bugün

entry'ler (155)

akpli kafası

madde bağımlılarının yaşadığı kafadır. cnntürk ve kanal d ortak yayınlarında, doruk noktasına varır bu kafa.

(bkz: keyif verici madde)

kürtlere bu ülkeden gidin diyen bursalı göçmenler

''ne olursan ol, yine gel'' diyen gönül pirlerinin topraklarında, insanlar birbirlerini kovmak derdindeler.
sonuçta hergün daha bir kötüye giden, akıl tutulması yaşanan, her konuda uçurumların çoğaldığı, milletin cinnet eşiğine geldiği bir ülkenin neyini paylaşamıyorlar anlamış değilim. herneyse, pasaportumu filan çıkarttırın, beni gönderin bu ülkeden. siz burada birbirinizi yiyedurun, alayınızı adam yerine koymayan bir zihniyete kulluk etmek için.

recep tayyip erdoğan diyince akla gelen şeyler

düşünüyorum... hiç.

türkiye de ortada kalmak

herkesten çok türkiyeli olup da, herkes tarafından dışlanmaktır.

herkes yerine herkez yazan sevgiliden ayrılmak

çok mantıklı bir karardır. bana göre r leri söyleyemeyen, peltek veya kaba konuşan bir sevgili, bu salağa yeğlenir. evet en az 8 senelik tahsil hayatında, neyi nasıl yazacağını öğrenmemiş bir dangalakla sevgili olmak dünyanın en iğrenç duygusudur.

azınlık sorunu evrensel bir sorundur

çoğunluk sorunu daha beterdir. yoksa, nerde çokluk orda bokluk demezdik di mi?

her başlıkta geyik yapan amcık ağızlılar

sözlüğü meydan larus etmelerini boşverin, döt meydanı etmiş tiplerdir bunlar. hala önde gideni belirleyemiyoruz sayın siyirciler. hakem heyeti birbirini zikecek bu yüzden.

her başlıkta geyik yapan amcık ağızlılar

ibnenin önde gideni olmak için felaket derecede savaşan tiplerdir. önde gideni henüz belirleyemedik. çok çekişmeli, omuz omuza mücadeleler sözkonusu sayın siyirciler.

bankalara boykot çağrısı

şurada ''bugün bankada gittim de rörörörö'' diyenler! nerdesiniz?

bugün 32 yılımı nasıl siktiğini anladım bu milletin. teşekkürler türkiye!

bankalara boykot çağrısı

kimse tarafından siklenmeyen bir eylem çağrısı olmuş demek ki.

bankalara boykot çağrısı

ne kadar duyarlı bir toplum olduğumuzun göstergesi olarak; barcelona, fenerbahçe, fatih terim, ülkücüler, kürtler, yaraklar-kürekler gibi başlıklar nedeniyle iki dakkada sol freymden düşmüş bir başlıktır.

şimdik arkadaşlar, bir zamanlar bu ülke dutluktu. bu kadar meşe odunu yoktu. kolaya bile zam gelse boykot ederdi bütün memleket. firmalar zamlarını geri alırdı, devlet bile. yani bu bahsettiğim tarihler 1987 filandır. neden bu kadar duyarsız bir toplum oluştuğunu bir türlü anlamıyorum arkadaşlar?

şahsımdan çok, memleketin yüzde doksanını indiren bir olayı bildirmek istedim sizlere yahu? neyin peşinden koşuyorsunuz? yani fatih terim'in çok mu sikindeydi sizin onun hakkında ne yazdığınız? kürtlüğünüz veya ülkücülüğünüz mü kurtaracak sizi, sömürücülerden, kan emicilerden?
daha dün burada galatasaray milli gururumuzdur deyu kafa sikiyodunuz? başlık başlık üstüne açılıyordu... noldu şimdi? tabi karı kız tavlayacak bir yorum yazamıycaksın bu başlığın altına veya kürde-türke-solcuya-sağcıya çatıp da egonu tatmin edemiyceksin değil mi?

