bugün

the science of sleep

el crimen del padre amaro ile tanıştık gael garcia bernal ile ve hazetmedik birbirimizden.
amores perros'ta seyre devam ettik, eh dedik filmin çok iyi olmasından kaynaklansa gerek o igretinin biraz silinmiş olması.
diarios de motocicleta'da birden tekrar karşıma çıktı ve hakkını yememek lazım, biraz afallattı, sakal sıvazlattı, hmmlattı, ''yoksa yanlış bir kimyayla, yanlış filmle mi başladık tanışıklıga'' diye düşündürdü.
ve girdim salona son defasında. ''bu sefer ne hissedecegiz bakalım'' sorusuyla, tek kaş hafif yukarıda, alaycı bir yüz ifadesiyle başlangıçta; lakin o da nesi, bu çocuk bildigin iyi oyuncu, sıkım sıkım sıkılası, bagra basılası. Stéphane Miroux karakterinin şatırlıgından mıdır, partneri olan kızla çok iyi bütünleşmesinden midir, yoksa eternal sunshine of the spotless mind gibi olaganüstü bir film yapabilmiş olan michel gondry'nin gene ruhunu konuşturmasındandır mıdır bilemem ama, bu gael garcia ile artık küskünlügü iyice bitirip, sarılıp da sırtımıza vurmamızı saglayan film oldu la science des reves. her sekans öylesine özenle sunulmuş ki, her ayrıntı, her yaratı oylesine içten ki bir süre sonra dudaklarımı büzmüş bir şekilde izlemeye devam etmişim filmi.
üzerinden çokça zaman geçtikten sonra, kelime kabızı şeklinde bu yazıyı yazmamın nedeni de, bugun beyoglu'nda yeşilçam sineması'nda aylar once izledigim mekanda tekrar gösterildigini görmüş olmam. gidin izleyin, rumuzuma dualar okuyarak salondan çıkacagınızdan eminim. haber vereyim dedim.
(#2190390)
güncel Önemli Başlıklar