bugün

adıma yazılmış şiirleri,
şiir okumam ben, dedi.
dedi ve gitti.
ş dir ilk harfi
i dir ikinci harfi
i dir üçüncü harfi
R dir son harfi.
Geçmişin bize yaptıklarına inanamazken ben,
biz zamirinin irini akıyor parmaklarımdan.
Ne çok kanatmışız sevda maskesi altında gizlenen yarayı,
Vücudumuzun en görmediğimiz, göremediğimiz yerini.
anlamaz kimse derdimi,
sikeceğim kendi kendimi.
"Yalnızım çünkü sen varsın"

"gel" desen gelirdim
gittiğin uzakta bendim
dağ gibi bir ihanetten düştüm
bu kendime son gelişim

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime
kendimi suçüstü yakalıyorum
ve kentsizliğimin isimsizliğini
Araz'a uyak düşüyorum
gözlerime senden düşler sürüyorum
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum

sonra bir durağa yaslanıyorum
sonra bir kente
ve sen gidiyorsun
ben kanıyorum
diyorlar ki; kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun.
oysa "gel" desen gelirdim biliyorsun

yorgun Haliç'e biraz inat
biraz ihanet bırakıyorum
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum
aklıma düşüyorsun
düşüyorum
düşünce
üşüyorum
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum
yalanlarımla bir hiçlikteyim
beni içinden kaç

bu kentte her yağmur kendini ağlar
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir
nerde kimi üşüyorsun
artık kendini yakan bir ateşim
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz
şimdi boş duraklara yaslanıyorum
boş kentlere
oysa "gel" desen gelecektim

gün düşlerime dönüşlerimde
bakışın içiyor beni gözlerimden
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara
uzaklığına uzanıyorum
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan
yıkılıyorum şarkılara
"kimseler biliyor"
yalnızlık dostumdu
şimdi korkum oluyor
oysa "gel" desen gelecektim

artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor
güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik
göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum
düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum
uysal yalnızlıklar satın alıyorum
gülüşümle ödeyerek
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma
cüzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben
kirli sözlerimi temize çekme
oysa "gel" desen gelecektim

gözlerim ihanete ihbar taşıyor
kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına
sözü namluna sürmelisin şimdi
en yaralı yanımdan vurmalısın beni
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır

avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam
susuşuna kan döküyor gözlerim
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun
oysa bilmelisin Araz'ım
kimsenin içi görünmez
ve hiç bulamadıklarını
asla yitiremezsin
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor
söylenecek bütün sözler

her sabah akşam oluyorsun
alnından ellerine damlıyorsun
yüzündeki yağmurla iniyorsun kente
içine dert oluyorsun kentin
dışına yağmur
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler
duvarların kan öksürüyor
ve sen
başkalarının gözlerini
yüzümde aramamayı öğreniyorsun
beni bir durağa yaslıyorsun
beni bir kente
gidiyorsun
oysa "gel" desen gelecektim

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın
en susmakta neydi öyle
sen en dinlerken
biliyorum Araz'ım
insan kendini bulmamalı, hep aramalı
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse
gece cinnetlerimi de alıp yanıma

denize bakmayı bilmeyenler
bir gün mutlaka boğulur
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet
yaptınız mı

ben şimdi gurbetim
içimde taşıyorum
heba olsa da senlerce yılım
oysa "gel" desen gelecektim

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden
şairler ölüdür derler
inanmıyorum

en karanlık ceketimi giyiyordum
ışığa kördüm çünkü
şimdi ise güneşe ilerliyorum
dirilmek için

kimliği paslanıyor eski bir anarşistin
gecenin kör gözünden utanıyorum
hadi bana en militan kelimelerle saldır
batır içime cümlelerini
beyhude bir dehşet bırak
hak ediyorum

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime
can kaybından ölüyorum
cenazemde namaz kılacağım
zan altındayım
yalanıma inanıyorum

yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin
kinim kendime
susuşum sana
küsüşüm tüm dünyaya

üstü kalsın ihanetimin
"gel" desen gelecektim

yine bir tren geçiyor içimden
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor
görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan
süsle beni ey aşk
geçtiğin yerleri öpüyorum

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum
dişlerindeki nikotin tadı terkimde
sirenler ve ateş hatları içip
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla
yasadışıyım
tutukla beni gözlerimden

kalemim bitti yitirdi şiirini şuur
öldü kanımdaki mürekkep balığı
solumdaki sise intihar etti intiharlar
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek
yaşamak için geç bir zaman
ölmek için ise erken

çok davullu bir senfoni sürçüyor
dikiş tutmaz ayrılığımda
kirpiğinden yapılma bir darağacına
geceyi asıyorum
yoksun
bu yağmurlar ıslatmıyor beni
bir durağa yaslanıyorum sensiz
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum
"gel" desen gelecektim oysa