kendim bankalarla işi olmayan, maaş kartı, kredi kartı taşımayan bir insan olarak bir konuda duyarlılık gösteriyorum; eminim ki çoğunuz haksız yere nasıl da çarpılıyorsunuz bankalar tarafından ama iki dakika bile ilgilenip birşeyler yazmaya hatta ''bu neymiş lan'' deyip okumaya bile yeltenmiyorsunuz. öyleyse arkadaş, kimse sikildiği zaman of demesin bu ülkede.

bankalara boykot çağrısı

tüketici koruma derneği tarafından 13-14 mart 2013 tarihlerinde uygulanması kararlaştırılmış bir boykottur. tamam belki haksız yere faturalarınıza yüklenen bilmem ne bedellerini ancak mahkemelerde zorla çözmek zorunda kalıyorsunuz da, bari bankalar konusunda bu derece pasif davranmayın, herşey sizin elinizde demiş. acil işi olmayanlar en azından iki günlüğüne kredi kartını kullanmasın, bankalardan işlem yapmasın demişler. tüketici dernekleri federasyonu da, aynı eylemin biraz daha duyurulması amacıyla 16 mart 2013 tarihinde uygulanmasını istemiş.

mesele bundan ibaret. hani hiçbir haber bülteninde, sözlüklerde,sosyal medyada bu boykot çağrısına karşı duyarlılık görmediğim için, konu hakkında başlık açma gereği duydum. her ne kadar, kürt-türk, gassaray-fenerbahçe başlıkları altında kaybolacağını bilsem de; en azından birkaç kişinin dikkatini çeker diye düşündüm.

bankalarla işi olmayan; kredi kartı, hesap kartı taşımayan bir insan olsam da, düdüklenen halkımızı bilgilendirmeyi görev bildim kendime.

12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı

mesele kimin yenip yenmemesi değil de, lan dedim bugün işler güçler de maç yüzünden yayınlanmıyo, nete filan takılayım. vay arkadaş, bu nedir ya? ulan sözlük alemleri, tivitler, feysler, radyolar; kısacası nereye el atsak şalke-gassaray maçı çıktı altından. bu ne ya? biz galatasarayın avrupada kupa aldığı zamanı biliyoruz. o zaman bile insanlar bu derece bokunu çıkarmadılar mevzunun. seviniyo musunuz, birbirinize küfretmeye bahane mi arıyosunuz anlamadım ki? takım şalkeyle karşılaşıyo, fenerli bunlara küfrediyo, bunlar onlara... hanım hanım kızlar, ağzılarında bi ton küfürle canlı yayın yapıyolar tivitır üzerinden... maç sevmiyoruz diye, kimse maç izlemesin demiyoz da; öyle de taraftarlık olmaz arkadaş ya. böyle de acayip acayip şeyler çıkmaz ortaya bir maç yüzünden. gerçekten zeka seviyesi düşmüş bu memlekette.

show tv nin eski logosuyla büyümüş efsane nesil

çoğunluğu o logoyu doğru düzgün hatırlamayan nesildir. yahu çocuklar o zamanlar televizyon bağımlısı değillerdi, sokakta filan koştururlardı. evden çıkmak istemeyen, dayanamazdı balkon altında elinde futbol topuyla kendisini çağıran arkadaşlarının ısrarlarına. gerçekten de, o yıllarda nerdeyse ergendim ama ne şov tivi logosunu hatırlıyorum, ne de ismi sayılan çizgi filmleri.

