bugün

entry'ler (506)

18 eylül 2011 fulham manchester city maçı

iddaa kuponumu yatıran maçtır.

halbuki bunun yerine tottenham ve manchester united'ı yazacaktım biraz daha heyecan dolu bir kupon daha olsun diye, ama sonra "lan garanti olsun, al işte 120 kağıdını neyine yetmiyor dedim, city'i yazdım.

ağzıma sıçsınlar.

facebook tan kişi silme nedenleri

siyasi görüşü ya da tuttuğu takım ve bunun gibi farklılıklar.

normalde hiçbir insanı siyasi görüşüne veya tuttuğu takıma göre yargılamam. o sarıyı seviyor, ben de kırmızıyı seviyorsam, bu iş böyledir, kimseyi ayırmam. ama bu iş gerçek hayatta böyledir, sanal alemde değil.

sanal alemde herkes bir kral kesiliyor, herkes farklı bir havaya giriyor. sevmediği bir takım veya sevmediği bir siyasi parti hakkında rahat rahat, kimi zamanda küfürlü bir şekilde konuşabiliyor. ama bunları dışarıda söyle desen tek kelime edemez, çünkü göt korkusu denen bir şey vardır bu adamda fazlasıyla. sanalda atar tutar, gerçek hayatta sus pus. bize böyle adamlar lazım değil arkadaş.

facebook da arkadaşlıktan çıkarılmak

kim olursa olsun zerre kadar sikimde olmayacak olay.

sözlük yazarlarının itirafları

şu; (#8801523) acayip entry'i ta ne zaman yazmış olmama rağmen hala arada bir de olsa artı almasına çok şaşırıyorum. gerçekten.

egoist

narsistle çok karıştırılan sözcük.

trabzonspor

yakında "27 senelik bu çile, bitsin artık bu sene..." diye bir beste yapacaklarına inandığım bir taraftar grubuna sahip olan futbol takımı.

sabbra cadabra

çok tatlı bir girişi olan, sözleriyle de beni benden alan şarkıdır.

tyler durden gibi izmarit atmak

bitmiş olan sigaranın izmaritini, sağ (veya sol, fark etmez) elini havaya kaldırıp, savururken elden bırakarak izmiritin olabildiğince uzağa gitmesini sağlamaktır.

ben yapınca yemiyor, ama bu adam o kırmızı deri ceketiyle bu hareketi yapınca ayrı bir karizmatik görünüyor.

ailesini doyurunca mutlu olan türk anne

kişi tok olduğunu ne kadar vurgulu veya üstüne basarak söylese de bundan anlamayan, ısrarla ikinci tabağı daha fazla doldurarak veren annedir. iyidir, hastır.

11 eylül 2011 ibb spor galatasaray maçı

galatasaray'ın bu yenilgisinin, sonraki haftalar için çok iyi olacağının ortaya çıkacağı maç.

şöyle ki;

iki sene önce. elano'lu, keita'lı, kewell'lı zamanımız. ilk haftalar gelene gidene 3-4 attı o takım, acımadı. sonra baros sakatlandı, takım düşüşe geçti. koskoca galatasaray, tamamen bütün olmuş, her şeyi makine gibi işleyen galatasaray bir adama mı bağlıydı? hayır. kısaca hatırlatayım size o sezonun başlarını. ilk 6 haftayı kayıpsız kapatmakla kalmamış, 20 gol atıp, sadece 5 gol yemiştir, ezeli rakiplerinden beşiktaş'ı da 3-0'la geçmeyi bilmiştir. hemen akabinde 7. haftaya bakalım. bir eskişehir beraberliği. hemen peşine 3-0'lık bir ankaragücü mağlubiyeti ve hemen ardından 3-1'lik fenerbahçe mağlubiyeti daha. ve onun ardından sürekli inişli çıkışlı bir ivme.

