entry'ler (570)

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

https://twitter.com/muteselsilen

hımm. harika.

orospu manifestosu

...erkek insanoğlu olarak tanımlanıyor, kadınsa feminen bir varlık. Ne zaman insansı davranışlar, tepkiler verse erkekliğe özenmekle itham ediliyor...
Simone de Beauvoir




BITCH (OROSPU) henüz varolmayan bir organizasyondur. isim bir akronim (birkaç kelimeden oluşan bir ismin başharflerinin kullanıldığı kısaltma) değildir. Kulağa nasıl geliyorsa öyle kullanılmaktadır.

BITCH (OROSPU) orospulardan oluşmaktadır. Orospu için bir çok tanımlama vardır. En övgü dolu tanımlama dişi köpektir. Aynı zamanda homo sapiens (düşünen insan) olan orospulara karşı yapılan tanımlamalar nadiren objektiftir. Tanımlamalar kişiden kişiye değişmekte ve tanımı yapan kişinin kendisini ne denli orospu gördüğüyle doğru orantılı olarak güçlenmektedir. Herhalukarda orospunun hep bir kadın, bir köpek yada öteki olduğu konusunda herkes hemfikirdir.

Aynı şekilde bir orospunun genelde agresif olduğu, bu nedenle de feminen olmadığı konusunda da hemfikirizdir(öhö). Seksi olabilir; ki seksiyse orospu bir tanrıçaya dönüşür, ancak bu durum şu anda bizi ilgilendirmemektedir. Çünkü asla “gerçek kadın” olmaz.

Orospular aşağıda belirtilen karakteristik özelliklerin bazılarına yada hepsine sahiptirler.

'Erkek gibi olmakla suçlanıyorlar'


''Kişilik: Orospular agresif, iddialı, hükmetmeyi seven, küstah, iradeli, inatçı, düşmanca tavırlara sahip olan, dolaysız, duygusuz, dürüst, uygunsuz, kalın derili, taş kafalı, ahlaksız, kesin fikirli, yetkin, hırslı, itilmiş, ağzı kalabalık, özgürlükçü, düşkün, dediğim dedik, titiz, çıkarcı, egoist, kullanılmış, başarılı, ezici, korkutucu, ihtiraslı, zorlu, cırtlak, erkek gibi, gürültücü, fırtınalıdırlar. Daha bir çok şey olabilir. Bir orospu pisikolojik olarak içinde bir çok boşluk barındırır. Bilirsinki her zaman ortalıklardadır. Kimseden bir bok almaz. Onu sevmeyebilirsin ama yok sayamazsın.''


'Kaba, beceriksiz, hödük'


''Fiziksel: Orospular büyük, uzun, güçlü, geniş, yüksek sesli, saygısız, kaba, beceriksiz, hödük, yayılmaya müsait, rahatsız edici ve çirkindirler. Orospular, bir kadın olmasından dolayı sınırlandırılmış, baskı görmüş ve kibar davranışlar sergilemek zorunda kalmış hemcinslerinin aksine vücutlarını özgürce hareket ettirirler. Merdivenleri üçer beşer çıkar, yürüdüklerinde uzun adımlar atar ve oturduklarında bacaklarını nereye koydukları konusunda endişe etmezler. Sesleri yüksek çıkar ve genelde kullanırlar. Orospular tatlı değildir.''


'Erkeğin yaptıklarını yapmakla suçlanırlar'


''Yönelim: Orospular karakterlerini katı bir şekilde ve direkt olarak kendilerinden ve yaptıklarından oluştururlar.Bir kişiyle yada organizasyonla ilişkiye girebilir ama asla biriyle yada bir şeyle evlenmez; bir erkekle, bir yuvayla yada bir organizasyonla. Böylece orospular günü gününe, oradan buraya yada o kişiden bu kişiye göre yaşamaktansa kendi hayatlarını planlamayı tercih ederler. Bağımsız yaratıklardır ve lanetolası çok istedikleri herşeyi yapabilme yeteneğine sahip olduklarına inanırlar. Eğer yollarına birşey çıkarsa; tabi bu orospu olma nedenleri. Eğer profesyönel olarak bir sapma şansı olursa bir kariyer yapabilmek için çok çabalarlar ve hiç kimseyle yarışmaktan, mücadele etmekten çekinmezler. Profesyonel olarak bir sapma yapamadıklarındaysa kişisel ifade ve kişisel gerçeklik için çabalarlar. Ne yaparlarsa yapsınlar aktif bir rol almak isterler ve bu dominant tavırları dışarıdan sezilir. Bir çok kez, varolması büyük ve yaratıcı bir güce bağımlı dominant rolleri kendi durumları buna müsait değilken başka insanları etkileme amacıyla kullanırlar. Sıklıkla bir erkek tarafından yapılması doğal karşılanan şeyi yaptıklarında yönlendirici olmakla itham edilirler.''


'Kitlenin itibarını sarsarlar'


''Gerçek bir orospu “kendi” olma konusunda azimlidir ancak orospu terimi genelde fazla ayırım yapılmadan kullanılır. Bu terim kadının özgüvenini azaltmak için, erkek tarafından yaratılıp kadın tarafından benimsenmiştir. Örnek olarak “iBNE” teriminin (çevirmen notu: burada geçen “rigger” kelimesinin karşılığını bulamadığım için “ibne”yi kullanmayı doğru buldum) kullanılması gibi orospu da, toplumsal olarak kabul gören davranışların konforunu bilmeyen bir kitlenin izolasyonu ve itibarının sarsılmasını sağlamaktadır.''


'Süperorospular' kimdir?


''BITCH (OROSPU) bu terimi negatif olarak kullanmaz. Bir kadın orospu olduğunu söylemekten gurur duymalıdır çünkü orospu güzeldir. Bu bir tür kendini doğrulama yoludur, başkalarının gözünde inkar edilme değildir. Herkes orospu olarak sınıflandırılamaz. Sözü geçen üç niteliğe sahip olma zorunluluğu olmadan ama diğer ikisinde son derece azimli ve biraz çatlak bir kişi için de orospu olduğu düşünülebilir. Eğer bir kadın bu niteliklerin üçünden de tam not alıyorsa, yada en azından büyük kısmında başarılıysa o zaman o kadın BITCH’in orospularındandır. Sadece Süperorospular bu üç kategorinin tümünü barındırırlar ve çok az sayıdadırlar. Çoğu toplumda uzun süre varlık gösteremez.

Bütün orospuların en belirgin karakteristik özelliği cinsel rollerinin gerektirdiği düşünülen davranışlar konseptini kaba bir şekilde bozmalarıdır. Farklı şekillerde bozarlar ama hepsi bir şekilde ırzına geçer. Orospuların ötekine yönelttiği davranışlar, hedef konumlandırmaları, kişisel stilleri, giyim tarzları ve vücutlarını elealışları onları sarsar ve kolay olmadıkları hissini uyandırır. Çevrede bir orospu bulunduğunda insanlar bilinçli yada bilinçsiz olarak rahatsız hissederler. Sapkın olduklarını düşünürler. Tarzlarını rahatsız edici bulurlar. Böylece orospu olduğu için acıdıkları bu insanlara ucuz bir yafta yapıştırıp, onları ezilmiş kadınlar olarak tanımlarlar. Hakları yenmiş olabilir ama bunun neden olduğu sonuç sosyal yaşamı etkiler, seksüel hayatı değil.''