12 mart 2013 fc barcelona ac milan maçı

futbolla pek ilgilenmesem de, milanı iyi tanıyan bir yusır olarak derim ki; milan ilk maçta farklı yenmişse eğer, fazla umut bağlamayın kendilerine. yumurta kapıda gelmedikçe, yavşayan bir takımdır kendisi. genetik bişey bu. şevçenko zamanında bile böyleydi seneler önce. hatta milan, bir maçın ilk yarısında farka gitmişse, ikinci yarıda sahada gezinmekten başka bir iş yapmaz. livırpul şampiyonlar ligi finali buna bir örnektir. hatta önceki yılların şampiyonlar ligi yarı finalinde, 4-1 yendiği deportivoya da, rövanşta 4-0 yenilme becerisine sahiptir kendileri.

hz muhammed in ay ı ikiye bölmesi

aslını astarını bilemeyiz tabi. kamer suresinde ''kıyamet saati yaklaştı, kamer bölündü'' der. yani hadise bu ayete dayandırılır. fakat gerçekten bu mucizenin olup olmadığını kanıtlayacak herhangi bir bilgi yoktur. zaten hz muhammed de, mucize sergileyen bir peygamber değildir. bazı kişiler ilahlaştırmak için bu tip durumları abartırlarken, bazıları da 'yok yav, hele bahiim nerden bölünmüş' gibisinden taşşak malzemesi yaparlar konuyu. olay bundan ibarettir.

olmuşsa da şöyle olmuştur. o zamanki inananlar da inanmayanlar da, peygamberden bir mucize beklemişler. mucizeyi sergilese, inanmayanlar ''bu herif büyücü'' diyecekler; inananlar da işin suyunu çıkaracak. bakmış ki illa bi mucize isteniyor, bölmüş ayı ikiye; ''ey inanmayanlar, zaten siz bana büyücü diyeceksiniz, taşşak geçeceksiniz. ey inananlar, siz de kuranı kitabı bırakıp böyle mucizelerin peşine düşeceksiniz... ama şunu bilin ki, alayınızın götü bu şekil yarılacak öte dünyada.'' demeye getirmiştir. dolayısıyla, mucizeden çok, güzel bir mesajdır.

türkiye yi sevmek için sebepler

ya aslında seviyorum. seviyorum ama kendimi; ''fıstık benim olucak, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı'' deyu gıcıklık eden şişkonun karşısındaki sezercik gibi hissediyorum.

memleketin sırtına binmiş bir sürü godaman, vuruyor kırbacı vuruyor kırbacı... şırrak, şırrrraaak! o iniyor, öbürü biniyor. inim inim inliyor caanım memleket. herkes sıraya geçmiş, bi de biz biniversek şu fıstığın sırtına deyu hevesleniyor. az bi nefes aldırın layn!
ortaokuldan tanıdığım düşük zeka seviyeli tipitoşların; maltepe dersanesi sponsorluğunda, yıllar sonra avukat, diş hekimi cart-curt olduklarını gördüğümden kelli sezercik modundayım. ben de diyordum ki; ''ulan bu gerzekler niye böyle mankafalarını kaldırmıyorlar defterden kitaptan. niye ispitçilik filan yapıyorlar müdür muavinine. öğretmenler gününde, en gıcık üğretmene, nasıy da yağlı ballı hediyeler getiriyorlar?'' meğer hepsi fıstığı kırbaçlama derdindeymiş.

evet... fıstığı dombili godaman bebesine kaptıran sezerciğim ben... nasıldı lan filmin sonu?

iki isimli insanlar

isimler güzel olduğu sürece, iki isim taşımak güzeldir. yeter ki; dedenin ismi de, çocuğa konulacak isim de bir halta benzesin. iki isim, isim tamlaması gibidir. bir de güzel bir soyad yerleşirse sonuna; zincirleme isim tamlaması olur. önemli olan, zincirleme isim tamlamasındaki o ahengi yakalamaktır.

nihat doğan

takdir ettim, gerçekten de gözlerimi yaşarttı. hani şu troll olarak nitelendirilen, adam yurduna konulmayan nihat doğan bile, şu dünyada nelerin döndüğünü farkedebilmiş kendi halince. tamam nihat henüz sağını solunu da bilmiyordur ama yaptığı eylemin bu kadar da tiye alınması ayıptır.

solcuların sürekli dayak yemesi

dayak yemeyi, düdüklenmeye yeğlemelerinden dolayıdır. dayak yemiyorum deyu sevinip de, kazığa oturtulanlar düşünsün gerisini.