bugün

interstellar

son zamanların, bilim kurgu dalındaki en iyi fimlerindendir. her tarafta inceptionla çıtayı çok yükselten christopher nolan ın interstellar ile bir kıyaslama konusu yapılarak tartışıldığını duymaktan sıkılan bi insan olarak (çünkü inceptionla interstellar bana göre tamemen farklı değerlendirilmesi gereken filmlerdir) * interstellar filmini ayrı tutmak isterim.
ilk öncelikle filmin yapımcısının Kip Thorne'nun olması işin ne kadar profesyonel yapıldığının bir göstergesidir. Kip Thorne kimdir; kütleçekim fiziği ve astrofizik konularında araştırmalar yürüten, Stephen Hawking ve Carl Sagan gibi büyük bilim insanlarıyla uzun zaman arkadaşlıkları ve ortaklıkları bulunan (Sagan'ın Contact kitabına katkılarda bulunmuştur), Dünya'nın en önde gelen üniversitelerinden Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde (Caltech) 2009 yılına kadar Feynman Teorik Fizik Profesörlüğü unvanını taşımış, Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi'nin astrofiziksel çıkarımları konusunda Dünya'nın en önde gelen araştırmacılarından biri olan kişidir.

--azıcık spoiler içerebilir--
kısaca Filmin konusuna geçecek olursak; yakın gelecekte geçen (tam olarak ne zaman geçtiğine dair bir bilgi yoktur) Çeşitli sebeplerden ötürü insan ırkının büyük oranda kırılması ve Dünya yaşanılmaz bir hale gelmesi ile başlamaktadır. Bunun üzerine NASA'dan arta kalan bir grup bilim insanı, uzun soluklu bir projeye imza atarak yeni bir yaşanabilir gezegen bulmaya çalışıyorlar. Ancak elde yeterince veri olmadığı için, birçok gezegene öncül astronotlar gönderiyorlar. Film de, bu önden gönderilen astronotların bir kısmının Dünya'ya gönderdikleri verilerden yola çıkarak en iyi koşullara sahip olan gezegene gidip kolonileştirmeyi hedefliyor. Bu sırada birçok olay yaşanıyor elbette.
uzayda uzaklık ve zaman probleminin solucan deliğiile çözülmeye çalışılması üzerinden yola çıkılarak bu seyahat gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Filmde solucan delikleri, bir kağıdı elinize alıp, iki kenarını birbirine değecek şekilde katladığınızda, birbirine değen uçlar arasında seyahat edebilmeniz şeklinde anlatılmaktadır. Normalde kağıt açıkken, bir kenardan karşıt kenara kadar çizeceğiniz bir çizgi uzun bir yol oluşturacaktır. Ancak kağıt kendi üzerine katlanırsa, aynı yol bir anda kısacık bir sıçramayla alınabilir hale gelir.
Washington DC'deki Kongre Kütüphanesi'nin Astrobiyoloji Başkanı olan Dr. David Grinspoon, bunun anlatıldığı sahneyle ilgili şunları söylüyor:

"O sahneye bayıldım. Bu, bir fizikçinin bir solucan deliğini tam olarak nasıl anlatacağıdır! Kip Thorne, bir solucan deliğini tam olarak böyle izah ederdi. Ki zaten solucan deliği fikrini çıkaran da odur. Bilimsel açıdan bu sahne muhteşemdi. Bir fizikçi aynen böyle anlatırdı."
--azıcık spoiler içerebilir--

christopher nolan'ın etkilenmemek için gravity'i izlememiş olması da filmi daha eksantrik bir hale getirmektedir.