bugün
- sürekli geçip dikkat çekmeye çalışmak8
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar9
- icardi190519
- bik bik'in balona binmesi21
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- bir kadının yemek ısmarlaması12
- icardi1905 silik olsun kampanyası23
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- futbolcu ismiyle nick almak9
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü20
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı16
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- arkadaşlar biri var11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır32
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri14
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- nickli başlık açanlar çaylak yapılacaktır8
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak13
- uzağı göremeyen insan18
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- alınan en güzel iltifat8
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- ideal duş alma sıklığı12
- integralin müfredettan kaldırılması15
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olsun10
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- aristoteles'in orta yolu10
entry'ler (112)
sevgili.
kek - kek.
Kitap Adı : iki Efendinin Uşağı
Kitabın Yazarı : Carlo Goldoni
Kitap Hakkında Kısa Bilgi :
28997
Silvio: işte sağ elim. Kalbim bundan böyle yalnızca sizin (Clariceye elini uzatarak) Pantalone: Utanma hadi, uzat sen de elini. Söz kesilsin ki, sıra nikâha gelsin. Clarice: Evet sevgili Silvio, eşiniz olmayı kabul ediyorum. Silvio: Ben de sizin eşiniz olmayı kabul ediyorum (el ele tutuşurlar.) Doktor: Aferin çocuklar. işi sağlama bağladınız. Ölmek var, dönmek yok artık. Smeraldina: Darısı benim başıma (kendi kendine). Pantalone: Sizler de kızım Clarice ile Doktor Lombardinin değerli oğlu Silvio arasındaki bu nişanlanmanın tanıkları olacaksınız (Brighella ile uşağa) Brighella: Beni onurlandırıyorsunuz sağdıcım. Teşekkür ederim (Pantaloneye) Pantalone: Gördünüz mü, ben sizin düğününüzde sağdıç olmuştum, siz de kızımın düğününde tanık oluyorsunuz. Dostlara haber vermeye, akrabaları çağırmaya kalkışmadım. Biz bize yer, içer, eğleniriz. Doktor da benim gibidir. Gösterişten gürültüden hoşlanmaz. Siz ne dersiniz çocuklar, böylesi daha iyi değil mi? (Clarice ile Silvioya) (Kitabın Girişinden) **
Kitabın Yazarı : Carlo Goldoni
Kitap Hakkında Kısa Bilgi :
28997
Silvio: işte sağ elim. Kalbim bundan böyle yalnızca sizin (Clariceye elini uzatarak) Pantalone: Utanma hadi, uzat sen de elini. Söz kesilsin ki, sıra nikâha gelsin. Clarice: Evet sevgili Silvio, eşiniz olmayı kabul ediyorum. Silvio: Ben de sizin eşiniz olmayı kabul ediyorum (el ele tutuşurlar.) Doktor: Aferin çocuklar. işi sağlama bağladınız. Ölmek var, dönmek yok artık. Smeraldina: Darısı benim başıma (kendi kendine). Pantalone: Sizler de kızım Clarice ile Doktor Lombardinin değerli oğlu Silvio arasındaki bu nişanlanmanın tanıkları olacaksınız (Brighella ile uşağa) Brighella: Beni onurlandırıyorsunuz sağdıcım. Teşekkür ederim (Pantaloneye) Pantalone: Gördünüz mü, ben sizin düğününüzde sağdıç olmuştum, siz de kızımın düğününde tanık oluyorsunuz. Dostlara haber vermeye, akrabaları çağırmaya kalkışmadım. Biz bize yer, içer, eğleniriz. Doktor da benim gibidir. Gösterişten gürültüden hoşlanmaz. Siz ne dersiniz çocuklar, böylesi daha iyi değil mi? (Clarice ile Silvioya) (Kitabın Girişinden) **
eski istanbul Vali ve Belediye Başkanı.
