bugün

entry'ler (222)

sevgiliyi özlemek

gece yatağa girip, yastığa sarılmak sevgiliyi hayal ederek...

klimasız arabayla uzun yol gitmek

cehennem ızdırabı dedikleri bu olsa gerek...

coşkun sabah

"ben, sende yaşadım, seninle tattım böyle bir aşkı...al, hatıram olsun, armağan olsun sana bu şarkı..çal, benim için çal, bu aşk için çal bizim bu şarkı..."

hayallerinden vazgecmek

isin sonudur.
(bkz: hayalleri olanlar asla uyumaz)

weblebi com

tam 25 gun once verdigim siparisi yollamis olduklarini iddia etmelerine ragmen hala bana ulastiramayan, dandik, ne oldugu belli olmayan gereksiz bir alisveris sitesidi. gg dururken bunun gibilerle pek muhattap olmamak lazim ruh sagligi acisindan.

dublin

James Joyce'un yani sira, ayni zamanda Oscar Wilde'inde memleketidir- dogdugu ev maalesef Joyce'un evi gibi halka ziyarete acilmamistir- gecenlerde gittim Dublin'e, Oscar Wilde House American College adi altinda "ozel organizasyonlar, davetler vb icin gunlugu 200 euroya kiraya verilebilir" yaziyordu..O parada sozde evin yenilenmesi ve restorasyonu icin harcanacakmis. Kapitalizm her yeri saymis anlasilan, Oscar Wilde gibi Amerikan karsiti ve kapitalizm dusmani bir dehanin dogdugu evin su anda bu durumda olmasida cok ironik bir durumdur- mezarinda kemikleri sizliyordur kesin. 200 euroya kiraya vereceginize, acin halka, zaten gunder en az 200 euro ciro yaparsiniz yani, hic mi akil mantik yok bu insanlarda yaaaa, hayret bisey.

esra dop

Emrah ile başrolde oynadığı "yalnız güneş şahitti" adlı filmde ilk kez gördüğüm, 90lı yılların güzel ve çekici mankenlerindendir kendisi. Bu filmde de rolünü oldukça güzel oynamış olduğu gözlemlenebilir. Bir arkadaşım geçenlerde Nişantaşı'nda bir cafede garsonluk yaptığını söyledi kendisinin, ne derece doğru bilmiyorum.

yalniz gunes sahitti

emrah'ın filmlerini çocukluğumdan beri seyrederim, kendisinin "küçük emrah" olduğu filmler acıklı ve trajik olmasına rağmen, gençlik döneminde oynadığı bu "yalnız güneş şahitti" filmi, nedense beni en çok etkileyen duygusal-romantik aşk türünden bir türk filmidir.

emrah'ın esra'yı (esra dop) düşündüğü zamanki ruh hali, yüz mimikleri çok etkileyicidir.

nedense ben o meşhur- "emrah'ın sevdiği kızın başkasıyla evlendiği düğün gecesindeki oynama sahnesinde" pek gülme ya da dalga geçme gereği duymadım...

aşkını kalbine gömüp, renk vermemek için, herkes tarafından bilinen haliyle, yani esra'nın erkek kardeşi kimliği ile, kız kardeşinin karşısına geçip düğününde oynaması beklenirdi... ki... bu oynama meydan okuma gibi bir hava ile olup, bittiği anda esra'nın gittiği ve emrah'ın gözyaşları içinde eridiği gözlemlenebilir.

niye bu kadar uzun ve dataylı tasvir etmeye çalıştım bilmiyorum, sanırım çok etkilendiğim çocukluk anılarından esinlendim bu filmi en az beş kez seyretmiş bir yetişkin olarak.

gercek dost

degeri ya hic anlasilmayan, ya da cok gec anlasilan, nadir bulunur bir insan turudur bu "gercek dost"..ve bu anlasilmazlik, genelde insani digerine karsi gercek bir dost olmaktan sogutur, zira gercek dost olan birine yine gercek bir dost lazimdir. karsindaki gercek bir dostsa senin gercek dost olmanda bir anlam, bir mana vardir. obur turlusu biraz, ne birazi abarti derecede, suistimal, kullanma, bencillik ve ikiyuzluluk gibi durumlara sebep olmaktadir.

