bugün

gaspar noe yönetmenliğinde bir film. 29. uluslararası istanbul film festivali'nde de yer almış.
http://www.imdb.com/title/tt1191111/
dmt'nin kullanımının etkilerini gözler önüne seren. çekimsel bir görsel şovla insanı sarıyor. kült film olduğunu ve artı 18 sınırlaması bulunmakta.
etkileyici bir film olduğu halde sıkıcı.
kaliteli aslında fakat çok ağır.
herkes izleyemez bu filmi.
ilk sahnelerinde feci derecede uyuşturucu kullanma/tatma/bir kez olsun deneme* isteği yaratırken, finalden bir önceki ön final sahnesinde 'az evvel bu merete özenen aklıma s.çayım ben' hissiyatı yaratan film.
mesajını seyircilerine fazlaca ileten bir film. bunun sebebi de yönetmenin evvelden bu meredi tatması ve bırakması diye düşünülmekte.

--spoiler--
yönetmen finaldeki uzuuun mu uzun gereksiz mi gereksiz o kadar insanın sevişme sahnesini yalnızca bir çifti seviştirerek de anlatabilirdi. angut değiliz halden anlarız. izlediğin normal filmin son sahnede erotik filme dönüştüğünü görmek iç burkutucu.*
--spoiler--
izlerken sıkıcı gibi gelsede filmden sonra ciddi manada etkisinde bıraktığını hissettiriyor. inanılmaz derecede kafa yapıyor bu film. çok ilginç bir havası var. film değil, öte birşey. gerçekten mükemmel olmuş.
uyuşturucu filmi.

arkadan vereceğsin dubstepi,
tuz biber.
bir gaspar noe filmidir. filme başladım. 22 dakika sonra kapattım. 2001 uzay yolunu bile rahatça, yaydıra yaydıra izleyebilmiş bir insanım. size kalmış oylamak sözlük. bu filmi, o izleyemeyenlerden olan bir birey olarak kendimden gurur duyuyorum. ayrıca bi önceki cümledeki mantık hatalarını bence össde sorarlar. bunla kalmayıp üstüne yanlış soru diye iptal bile ederler.
orijinal bir film lakin çok yavaş ilerliyor. yine de ben beğendim. hemen sıkılan bir yapınız yok ise bu filmi tavsiye ederim.
çok iyi, çok yavaş.
filmdeki oscar isimli gencin okuduğu kitabı anlatır bir nevi.
fazla sert olmasına rağmen gerçekçi. dmt ve reenakarne işlenmiş. fakat biraz fazla uzun olmuş gibi.
massive attack angel parçası iyi gider bu filme. her neyse yarım yamalak izlemiş olsamda beğendim.
5 defa izledim ve her izlediğimde bir kere daha aşık olduğum, tapılası film.
reenkarnasyonu konu alması yönüyle sıradışıdır. Zira bu konuya başka bir filmde denk gelmedim. Film yavaş ilerlerken sizin düşünmenize fırsat veriyor. Dikkatli izlenirse zevk verir ve kafa yapabilir.
ilahtır; biz saykodelik sevenler için.
biçimini bulamayanların filmi. güzelken izlenildiğinde ilk dakikadan itibaren içine girer ve çıkamazsınız. sürekli ve sürekli başa döner bütünlüğü de tam olarak çözemezsiniz. boşluktan fazlası mıdır ölüm bilmem ama bu film kesinlikle izlenmelidir.
Kesinlikle sarhoşken veyatta ot etkisindeyken izlenmesi gereken filmdir. Sizi bambaşka diyarlara götürür. Gaspar Noe' ye tapmanızı sağlar.

Benzer tarz' da yine gaspar amcanın yönetmenliğini yaptığı bir film daha isterseniz,o da şudur:
(bkz: irreversible)

Not: Giriş gelişme ve sonuçtan oluşan filmleri seven tayfa, koşarak uzaklaşsın. Yeniliklere açık olan tayfa için;

Welcome to the dark world of the void.
hiç bir zaman sonunu izlemenin nasip olmadığı film. *
gaspar noe'nin dans ettiği filmdir.

dans edip, şarkı söylemiş bize.

--spoiler--
filmin içinde bir uyuşturucu madde kullanıcısının ince mi ince detaylarını görüyoruz. film detaycılık konusunda başarılı.

