bugün

entry'ler (1233)

malatya da masum köpeğe biber gazı sıkan mahluk

+18 uyarısı olması gereken, sadist bir şerefsiz barından video.

oynatmayacağı sistemi deneyen teknik adam

pereira'dır. sanki pes'te friendly match atıyor geri.

leblebinin karışık çereze darbe yapması

bu sabah uyandığımda gördüğüm ve şoke olduğum şey.

kafa ütülemekten başka hiçbir işe yaramayan çomar

siyaset yaparsın, "hristiyan mısın" diye yaftalar, spordan konuşursun telaffuz edemediği takımı över, ekonomiden bahsedersin "dünyanın en iyi ekonomisine sahibiz" der, izlediği dizileri sorarsın kv der, game of thrones'a bok atar. ha bir de darbeyi püskürttüğünü sanıp magandalık yapar, kodumun akıl almaz çomarı.

silah sıkarak demokrasiyi kutlamak

yalnız müthiş ülkemin insanına mahsustur.

çayı şekersiz içen insan

özellikle çekilmiş kahveyi şekersiz içtiğimde "nasıl içiyon yaaa?" diye sorup, ebleh ebleh suratıma bakıyorlar ya, ağzıma aldığım yudumu suratlarına fırlatasım geliyor. ulan, asıl sen nasıl şekerli içiyorsun kedisini mıncırdığım.

ölüm şakası yapan mal

adı üzerindedir.

türk dizi tarihinin yarattığı en iyi karakter

memnun, kültigin(gültekin), ismail abi, erdal bakkal, burhan altıntop, elif eylül, aslan bey, bozo, behzat ç, harun.

bir yalnızın sosyalliği

"bitmeyen bir şey ne zaman yapacaklar acaba? benimkisi de laf. çok param var nasıl olsa...
zaten bitmeyen bir şey sıkıcıdır. hayat gibi."

elindeki son sigarası "beni artık şu b.k dolu küllüğe bırak" der gibi körünü filizlendiriyordu. nasırlı ellerinin arasında küçük bir ateşin, iki sıska parmağın arasında ezilişiydi bu. sigara zorlukla da olsa küllükle vuslatını sonlandırırken, ağzındaki dumanı hemen bırakmadı. nefessiz, sessiz duruyordu. başına geleceklerden haberi vardı. ve duman ağzından bir sis bulutu oluşturarak boşaldı.

henüz otuzlu yaşlarının başında, son derece bakımsız aynı zamanda titiz bir insandı, ali fuat. bu çelişkinin sebebi geçmiş yaşantısından ibaret oluşuydu. kendisinden başka her şeye önem verirdi. dişleri sapsarı bile olsa, gözlük camlarında "acaba cam var mı" sorusu sorulacak derecede temizdi. bu, onun kendisini sevmeyişinin bir göstergesi olabilirdi. belki de bulunduğu duruma isyan edişinin bir başka anlatım biçimi.

"acaba ne zaman olacak, benim kokumdan ötürü dayanamayıp, kapıyı kırarak beni bulmaları? o ânki hâlim bir sıçandan ibaret olmayacaktır. otopsime bile gerek duymazlar belki. burunlarından içeri kokumu tatmamak için ellerinin nasıl sertleştiğini görür gibiyim. rezil insanlar... hepiniz bencil p.çlersiniz! benim bu halde oluşum sizi hiç alâkadar etmez ve sizin beni aşağılamanız beni hiç ama hiç umurumda olmaz!"

zamanın geçmesi için bu düşüncelerle birkaç saat daha boğuşmaya niyetli gibiydi. adi bir marka olan sigarasının boş paketine elini daldırdı. içerisinde kalan tütünlerin sesini duymak için ağır ağır sağa ve sola doğru sallamaya başladı. seslerin, sessizliği bozması zordu. ve sonra tütünleri saçına dökmeye başladı. "belki burada biter" dedikten sonra yarım bir kahkaha attı.

"aah... şu saçımın altında neler var neler! kimse farkedemiyor. herkesin kör olması lazım. başka açıklanacak bir durumu yok bunun. şu yaşıma kadar o kadar kişiyle muhatap oldum ve o kadar kişi tanıdım; ama hiçbiri beni tanıyamadı. bir tanesi bile! bence işlerine gelmedi. başlarına belâ olacaklarımdan korktular. kıskandılar, evet, kesinlikle kıskandılar. bu, su getirmez, götürmez miydi? ne b.ksa işte. öyle bir gerçek işte! adım gibi eminim."

ağzındaki acı tat, dilini dışarı çıkarmasına neden oldu. tam hizasında bulunan bir ayağı kırık sehpanın üzerindeki boş bardağa baktı.