ev telefonunun ve kapinin ayni anda calmasi

bazen bu durum insani ayri bir tribe sokar, yani sanki boyle cok yogun, kafasini kasiyacak vakti olmayan bir insan moduna girersin.. surekli birilerinin sana ihtiyaci oldugunu dusunursun kisa bir an, tabi tel. dakinin (cepse genelde turkcell musteri memnuniyeti merkezinden arayan operator), yanlis numara ya da es-dost akraba ya da kapidakinin postaci yahut dilenci oldugunu gordugunde bu gecici "yogun insan tribi" sona erer anlik olarak. bence boyle bir durumda kapi acilmalidir ilk, zira giden geri gelmeyebilir ya da beklenenden daha gec gelebilir ama arayan muhtemelen ilk denemede cevap alamasa bile 10 dk.da geri arayacaktir.

erkekleri çekici yapan detaylar

cenedeki gamze- ki cok az erkekte bulunur bu.

güzel miyim sorusuna alternatif cevaplar

"ben güzele güzel demem, güzel benim olmadıkça"

gereksiz detaylara takılan insan

(bkz: obsesif)

ucgenin ic acilari

demet akbağ bir oyununda bu üçgenin iç açıları ile ilgili çılgın bir espri yapmıştı... hatırladığım kadarıyla, demet akbağ evde kalmış gençkız rolünde, iş başvurusu için bir ofise gidiyor, işveren buna sorular soruyor... bir ara işveren "peki, bir üçgenin iç açılarının toplamı nedir biliyor musun?" diyor, sonra demet akbağ, "siz onu bırakında, bir insanın iç acılarının toplamı nedir, siz asıl onu biliyor musunuz?" der... ve sonra işe alınır... * aklıma geldi terimi görünce, yazayım dedim üşenmeden...

sahibi çirkin olmayan kadın isimleri

(bkz: seda)

tirilye

sahibi gurme süreyya bey, muhteşem balık çeşitleri ve mezelerini müşteriyi zevkten dört köşe eden servisi ve lezzeti ile adeta büyülemektedir. ankara'nın en iyi balık restaurantıdır, nenehatun caddesinde ara sokaklardan birinde yer alır bu restaurant. istanbul'dan uçağa binip, gelip burda balık yiyip, geri dönenler vardır. çok kötü alışkanlık yaratır insanda bu restaurant. şiddetle tavsiye edilir.

her insan oldurur sevdigini

unlu yazar oscar wilde'in, insanin icini urperten, acı dolu gozlerle ve tarifsiz hislerle kelime kelime okudugu, bir benzerine henuz rastlamadigim, ultra "asmis" bir siir. sozleri turkceye en iyi cevrilmis hali ile su sekildedir:

"Her insan öldürür gene de sevdiğini,
Bu böyle bilinsin herkes tarafından,
Kiminin sert bakışından gelir ölüm,
Kiminin iltifatından,
Korkağın öpücüğünden,
Cesurun kılıcından!

Kimisi aşkını gençliğinde öldürür,
Kimi sevdiğini yaşlılığına saklar;
Bazısı öldürür arzunun elleriyle,
Sevdiğini altının elleriyle boğar bazısı;
Bunların en üstünü bıçak kullanır çünkü
Böylelikle ölen çabuk soğuyup donar..!"

kadınlarla ilgili gerçekler

dayanamadıkları üç şey: iltifat, pırlanta, boyundan öpülmek... dayandıkları üç şey: ihanet, parasızlık, vasat bir koca.

bir seyi bulan insanin ilk sozlerini merak etmek

"acaba kim ne için kullanır bunu?"

oscar wilde

"Bir sanat yapıtını yaratırken alınan haz, tümüyle kişisel bir tattır.
Ve o tat için insan bir şey yaratır;
Yapıtlarım çok az sayıda kişinin hoşuna gitse bile kıvanç duyarım bundan.
Kalabalığa gelince: Popüler bir yazar olmak gibi bir isteğim yok benim.
Öylesi çok kolay olurdu."

diyen, aşmış, ermiş, eşi bulunmaz şahsiyet. aşık olunası bir adam, ne yazıkki değeri hala yeterince bilinmiyor...