bugün

entry'ler (567)

ateistlerinde allahı olması

"de" ayri...

tecavüz

kadına şiddet ve tecavüz yükselen bir değer ülkede son bir kaç yıldır. devlet tarafından korunmadığını hisseden bir kadının düşünceleri Türkiye'deki muhafazakarların umrunda mıdır? bilinmez...

adalet ve kalkınma partisi

partisinin gençlik kolları sa yı anımsatmaktadır. * * *

köprüden polis atarak öldürüp kahkaha ile kutlamak

öyle bir mevzu yoktur. şehit olan polisin ailesi bile açıklama yapmıştır. polis düşerek hayatını kaybetmiştir. olayı provakasyona çevirmeyiniz. bu duruma sizin gibi zihniyetler sevinir ancak.

11 haziran 2013 gezi parkına polis müdahalesi

molotof atma o.c. mevcut duruma zarar veriyorsun... provoke etme.

sözlük yazarlarının whatsapp durumları

başlığına sokayım.

recep tayyip erdoğan

bugünkü reyhanlı mitinginde aşağısında duran kalabalık kütlenin reyhanlı ile alakası olmayan insanlardan oluşan, bunu bile bile orada konuşan başbakan. akp organizasyonu mitinglerde çok iyi yapıyor, gençlik ve kadın kolları çok iyi çalışıyor bunu biliyoruz da, başbakan gerçek reyhan'lıların önünde konuşabilir miydi? evet konuşurdu. çünkü kendisinde fena bir manipülasyon ve protestolara karşı polis gücü var.

orospu çocuğuyum demenin yolları

yazarlar inci sözlüğe bağladığı zaman bu yolları arıyorlardır.

polis devleti

şu anda kendini cihangir'de kendini göstermektedir. biber gazları falan... milletin ağzına sıçtılar.

adalet ve kalkınma partisi

polise ve diyanet işlerine ayırdığı kocaman bütçe bu partinin fikrini açıkça önümüze serer. genel başkanı en son reyhanlı konuşmasında cennete ve cehenneme gidecekleri de ayırdı. çoğu konuşması din üzerinden parti bünyesindeki insanların. alkol yasaklarının altında yatan zihniyet bunun bir örneğidir.
muhalefet amaçlı yürüyüş ve toplantıların (az insan ya da çok farketmiyor) polisin sert müdahaleleri, biber gazı ve tazyikli su ile bastırılması polis devleti ve faşizmin göstergesidir.

adalet ve kalkınma partisi

iktidarda kaldıkları süre boyunca akıllı davranıp "ekonomik istikrar" söylemi ile halkın desteğini almış, özelleştirmeye diğer hükümetlerden daha fazla önem vermiş, sosyal devlet mantığını ikinci plana itmiş, durmadan yol ve bina yapan, gerçekleştirdiği sağlık ve eğitim reformasyonları içi boş ve amaçsız olan, hukuk ve adalet sistemine müdahaleleri ile hukuk devletinin üzerinden geçmiş, medya manüplasyonunu diğer bütün hükümetlerden daha iyi gerçekleştiren, medyada tam destekçi liberal köşe yazarlarını satın almış, derin devleti ortadan kaldırmış ve kendi derin devletini oluşturmuş, demokrasi ve özgürlük diye diye belli bir kesimin yaşam alanını daraltmaya, hayat tarzına müdahale etmeye başlamış, bünyesinde bulundurduğu politikacıların kültür ve sanattan pek anlamadığı, türkiye cumhuriyeti\'ne herhalde en büyük zararı vermiş parti.

adalet ve kalkınma partisi

iktidarda kaldıkları süre boyunca akıllı davranıp \"ekonomik istikrar\" söylemi ile halkın desteğini almış, özelleştirmeye diğer hükümetlerden daha fazla önem vermiş, sosyal devlet mantığını ikinci plana itmiş, durmadan yol ve bina yapan, gerçekleştirdiği sağlık ve eğitim reformasyonları içi boş ve amaçsız olan, hukuk ve adalet sistemine müdahaleleri ile hukuk devletinin üzerinden geçmiş, medya manüplasyonunu diğer bütün hükümetlerden daha iyi gerçekleştiren, medyada tam destekçi liberal köşe yazarlarını satın almış, derin devleti ortadan kaldırmış ve kendi derin devletini oluşturmuş, demokrasi ve özgürlük diye diye belli bir kesimin yaşam alanını daraltmaya, hayat tarzına müdahale etmeye başlamış, bünyesinde bulundurduğu politikacıların kültür ve sanattan pek anlamadığı, türkiye cumhuriyeti\'ne herhalde en büyük zararı vermiş parti.

otobüste uyumak

"bir de şöyle denesem." cümlesi yol boyunca tekrarlanır durur.

tristan akoru

richard wagner'in tristan und isolde operasında kullandığı akordur. si,fa,re#,sol# notalarından oluşur. akor çözülmez ve bitiş etkisi yaratmaz; bir nevi havada kalır. eser boyunca tristan'ın leitmotifinde kullanılır. tristan'ın arada kalmış halini, çözümsüz hayatının bir yansımasıdır desek yalan olmaz.

