bugün
- bulunduğunuz yerin hava durumu24
- 4 haziran 2024 anayasa mahkemesi kararları12
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı27
- mfö'nün en güzel şarkısı13
- trt de memesi gözüken kadın37
- yahudileşmiş türk10
- erdoğan yargılanınca akplilerin savunmaları11
- israil'deki orman yangınına sevinen araptaparlar9
- galatasaray'a verilen komik faul10
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması14
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız9
- arda güler15
- sözlük erkeklerinin birbirini kıskandığı gerçeği8
- devletin imanı arttıkça aklı azalır11
- 4 haziran 2024 istanbul sıcağı9
- türbanlı porn starlar9
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar10
- jose mourinho54
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi10
- türkiye de intihar vakalarının artması9
- albay kemalin sözlükteki yeri10
- albay kemal13
- travesti ile aynı yatakta uyanmak10
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var9
- magicovento13
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak13
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası16
- türkiye cidden almanyadan daha iyi13
- porno setlerinde yaşanan vicdansızlıklar8
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız19
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın9
- bütün sokak köpeklerini tehlikeli sanmak18
- icardi190519
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak20
- üstteki yazar tarzında entry gir14
- nihavend longa26
- neden evlenmiyorsunuz23
- sözlükte belindeki kemer olunacak kızlar10
- ismet gurbuz 202414
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği14
- sözlükçülerin albay kemal'e bok atma sendromu8
- okan buruk12
- aleyna tilki8
- fenerbahçe10
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur16
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem12
- gratis indirim günü kavgaları18
- yaşlılık belirtileri9
- kova burcu erkeği9
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız22
entry'ler (20)
"Amerikan Adli Tıp Derneği'nin 1994'te San Diego'da tertiplenen ödül yemeğinde dernek başkanı Don Harper Mills'in aktardığı, hayat ve ölüm çizgisindeki ince denge ve ilahi adaletin tecellisi bağlamında insanı derin düşünceye sevk eden ölüm olayındaki adlî komplikasyonlar dinleyenleri şaşkına çevirdi. Kaderin adaletine dair ince bir nükte taşıyan yaşanmış bu öykü, eminiz sizleri de hayrete sevk edecektir.
23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adli tabip, kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.) Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus'un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Bu durumu anlattıktan sonra, "Normal olarak," diye devam etti Dr. Mills, "intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır."
Opus'un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat, Opus'un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti. Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalı idi. Savcının ulaştığı sonuç buydu. Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu. Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da, karısı da çok şaşırdılar.
Çünkü, tetiği çekerken adam da, karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler.
Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kasdı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu. Böylece, Opus'un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.
Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kasdıyla, babasının annesini vuracağını umarak, gizlice silahı doldurmuştu. Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğula kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti. Tam bu sırada savcının karsısına yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart'ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti.
Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus'un hayatı sona ermişti.
Dosya intihar olarak kapatıldı."
tarzı hikayedir.
not: hikaye alıntıdır.
23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adli tabip, kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı. Müteveffa, on katlı bir binanın tepesinden, intihar niyetiyle aşağıya atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.) Ancak, dokuzuncu katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşun başına isabet etmiş, hayatı bu kurşunla sona ermişti. Apartmanın sekizinci kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için konulmuş bir ağ vardı; ama bu ağın varlığını ne silahı çeken, ne de müteveffa biliyordu. Açıkçası, kurşun olmasaydı, Opus'un intihar girişimi başarılı olamayacak; zemine çakılmadan, sekizinci kattaki ağa takılıp kalacaktı. Bu durumu anlattıktan sonra, "Normal olarak," diye devam etti Dr. Mills, "intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır."
Opus'un dokuz kat aşağıda yere çakılmayıp da dokuzuncu kattan düşüyor olduğu anda başına gelen kurşunla vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti. Fakat, Opus'un intihar girişiminin başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası olduğu düşüncesine itti. Silahın patladığı dokuzuncu kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki, tetiği çekti; fakat mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder, fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını öldürmekten suçlu sayılmalı idi. Savcının ulaştığı sonuç buydu. Dolayısıyla, dokuzuncu kattaki yaşlı adam, cinayetten suçluydu. Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, adam da, karısı da çok şaşırdılar.