ben şimdi ne diye anlattım bunları. demek istediğim şu. takım bir anda dağılmayı başladı. eskişehir beraberliği belki, ama ankaragücü mağlubiyetini kim beklerdi. hiç kimse. moralman bir çöküşe geçildi, peşine önemli silahlarımızdan biri sakatlandı, rijkaard çareler aradı, bu sırada galatasaray'ı körüklemeye yer arayan medya (evet, benim gözümde spor medyası budur) sahne aldı, başladılar yazmaya, çizmeye. galatasaray o kadar iddialı girdiği bir sezondan koca bir hiç elde ederek ayrıldı.

geçen seneden de kısaca bahsedeyim. bu daha kısa sürecek, çünkü bahsedecek pek bir şey yok, yönetim hatalarıyla dolu geçen sene benim gözümde. her şeyden önce en büyük hata frank rijkaard ve johan neeskens gibi iki futbol adamına sabredemeyip onları göndermektir. bu iki adamı sezon ortasında gönderiyorsan sen zaten o sezondan bütün umudunu kesmişsindir. özellikle de yerine daha önce teknik direktörlük yapmış ve yine hiçbir şey katamamış bir gheorghe hagi'yi getiriyorsan. geçen sene zaten güme gitti.

bu sezona bakalım. yönetim değişti. teknik heyet değişti. takım toptan değişti ve sezon başladı. transferlerimiz hakkında bir kuşkum yok, hepsine güvenim sonsuz. her ne kadar güvenmek istemesem de, real madrid maçında izlediğim gökhan zan'ın performansı beni memnun etmişti. dün akşam da fena değildi, ama oynamaması gerekiyordu. neden?

bu adam oynayacaksa, ujfalusi oynamayacak, bu iş bu kadar açık. sen gökhan zan için ujfalusi gibi stoper mevkisinin kaşarı olmuş bir adamı sağ beke çekeceksen, işimiz var her şeyden önce fatih hocam. neyse futbolcu seçimlerine fazla girmeyeyim, ama gökhan zan yine yanlış yanlış. tamam, bitti.

bu maçı kaybetmemiz şu yönden iyi oldu. biz bunu kazansaydık, haftaya samsunspor maçını da aynı özgüvenle alırdık ve daha kötüsü fatih terim yine bu 11'e benzer bir 11 sürerdi sahaya. belki onun peşine karabükspor ve eskişehirspor'u da yenerdik, ama biri bize öyle bir tokat sallardı ki feleğimizi şaşırır, tepe taklak olurduk mazallah. şimdi ise fatih terim'in samsunspor maçında daha farklı şeyler düşüneceğini sanıyorum. belki farklı bir 11, farklı bir sistem, orasını bilemem. ama moral ve hırs olarak da çok farklı çıkacağımız aşikar. ilk haftalardan kaybettiğimiz bu puanın pek önemli olduğunu düşünmüyorum, ne de olsa fenerasyon, fenevbahçe'nin kıçını yalamak adına bir şekilde onları yukarıda tutmak için yapacağını yaptı. neyse. öyle işte.

bir annenin en tatlı olduğu an

istemediği her boku yapmana rağmen, senin her dediğini yaptığı andır.

galatasaray

transfer döneminin başında o kadar yırtınmasına rağmen hem serdar kesimal'ı hem de ersan gülüm'i ezeli rakiplerine kaptırıp, ceyhun gülselam'a kalmak zorunda olduğundan dolayı, ilerde saç baş yolması yüksek ihtimal olan yöneticilere ve taraftarlara sahip olan türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi futbol kulübü.

hadi dağılın.

edin: ersan güven kim amk.

sanal samimiyet

eğer uzun süreli bir sanal samimiyet söz konusuysa ve hiçbir seksüel amaç içermiyorsa yüzyüze gelince artması büyük ihtimal olan samimiyettir.

eski zamanlardan takıldığım bir forum sitesinde birçok kişiyle tanışmış, hemen her şehirden arkadaşlar edinmişliğim var. site kapandı, dostluklar hala sürüyor.

caylak yazar

çok iyi niyetli, pek de şeker bir insana benziyor.