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor
şimdi herkes biraz sen biraz acı
göğsümde bir vagon
gizli sözler batıyor
fırtınalar çıkıyor üstüme

şakağımda
intihar acemisi bir şairin
delilik provaları
arkandan uluyan kapılardan
söküyorum kokunu
yokluğunu kokluyorum
yokluğunu yokluyorum

çöz gözlerimi senden hadi
ücranda yak bakışımı
gözlerine bekçi sevdam
dünden ve senden kalmayım

içine her düşen
kendi keşfi sanıyor seni
oysa sen
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin
ve kendini acıtmak istiyorsun
ama güller kendine batamaz
bilmiyor musun
"gel" mi diyorsun

herkes kendi gördüğüne bakar
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu
hadi en kanadığımız yerden susalım
"gel" desen gelirdim
"git" dedin ve gittin

Aşka...
Rüzgara...
Ayrılığa...
Zamana...

eyvallah...
gösterir ki ülkem şiir anlayışı uyak ve ahenk üzerine kuruludur. arada açıp turgut uyar, edip cansever ve ece ayhan okuyun, sözlükçü ozanlar derneği..
Bu siiri sana yazdim
al bak hala sicacik
oysa sobam sonuyor, isiklar karardi
gecenin ayazi coktu yuregime.

bu siiri seninle isittim
gecenin birinde aramiza bir
sevda cakmagi olsun bu siir.

bu siir benden sana
kotu klavyemle
ucuz telefonumla yazildi.
gel yelken acalim pahali sevdalara...
kendimi satsam kac para ederim ki?
kendimi satsam tirnagin olmam.
en iyisi sen kendini bana birak
ben seni hak edemeyecegim...
http://dehlizz.blogspot.com/2013/02/lazim.html
Bugün daha iyiyim gözlerim kapalı,
Ve sözlerin unutulmayan aşk şarkıları gibi dilimde,
Sonbaharda dökülen yapraklar gibi solgun ve cansız,
Döküldü bugun gözyaşlarım aynı ahenkte.

Gelseydin o gün yanlızlığımın bahçesine,
Ve yudumlasaydın sensizliğimin çayını,
izleseydik beraber 1 damlayla sağnak olan yağmuru,
Görebilseydik içimizdeki kaybolan baharı.

Belkide dile gelirdi ağlardı sıcaktan kavrulan kırlangıçlar,
Gökyüzü kararırdı adeta mahzen gibi gözlerimin ışığı boyunca,
Kimbilir suçsuz aşkımızda darbelere maruz kalırdı,
Ve söylerdi dara ağacında son sözünü aşk.
ünsüzlüğüne aldırmayıp incelersen
mezosferin yapısı tam bi sürtük
ortalıkta insancıklar
bana daha fazla toz
sana boş beleş koz
yalayıp duruyorsun canlı heykellerini.
"doğrusu bu" dedi giderken.
hep aradığı doğruyu bulmuştu.
sessizce dönüp yürüdüm.
cebimde bir yanlış daha.
sen şimdi uyuyorsun yatağında masum masum
saçların dağınık suratında çocuksu ifaden
her ne kadar deli olsan da uyurken bebek gibisin
doyamıyorum seni izlemeye saçlarınla oynamık istiyorum
uyanmayana kıyamam, o kadar güzel uyuyorsun ki
bir huzur bir mutluluk kaplıyor içimi o an tarifsiz
uykunda gülümsüyorsun ne görüyorsunda öyle gülümsüyorsun bitanem
ben de bir gülümsemeyle bekliyorum uyanmanı
kahvaltın hazır kalk hadi yolundakilere dikkat et ama
senin kadar güzel olmasada çiçekleri takip et,
seni her ne kadar tam anlatamasada o şiirleri takip et.
ve gel yanıma bir ödül istemem senden,
sadece sarılman ve bir öpücüğün yeter.
yüzündeki o mahmurluk seni daha bir tatlı yapmış
daha bir sevimlisin daha bir sevdim seni
nasıldı uykun tatlı mıydı güzel miydi senin gibi
gözlerinle söyle gözlerinle sev beni
günaydın bitanem.
Ağlamak için nedenlerin arttığında
Ama artık daha az ağladığında
Büyüyeceksin çocuk.
Şimdi heveslisin değişirsin
Günler senden de alır alacaklarını
Gittiğini bile fark etmeden uyur uyanırsın
Ellerin buruşmaya başladığında
Anlayacaksın çocuk.
Uzaklara dalıp gülümsedikçe sessizleşeceksin
Kendini anlatmaktan yavaş yavaş vazgeçeceksin
Daha çok susup hep dinlemek isteyeceksin
Olgunluğunun vaktidir bu
Bileceksin çocuk.
gitti.
bir daha gitti ve bir daha.
arasıra gelenlerde oldu ama
her gelen illaki gitti.
değişmez kuralları,
büyük ilkeleri buymuş meğer.
Ben bu siiri sana yazdim
ortam musait degildi burda biraktim.
mavi bir bulutun arkasına saklanmışım
kışları tutuklanmış
yazları aklanmışım
gökyüzünde okunur adım
yeryüzünde yasaklanmışım
sevmişem seni

gökyüzündeyim
mavi bir bulutun arkasında bul beni.
Yanlızlık var sokaklarda,
Azrail beklerken köşe başında.
Ve.. Bir bebek ağlar,
Sessizliği çağrışır sokaklar.
Adım sesleri yırtar geceyi,
Sürüden ayrılan kuzunun haykırışı....