'Hayatını kendi gibi yaşamak ister'


''Orospularda rahatsız edici olan hem erkek hem dişi olmalarıdır (erdişi). Geleneksel olarak erkeksi kabul edilecek davranışları kendi içinde bir araya getirir. Bir orospu kördür, dolaysızdır, gururludur. Zaman zaman da egoisttir. O dürüst olmayan, şirin ve gizemli olan “evrensel kadınlığa” sevgi beslemez. O, kadın için doğal kabul edilen vekaleten yaşama fikrine tepeden bakar çünkü kendi hayatını kendi gibi yaşamak ister.

Toplumumuz insanlığı erkeklik, kadınlığı erkeklikten geriye kalan şeyler olarak görüyor. Bu şekilde bir kadın yanlızca bir erkeğe vekaleten varolup hayatını yaşayabiliyor. Yaşayabilmesi için bir kadın bir erkeğe hizmet etmeli, onurlandırmalı ve itaat etmeli, bunun karşılığı olarak alabileceği ise gölgeden ibaret bir hayat.''


'itaat etmeyi reddederler'


''Orospular birine hizmet etmeyi, onurlandırmayı ve itaat etmeyi reddederler. Onlar tümüyle işler durumda bir insan olmayı isterler, sadece bir gölge olmayı değil. Hem kadın, hem insan olmak isterler, bu onları sosyal olarak çelişkili insanlar yapar. Sadece varlıkları bile bir kadının hayatının bir erkekle olan ilişkisine bağlı bulunması ve bir çocuk gibi devamlı olarak birinin himayesine ihtiyaç duyması fikrinin aksini ispatlamaya yeter.''


'Sosyal değerlere tehlike arz ederler'


''Bu nedenle bir orospu, eğer ciddiye alınırsa kadını köleleştiren sosyal yapı ve onların konumlandırıldıkları yerden ayrılmamalarını sağlayan sosyal değerler açısından tehlike teşkil eder. Şuna şahitlik ederler ki kadınların boyunduruk altında olmaları gerekli değildir ve tüm sosyal sistemin doğruluğu konusunda şüpheler uyanmaktadır. Bir tehlike olarak görülmelerinden ötürü ciddi bir sosyal konumda görülmezler. Bunun yerine sapkın olarak toplumdan defedilirler. Erkek, onlar için kısmen insan olarak görüldükleri ama gerçek kadın olamadıkları bir sınıf oluşturur.Onu insansı bir varlık olarak kavramlaştırmalarına karşı seksüel bir varlık olarak ilişkilendiremez ve kabul edemezler. Kadınlar kdın olduklarını unutamadıkları için bu konuda daha çok korkutulurlar. Kadınlar orospularla yakınen ilişkilendirilmekten acayip korkarlar. Onların, gıpta ettikleri zincirlerinin sağladığı güven duygusuna meydan okuyan özgürlükleri ve bağımsızlıkları vardır. Orospu gerçeğiyle ne bir kadın ne de erkek yüzleşebilir. Çünkü bu yüzleşme onların kendi ahlaksızlıklarıyla yüzleşmeleridir. Bu yüzden o tehlikelidir. Bu nedenle onu bir ucube olarak görüp çevrelerinden uzaklaştırırlar.''


'Kadın gibi olmadıkları için baskı görürler'

''Bu durum bir kadın olarak şahsi prangasının köklerini işaret eder. Orospular sadece birer kadın oldukları için değil, kadın gibi olmadıkları için de baskı görürler. Kadınsı olmak yerine öncelikle insansı olmayı tercih ettiği için, sosyal baskıları kabullenmeyip önce kendine dürüst olduğu için orospu aykırı bir kişilik geliştirir ve olgunlaşır. Tıpkı genç kızlar gibi kabul edilmiş seks rollerinin limitlerini ihlal ederler. Diğer kadınlarla bir tutulmazlar ve çok azı ona rol model olabilecek yetişkin bir orospuya sahip olacak kadar şanslıdır. Kendi yollarını oluşturmak ve haritada yeralmayan seferin bahşettiği gizli tehlikelerle belirsizliğe ve özgürlüğe ulaşmalıdır.

Orospular toplumun kadına verdiği sert cezalar karşısında güçlü olup ayakta kalmanın timsalidir. Genç kızların akılları yardımcı-anne rolü dışında kadınların erkeklerden daha az değerli olmasını mantıklı bulmaz. Onlar evliliğin kadına getirdiği köleliği asla özümseyemediklerini söylerler. Bunun yanında bazı orospular da genelleşmiş sosyal baskılara ilgisiz kalır, bazılarıysa inatçı bir direnç geliştirirler. Bazı davranışlar zaman içinde hoşgörülürse bir kısmı yüzeysel bir kadınsılık takınır, erkek gibi kız olurlar (Çevirmen Notu: burada “kız oğlan kız” yada “erkek fatma” gibi terimleri “tomboy”un karşılığı olarak kullanabilirdim, ama içim el vermedi... karar sizin...) Orospular tüm ruhları ve akıllarıyla yababileceklerinin ve olabileceklerinin limiti olması konforunu tümüyle reddederler. Onlar arzuları ve yönelimlerine hiç bir mecburiyet, sınırlama getirmezler.''


Erkeler orospulardan neden hoşlanır?


''Bu direnç onları tekrar tekrar mahkum eder. Onlar boşverilir, küçümsenir, alay edilir, haklarında dedikodu yapılır, yüzlerine gülünür ve toplumdan sürülürler. Tomlum kadınları köleliğe iter sonrada köle gibi davranıyor diye eleştirir. Bu son derece ustaca uygulanmaktadır. Çok az kişi seksüel rollerini istendiği gibi oynamadıkları için onlardan hoşlanmıyor olmasını direkt söyleyebilir.

Aslında çok azı orospulardan hoşlanmama nedeninden emindir. Gerçeğin yapısallığına tecavüz ederek yapının kendini bozduklarını anlayamadılar. Çocukluk döneminde bazı kızlar bir şekilde uyumsuzdu ve onlar eğlenmek için iyi birer objeydiler. Çok azı bu hoşlanmama olgusunun kökenleri konusunda bilinçlidir. Sonuçlarıyla da hiç yüzleşilmedi zaten. Eğer tümüyle konuşulmuş ve çözümlenmiş olsaydı sadece bir genç kızın arkasından söylenmiş kötü niyetli bir söz olarak kalacaktı. Orospular onlarda bir sorun olduğu düşünülsün, hissedilsin diye varedildi, kişisel bir sorun...''


'Günah keçileri'


Bu günah keçisi oyununda özellikle ergenlik dönemindeki genç kızlar kötü durumdadır. Kızlar için toplumun uygun gördüğü ödülü kazanmak adına (yani erkeğini) tamamlamak zorunda olduğu en zorlu sınav dönemidir. Kadınlıklarını ispat etmeli yada toplum tarafından reddedildiğini kabullenmelidir. Kendilerine olan güvenleri yok denecek kadar azdır ve bu sürecin oluşturduğu belirsizliği göğüslemek zorundadır. Onlar bu yarışmada en sert olanlardır hatta bu sınavı tamamlamakta zorluk çekenlere, gerileyenlere son derece acımasız ve serttirler. Onların kaygılarını taşımayan, erkekleri etkileme sanatının etkinliğine dahil olmayan yaşıtları en sosyal olan gruptan dışlanır. Eğer daha önce farketmediyse, bir orospu bu süreçte farklı olduğunu keşfeder.


