galatasaray ın ulaştığı spor ahlakı

bir camiayı toptan suçlamak elbette çok mantıklı değil. her yerde kötü şeyler olur ama iyiler çoğunluktadır..

galatasaray hariç; sanki klübü gizli güçler yönetiyor ve bünyesi ahlaklı, dürüst adamları kabul etmiyor.
(gizli güçler meselesi ayrı bir başlık zaten. kendi iç çekişmeleri ve problemleri olmadıkça futbol içi futbol dışı tüm kurumlardan ilginç bir destek geliyor ve allah yürü ya kulum diyor)

dikkat edin takımda yakın dönemde sembol olmuş isimlerin neredeyse tamamı futbolda "çamur" ya da mikrop denen türden. Arif erdem'in penaltıları, emre belözoğlu'nun kabadayılıkları, bülent kormaz'ın verilmeyen! bir penaltı veya serbest vuruşa çemkirmek için kendi ceza alanından attığı deparlar, dünyanın en antipatik teknik direrktörü fatih terim ve listenin yeni adayı burak yılmaz (forma çok yakışmış bu arada).. yazdıkça uzar gider bu..

galatasaray denince aklıma teşvik primi, şike, ahlaksızlık, lümpenlik, emek hırsızlığı, kulis, masa başı oyunları ve benzeri şeyler geliyor..

galatasarayın literatüre girmesinde katkısı olduğu tek iyi kavram şerefli ikinciliktir.