Yağmur yok ayaz var....
Romantik değil böyle geceler,
Soğuk var!

Karanlık üşüşür kaldırımlara.
Yatarmış gibi sessiz, sakin,
Boşluğa atlarmış gibi şaşkın,
Bakışlarla kaldırım taşları,
Nasıl Görünürse insana.....

Her neyse....
Uzaklaşırken adım sesleri,
Hala ağlıyor bebek

Yağmur yok ayaz var....
Romantik değil böyle geceler,
Soğuk var!
http://dehlizz.blogspot.com/2013/02/oldugumde.html
art artda yaktığım sigaralar gibi
paketten çıktım, ateşi gördüm.
derin nefesler çekiyor hayat şimdi.
Ruhun ruhuma karışmış
Ve kadın senin adın
Mutluluk olmalı
yanın cennet.
baya önce yazıldı ama her yerde aklıma bu geliyor sevdim galiba.
yazarım ama tanınmaktan korkuyorum.*
ne etmeli
nasıl yapmalı da
söylemeli seni sevdiğimi
değil seni görmenin
adının yazılı olduğu bir kağıt görsem heyecanlandığımı
nasıl etmelide söylemeli
mektup mu yazmalı
şöyle afili bir kağıda
dikkatlice yerleştirip zarfın içine
kitabının arasına mı bırakmalı
yoksa pat diye çıkıp karşına bu sana mı demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hiçbir çocuk ağlamıyor
hiç kimse nedensiz ölmüyor
ekmek için kavgaya gerek olmuyormuş gibi
mutluysam bir an
kızıla boyandığını dünyanın
bir de dünyanın kızıllığına
gülüşünün eklendiğini gördüğümdendir
diye nasıl demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hatırlıyorum karın yağışına güzel dediğini

o zaman yağarken kar
yürümeli senle bir sahil kenarında
hangisi olduğu mühim değil
ak deniz kara deniz fark etmez
yeter ki sen ve deniz
bir kar tanesi seçmeli
takip etmeli varıncaya kadar denize
denize varıp eriyince de
balıklara yem atmış gibi mutlu olamalıyız
bütün bir dünyayı doyurmuşçasına
ayak izlerimiz ardımızda aşkı yazmalı
hemen orda
azıcık ileride
seyyar tezgahı
gaz lambası
kirli önlüğüyle
sanki bizi bekleyen
kestaneci dayı olmalı
bütün bir gece gaz lambasıyla konuşmaktan sıkılıp
araya birkaç öğüt sıkıştırmalı yaşlı sesiyle
mesela
bu genç adamı sevmelisin demeli sana
sana tutturmalı kestaneleri
üşümeli ellerin
üşümeli ki
bir an olsun
gecenin ayazından ayırmak bahanesiyle
almalı ellerini ellerime
tam o anda anlamalısın
işte o an ellerimi ellerine bırakıp gitmeli
ne etmeli
nasıl yapmalı da
demeli sana
niye gidiyorsun un cevabının
çaresizliğim olduğunu . . .
yaşını sorarken duvara
laik düzen gibi yıkıldı
çıplaktım
önce utandım
sonra enkaz altında şişe aradım.
Adı şakir soyadı fakir
Dişine dokunma çarkı düzenin,
Bütçeyi yontarak alıp yutuyor.
Dayısı vekiller azan azanın,
Perde arkasında çalıp yutuyor.

Bu düzenin yoktur benzeri şekli,
Dost metre küpünde nice sır saklı,
Çözmek mümkün değil ölüyor haklı,
Zehri de etrafa salıp yutuyor.

Topal, topal iken tazıyı tutar,
Kimi vampir gibi çiğnemez yutar,
Kimi hava için doları atar,
Yonca bol öküzler yolup yutuyor.

Altınlar çalınır diyorlar bakır,
Bankalar alayı kasalar takır
Adı Şakir idi sülale fakir,
Şimdi koca holding olup yutuyor

Ali Uzun’um der bu nasıl iştir?
Böbreğimde sancı sanma ki taştır,
Kaynağı bellidir, kirli savaştır,
Acısı yüreğim delip yutuyor.

Dost kalemlerden

Burası bir çille hane düşte gör hele
Gardiyan ağadır sende bir köle
Burada mareşal olsan da bile
Neferin zabiti soyduğu yerdir
Kedinin aslanı boğduğu yerdir.
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.