'Bir orospu kendi aklına sahiptir'


''Yaşlandıkça neden farklı olduğunu daha iyi anlar. Bir orospu iş almaya başladığında yada bir organizasyonda yer aldığında nadiren söz dinleyip yerinde oturma konusunda hoşnut olurlar. Bir orospu kendi aklına sahiptir ve onu kullanmak ister. Yükselmek, yaratıcılığını kullanabilmek ve sorumluluk almak ister. Yetenekli olduğunu bilir ve bu yeteneği kullanmak ister. Erkeğe boyun eğmeyerek çalışma durumunu kişisel başarısı sayar.''

Seksüelite’nin sert tuğla duvarıyla tanıştığında itaatkar yaklaşmaz. O duvara, onun için tanımlanan yardımcı rolü kabul etmediğinden kafa atacaktır. Bazen kendi yolu üzerinde de bu duvarla çarpışabilir. Yada bir gedik bulup kendine bir kaçış deliği oluşturmak için marifetini gösterebilir, olmadı kendi gücüyle bir çıkış yolu yaratır. Yada onunla yarışanlardan on kat daha iyidir. Aynı zamanda beklentisinin altında olanı da kabul eder. Basit seks algısı doğrultusun daha aşağı bir seviyede konumlanmaktan henüz kaçamadığı için tıpkı öteki kadınlar gibi hevesi kursağında kalır. “Tahtın sahibi olmak” tanımlamasıyla gelen sınıflandırmayı gerçekte hiç istememesine karşın, genellikle tahtın ardındaki güç olma durumunu benimser; ki içinde asıl gücün kendinde olduğu bilgisi saklıdır. Bir orospu, hayatı boyunca hem kadın olma hem de gerçek bir kadın olmama durumunu yaşamak zorunda bırakıldığından, hayatında başardıklarını sıradan bir kadının elde edemeyeceğini düşünür. Çoğu zaman fazlasıyla olgunlaşmış bir orospu üstün taraflarını kabul etmeyerek kendini küçümser. Kendini düşük seviyede yada orta karar görür; ona göre kendi yapabiliyorsa herkes yapabilirdir.''


'Akılları gibi bedenlerini de özgür bırakmak...'


''Ebeveynler gibi orospularda, içinde rahat hissettikleri sokaklarda feminen rollerini öğrenmiş olabilirler. Bu bilhassa fiziksel olarak orospu olan kadınlar için doğrudur. Akılları gibi bedenlerinide özgür bırakmak, fiziksel hareketleri kısıtlama yada insanlar rahatsız olmasın diye soyundukları roller için harcanan efora hayıflanırlar. Çünkü onlardan fiziksel olarak beklenen seks rollerini çiğneyebilir ancak pisikolojik ve entellektüel açıdan bu denli özgür olamazlar. Normlardan biraz sapma belki tolere edilebilir ancak fazlası tehlikelidir. Bir kadın gibi düşünmemek, kulağa kadınsı gelen düşünceler üretmemek yada kadın davranışları sergilememek bile yeterince kötüdür. Ayrıca kadın gibi görünmemek, “o” gibi hareket etmemek yada kadın gibi rol yapmamak renksizliğin de ötesinde algılanmaktadır. Bizim toplumumuz insan çeşitliliği sıkalasında katı, hoşgörüsüz sınırları içinde yer alır. Bazı kadınlar fiziksel özellikleriyle tanımlanır. Bu sınırları aşmamış olanlar, aşmış olanlara nazaran daha özgür olurlar. Sınırları kabullenen orospuların gıpta ettiği bu diğerleri, davranışları yaygınlaşmasın diye şiddet ve baskı görürler. Bu tip orospular tekrar tekrar şiddet görürler çünkü toplumdan sapmış oldukları çok aşikardır. Ama bu durumun telafisi büyük orospu olarak, küçük orospulara nazaran daha az zorlanıp daha çok kazanmaları ve ciddiye alınmalarıdır. Bir kadın olarak ızdıraplarının kaynağı aynı zamanda güçlerinin kaynağıdır.''


'Oldukları kişi için cezalandırılmaya tahammül edebilirler'


Olgunlaşma sürecinde bütün orospuların giydiği bu ateşten gömlek ya onları vareder yada parçalar, kırar. Onlar doğalarının gerektirdiği gibi olmak yada sosyal olarak kabul görmekten oluşan iki uç arasına gerilmiş bir bağ gibidirler. Onlar duygulu ve hassas insanlardır ama bu hassasiyetten dünyanın geri kalanı haberdar değildir. Çoğunlukla dış ortamlarda onları koruyan kalın bir nasır tabakası geliştirdikleri için sert ve acımasız görünürler. Bu özellikle, zorla izole edilmiş hayatlar yaşayan orospularda, değiştirilmemek ve yok edilmemek için vardır. Benzer kişiliklerle büyüyen, anlayışlı aile bireylerine sahip, bir veya iki rol model gözlemleyebilmiş şanslı orospularsa, orospu olmanın bazı kötü yanlarından sakınabilirler. Oldukları kişi için cezalandırılmaya tahammül edebilir ve farklılıklarını özgüvenin getirdiği huzurla kabullenebilirler.

Kendi yolunu tek başına çizen bu insanlar belirsiz bir patika yolda ilerlemektedir. Bazıları sonunda anlar ki sorunları rahat olmayışları değildir, kendileri o rahatlık ve konforu istememektedirler. Bunu anladıklarında aynı zamanda kendileriyle ilgili bir sorun olmadığını, sadece içinde yaşadıkları toplum yapısının onlara uymadığını anlarlar. Bir çoğu sonunda kendini bu katı sosyal çevreden izole eder. Hernasılsa bu durumun getirdiği bir ödül vardır. Tedbirli ve bilinçli davranana kadar, kızkardeşlerinin de yardımı olmadan, sırf sergiledikleri bu davranışlar nedeniyle kibirle ödüllendirilirler. Orospular o kadar sertleşir ve o kadar hissizleşir ki insan olmalarına dair son izlerde çok derin bir yerlere gömülür yada tümüyle yok edilir.Bütün orospular yapmaz bunu. Nasırlarından dolayı hassaslaşanlarda olur. Güven duymak yerine reddetmek için sağlıksız bir aşırı duyarlılık geliştirirler. Görünüşte dışarıya karşı sert dururlar, içlerindeyse bir hayat boyu ayakta durma zorunluluğunda kamçılanan et ve kemikten oluşurlar. Bunlar gitgide kötüleşen orospulardır. Onlar omuzlarında hep bir yükle ortalıkta gezinir ve gücünü hiçde yapıcı olmayan kin ve nefret adına kullanırlar. Bu tür orospular çok çirkin ve kötü olabilirler çünkü kimseye güvenemezler. Güçlerini yapıcı olmak için kullanmayı bir türlü öğrenemezler.


