islami hareketler arasında çokça tartışıldığını ifade etmeliyim. Ancak kesin bir sonuca varılamıyor. Bizce:
Medine döneminin en bariz özelliklerinden biri, çoğunluğun islamı istiyor olmasıdır. Hicretten önce Musab Bin Umeyr Yesrib(Medine) e gitmiş ve bir süre sonra Rasulullahın yanına geri döndüğünde Ya Rasulullah! Yesripten döndüm. Yesripte La ilahe illallah, Muhammeden Rasulullah demeyen tek bir ev bile kalmadı demiştir. Yesrib halkı Allah Rasulünün yönetimine, isteyerek ve seve seve boyun eğmiştir, asla zorbalıkla değil. Bu önemli bir ayrıntıdır. Zorbalıkla Şeriatın tesis edilebileceği düşüncesinin hiçbir karşılığı yoktur. Bu durum ancak islamın ve islami davetin olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. islami davetin toplumun bir kısmına yönelik olması ve diğerlerine karşı sabredilmesi, insanların istemedikleri bir toplumun islam Şeriatına zorlanmasından daha hayırlıdır. Tabi ki bu noktada da toplumun çoğunluğun bunu istediğinin açıkça gözlemlenmesi, yapay bir talep olmadığının kesin bir şekilde ortaya konulması ve Mısırda olduğu gibi (Ayrıntıya girmek istemiyorum bu konuda) yöneticinin toplumun önünde belirlenmesi gerekir.
Elbette ki herkesin bunu istemesi imkânsızdır. Nitekim Medine döneminde Müslüman olduklarını ilan eden ama islama ve Müslümanlara karşı komplolar kuran münafıklar vardı.
Diğer yandan Medine devri de çeşitli aşamalardan oluşuyordu: Birinci aşama, ilk yıldan Hicretin 8. yılına kadar savunma devri olarak tanımlanabilir. Bunu o dönemde yapılan savaşlardan görebiliyoruz: Bedir, Uhud, Hudeybiye Antlaşması... Son aşama ise saldırı devri: Mekkenin fethi, Huneyn, Mute
Allah Rasulünün hayatı islami davetin aşama aşama yapılması gerektiğini, henüz ilk aşamadayken birden son aşamaya geçmemek gerektiğini öğretiyor.
Biz hızlı bir yoruma gittiğimizde şu an toplumlarımızın Mekke dönemini yaşadığını söyleyebiliriz. Bugün islami davetin birçok devlette çoğunluğa yayıldığını ve bir ülkede çoğunluğun islamla yöneten bir yönetici istediğini söyleyemiyoruz.
Bu anlamda bizim hikmet ve güzel bir nasihatle uyarma görevimiz devam ediyor. Diğer yandan islam şeriatına göre islami düşünceyi yayma ve başkalarını da davet etme anlamında yönetimden destek almak gibi bir sorumluluğumuz da bulunmuyor.
islam dünyasında yapılan hataların çok büyük bir çoğunluğu, aşamaların doğru sıralama yapılmadan uygulamaya konulmasından kaynaklanıyor. Halkını kontrol etmekten aciz olanlar bir anda yönetimi ele geçirme aşamasına geçtikleri fikrine kapılarak hataya düşüyorlar. Böyle olunca da menfaatlerinden başka bir hedefi olmayan, Amerikaya bağlılığıyla tanınan Suudla karşı karşıya geliyoruz. Ya da kendisinin islam devleti olduğunu iddia eden ancak israille ilişkilerini sürdüren Türkiyeyi görüyoruz. Keza Katar
güncel Önemli Başlıklar