"senin hep boş tarafına baktım bugüne kadar. çünkü, dolu tarafın bana hiçbir şey vaadetmez. beni ilgilendirmez! ama boş tarafın, o kadar ben kokuyor ki..."
"işte şimdi eşitlendik, benim gibi bomboşsun; bir zamanlar dopdoluyken."

birkaç dakika sonra kapı çaldı. yerinden dâhi kıpırdamadı, bir eli aşağı sarkmış, gözlükleri yüzünden düşmemek için kulağına tutunmuş gibiydi. ve nihayet tahta kapı kırılmıştı. içeri girenlerin burunları sımsıkı tutulmaktan dolayı şimdiden kıpkırmızıydı. ali'nin yanına dâhi kimse gitmedi. gerekeni yaptılar, oysa gerekenler onun hiç ama hiç umurunda değildi bile...

ali okulu

kuytu bir sokakta, karanlık bir kahvehane önündeki masada oturmuş çay içmeye nasiplenirken, ortalama 40-50 yaşları arasında bir amca yanaşır ve kendinden emin tavırla oturur yanımıza;

- nasılsınız gençler.
- iyilik, güzellik.
- konu derin anlaşılan.
- sayılır.
- ben uzaktan duydum sizi, konuştuklarınızı falan işte.
- ee abi?
- ben ders veriorum, aylık 300.

gülüşmelerden sonra arkadaş sorar:
- pardon abi ne mezunusun sen?
- ben mi? ali okulu..

çaylar gelir, çayı getiren adamın yüzünde hafif tebessümden sonra kaşlarını çatarak, ali okulu mezununa döner;

- la olm rahatsız etme milleti, kalk git.
- eehehe..

mahallenin delisi'nden alıntılar.

fakir olup fakirlikle gurur duyan insan modeli

(bkz: seriye bağlamayayım diyorum dayanamıyorum)

huzurlu zamanları bozan sorular

"sana bir şey söyleyeyim mi?"

gönül hecesi

kendisini tek parçasıyla tanıdığım "cellat" adlı şarkıcının ilginç ama keyifli çalışması. "bir defa bile koyamadım" demesi biraz garipsenebilir ama, şarkı güzeldir en nihayetinde.

Tek dileğim benim olman
Sadece kollarımda uyuman
Senden başka kimse olamaz!
Dedim ozaman...
Kabul oldu sonra dualarim.
Oldu yine yersiz hatalarım,
Sonu hüsran oldu yine ben malup olanım!

Neye kırıldıgını anlamadım önce fark ettim sonra cağresizim...
Kalbini açmadin bi kere bana sen böyle olunca ne yapabilirim.
Üzmek istemedim hic bi zaman seni, gözyaşın benim ölüm
Kederim...
Belki hissettiremedim ama sadece seni sevdim YEMiN EDERiM...

Bak al seninim!
O tas yüreğin, sevemedi...
Ama "yeter artik" dersen çeker giderim!
Haramdı demek...
Dudaklarının busesi!
Dilim haykırmasa bile sen, GÖNÜL HECESi...

Dedimki ben o eski ben değilim,
Çok üzdün beni hic düşünmedin!
Bu defa bitti dedin ya,
Yanar ciğerim!

Kölen gibiyim!
Esir ettin kendine...
Bir defa bile koyamadım, kimseyi yerine...

uludağ sözlük

karması -100'lerin altında olanın artık çaylak yapılması gerektiğine inandığım bir değişimle, yeniden "sözlük" hüviyetine bürüneceğine düşündüğüm web sitesi...

insanın kendini en değersiz hissettiği an

hayattan nasibini alamadığı ân.

biz kesince satanist onlar kesince bayram

ikisi de kurban edilir. lâkin biri Allah, diğeri şeytan içindir. *

aldanma çocuksu mahsun yüzüne

"aldanma çocuksun, mahsun yüzüne" diye yıllarca bellemiş. ama acı gerçeğin, yani aradaki "n"nin olmayışını, ne yazık ki öğrenmiş bulunmaktayım...

özlenen eski sevgilinin sizi siklemediği gerçeği

acı ama gerçek.
yuvasında mutlu mesuttur. çok da umurundaydı ya?! neden düşünsün, niye tekrar hüznü yaşasın? niye sönmüş bir ateşi üfleyerek külünü yakmaya çalışsın? siz hâlâ o'nu siklerken...

damsız sokağa çıkma yasağı

(bkz: aç mı kalalım dürzü)

fenerbahçe nin türkiye kupası nı aldığını görmek

fenerbahçe taraftarından çok diğer takım taraftarlarını sevindirecek bir hadisedir. nitekim zırbırt gelip sorar dururlar;
- ne zaman alacaksınız, kaç sene oldu?
bi alsak da rahatlasalar artık. onlara da yazık.