'insan olarak sakat bırakılmış orospular'


insan olarak sakat bırakılmış orospular öfkelerini başka insanlar üzerine, genellikle de kadınlar üzerine yöneltirler. Bu durum kadınların kendilerini ve diğer kadınları toplumun çizdiği sınırların içinde tutmasına iyi bir örnektir. Orospular kendine ve bir grup kadına karşı nefret duyan, orospu olmayan kadınlardan daha az suçlu değildir. Her ikisi de en kötü ızdıraba maruz kalır ve bunun devamlılığını sağlar. Bütün orospular günah keçisidir ve bir psikolojik zırh oluşturup kendini koruyamayanlar tepeden bakanların hedefi olur. Bir kitle olarak orospular, tıpkı kadınların bütün bir toplum tarafından korkutulduğu gibi o kadınlar tarafından korkutulur. Onların alanlarından faydalanır onlarla dedikodu yaparlar ama başka yerde kabul görmez ve aşağılanırlar. Geleneksel kadın sınıflandırması için tehdit ama aynı zamanda bir kadının üstün hissetmesini sağlayan bir dış grup olarak algılanırlar. Birçok kadın hem kıskanır orospuları hem de onlardan daha iyi olduklarını düşünür. Bir yandan onlar kadar agresif ve erkeksi yaratıklar olmamalarından dolayı rahat, bir yandan da onlar için çok değerli olan erkeklerin daha özgür, daha iddialı ve daha özgür bulmalarından dolayı kadına tercih ettikleri orospulara karşı sinsi bir şüphecilikle yaklaşırlar.


'Öteki kadınları çok kafaya takmazlar'


''Orospularsa aynı nedenle öteki kadınları çok kafaya takmazlar. Kadınları beğenmeyerek olgunlaşırlar. Onlarla bağlantı kuramaz, onlarla bir tanımlanmaz, onlarla ortak hiçbir şeye sahip olamazlar. Diğer kadınların onlarla alakalarının olmaması yönünde bir normları vardır. Bu nedenle orospularda kadınları reddeder. Orospuların, orospu olmayanlar tarafından küçümsenmesini engelleyen nedenlerden birisi budur. Böylelikle ilk kim yaparsa kazanır oyunu başlar. Birçok kadın bu boktan duruma hizmet ederken orospular biraz dişini sıkarsa en azından küçük bir kısmı bu durumun nedenlerini anlamayı sağlayacak politik bilince ulaşabilir. Orospular kadınlar tarafından mağdur edilmektedir diyebilirdik eğer erkeklerin altında topyekun ezilmeseler ve kendileri için duydukları nefret bu kadar büyük olmasaydı.''


'Bir orospu sadece diğer orospuların yanında gerçekten özgürdür'


''Aynı zamanda orospular kadınların yakınındayken rahat edemezler çünkü çoğu zaman psikolojik akranları kadınlar değil erkeklerdir. Orospular özellikle pasif insanlar sınıfına girmez. Bu sınıftakiler bir şeyler kırmaya korkarlar. Kadınlara genel olarak pasif olmaları öğretilmiştir, öyle olmasalar da öyle görünmeye çalışırlar. Bir orospu pasif değildir ve bu rolü kıvıramaz. Ama çoğu zaman baskın tür olarak algılanmakta istemezler çünkü doğal olarak birinin bir başkası üstünde güç kullanmasından hoşlanmaz ya da erkeksi görünmek istemezler. Böylece orospular sadece güçlü olduğunu bildiği diğer akranları yanında rahat edebilir ama doğaları gereği pasif olmayan karakterleriyle bulunurlar. Bu erkekler arasındaki ilişkide, kadınlara nazaran daha sık karşılaşılan bir davranış biçimidir. Ancak en yakın akran ilişkisi kendine karşı hala kin duyan ve bundan henüz pes etmemiş orospular arasında bulunmaktadır. Bu meselede aynı durumu yaşayan akranları onun hala yanında rol yapmak zorunda olmadığı tek insan grubudur. Bir orospu sadece diğer orospuların yanında gerçekten özgürdür.

Bu anlar nadiren oluşur. Çoğu zaman bu orospular psikolojik olarak izole durumda kalırlar. Kadın ve erkekler onlardan öyle çok korkarlar ki orospuların gerçek kişiliklerini savunması, koruması gereken sert bir tavır takınırlar. Orospular güvenmesi gereken çok az sayıda kişi için çok şüphecidirler çünkü çoğunlukla bu güven duydukları kişilerin duyguları sahte çıkar. Ama yalnız kalmanın getirdiği bir güç vardır; izole yaşamaları, sert ve kaba olmaları diğer kadınların sahip olmadığı birer nimettir. Orospular bu toplumun içinde bilinmeyeninde bilinmeyeni kahramanlardır. Onlar birer piyon, öncü birlik, birer mızrak başıdır. Bu isteseler de, istemeseler de varlıklarının bir sonucudur. Birçoğu onlara kardeşçe duygular beslemeyen akranları diğer kadın kitlesi için bu öncü rolünü oynamayı seçmek istemez ancak bundan da sakınamazlar. Limitleri ihlal eden bu insanlar o limitlerin genişlemesine yâda kırılmalarına neden olurlar.


'Orospular ilk fakülteye gidenlerdi'


''Orospular ilk fakülteye gidenlerdi, uzmanlığın görülmez engellerini ilk kaldıranlardı, ilk sosyal devrimcilerdi, ilk çalışma liderleriydi, diğer kadınları ilk organize edenlerdi. Pasif olmadıklarından, aşağı görüldükleri için gücenip darılmadıklarından diğer kadınların yapamadığı her şeye el atabildiler. Onlar toplumun onlara uzattığı kirli tabaklarını geri fırlatıp kadının görmesi bile mümkün olmayan, dünya üzerindeki payını ortaya koydular. Kenarda köşede yaşadılar. Yalnız ya da kız kardeşlerinin yardımıyla içinde bulunduğumuz dünyayı değiştirdiler.

Benim tarifim orospular bu toplumun marjinal yaratıklarıdır. Doğru dürüst bir yerleri yoktur, bunu başardılarsada içinde kalamazlar. Kadındırlar ama gerçek kadın değildirler. insandırlar ama erkek değildirler. Bazıları kadın olduğunu bile bilmez, çünkü diğer kadınlarla iletişim kuramazlar. Zaman zaman kadınsı oyunlar oynasalar da bilirler ki bu bir oyundur. Temel pisikolojik baskı sorunları onların alt tabaka insanı olma inançları değil, olmadıkları inancıdır. Bu nedenle tüm hayatları boyunca garip hissettiklerini söylerler. Bu daha kibar ifadelerlede anlatılabilir ancak asıl olan mesajın alınmasıdır. Bir çok kadın gibi onlara da kendilerinden nefret etmeleri öğretilmiştir. Tabiki farklı şekil ve yollarla ancak etki aynıdır. içselleşmiş aykırı kişilik modeli, her zaman fazlasıyla kin ve acı ile sonuçlanır. Bu nedenle oluşan öfke genellikle birini (kendisini) hoşnutsuz ettiği gibi bir başkasını da (ötekini) hoşnutsuz eder ve onlar hakkındaki sosyal klişeleri sağlamlaştırır. Bu durum sadece politik bilincin merkezi yönlendirmesiyle düzelebilir... (Sosyal Sistem)

Bu manifestonun büyük bir kısmı orospular hakkındadır. Geri kalan kısmı da orospu hakkında olacaktır. Organizasyon henüz varolmamıştır ve büyük ihtimalle hiç varolamayacaktır. Orospular kahretsinki çok özgürlükçüdürler ve biribirlerine güvenmeyi öğrenememiş diğer kadınlara güvenmemeyi çok iyi öğrenmişlerdir. Bu, orospuların diğer kadınlara yapmayı öğretmek zorunda olduğu şeydir. Orospular kendilerini orospu olarak kabullenmeyi öğrenmeli ve kızkardeşlerine yaratıcı birer orospu olmaları için ihtiyaç duydukları desteği vermelidir. Orospular kendi güçleri ve kendileriyle gurur duymayı öğrenmelidir. Kendilerini koruduğuna inandıkları izolasyondan uzaklaşmalı ve genç kızkardeşlerine bu tehlikeden kaçınmalarında yardımcı olmalıdır. Şunu unutmamalıdırlar ki genellikle kadınlar kadınlara diğer erkeklerden daha az hoşgörülü davranırlar, çünkü onlara tüm kadınları düşman olarak görmek öğretilmiştir. Ve orospular politik bir tavırla sorunlarını elealamak için birlikte bir hareketin içinde şekillenmelidir. Tıpkı tüm kadınlar ve özgürlükleri için yapmaları gerektiği gibi özgürlükleri için organize olmalıdırlar. Güçlü olmalıyız, militan olmalıyız, muhakkak tehlikeli olmalıyız. Unutmamalıyız ki orospu güzeldir ve kaybedecek hiç bir şeyi yoktur. Hemde hiç bir şeyi...

Onlara ithaf edilmiş bu manifesto, bir çok kızkardeşimin yardımıyla düzeltilip, kaleme alındı.


Yazar – Anonim (Tüm Orospular)Çeviren – Umut Saim Balkır

pazar gecesi evde oturan ezik ve yalnız insan

(bkz: utanmıyorum)

gecenin tek şarkılık özeti

chinawoman- lovers and strangers.

hayalet oğuz

oğuz atayla karıştırılmasına her zaman sinirlendiğim.
hayalet oğuz gerçek bir tutunmamıştır. gerçektir o. reklamsızdır. boyalı ya da makyajlı değildir.
hayalet oğuzun tek kitabı vardır. dünya sarsılıyor rockn roll.
bu oğuz atayı sevmiyor oluşum anlamına mı geliyor? elbette hayır.
ama hayalet oğuzun uğradığı haksızlığa dayanamıyorum. en çok beni bu öfkelendiriyor.
bakınız. bir adam. itü mezunu. inşaat mühendisi. aşşagı yukarı bohem bir hayatı var. edebiyatta çığır denilen bir aydın eleştirisi (beş yüz sayfa) bir kitap yazarak ünlendikçe ünleniyor şenlendikçe şenleniyor.
ve tezer ablam, kitabında bahsettiği zaman, hayalet oğuz, oğuz atay oluyor. bir yitmişlik. bir vazgeçmişlik. bir silinmişlik.
belki de o böyle olmasını isterdi. gereksiz yere sinirleniyorum.
hayır hayır o böyle olmasını isterdi ve o böyle bir şeyi hak etmediğini bilerek.
yaşasaydık, tırnak uçlarına saçlarımı dolardım.

hülasa, hayalet oğuz güzel adam. güzel adam.

küçük iskender

türkiye isimli bir şiir sahibidir kendisi. periler ölürken özür diler kitabından. son sayfalarındaydı.
ben yanlış hatırlamıyorsam, elbette. bu şiiri, uzun parmaklarımın arasındaki kısa cameli düşürmeden buraya yazdım. geçtim ben. bunları buraya geçtim. zaten her zaman eşcinsel erkeklere karşı muazzam bir aşk beslemişimdir.
ayrıca bu şiiriyle onu beat generation un ''taşşaklı''abilerinden allen ginsberg'e benzetmişimdir. allen ginsbergin de hakeza amerika isimli bir şiiri vardır. ve vırttır ve zırttır. sadece küçük iskender hiç büyümüyor. her ne kadar penisinin ismi de olsa bu küçüklük-- belki bir gün böyle bir çocuğum bile olur neme lazım.

türkiye

oğlanlardan ve alkolden vaktim arttıkça seni düşünüyorum türkiye,
inan doğru bu kere yanılsamam ve ruhumun
yavşak zıpırlığı, hiç değilse ayık dolaşamayacak kadar
dürüstüm,
türkiye,kahraman tarkan öleli çok oldu,artık onu unut,bunadı kurt. Playboy'a annemin çıplak resimlerini satarak
Beyaz Saray'a sırnaşmayı düşlüyorum
spermi biraz fazla kaçırdığımda,Beş parasız paraladığım sokaklarında embesillerini
ve taşşak kalpli aydınlarının sidik yarışlarını görüp
bol bol osuruyorum; başbakanı dinlerken televizyon kar-
şısında ekrana ekmek teknemi açmak ya da esrar içmek,
geğirmek en büyük mutluluk bana verdiğin,
otuz bir çekmediğim gecelerde düşler kuruyorum senin hak-
kında, hür hülyalarımda sana zerre yer vermiyorum ama,
maalesef ayakta kalıyorsun,


sosyal demokrat idiotlarını, orospu tavukların uğrak yeri
sanat galerini, festival sarkaçlarını,ölüsevici kültürünün
uyanık tezgahtarlarını ve tazgahın altında neler döndüğünü
fark edecek kadar sosyalistim,
hapsine düşmedim henüz; o yüzden tam solcu sayılmam
köle pazarı piyasanda,kıçına cop girdiği için şair olanlar-
dan da değilim; eli kulağındadır tımarhanelerinden birinde tescilli manyak olmamın ve koynuna girmediğimden
dorukta sıçanların,o yüzden ibneliğim de test edilip onay-
lanmadı,

uyuşukluklarıyla iktidara peşkeş çekip çaktırmadan sonnet'le-
riyle,balad'larıyla köçekleşen,raconları kıyak geçme üzerine
kurulu mason-ulema tayfanı da tanırım; sen de bilirsin ki
havlayan it ısırmaz Türkiye,bak, bizbizeyiz,çekinme,
şu azınlıkları ne zaman kesip kızartacağız,çok acıktım
Türkiye,

Nazım'ını severim, buna kızabilirsin,ama bazı -ne demekse- naif şairlerinin,
O'nun devlet
sanatçısı olmasına ve adının iktidar şakşakçısı starlarla biranılmasına dair çabalarına izin verdiğin için,sana korkunç
müteşekkirim; intiharımı hızlandırıyorsun böylelikle,böyle-l
ikle artıyor kirim ve seninle kirimiz; ne gam?! iyi akşamlar.
persil supra.

mustafa suphi, artık hamsi mi Türkiye; dikkat et,balıkları örgütlemesin,



Allah'a inanmıyorum,Osmanlı'yım velhasıl; akın edip Avrupa'ya,toplayıp getiremesem de cillop gibi veletleri, n'apalım,buradaki lümpen teen-ager'larla idare ediyorum,Türkiye,
ayıptır sorması ne zaman akıllanacağız;
Türkiye,Kıbrıs'ın yakasını ne zaman bırakacağız ve
ne zaman yaraşır olacağız binlerce devrim şehidimize,
Türkiye,
hiç terbiye edinemedim,yeteneğim bu kadar;
çük kadarken okudum Sabahattin Ali'yi,Kafka'yı,
Dostoyevski'yi,London'ı; Kapital'e başlayaşım
babamla aramızda çıkan küçük bir harçlık sorununa dayanır,


IQ'larımızın düşük olduğunu sanmıyorum,peki
bir eşek şakası bu; köy enstitüleri,halk eğitimler,halkevleri ne ayak; behice boran, iyi ki unutuldu;
iyi oldu, eline sağlık Türkiye,

Hasbelkader bir önerim var: CIA, Eurovision'u kazanmamızı,Avrupa Birliği'ne girmemizi sağlayamaz mı acaba,
şüphesiz,
eh benimki de salaklık,haklısın Türkiye,

Bizi milletçe sevmeyenlere ayar oluyorum;
ağızlarını burunlarını kırarak
onlara medeniyet öğretmek istiyorum Türkiye,


