bugün

entry'ler (18)

para karşılığı seks yapmak

ezikliktir.

istanbul kültür üniversitesi 2007 bahar şenlikleri

şimdi 2018'i bekliyoruz. şu şenlikler için bile mezun olasım gelmiyor okuldan.

içinden geleni söyle

şu okul bir bitsin, başka da bir şey yok şimdilik. daha sonra da iş telaşı. gerçi, kültür üniversitesindeyim. mezuniyetten sonra yardımcı oluyorlar.

19 temmuz dünya fenerbahçeliler günü

görsel

maltepe belediye başkanı ali kılıç senin de fenerbahçeliler günün kutlu olsun halkın adamı.

şehit

ilk defa 6 yaşında tanıştım bu kelimeyle.
anasınıfındaydım, hepimizi okuldan köyün pazar yerine götürdüler,
o güne kadar hiç böyle kalabalık görmemiştim köyde,
her yer kravatlı irice adamlar, üniformalı cılız askerler ile kaplıydı.
korkmuştuk hepimiz,
o sırada annemi gördüm, koştum yanına, sordum ne olduğunu,
mesut abin var ya hani o dedi zar zor getirdi cümlenin sonunu,
o şehit olmuş.
şehit ne demek anne?
annem cevap veremedi.
mesut abi...her sabah bizim evin önünden kırmızı küçük motoruyla tarlaya giden,
kimseye zararı olmayan, esmer cılız bir çocuktu mesut abi.
askere gitmeden 2 ay önce evlenmişti.
yavuklusuna doyamadan 20sinde göndermiştik onu hakkari'ye.
bayrağa sarılı tabutta uzanıyordu boylu boyunca,
onca hayaller, ümitler, görecek günler bitivermişti,
azıcık bir ömür biçilmişti ona.
mikrofonda konuşan iri adamlar esip gürlüyordu,
bitecek, analar ağlamayacak...
yıl 1997...
2017 yazının ilk ayında...
dün yine ağladık biz hikmet abiye,
babası giderken demişti ki; mardin gide gide bulunur mu oğlum?
bulunur baba hem de elimle koymuş gibi bulunur.
30 saatte vardığı mardin'den 30 dakikada getirdiler bayrağa sarılı tabutunu,
keşke canın da bu kadar kıymetli olsaydı be hikmet abi,
o 20 yıl önce köyde esip gürleyen kravatlı adamlar,
20 yıl sonra da aynı nağmelerle esip gürlemeseydi de,
senin canın kıymetli olsaydı...
mekanınız cennet olsun...

ahlak

lisede edebiyat öğretmenimiz cebinizde anlatacağınız bir hikayeniz olsun derdi.
cebindeki hikayesini de bize o gün anlatmıştı.
hiç unutmam...
vakti zamanında ateş, su, ahlak yakın arkadaş olmuşlar.
arkadaşlıklarını devam ettirmek için birbirlerini nerede bulabileceklerini sormuşlar.
ilk önce söze başlayan su, beni kaybederseniz kulağınızı toprağa dayayın.
yerin altından gelen ses benim demiş.
ateş sırayı almış.
beni kaybederseniz gökyüzüne bakın.
ben orada parlayanım demiş.
nihayet sıra ahlaka gelmiş.
derin bir nefes alan ahlak: dostlar beni hiç kaybetmeyin.
eğer beni bir kez kaybederseniz bir daha hiç bulamazsınız demiş...

insan

Kitap misalidir insan,
Cildine aldanma azizim,
içidir mühim olan...

günün şiiri

Savaş pahalı;
top, tüfek, uçak lazım;
kin lazım, nefret lazım;
en önemlisi de, uğruna,
feda edilecek gencecik,
günahsız insanlar lazım…

Barış ucuz;
barış için sadece vicdan,
empati ve sevgi lazım…
La Edrî.

kadınlar

hamdolsun ki bugün de birbirimize kin kustuk, çok şükür.

ankarada yüzülebilecek yerler

Başlığı görünce üstat Mehmet Akif'in Küfe şiirindeki şu dizeler gelir akla:
"Beş on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben,
Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.
Bizim mahalle de istanbul'un kenârı demek:
Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır,
Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,
Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden..."

kitap alıntıları

"Hakim; insana, tabiata, gerçeğe, olağana sırt çevirmeden ve katı kalıplar içinde sıkışıp kalmadan uyuşmazlığa insan kokusu taşıyan bir çözüm getirmek zorunluğundadır."
"Başkasının akbilini basan öğrenciye 10 yıl hapis." 28.05.2015
Oysa adalet yalnızca kitap sayfalarında kalmamalıydı...

