bugün

yan flüt

çalabilmek için büyük azim çaba hırs ve sabır gerektiren, insanlığa sunulmuş en asil üflemeli enstrümandır. flütümü büyük bir hevesle elime aldığımda borudan ses üflüyormuşcasına ses çıkarınca çalmak için önümde upuzun bir yol olduğunu farkettim. bu hevesle birlikte öğrenme aşamasında uzun ses üflerken nefessizlikten kasılıp kızardığım, parmaklarımın kollarımın felç geçirdiği, nefes tekniği ve diyaframla kafayı yediğim, flütü bırakmayı düşündüğüm zamanlar oldu. 1. oktav 2. oktav 3. oktav parmak pozisyonu dudak pozisyonu üfleme şekli derken 3 oktavın da seslerini çıkarmayı öğrendim. öğrendiğim her yeni şeyle hevesim daha çok artıyordu ama sadece ses çıkarmak yeterli değildi. ses çıkarmanın yanında flütün o muhteşem büyülü mistik tonu da önemliydi. sonra büyük bir sabır ve emekle bu sıkıntılı evre bitti. tutuş ve üfleyiş pozisyonum, tonum oturmuş, diyaframım gelişmişti. artık sonatlar konçertolar çalabiliyor, çalarken tüylerimin ürperdiğini hissedebiliyor, verdiğim emeğin karşılığını alabiliyordum. her çaldığım eserle flütüm beni kendine daha çok aşık etti ve asla vazgeçemeyeceğim bir parçam oldu. çünkü çalarken üflediğim şeyin sadece diyaframla üflediğim bir nefes olmadığını, o nefesin aslında içimden çıkıp gelen ve flütün içine işleyip bütünleşerek mistik sese dönüşen ruhum olduğunu biliyordum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar