bugün

şavkar altınel

oğuz atay'ı sığ ve yapay bulduğunu söylerken, sadece tutunamayanlar'ı okuduğunu da garip bir cesaretle itiraf etmiş, şair mi desem, ne desem bilemedim şimdi kişisi.

mesela hikmet benol'ü tanımıyor, albayı da. 'yazalım albayım. işte kalem, işte ızdırap' keza beyaz mantolu adam'ı da tanımıyor, demiryolu hikayecilerini de. ama sığ ve yapay buluyor.

tutunamayanlar'ın yazarını değil ama tutunamayanların bazı 'ayyyyy. işte benim hikayemi anlatmış burda' içtensizliğiyle dans edip, şarkı söyleyen okurunu sığ ve yapay bulsa, kişisel olarak dikkatimi, olumlu anlamda çekerdi. gerçi bu duruma da biraz gönderme yapmış ama, hakkını yemeyelim:

http://www.radikal.com.tr...07.2011&CategoryID=82

ben tutunamayanlar'ı ve oğuz atay'ı severim, bir başkası sevmek zorunda değil. sarı çizmeli mehmet ağa, bırakın sadece tutunamayanları, tutunamayanlar'ın ilk 30, bilemedin ilk 50 sayfasını okusa, 'bu ne lan, zaten tuğla gibi kitap, amaan' dese, bu şair mi desem, ne desem bilemedim şimdi kişisinin yaptığından çok daha yerinde bir eleştiri yapmış olurdu. çünkü bu abimiz, kendisine şair, yazar diyor, kitaplar yazıp, bastırıyor. o zaman şöyle bir sorumluluğu doğuyor, sarı çizmeli mehmet ağa'dan farklı olarak; türkçe yazılmış her eseri, mümkün olduğunca okumak.

eleştirinin yöntemi üstüne bu kadar konuştuktan sonra, tutunamayanlar'ın yazarının (sadece oğuz atay demek, yukarıda anlatılmaya çalışılan sebeplere dayanarak haksızlık olacaktır) sığ ve yapay olduğu sorusuna;

evet olabilir, tutunamayanlar'ın yazarını sığ ve yapay bulabilir, bulmak isteyen herkes. ama ben değil.