örnek vermek gerekirse, ana karakterimiz, kardeşi linda'nın oynaşı mario'dan çocuğu olursa "o çocuğu öldürürüm diyor" akabinde ve detayında kürtaj ile o çocuk aldırılıyor.

kafasını budizm reenkarnasyonuna takıyor ve filmin sonu enteresan bir şekilde bir bebek doğumu ile bitiyor.

vurulduğu sahnede ölüm anında salgılanan salgının dmt'nin salgısı ile aynı olduğunu bildiği için, dmt ve ölüm arasında arafta kalıyor daha önceden tecrübe ettiği bilgilere göre 6 dakika etkili olan o salgı çok uzunmuş gibi sürüyor, dolayısıyla ölümünden sonra rpg şeklinde gördüğümüz ana karakterimiz aslında dmt ve ölüm arasında arafta kalmış bir insanın tripleri.

karakter filmin başında tokyo'yu yukarıdan merak ettiğini söylüyor, ayrıca arkadaşına "duvarların içlerini görebilsek keşke ne güzel olur" ayarında bir şey söylüyor ve filmin son anlarına kadar tokyo'yu binaların içlerine ve dışlarına gire çıka yukarıdan izliyoruz.

anneden süt emen bir bebeğin dünya'nın en güzel şeylerinden biri olduğunu düşünen karakterimizin kafasında iki anne modelimiz var, birisi kendi annesi -ki muhtemelen filmin sonunda doğan bebek linda'nın değil annesinin doğumu-, diğeri arkadaşının annesi gibi, kirli bir anne. takdir edersiniz ki o kirli anneyi zaten kendi çapında acıma duygusu ile cezalandırıyor.
--spoiler--
detaylara girdiğinizde filmi alttan ve üstten çeken, izleyeni yoran bir kamera olursunuz. sizi takip eden oscar ise tanrısı gaspar ile paralel evrende hayata dik daireler çizer. sonsuz renkli daireler.
uyuşturucu gibi film, film gibi uyuşturucu. yalnız bir demeci unutmamak lazım; dmt uyuşturucu değil, bütün uyuşturucuların allahı. (bkz: kafa yapan filmler)
etkileyici bir film. herhalde en uygun tanım bu olur. herkesin beğeneceğini düşündüğüm bir film değil, ama etkileyici bir film. hani öyle çok zeka isteyen, uzun uzun hakkında düşünmenizi gerektiren bir film de değil. ama etkiliyor işte.

dmt, epifiz ve benzeri mevzularla ilgili bayağı bir araştırma yaptıktan sonra izlediğim için midir(o da şans eseri oldu biraz) bilemem ama gerçekten baştan sona ilgimi bir an olsun kaybetmedim. çekim tarzının rahatsız edici olması ise gayet normal. normal bir şeyler yaşayan bir karakteri izlemiyorsunuz neticede. ayrıca sahneler arası geçişleriyle de çok derin hisler bırakıyor insanda.
izlenmesi gereken, kendine has çekimlere sahip, rahatsız edici ve merak uyandıran film.
izlediğim en saykodelik filmlerden biri Enter The Void.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Gaspar Noe'nin tarzını bilmiyorsanız bu film sizin için anlamsız bir film olarak gelebilir,fakat Gaspar Noe'nin tarzına aşina olanlar bu filmin neden böyle bir film olduğunu sorgulamayacaklardır bile.Ben Irreversible'yi bu filme göre daha çok beğendiğimi ve etkilendiğimi söylemeliyim,fakat Enter The Void'in daha önce izlemediğim ve tatmadığın adeta bir sinemasal deneyim olduğunu da belirtmem gerekir.Ben filmin içeriğini yani senaryosunu pek beğendiğimi söyleyemem,fakat filmin teknik yönünü çok beğendim;özellikle filmdeki kamera kullanımlarını ve ışıklandırmaları çok beğendim ve etkilendim.Bana göre filmin en büyük handikapı süresinin gereğinden fazla uzun olması,evet çok uzun süresi olmasına rağmen nerdeyse bir anı bile klişe kokmuyor film,fakat hem izlenebilirlik hem de tahammül eşiği bakımından film keşke şöyle bir 15-20 dakika daha kısa olsaymış,açık söylemek gerekirse ben yer yer sıkıldım izlerken,bazen de kısır döngüye girdiği için film yer yer bayabiliyor.Fazlasıyla karmakarışık,bünyede uyuşturucu etkisi yaratan,neler olduğu kolay kolay kavranamayan bir film Enter The Void,yani izlerken izleyeni şok eden,baş döndüren ve vuran bir gücü var.Filmin atmosferinin de çok başarılı olduğunu söylemeliyim sürekli karanlıklar içerindeki durmaksızın yanıp sönen rengarenk ışıklar,dönen kameralar adeta seyirciyi bitmek bilmeyen bir uyuşturucu tribine sokmuş hissi yaratabiliyor.Her ne kadar teknik yönden beğensem bile dediğim gibi içerik olarak pek beğenmedim,keşke bu teknikler daha başarılı bir senaryo ve olay örgüsü ile birleştirilseymiş.Ayrıca filmin giriş jeneriği bugüne kadar ki izlediğim -bana göre- en etkileyici jenerik.Son olarak Enter The Void; sarsıcı,baş döndürücü,daha önce eşine benzerine belki de hiç rastlamadığınız bir film ve bir deneyim adeta.Eğer normal bir film izlemekten ziyade sıradışı bir deneyim yaşamak istiyorsanız veya kendi dünyanızdan soyutlanmak istiyorsanız Enter The Void'i size tavsiye edebilirim.

7/10
güncel Önemli Başlıklar