köyde yaşamak isteyen insan

Bozulmamış, saf, tertemiz insanlardır aslında bize köyü sevdiren.
elinde avcunda yoktur ama gönlü tüm insanlığa yetecek kadar zengindir.
Altındaki döşeği serer altına, üstündeki ceketi örter üstüne,
gözlerinin içine baka baka dinler seni, çıkarsızca derman olur derdine.
o küçücük evlerine koca muhabbetleri sığdırırlar akşamları.
yarenliğin en güzeli, sevginin en temizi, paylaşmanın en cömerti buradadır...

anneanne evi denilince akla gelenler

anneannem ve dedem şeker hastası olduğu için ilk başta poşet poşet ilaçlar aklıma gelir.
sonra tel dolabın alt gözündeki köy bakkalından alınmış gül lokumu ve hafif yumuşamış bisküviler.
dedem, anneannem görmeden akşamları aşırır bunlardan birer ikişer.
Küçükken girmekten korktuğum o karanlık odada da bahçeden yeni koparılmış, karpuz kavun, acur.
Unutmadan, bir de girişte tam karşıda duran dedemin efe babasının köy meydanında zeybek oynarken çekilmiş çerçeveli fotoğrafı.

bir oturuşta okunan kitaplar

Genellemek her ne kadar doğru olmasa da bu tarz kitaplar çoğunlukla popüler kültürün ürünü kitaplardır. Hani şu kahveli, çiçekli böcekli olanlar. Sırf tüketmek üzerine yazıldıkları için insanda pek bir fayda bırakmazlar. Oysa nitelikli kitap bir paragrafı üzerine saatlerce düşündürecek olandır. Sana sorgulamayı öğretmeli, beyninin kıvrımlarını harekete geçirmelidir.

neşet ertaş

ne kadar gönlü güzel aydınlar, sanatçılar, yazarlar, insanlar yetiştirmiş bu memleket önceden.
Neşet Ertaş'tan tut Hasan Ali Yücel'e, ilyas Salman'dan tut Fakir Baykurt'a, Ahmet Arif'ten tut Çakırcalı Efe'ye kadar.
Hamuru, özüsünüz bu ülkenin...

cahil insan

“Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halkın ferasetine ben güveniyorum. O beyannamenin ben neresinden tutayım. Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk. Türkiye’nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Üniversite ve sonrası çok vahim. Çünkü zihinleri bulanık. Biz de de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar bazıyor. Ben açıkçası korkuyorum.” Kendini eğitimci(!) olarak belleyen bir zatın ifadesi. Adama sorarlar peki neden biz eğitimle uğraşıyoruz? Okumuştan sorun çıkıyorsa, o zaman cahil adam yetiştirmek için uğraşalım. Eğitim ve eğitimciye gerek yok. Ülkede eğitim nasılsa bir yaz-boz tahtası. 5 yaşında okula başlama sistemi getirildi, 1 yıl sonra kaldırıldı, 15 yılda 5 milli eğitim bakanı değişti. Her gelen kendi sistemini getirdi, düzen bir türlü kök salmadı. Eğitim istiyor muyuz, emin değiliz!

aybüke yalçın

yolda yürürken bir şehit cenazesi geçti yanımdan. önde iki polis arabası, arkasında bir polis arabası, aradaki cenaze arabasında bayrağa sarılı bir tabut. bu kadarcık işte. 20 yaşındaki bir körpecik, böylece uçuverdi dünyadan, dört arabayla mezara gidişi ne trafiği ne insanları etkiledi. hiç yol falan kesilmedi, kimseyi rahatsız etmedi gidişi. yolun karşısında oturanlar dönüp bakmadı, amcalar sigarasını içmeye devam etti, metroya inen teyze merdivenden inmeye devam etti. başımı öne eğdim, bakamadım giden tabutun arkasından, yüzüm yoktu bakmaya. Senin de hayallerin vardı be güzel insan. daha yaşayacak bayramların vardı, öpülecek ellerin vardı, yavrunu omzuna atıp gidilecek maçların vardı, vardı...
Dün giden sendin 20 yaşındaki körpecik... Bugün de Aybüke...Böylece geldiniz geçtiniz işte, kelebek gibi. ne ses bıraktınız, ne bir iz..

yağmurun elleri

Dalları bahçe duvarından sarkan meyve ağaçları
Yeni yağan yağmurun getirdiği tertemiz toprak kokusu
Ayakların ve o küçücük ellerin toprağa değmesi
Özlenene giden bütün yollar kapalı iken
Belki küçük bir umut olması
Bu şarkı...