bugün

kovulduk ey halkım unutma bizi

kara kedi'nin hediyesi kitaptır. o kara kedi, emin çölaşan ve ertuğrul özkök'ün -ve tabiatıyla aydın doğan'ın- arasına girmese bazı "gerçek"lerden kamuoyu olarak mahrum kalacakmışız demek ki. iyi ki varsın kara kedi.
şimdi buyurun çölaşan'dan ifşaatlere:

BEKiR'i iPLEMiYORLAR: Ertuğrul Özkök hep arkadan vuruyordu. Bana dokunduran köşe yazıları yazıyordu. Hükümet aleyhinde yazmamamı istiyor "Beni çarmıha germe" diyordu. Beni kimin şikayet ettiğini sorup "Tayyip mi" dedim. "Yorum yok" cevabını verdi. Peki Bekir Coşkun'u da şikayet ediyor muydu hükümet. Özkök "O mizah uslubu ile yazdığı için kimse iplemiyor" dedi. TRT'yi dolandırdığı Yargıtay kararı ile sabit olan Mehmet Ali Birant aleyhinde de yazmamam isteniyordu.

BEN CAMBAZIM: Ertuğrul bir gün bana "Ben gazeteci değilim, cambazım ve jonglörüm" dedi. Hürriyet'i yönetmek için cambazlık yaptığını, beş topu havaya atıp tutarak jonglörlük yaptığını anlatıp şunları söyledi: "Ben rüzgarın karşısında kavak ağacı gibiyim. Rüzgar nereden eserse o yöne eğilirim. Patronla uğraşıyorum, kızıyla damadıyla uğraşıyorum. Yediğim fırçaların haddi hesabı yok. Hangisine dert anlatacağımı şaşırıyorum. Hükümeti az yaz. Hiç merak etme biz bu iktidarla er veya geç papaz olacağız. Zamanı gelecek. Biz onlara dünyaya dar edeceğiz. Kimse merak etmesin."

FETHULLAH VE PERiNÇEK: Bir gün de Aydınlık Dergisinden alıntı yapıp yazımda kullanmıştım. Önce Özkök arayıp uyardı. Sonra Aydın Doğan (O topal'ın dergisinden yazmışsın) dedi.

Topal kim? diye sordum. Doğu Perinçek dedi.

12 Kasım 2004 günü Fethullah Gülen'le ilgili bir yazı yazmıştım. Ertuğrul aradı "Gözünü seveyim Fethullah Gülen'le, Zaman Gazetesi ile ilgili bir şey yazma" dedi.

Biz Zaman'ın dağıtımını yapıyormuşuz. Her gün 500 bin gazetenin parasını alıyormuşuz. Özkök, "Herifleri ürkütüp kaçırırsak Sabah'ın dağıtım şirketiyle anlaşırlar. Çok para kaybederiz" dedi. Sonra zaten Zaman gazetesini ziyaret edip övgüler düzdü. Kendisine orada yakası kapalı özel Fethullah hoca gömleği armağan ettiler. Pek mutlu olmuştu.

YOLSUZLUK DOSYASI : TMSF Demirel ailesine ait Göltaş'a el koymuştu. TMSF'nin bazı çalışanları Göltaş'ın paralarını özel harcamalarında kullanıyordu. Bu belgeli haberi ekonomi muhabirimiz Çiğdem Toker yazacak, ben de bu konuda yazı yazacaktım. Haberi yazıp geçtik. Ertuğrul Özkök, Ankara'ya geldi. Belgelerin düzmece olabileceğini söyledi. "Ben bu dosyayı istanbul'da bizim muhasebe servisine bir göstereyim de onlar incelesin" demesin mi? Dosyayı vermek istemedim ama geri göndereceğini söyleyince verdim. Fakat, o dosya bir daha geri gelmedi. Haber de çıkmadı.

EMiNE HANIM: 13 Ekim 2005 günü hastayım, evde yatıyorum. Ertuğrul aradı. Ertesi günkü yazımı hatırlatıp, "Tayyip Bey'in Alman Başbakanına verdiği iftarla alay etmişsin. Oysa ne güzel bir şey yaptı. sen artık Erbakan çizgisine geldin" dedi.

Herhalde şaka yapıyordu. Sonra devam etti. Ayrıca "Emine Erdoğan'a bulaşmışsın. Patronla da kavga ediyorsun. O seni Ankara'da uyarmıştı. Hükümet'i eleştirmeni istemiyor. Haftada bir eleştir kardeşim. Araya başka şeyler koy. Kuş gribini yaz mesela. Belediyelerdeki ufak tefek yolsuzlukları yaz. iş kopma noktasına geliyor haberin olsun."

Bu sözler üzerine Özkök'e "Ne demek yani? Kimi tehdit ediyorsun! Kovarsanız kovun" dedim.

VOTKA, ŞARAP MUHABBETi : Bir gün öğlen saat 12.00'de Ertuğrul'un Shareton Oteli'nde kaldığı kral dairesine gittim. Hayatımda ilk kez kral dairesi görüyordum. "Seninle ne yapacağız" diye söze başladı. Ve şunları söyledi: "Arkadaş ben Aydın Bey dönemine kadar parasız biriydim. iyi bir şarap alacak param bile yoktu. Aydın Bey bizi ihya etmedi mi, refaha kavuşturmadı mı? Bizi bu AKP döneminde çok sıkıyorlar. Lütfen biraz yardımcı ol." Sonra Ankara'da Tirilye Restoran'da Özkök'le yemek yedik. Restoran sahibi masaya 15 çeşit şarap getirdi. Ertuğrul bunların hiçbirini beğenmeyip şoförünü çağırdı. Arabasının arkasından başka bir marka şarap getirtip onu içti. Bu yemekte de yumuşak yazmamı istedi ve "Rahat edelim keyfimize bakalım. Sana istanbul'dan çok güzel şaraplar göndereyim. Sen votka seversin. Çok güzel votkalar göndereyim" dedi.

BENi DE KOVACAKTI: Özkök bu yemekte yazılarımda gazeteden de bahsetmemi isteyip şöyle dedi: "Patronu öv. Duygusal adamdır. Hoşuna gider. Ben patronla aranızda kalmaktan sıkıldım. Sinir sistemim bozuldu. Dün gece senin yüzünden yine şarap içmeye başladım. Patron bana da sık sık küser ama ben aldırış etmem. Bir seferinde bana iki ay küstü. Bazen kovmaya kalkıştı. Hatta benim yerime Seçkin Türesay'ı, Güneri Civaoğlu'nu getirmeye kalktı. Ama ben hep esnek davrandım, gönlünü almayı bildim ve işi bitirdim. Ne olur hükümetle iktidarla ilgili bir şey yazma. Bu POAŞ olayında anamızı ( ... )"

iNTiHAR EDECEĞiM: 8 Şubat 2007 günü Akşam Gazetesi benimle ilgili manşet atmış Hükümet aleyhine yazı yazmamam konusunda uyarıldığım belirtiliyor. Ertuğrul saat 11.00'de gazeteden aradı. "Vallahi billahi senin yüzünden intihar edeceğim. Silahla mı edeyim, kendimi gazetenin 11'inci katından mı atayım bilemiyorum". Ben de kendisine "ikisi de olmaz. ille de intihar edeceksen eşin senin elini ayağını güzelce bağlasın. Hava gazı borusunu burnuna dayasın. En kolay öyle oluyormuş" cevabını verdim.

http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=273094