(bkz: #13127810)

pirates of the caribbean on stranger tides

öncelikle filmden önceki beklentilerim; (#8795928)

tanım: serinin en zayıf halkası.

her ne kadar tam bir penelope cruzhayranı olsam da filmde ilk göründüğü ve jack'le düello yaptıkları sahneden sonrasında fazlasıyla sönük geldi bana. ayrıca bütün o korsan kıyafetleri keira knightley'e daha çok yakışıyordu. olmamış penny.

filme bakarsam; en başta ispanyolları duyunca "tamamdır" dedim büyük bir ispanya hayranı olarak. serinin en güzel filminin geleceğinden adım gibi emindim. ama beni yanılttı ispanyollar. film boyunca ısınamadım adamlara, hoşuma gitmedi, ne bileyim. film boyunca hoşuma giden tek şey deniz kızlarıydı. zaten bir kızın saçının ıslak olması beni yeteri kadar tahrik ederken, orada bir sürü deniz kızının bulunması ve hepsinin sırıl sıklam gayet masum bir şekilde su yüzüne çıkmaları beni bitirdi. daha sonraki vahşilikleri de cabası. deniz kızları fikri güzeldi ve iyi işlenmişti.

orlando bloom'un eksikliğini hissetmem diyordum, çünkü geoffrey rush ve johnny depp'in kafada olmaları onu unuttururdu. ama yer yer onu özlediğim anlar da oldu.

böyle güzel bir seri böyle kötü giderse lütfen daha fazla çekmesinler. ben böyle bir film olduğunu unutup, ilk üç filmi ardı ardına izlemeye de razıyım.

sigarayı yakıp unutmak

world of warcraft oynarken sürekli olarak başıma gelen olay. bir bakıyorum kocaman bir kül sigaranın ucundan sarkıyor küllüğe doğru. küfrediyorum, yenisini yakıyorum falan.

the day that never comes

ağır bir şekilde girmiş olmaları bu şarkıya aşık etmiştir beni. tıpkı fade to black ve the unforgiven iii'deki ya da mama said ve turn the page'deki gibi bir hava katmış. daha sonra hızlandıkları şarkıları nedense daha çok seviyorum, ayrı bir yerleri oluyor ben de her zaman, ama yine de bu biraz daha garip bir şarkı olmuş bana göre.

yani neredeyse hiçbir şarkıda ritimlerini bu kadar sık değiştirmiyorlar, ilk dinlediğimde de çok kez şaşırmışımdır şarkı mı değişti diye atlamışlığım olmuştur. evet, bu garip kılıyor, ama yine de james'in ses tonu her zaman güzelleştirdi bu şarkıyı. ek olarak solosu da kendisine aşık etmiştir, yenilebilecek bir solusu vardır. bu da kesindir arkadaş.

metallica monopoly

şüphe yok ki fazlasıyla zevkli olabilecek, monopoly collestor's edition'ın yeni ürünüdür. bir yere piyonunu koyduğunda müzik falan da geliyorsa eğer tadından yenmez.

http://www.metallica.com/news/20110613_news.asp

bir anda gelen mutsuzluk

oynadığım wow'dan, dinlediğim müzikten, gezindiğim sözlükten, izlediğim house'dan soğuduğum duygudur. gerçekten bir anda gelir, sebebini düşünsen de aklına getiremezsin, çünkü gerçekten de bir sebebi yoktur, öylesine gelmiştir ve o anını piç etmekten başka hiçbir derdi de olmayan bir duygudur.

öyle rezil, boktan bir şey işte.

andrei sergeyevich arshavin

menajeri galatasaray ile görüştüğünü doğrulamış olan müthiş yetenekli ve çok yönlü oyuncudur. forvet arkasında, sağda ve solda görev yapabilir ve bu görevleri de layığıyla yerine getirir, orası kesin.

gelirse sülalemi keser, formasını alırım.