bugün

entry'ler (89)

kahve falı bakabilen yazar

Bakabilen arkadaşlar bir mesaj uzaklığınızdayım.

akçay

(bkz: yüzen çıksın belde kasıyor)

eski sevgili

Allahından bulsun!

kendi kendine konuşmak

bokunu çıkarıp kendi kendime iş görüşmesi yapmışlığım var. şartlarda anlaşamadık olmadı.

söz vermek

soz vermek ilk basta sonsuz guven ve teslimiyet duygusu uyandirir. cunku ilk soz yapilacagindan suphe duyulmayan sozdur. bu soz tutulmadiysa, sozu verenin hatri gecen biri oldugu dusunulerek, kendi ic sesimize doner; o kisi adina kendimize mazeretler uydururuz. yapabilse yapardi... kismina inandik mi? tamam saralim basa... ama ardindan verilen sozun de tutulmamasi ben onun sozune kanacak kadar deger verirken demek ki hic onemsenmiyorum dedirtir ki bu noktada sadece soz vermek konusunda degil her konuda guvensizlik bas gosterir.
soz vermek dile kolay ancak tum duyular acikken dusunulerek yapilmasi gereken bir eylemdir. bir insana umut verip gerceklesmedigini gorunce ilerisi icin de umutlarini almaya sebep olmamali bir "soz".
son secenek de kimsenin size soz vermesine izin vermemektir. ıs soze kaldiysa birak gitsin....

öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler

-bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümü bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.

dr. david j. schwartz

çok sevmek

çok ağlamaktan önceki son durak.

eski sevgilisini unutamayan ezik

(bkz: gençlik nereye gidiyor)

gönderilmemiş mektuplar zeynep

(bkz: emeğine sağlık kardeş)

hiç gelmeyecek birini beklemek

içten içe bilinir o günün gelmeyeceği, bu gidişin dönüşü olmadığının farkındadır insan. ama yine de bir umuttur işte, ya gelirse diye beklenir. aylarca hatta belki de yıllarca, kandırır insan kendini...
bilinir ki; o mutludur gittiği yerde, dönmeyecektir.. farkındalıklara rağmen istemsiz bir his gibidir beklemek, alışılmıştır artık ve koca bir ömür harcanır gidenin uğruna..

tchibo

zengin bir milyoncusu.

tutku

bağımlısı olunabilecek kadar lezzetli ve tutsak edebilecek kadar insanoğlu üzerinde kuvvetli bir güce sahip duygudur. öyle güçlüdür ki mantığınızı kolayca ekarte edebilir, sizi avucuna alabilir ve kendisine bağımlı hale getirebilir. alkol gibi, uyuşturucu gibidir yalnızca tatmak ve daha fazla tatmak istersiniz. unutamadığınız eski sevgilinizin kokusu aniden burnunuza gelir öpmek, dokunmak, soymak ve soyunmak istersiniz bu yalnızca basit bir cinsel istek değildir ''ona sahip olabilme'' dürtüsüdür. zihninizde çıplaklık artık başka bir boyut için geçiş biletinizdir. odaktaki kişiye ulaşılamadığı vakit başka birine dokunmak fikri dahi sizi rahatsız eder çünkü tutku tek taraflıdır ''ani ve özel'' - ''birine yahut bir şeye'' karşıdır şiddetlidir zaten tam da bu yüzden saplantının ikiz kardeşidir.

o yaz

müzik kutusundan çalıyor gibidir bu şarkı benim için. şöyle bir mizansen canlanır kafamda:

bir ev vardır koyu yeşilliklerle çevrili müstakil bir ev,
salonda tek başına birisi ayakta durmaktadır camın dışında koyu ve yüksek ağaçlar vardır ve ufuk görünmez,
bu salona uzun süredir başka kimse girmemiştir,
ayakta duran kişinin melankolik ruh hali, hatırladığı anıların onu içine çekmesindendir,
hatırlanası ve masum duygular, beraberlikler ve çocukluklar artk çok geride kalmıştır,
yüreği ağzında hatılamaktadır bütün bunları o kişi
mutluluk onun için anılardadır, ve onlar artık hiçbir zaman geriye dönmeyeceklerdir
ve fonda bu şarkı çalmaktadır...

inci sözlük

ilk çıktığı zamanlar yaz tatilinde üye olduğum, yazmaktan da keyif aldığım sözlüktü. daha sonraları ordan bir çocukla tanıştım hemen hemen her gün msn'den konuşmaya başladık, derken benim yaşadığım yerde yazlıkları olduğunu söyledi geldi görüştük. evet sevgili olduk. 2,5 yıl gibi bir ilişkimiz oldu ona öyle çok aşıktım ki o birden defolup gitti. ondan sonra çok acı çektim. çok üzüldüm. böyle ilginç olaylara vesile olan sözlüktür..

ağzı bozuk kızlar

toplum içinde konuşurken ağzına kürekle vurulması gereken kızcağızlardır.

en hüzünlü cümle

beni hiç özledin mi ? diye sorduğum yıllarımı verdiğim eski sevgilimin bana verdiği cümle ; özledim diyemem, sadece bi kaç kez aklıma geldin. benim için en hüzünlü cümle olmuştur.

badoo

maalesef google'dan eski sevgilimin adını aratırken bu siteye üye olduğunu gördüm. tabii daha sonra görsellerde ki fotoğrafını görmüş olacak ki kaldırmış. evet o sarı saçlarını yolmak istiyorum.

sarhoşken yapılan saçmalıklar

evdeki muhabbet kuşuna üşümesin diye yelek örmeyi düşünmek, ( kapşonlu ) düşünmemekle kalmayıp yanımdaki sevgili arkadaşım ile kuşun kanat ölçüsünü almak.

hayata dair gülümseten detaylar

buz gibi soğuk havada,karanlık sokakta yürürken loş ışıklı ve buğulanmış bir mutfak penceresi görmek.evde yaşayan insanların o mutfaktaki ocağın üzerinde pişen ya da ısınan bir şeyi yiyip/içip ısındıklarını ve mutlu olduklarını hayal etmek.

eski sevgiliyle arkadaş kalmak

bu ne be! şaka yapıyorsunuz galiba. şayet ben asla arkadaş kalamam.. eski sevgilimle sadece bir defa görüşme kararı almıştık. ona karşı hala bir şeyler hisseden biriyim hala kabullenemedim durumu, 1,5 yıl geçmesine rağmen her neyse.. whatsaptan yazışıyoruz ona olan aşkım gittikçe daha çok büyüyor oda anlamış olacak ki bunu yapamam dedi görüşemem dedi sana dokunsam ağlayacaksın dedi, eskiden yaptığını yaptı engelledi beni... kendimi çıldırmış bir halde sümüklerim aka aka ağlarken buldum. bence her iki taraf hala bir şeyler hissediyorsa bu mümkün değildir.