Ben sex-shop'ların,komünist partinin,müslüman demokratpartinin,rock partinin, çeşit çeşit gay barların açılmasını,askerliğin kaldırılmasını istiyorum Türkiye;
bu topraklarda Nobel,Oscar,LSD,özgürlük ve sikanıtları görmek istiyorum: kişi başına düşen milli gelirden
bana ait payı iade ediyorum bütün bu harcamalar adına
sana;hapishaneler,hayvanat bahçeleri,kamplar,tımarhaneler boşaltılsın derhal;
ben bütün kentlerinde barışla,erdemle,insanlık haklarımla keyiften gebere gebere,ıslık çalarak dolaşan bir seyyah olmak istiyorum;
Mandela kötü adam,döv onu Türkiye,


'Uzak Asya'dan gelip Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket... sizin! Afiyet olsun efendiler!' demekten
bıktım,bıktık, anlıyor musun,orada mısın Türkiye,


Ama yine de memnun olmuyorsan bu tavırdan ve
kızıyorsan ve sinirleniyorsan,olsun,biz yine geliriz;
yine yazar,söyleriz,ölürüz;
biz yine gideriz;
sen,rahatını bozma o zaman,güzel bir çocuk gibi
bu şık dünya yatağında
böyle masum böyle mazlum uyu Türkiye.

iliklerinde aşkı hisseden bir kadın aldatılırsa

(bkz: ilik)

eski sevgiliye söylenecek son sözler

''ve bazıları yokken bile vardır. fazlasıyla.'' -yokmuş. yok olsaymış. yokluk çok önemli değildir nazarımızca. biz kimiz ne yapıyoruz hem niye yapıyoruz ayrıca. doğanın bana verdiği ödülden çıldırıp yitmemek için birden iki insan gibi kaldım. birbiriyle konuşan iki insan.. öhö öhö. düşüneyim ben bunu. zaman ver. zamanı sen yaratırsan olur. kim yaratmış zamanı? ölürsek? hem ölelim.kim yaşamış kendi adına? ben bencilim.-ben de oldukça gencim. ben bencillikten uzakta küçük şımarıklıklar peşindeyim. sanıyorum. sanamıyorum. sanmak aptalca bir kelime olup ''sanrı''dan türemiştir. ve edip cansever benim şairimdir. sen anlamazsın. ''sustu. konuşmayacaktı. çünkü biliyordu. anlamazlardı.'' yusuf atılgan benim yazarımdır. sen tanımazsın. küçükken burnumda sümük vardı. sol bacagımda dogum lekem var.sonra ne bileyim. pek insansızım şu sıralar. (sensiz miyim) konuşmam.(seni sikeyim) sahiplenirim.BEN BUYUM ŞUYUM ÖTEKiYiM YEŞiLiM MORUM BAZEN TÜKENiRiM TÜKENMEM ÜZÜLMEM GERÇEKTEN GÜLMEM BEN BEN BEN BEN! BEN KENDiM DIŞIMDA HER ŞEYiM.
yakındabenitımarhaneyekapatacaklarsevgilim.
çok yanlış yüzyılda doğurdu annem beni.
benim bir suçum var.
eskiden fedakarlıklar vardı. erkekler erkek gibiydi mesela. kadınlar kadın. güçlü ve zeki kadınları erkeklerin sevmeyeceğini, hiç sevmediğim bir adam bana dün söyledi. eskiden eskisi iyiydi. şimdilerde yeniler mesela.
ben unutmuyorum. insanlar yokken silahlar patlamaz sevgilim.

gecenin tek şarkılık özeti

chris rea-road to hell.

nasıl içmem arkadaşım

dertli gönüllere giren zeki abimizin, bir garip güzel şarkısı. pek bilinmez ama , rakının yanında favorilerimden olur kendisi. neden bilinmedigini de pek anlamış değilim ama, bu serzenişi bir çok arkadaşa yapmış olmama ragmen suratıma bön bön bakıldı. ne acayip.

ahanda bu da sözleri;
nasil icmem arkadasim efkar dolu dertli basim
ben dogarken aglamisim hala dinmiyor yasim
nasil icmem nasil icmem nasil icmem arkadasim

ask kapisindan kovuldum teselliyi meyde buldum
zehir oldu her bir yudum kadeh bosaldi ben doldum
nasil icmem nasil icmem nasil icmem arkadasim

icimde karanlik mazi hatirasi bende gizli
silinmiyor kara yazi zalim felek vurmus bizi
nasil icmem nasil icmem nasil icmem arkadasim

bir ben bir allah biliyor

bu nasıl bir şaheserdir bu nasıl bir duygulara tercüme etme durumudur? bu neyin kafasıdır tarkan, bu neyin kafasıdır bülent? yaktınız beni. rakının fiyatından haberiniz var mı?
ki ben seni bunca arabesk türk sanat müziği kültürüme asla dahil etmemiştim bülentçim.
amma cidden bu şarkıyla tarkanı bile sevdim. seni nasıl sevmeyeyim? kurban olurum size lan. bu arif sağ-gülcan opel sarhoş düetinden sonra tarihe geçecek en güzel düetlerden.

Sel olur gizlice içime içime süzülür göz yaşlarım
Kanar yaralarım kanar tuzu bastıkça anılar..
''Efkar benim öteki adım''

ne çektigimi bir ben bir allah biliyor.
azgın yangınlarda can evim cigerim yanıyor aga, gelmeyin üstüme.

bir gün tek başına

''düşüncesizce uzandı. masa lambasının düğmesine bastı. yaptığı işi lamba sönünce anlamıştı. yine bastı düğmeye.. birden yayılıveren ışığı değil beyaz duvar ve kitaplar üzerindeki abajurun gölge çizgisini görüyordu. bu çizgi,işte,ışığın öte yana geçmesini önlüyor. Karanlıktan öte yan. bu çizgi olmasa, karanlık da olmayacak. bu çizgi..''

vedat türkalinin bir gün tek başınası, bir gün tek başına kalınınca idrak edilenlerden.
okudugum en akıcı romanları neden vedat türkali yazar bilmem. aha bu bir. ikincisi için ;
(bkz: yalancı tanıklar kahvesi)

aşk tesadüfleri sever

filmi izledim. zerrece ağlamadım. eski sevgilimin ankaralı olması ve ankarada o dolaştıgımız yerleri görünce bi an böyle kötü oldum. onun dışında tın tın. çünkü zaten biz bu sahneleri daha önceden görmüştük be yavru kuşum.

lan kutusu bile nerdeyse aynı jödönfan *'dan çalmışlar olum dedim didindim kendimi yedim.
ha bi de türünün son örneği(olmayan bir hayali karakter) bir erkek karakter çizmişler. öyle bir dünya yok. sen sarhoş olcaksın da seni yataga taşıcak. yok anam. yanına bile uzanmıcak he mi? geçceksin onları bir kalem. yok öyle bir dünya.
sonrasında yaktım bi sigara. söyle dedim kamuran abla!!*
(bkz: aşk eski bir yalan)

aylak adam

aylak adam sinemadan çıkar. yolda kendi kendine sesli güler.

''kadının biri kaşlarını çattı. sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. -ne adamlar be! güldüysem güldüm size ne? duramadı orda, yürüdü. eve gitmeyecek. içindeki sinemadan çıkmış kişiyi öldürdüler. sağ kalan sıkıntılı,kızgın.
hep ölçülü biçimli mi davranmak gerek? kim demiş? başkaları onu eve gidecek sanırken o gidip bir meyhanede içecek.''