Çünkü, tetiği çekerken adam da, karısı da silahın dolu olmadığından kesinlikle emindiler.
Yaşlı adam uzunca bir süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirmişti. Bunu karısı da bilir, o yüzden adamın tehdidine pek aldırmazdı. Kısacası, adamın karısını öldürme kasdı yoktu; silahın dolu olduğunu dahi bilmiyordu. Böylece, Opus'un öldürülmesi bir kaza oluyordu; silah kazara doldurulmuştu.
Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık altı hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı. Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının annesini silahla korkutma temayülünü bilen oğul, annesini cezalandırma kasdıyla, babasının annesini vuracağını umarak, gizlice silahı doldurmuştu. Annesi ölecek, baba cinayetten suçlanacak, mallar oğula kalacaktı. Artık olay yaşlı çiftin oğlunun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti. Tam bu sırada savcının karsısına yeni bir viraj çıktı. Araştırmalara devam edilince, geçen altı hafta içinde anneyle babasının silahla tehdide varan bir tartışma yaşamamaları, dolayısıyla annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle, oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı. Bu, onu 23 Mart'ta on katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti.
Ancak, ölümü planladığı gibi olmamıştı; dokuzuncu katın önünden geçerken babasının boş zannettiği silahı tetiklemesiyle annesine isabet etmeyip pencereye seken kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle, Ronald Opus'un hayatı sona ermişti.
Dosya intihar olarak kapatıldı."
tarzı hikayedir.
not: hikaye alıntıdır.
efendi erkeğin de gözlerinin dalabileceğinin göstergesidir.
zincir takmayı daha uygun gören insandır.
regl sancısından yerlere yatıldığı, aşırı derecede kıvranılmadığı fakat pipiye top çarpması sonucu yerlerde toz bırakmayacak kadar yuvarlanılması sebebiyle pipiye top çarpmasının kazanacağı kıyaslamadır.
genellikle aile büyükleri tarafından kullanılan hitaplardır. örneğin; oğluşum, şişkoşum...
angelina jolie'nin zaten kendisine bakmayacağını kabullenebilen erkektir.
bir çeşit tüketiciyi kazıklama şeklidir.
hemen hemen tüm erkeklerin nefret ettiği, tiksindiği fakat kızların can-ı gönülden sevdiği, bağırlarına bastığı erkek tipidir. genelde çaktırmaz ama işi götürür.
soktuklarında verdiği zarar, kendisi gibi küçük ise sorun yoktur.
cennette herkesin gönlüne göre huri olacağına inancım tamdır.
olmayacağını bile bile olacağına inanan kişilerdir. örneğin bir arkadaşım, iki haftada aynı kıza 7 kez çıkma teklifi etme gibi bir başarı göstermiş fakat 7 kez reddedilmiştir. ayrıca bu tür insanlar dalga geçilesi, tiye alınası insanlardır, dolaylı yoldan da olsa etrafındaki insanların mutlu olmalarına yol açarlar.
bir nevi ön izdivaç olarak kullanılabilen başlıklardır, sonuçta en önce karşıdakinin cinsiyetini öğrenmek gerekir.
en sevilesi sevgilidir. uykusuz kalmak istemeyenler için birebirdir. tabi arada kaçamak yapması gerekir.
ensesi kalındır. heryerde pek sevilmeyen insan tipleridir.
henüz kullanımının yeterli derecede yaygınlaşmadığını düşündüğüm bir üründür.
eğer kış günü gidiyorsanız camiye kapı önüne oturmayın, kalorifer peteğinin önüne çökün.
bence kadıköy'e belhanda'nın heykeli dikilmeli.
bir bayanla konuşurken aşırı heyecandan oluşabilecek olaydır.
Ayak numarası dediğimiz şey aslında ayak giysilerinin (ayakkabı, terlik vs. ) numarasıdır. Dolayısıyla yazarların ayak numarası değil ayak giysileri numarası vardır ki bu durumda ben ileri derecede saçmalamış oluyorum.
Milliyetçi olduğunu savunan fakat kendi bünyesindeki elemanları haricinde kimseyi etkilemeyi başaramayan siyasi parti.