bugün

Lübnan önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud, bu haftaki Cuma hutbesinde islam dünyasında cevabını bulamamış en temel sorulardan birinin: Biz şu an Mekke devrini mi yaşıyoruz, yoksa Medine devrini mi sorusu olduğunu söyledi.

Şeyh Mahir Hammudun 27 Şubat 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
Üzerinde tartışılan konulardan biri de modern dönemde yaşayan Müslümanların Mekke dönemini mi Medine dönemini mi yaşadığı konusu. Bu tarihi sorgulama çok önemli sonuçları da beraberinde getiriyor: Mekke devrinde Müslümanlara savaşmak haramdı. Müslümanlara çektikleri işkencelere sabretmeleri emredilmişti. Kendilerine Ellerinizi (savaştan) çekin, namaz kılınbdenilen kimseleri görmedin mi?..Nisa:77)
Günümüz Müslümanları kendilerinin Mekke devrinde olduklarını söylediler. Bu yüzden yöneticilerin yaptıkları zulme sabretmeleri, cihad ilan etmemeleri gerektiği ve yalnızca davetle sorumlu oldukları kararına vardılar. Eğer Medine devrinde olduklarına karar verseydiler bu durumda cihad etmek ve Şeriat hükümlerinin tatbiki görevleri haline gelecekti.
Ancak mesele şu ki, kıyaslama bu noktada eksik kalıyor. Zira Mekke döneminde Şeriat da vahiy de tamamlanmamıştı. Bugün ise tamamlanmış durumda. Böyle bir durumdayken Şeriatın bir bölümünü göz ardı edebilir miyiz? Diyebilir miyiz ki, biz Mekke dönemindeyiz ve bu yüzden Şeriatı göz ardı edebiliriz?

Kendi görüşümü ifade etmeden önce bu meselenin islami hareketler arasında çokça tartışıldığını ifade etmeliyim. Ancak kesin bir sonuca varılamıyor. Bizce:
Medine döneminin en bariz özelliklerinden biri, çoğunluğun islamı istiyor olmasıdır. Hicretten önce Musab Bin Umeyr Yesrib(Medine) e gitmiş ve bir süre sonra Rasulullahın yanına geri döndüğünde Ya Rasulullah! Yesripten döndüm. Yesripte La ilahe illallah, Muhammeden Rasulullah demeyen tek bir ev bile kalmadı demiştir. Yesrib halkı Allah Rasulünün yönetimine, isteyerek ve seve seve boyun eğmiştir, asla zorbalıkla değil. Bu önemli bir ayrıntıdır. Zorbalıkla Şeriatın tesis edilebileceği düşüncesinin hiçbir karşılığı yoktur. Bu durum ancak islamın ve islami davetin olumsuz etkilenmesine yol açacaktır. islami davetin toplumun bir kısmına yönelik olması ve diğerlerine karşı sabredilmesi, insanların istemedikleri bir toplumun islam Şeriatına zorlanmasından daha hayırlıdır. Tabi ki bu noktada da toplumun çoğunluğun bunu istediğinin açıkça gözlemlenmesi, yapay bir talep olmadığının kesin bir şekilde ortaya konulması ve Mısırda olduğu gibi (Ayrıntıya girmek istemiyorum bu konuda) yöneticinin toplumun önünde belirlenmesi gerekir.

Elbette ki herkesin bunu istemesi imkânsızdır. Nitekim Medine döneminde Müslüman olduklarını ilan eden ama islama ve Müslümanlara karşı komplolar kuran münafıklar vardı.

Diğer yandan Medine devri de çeşitli aşamalardan oluşuyordu: Birinci aşama, ilk yıldan Hicretin 8. yılına kadar savunma devri olarak tanımlanabilir. Bunu o dönemde yapılan savaşlardan görebiliyoruz: Bedir, Uhud, Hudeybiye Antlaşması... Son aşama ise saldırı devri: Mekkenin fethi, Huneyn, Mute
Allah Rasulünün hayatı islami davetin aşama aşama yapılması gerektiğini, henüz ilk aşamadayken birden son aşamaya geçmemek gerektiğini öğretiyor.

Biz hızlı bir yoruma gittiğimizde şu an toplumlarımızın Mekke dönemini yaşadığını söyleyebiliriz. Bugün islami davetin birçok devlette çoğunluğa yayıldığını ve bir ülkede çoğunluğun islamla yöneten bir yönetici istediğini söyleyemiyoruz.

Bu anlamda bizim hikmet ve güzel bir nasihatle uyarma görevimiz devam ediyor. Diğer yandan islam şeriatına göre islami düşünceyi yayma ve başkalarını da davet etme anlamında yönetimden destek almak gibi bir sorumluluğumuz da bulunmuyor.

islam dünyasında yapılan hataların çok büyük bir çoğunluğu, aşamaların doğru sıralama yapılmadan uygulamaya konulmasından kaynaklanıyor. Halkını kontrol etmekten aciz olanlar bir anda yönetimi ele geçirme aşamasına geçtikleri fikrine kapılarak hataya düşüyorlar. Böyle olunca da menfaatlerinden başka bir hedefi olmayan, Amerikaya bağlılığıyla tanınan Suudla karşı karşıya geliyoruz. Ya da kendisinin islam devleti olduğunu iddia eden ancak israille ilişkilerini sürdüren Türkiyeyi görüyoruz. Keza Katar
akıllara incideki 622 mekkespor medinespor başlığını getiren versus.

http://incisozluk.com.tr/...ekkespor-medinespor-maçı/
tramvaydaki dönem vs tramvaydan indikten sonraki dönem karşılaştırmasına denk gelmektedir.