''en az umutlanmaları gereken zaman en çok umarlardı.''

ve ayşe karakterinin en sevdigim sözlerinden biri. sinemadadır. yanında oturan hiç tanımadıgı adam yavaşça yaklaşır, bayan çıkınca biraz dolaşır mıyız der.. ayşe;
'' bir genç horoz konuşabilseydi ancak bu sesle konuşurdu. neden insanlar susmayı bilmiyor?''

edit:imla.

beş şehir

vah muhsin ünlü diyebiliyorum. ne ettin be olum sen? işin gücün yok içinde yaşadıgım şehri bana ne bok yemeye sevdiriyorsun bak şimdi!? elli kere izlediğim filmi, sırf kızlar hadi bu gece bi film izleyelim defna, sen seeç!! demeleri üzerine yine seçiyorum yine seçiyorum. her seferinde başka türlü bir şey oluyor benim istediğim.

ah be muhsin, vah be muhsin!
sabahın yedisi hala heidegger okumama konusunda direten bir kedim olsun diye senin inandıgın benim sınadıgım bir tanrıya dua ediyorum. niye ?
ahmet kayayı zaten bagrımıza basalı çok olmuştu da, beni vur hiç bu kadar beni vurmamıştı be vah muhsinim. ne ettin sen?
içtik de izledik filmini. cumartesi akşamı cumartesi gecesi döndü döndü cumartesi sabahına. kızlar uyudu.
ben kaldım kedi kaldı bir de şevket var şimdi.
bu arada polis filmine yaptıgın göndermeyi de hemencecik aldık, kaçırmadık.
keşke keşke keşke diyorum bu kadar ölümü anlatırken bir nebze itici hale getirmeseydin bunu. agırdan alsaydın.
ama her türlü her kafaya gider film. her kafaya.

keşke şevketle kedinin hikayesi daha uzun sürseymiş ya. niye sürmemiş?
keşke şevket gibi bir adam çıksa da ben onu hiç sınamasam. teallam.
bir ara şiddete meyilim vallahi dertten diyecek oldum, dileği anlamak adına, sustum.
iyi film hoş film de, onur ünlü pek üstünde durmamış biraz savsaklamış gibi.
yine de izlemeye değer. hem de çok fazla.
ve fakat özellikle bir celal tan ve ailesi degil. niye degil muhsin? olsaymış ya.

ve not:(onur ünlüye açık entry)
ulan muhsin seninle porsuk kenarında bir gün rakı içicem olum!* sen konuşacaksın ben dinlicem ama. yeminim var.
ha tabii bir keresinde sırf bunun için seni şair fuzuli caddesinden eski bağlar a kadar takip ettim. yalanım yok. sapık da degilim vallahi. ama lafa nerden gireceğimi bilemeyip aptal ve entel ve hayran kız imajı yaratmak istemedim.
bir gün o acayip çantandan çekeceğim seni. sen bile nereye çekildigini anlamayacaksın olum! bu şerefsiz şehri seviyorsam bir tek senin yüzünden.

bir haftadır devam eden diş ağrısının iyi yönleri

dişleri fırçalamak bir nebze olsun agrıyı rahatlattıgından, normalde üç günde dört günde bir diş fırçalayan kişinin, günde üç kere diş fırçalamasına sebep olur. bu yüzden de dişler bembeyaz olur.

aylak adam

tutunamayanlardan önce var olan.
o kadar etkilenmiştim kitaptan.
aylak madam diyesim geliyordu kendime.
fransızca göndermeleri çok severim.
gönder(me)leri sevmem ama;
fransızcayı tek başına ve tek başıma da severim.
şimdiler de 10 tl olmuş. (bir kitaba sahip çıkamayan insan, kendine nasıl sahip çıksın?)
özetle; beni ben yapanlardan. sürekli kaybettiğim halde beni buluyor. arıyorum onu. bir gece aniden kalkıp biraz okumalıyım diyorum. ilaç gibi. hani sakinleşmen gerekir ama sen çok sinirlisindir ve sana yatıştırıcı igne yaparlar ya, onun gibi bir kitap.
bazı arkadaşların hala okumamış olmasına şaşıyorken, kimsenin hiç bir şey okumadıgını hatırlayıp rahatladım.
hala mutsuz insanlar var. annem kitabı 21inde okumuş. ben de 21imde okudum. şu yaşıma kadar her yıl belli günler tekrarlanan okuma döngüsüne girdiğimden beri, bir kitap okudum hayatım degişti yeaa diyen kapçık agızlara vurasım geliyor. kirletmeyin şu kitabı diyorum anlatamıyorum.sanki kirlenmeyen bir o kalmış gibi. oysa?
her neyse, beyaz mantomu giyip bir tutunamayanlara kadar gidiyorum.
tutunamayanlara ayrıca sinir oluyorum. her şeyi olan bir adamın tutunası nasıl gelmez?
gelmeyince gelmiyor demek ki.
onu bunu bırakalım (neyi bırakalım?- tuttugumuzu bırakalım tutamayalım mı istiyorum?)
ah be C., var mısın sahi? varsan bir ara ugra. kahve içelim. kahve benden. üstelik bir kadınım ben. ama sana tutamak olamam. hani şu tramvaylarda olanlardan? olamam. kişi önce kendine tutunmalı diyecek olan bilgeye de benim yerime vur.
kitaptaki karaktere aşık olan bana da bir tane vur.
günümüz güzelleşsin . gün güzel değilse, içelim. içmek için erken deme. bir yerlerde mutlaka gece oluyordur inan.