gesamtkunstwerk

(bkz: richard wagner)

richard wagner

Wagner, bazı erken dönem çalışmalarını saymazsak, geçmişteki diğer Alman bestecilerin tersine operadan başka bir türde eserler yazmadı. Bunun yanı sıra, “opera”, Wagner’in yapıtlarının anlamlarını tam olarak karşılamayan bir terimdir. Kendi düşüncesine göre eserlerinin “müzikal drama” ya da Tristan’da olduğu gibi “müzik için bir olay örgüsü” olarak nitelendirilebilir.
Wagner, sadece müzik estetiğinin güzelliğinden ve müzik formunun öneminden çok, kendisinin de “The Art-Work of the Future”* (Geleceğin sanat yapıtı) makalesinde bahsettiği interdisipliner veya birleşik bir sanat anlayışının ve estetiğinin getirdiği “total work of art”* kavramını ve düşüncesini benimsemiştir. Bunun paralelinde, önemli eserlerinin librettolarını kendi yazmış, sahne ve dekor planlarını kendi belirlemiştir. Ona göre Beethoven enstrümantal müziği gidebileceği yere kadar götürmüştür. Bu yüzden müzik hem kendisini hem de sözü aynı önemde içermeliydi.
Bu fikrin ve operalarının muhtemel kaynağı müzikle ilgilenmeden önceki ilgi alanları olan edebiyat, felsefe ve tiyatrodur.
Eserlerinde kullandığı, karakter ve kişilerin kimlikleri ve simgeleri olarak algılamamızı, eser içerinde bir anı hatırlatmayı sağlayan leitmotif Wagner’in önemli müzikal düşüncelerindendir.
Kendinden sonraki bestecileri de etkilemiş olan Wagner, müzik diline getirdiği en önemli yeniliklerden olan tonalite bağlarının koparılmasına, daha sonra serial müziğe** yol açan kromatizme öncülük etmiştir.

akif beki

Radikal'deki 28 Nisan 2012 tarihli köşe yazısında sanat teorisyeni ve eleştirmeni de olduğunu öğrendiğimiz, maaşını doğrudan başbakanlıktan alan gazetecimsi. objektifliği elden bırakıp, sevdiğin politikacının fikirlerini savunmak gazetecilik olmadığı için, gazetecimsi diyoruz.

emre belözoğlu

türk futbol tarihinin en karaktersiz, en çirkef futbolcularındandır kendisi. potansiyelini kullanabilip iyi bir futbolcu olamamanın ezikliğini yaşar durur.

hazreti muhammed e muhammed diye hitap etmek

sözlükteki bazı yazarların özgürlüğe karşı minibüs gibi baktığını, bu hitap üzerindeki tartışmadan görebiliriz. dünya'da yaşayan 1,5 milyar müslümanın yarattığı kutsallık benim ya da onun muhammed demesiyle bozuluyorsa, senin kafanda saygısızlık ve "kutsalına" hakaret olarak algılanıyorsa, dünya'da yaşayan küçük bir kesim olan ateislerin üzerinde denediğiniz şakayla karışık dine döndürme oyunları, küçük görmece, psikolojik baskıları onların özgürlüğüne kasıt olarak görebilirim. kaldı ki bir insan kimseye hakaret etmeden ateist olduğunu söylemekten çekiniyorsa ortada apaçık bir kasıt vardır. zaten söyleyenleri de ya bombayla ya da bir otelde yakarak öldürmeye çalışıyorlar ya da öldürüyorlar.
madem bu kadar genelleme takıntınız var ben de genellemeler yapmak isterim. olay hz. muhammed ya da muhammed diye hitab etmek değil. olay senin zihniyetin. en ufak tartışmada bile sen vatan, millet, ahlak konusunu dile getiriyorsan kalk ordan kalk. bir etrafına bak, sokağa çık, ne bileyim kitaplığını karıştır, sudoku çöz...vb uzaklaş olaydan yani.
sonra otur tekrar düşün. vatan, millet, ahlak konularında tartışmaya girmeden önce empati yoksunluğumu gidermeliyim, oturduğum yerden insanların ağzını tehdit etmeden önce sinirmi, gazımı, galeyanımı engellemek için sakinleşmeliyim diye. sizin bu galeyan, sinir, stresleriniz yüzünden beyoğlun'da içki içiliyor diye galeriler basıldı. bunları unutmayalım. genelleme dedik ya... böyle oluyor bu işler.
ha bir de şu konu var:
senin peygamberin dedik madem... saygı çerçevesi içinde öyle deyin demişsiniz ya. bu seferde "sizin peygamberiniz","senin peygamberin" dediler diye suç atarsınız siz, ayrımcılık yapıyor, ötekileştiriyor diye. bir de garip olan şey şu: muhammed diyene munafık diyorsunuz. bence, yazarken mantık oyunları yapmaya çalışıp, "senin peygamberin deyiniz" muhabbeti yapacağına, yıllardır bas bas bağırılan şeyi öğren: "kimse hiçkimsenin hiçbişeyine karışamaz. o şu şekil giyinir, o bu şekil, şu şekil, şu şekil..."* lafın kısası "senin dinin sana, benim ki yoksa sana ne!"

izmirliler bismillah der mi sorunsalı

şimdi efendim bu soruyu sorunsal yapan nedir? şöyle ki; omurgasızlık, beyindeki beyaz madde eksikliği, vizyonsuzluk ve kansızlıktan muzdarip olan kişilerce bu soru bir sorunsal haline getirilir. bunun ve bu gibi soruların cevaplarını merak eden, cevaba göre yargılayan sığırlar karanlıklar içinde aydınlanacakları mum ışığını aramalıdırlar.