küçük iskender

t a r i h t e k e r r ü r e t m e z
b u n u h a n g i m a n y a k s ö y l e d i ? !
Karanlık bir kutu bu. insanın karakutusu kurukafasıdır diyen uzak arkadaşımın, ayaklarını sallaya sallaya oturduğu duvarın üstünden üzerime kağıttan uçaklar attığı gece! Onun havaalanı olduğum saatlere yargısız sadakatlerin çöküşü! Kur yapan bir karınca yuvası vardı gözbebeklerinde!
Hüznün çiçeği pek yakışır sevgilinin ağzına! Hafif hafif ısırır! Kıpkırmızı bir elbise giymiştir ve sonsuza kadar da çıkartmayacaktır onu. Bir savaşa gidiyordur; öldürecektir! Barış yanlısı olamayacak kadar talihsizdir!
Kemanla piyanonun gücünü gözler önüne seren nefis bir melodi olarak hatırlanacaksın sen çocuk! Düştüğün adada, sahilde yaktığın ateş gibi parlayacak göğsüm sen beni yaşattıkça!
Bileğimi kestim / bileğini kestin: ordan çektiğimiz iki damarı bağladık birbirine. Artık büyük dolaşım'ın adı, SEVDA'dır! içimde hissederken kanını, bu şehrin daraldığını / aşağılara doğru genişlemek istediğini düşünüyorum. Kanın beni üşütüyor. Sen sakın menenjit olma, e mi?!
'Hiçbir şeyi unutma! Ben unutmayacağım!.' diye fısıldamıştın kulağıma otobüse binerken. Arkanda seni seven adam duruyordu. Bakışlarımı kaçırmıştım. Bakışlarımı kaçırıp yüzümden fidye istemiştim. Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz! Ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun! Seyahat acentaları önünde ayrılan, orda kavuşan, orda bir tutkuya büyümesi için izin veren insanlardan bizi ayıran nedir ki.. Ayrılığı dört tekerleğin yönüne bindiren mi suçludur, o dört tekerleğe bir beşinci tekerlek olarak eklenen mi?! Ansiklopediler açıklayamıyor bunu!
Dallı budaklı bir bedende, teras katındayız! Bütün görüp görebileceğimiz: HAYAT! O yüzden zar tutma, kağıt kurma, taş çalma aşkın peşinde koştururken! Kök salmak, bitkilere has bir özelliktir; sen tek bir yere yerleşemezsin. Geleceksin. Seni ölüme, aykırılığa, başkaldırıya davet eden, ait olduğun, bu soktuğum cehenneme geleceksin. Bir çeşit love story meselesi! Ama cesaret, biraz da büzük meselesi! Sesim duyuluyor mu?! Sesimi işitmeye çalışanların kulakları var mı?!
Gece otobüslerinde cam kenarı masalları. Gece otobüslerinde valizlere, çantalara doldurulup götürülen onca an! Gece otobüslerinin seveni karartan o soluk, sarı ışıkları! Karanlık bir kutu bu. Karanlığı yasallaştıran, karanlığı bir güç gösterisine dönüştüren, aydınlıklarla sınırlı olduğunu kanıtlayan bir kutu bu otobüs! Muavini çağır yanına ve ona de ki: 'ben asla gelmemiştim, asla da dönmüyorum!.'
Zamana arka çıkan kahramanlar, yiğitlikler-trajik çelişkiler ve bir boka yaramayacak hüzünler için yakınlaştık seninle. Yeni yıkanmış bir salkım üzüm gibiydin şarabını saklayan. Ben Ortaçağ Avrupası'nı anlatan uzun metrajlı, biraz yavan, biraz vakit geçirtici bir filmdim; sen ise Nirvana'ya ait şık bir klip! Aşk, ağır iştir: emekli olamazsın, sigortası yoktur, ikramiye alamazsın, yıllık tatil izni verilmez, greve kalkıştın mı yersin sopayı, her dakika lokavt tehlikesiyle burun burunasındır, kaza riski yüksektir, amatörce uğraşılır! Aşk, ağır iştir! Yol boyunca bunları şoföre dayatamazsın. O, uykuya yenilmek üzeredir, sen ise rüyaya!
Yolculuklar neye ulaşma isteğidir?! Bir inkar, bir veda, bir çarpışma, bir yaralanma nedeni midir?! Böyle siktirip gitmek, geride kalanı sahnede zorla Stand Up Tragedia oyuncusu kılmaz mı?! Bu kılınan, farz mıdır?!
Otobüslerin hiç mi vicdanı yoktur?!
Gece otobüslerinde kurduğun hikayeler, walkman'de dinlediğin ezgiler.
Gece otobüslerinin konakladığı tesislerde birkaç lokma atıştırırken kendini farklı bir açlığa ve susuzluğa gömülü bulman. Gece otobüslerinin kırgın, ezik, yılgın yolcuları! Heeey, size diyorum! Otobüsümüz asla mola vermeyecektir ve siz ihtiyaçlarınızı gidermek için bambaşka aşk yolculukları yapmak zorunda kalacaksınız. Bu dediklerim menenjite yol açmaz değil mi?! Sen frengi de olma!
Karanlık bir kutu bu otobüs. Buğuladığın cama birşeyler yazmaya çalışırken sen, hareket ediyor araç. Bakıyoruz ardından. işte gidiyorsun!
Gidiyorsun işte! Bir kenti terkediyorsun. Belki de sonsuza kadar. Sonsuzluk neyse, ne halta yararsa, sonsuza kadar kadar terkediyorsun belki de. Kaybolan farlara, stop lambalarına şöyle seslenmek geliyor içimden:
'Ben bir silahım! Ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan!'

küçük iskender silahını dogrultur, ve burada sıkıcı ve bir o kadar boktan filmimiz sona erer. (senin pencerenden)
bana kalan küçük iskender oluyor hep nedense, o da sürekli kafa sikiyor biliyor musun? acıtıyor hem hem de zevk veriyor.
küçük iskender degil sen dogrulttun bana silahını. üstelik iki insandık. ve bana kalan gene küçük iskender kitapları.
hayat kitaptan ögrenilmiyor. hele aşk hiç.(küçük iskender hiç büyümüyor)
hem hep erkek agzıyla yazılmış oluyor aşk popülerizmin dilinden.
kadınlarsa aşkı üç mesajla yaşıyor.
(bir kaç kadın yazarı tenzih ederim)
her neyse, aynı bardaktan su içemiyoruz ya şimdi biz.
bil isterim. en az benim kadar bil.
yoksa ben deli miyim? küçük iskender okuyup hüzünlere gark olup 63 tane boş şarap şişesinin yanına bir tanesini daha ekleyeyim?
arkadan fikret kızılok çalsın.
olmaz!
bu işler hep saçma zaten.
arada oruc aruoba okuruz. biz neden ben ile sen? neden ile? ileyi niye soktun aramıza derim.
üzülürüm.
fikret kızılok benden daha çok üzülür.
aşkı erkekler yaşar zaten hep popülerizmin kaleminde.
boşver popülerizmi. yavaşça yanıma yaklaş ve beni diyalektiğe dogru çek.
çekemezsin degil mi?
çekeceğin tek yer yatak degil mi?
kafana sıçmak istiyorum. özellikle beyin kıvrımlarına?
neyse küfredince kızıyorlar.
küfrediyorum ben de.
bukowski daha çok küfrediyor ama.
küfretmek hep erkeklere özgü cinsiyetçilerin tüm dillerinde.
gideyim de bir çay koyayım bari.
yalnız adamın bir demlik çayı oluyor.
adam mı dedim!
feministler kızmasın.
kadın olacak o.
ben bir kadınım ve üzülmek istemiyorum.
kadına yönelik şiddet üçe ayrılır.
kadına karşı demeyeceksin. yönelik olacak.
cinsiyetçilik sadece erkek tekelinde degil caanımın içi.
ben çay koyayım en iyisi.

benim için üzülme

bergenden dinlendiği zaman anlamı olan muhteşem şarkı.
sözleri ayrıca çok sevdigimiz bir başka sanatçıya ali tekintüre'ye aittir.

eller aldı

nasıl olmaz lan. bu bergenin en güzel şarkılarından.
en iyi aşk acısını bergen ablamız pek iyi anlıyor pek de iyi anlatıyor.
tuhaf acılara gark oldum yine elim ayagım titredi yemin ediyorum.

ahanda sözleri;
Eller aldı eller aldı,
Sevdiğimi eller aldı..
Mutlu süren yaşantımı,
Gözümdeki seller aldı..

Yüzün gülse kalbin,
Ah çekip inliyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

Yüzün gülse kalbin,
Ah çekip ağlıyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

Bıktım artık bıktım artık,
Bu hayattan yaşamaktan..

Eller gibi mesud olup,
Kurtulamam ağlamaktan..

Yüzün gülse kalbin,

Ah çekip ağlıyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

Yüzün gülse kalbin,
Ah çekip inliyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

Eller aldı eller aldı,
Sevdiğimi eller aldı..
Mutlu süren yaşantımı,
Gözümdeki seller aldı..

Yüzün gülse kalbin,
Ah çekip inliyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

Yüzün gülse kalbin,
Ah çekip ağlıyor,
Her zaman dünyamı,
Başıma yıkıyor..

şurdan:http://www.youtube.com/watch?v=1Ndp36eBmYs&feature=related