1912 doğumlu olup, babası Hüseyin Hüsnü Bey'dir. Kabataş Lisesi ve Hukuk Fakültesi mezunudur.
Kaymakamlıklarda, istanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, istanbul Bölgesi Müfettişliği'nde, çeşitli illerde Valilik görevlerinde bulundu. içişleri Müsteşarlığı'ndan istanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı'na atandı. istanbul Özel idaresi'yle Belediye'nin ayrılması üzerine 24 Aralık 1958'de Belediye Başkanlığı'ndan ayrıldı.
Ethem Yetkiner, 14 Mayıs 1958 - 27 Mayıs 1960 Tarihleri arasında istanbul Valisi olarak görev yapmıştır.
1912 doğumlu olup, babası Hüseyin Hüsnü Bey'dir. Kabataş Lisesi ve Hukuk Fakültesi mezunudur.
Kaymakamlıklarda, istanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, istanbul Bölgesi Müfettişliği'nde, çeşitli illerde Valilik görevlerinde bulundu. içişleri Müsteşarlığı'ndan istanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı'na atandı. istanbul Özel idaresi'yle Belediye'nin ayrılması üzerine 24 Aralık 1958'de Belediye Başkanlığı'ndan ayrıldı.
Ethem Yetkiner, 14 Mayıs 1958 - 27 Mayıs 1960 Tarihleri arasında istanbul Valisi olarak görev yapmıştır.
Sırp asıllı ABD'li fotoğrafçı.
cem adrian - sonbahar
bebe - tu siLencio
büLent ortaçgiL - sensiz oLmaz
bebe - tu siLencio
büLent ortaçgiL - sensiz oLmaz
iç ferahLatan,devam etmesi ankara açısından yararLı oLacak oLan yağmur.
artık teLevizyon açmaya gerek duyuLmayacak hadise.
her gördükLerinde "ay ne kadar büyümüşsün sen" koca kız oLdu maşaLLah" "senin yaşındayken ben evLiydim" gibi cümLeLer eşLiginde mıncıkLama girişiminde buLunmaLarı.
kutsaL sayı.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülnihal Bozkurt, 2-9 Haziran 2002 tarihleri arasında Viyana Hukuk Fakültesinin davetlisi olarak gittiği Avusturyada çeşitli üniversitelerde konferanslar sundu. Prof. Dr. Bozkurt, 4 Haziranda Österrcichischen Orientgeselllschaftta Osmanlı Aile Hukukunun Gelişimi, 6 Haziranda Viyana Hukuk Fakültesinde ve 7 Haziranda Linz Üniversitesinde Samuel Huntingtonun Türkiyeye Dair Tezleri-Cevaplar konulu konferans ve dersleri verdi.
Genç bir kadının cinselliği keşfederken, duygular ve değerler arasında gelgitler olarak süren ikilemleridir romanın hareket noktası. Ve sonra yaşam akar, umutlar, ülkeyle kucaklaşmalar, yanılsamalar ve yenilgiler, için için çürüyen toplumda birey olmak... 68 kuşağının yirmi beş yıllık bir zaman içinde dalgalanan kesiti hiç bu kadar gerçekçi biçimde irdelenmedi ve bu kadar yoğun duygulanımlarla, Türkçenin söylem güzelliğinin doruklarında anlatılmadı. Gerçekçi ve yenilikçi kurgusu, duru, anlam yoğun, duygulu diliyle çağdaş bir roman.
ingiliz filologudur (Londra 1903). St. Paul okulunda ve Pembroke kolejinde okudu. 1926'dan 1943'e kadar Yunan Sanatı üzerinde dersler verdi. Daha sonra istanbul Üniversitesi'nde klasik filoloji öğretimi yaptı. 1965'te aynı üniversiteye şeref profesörü seçildi. Türkiye'de kaldığı sürece her yıl Anadolu'nun birçok antik şehrini dolaştı ve bulduğu yazıtlar üzerinde ilgi çekici çalışmalar yaptı.
Denemenin tanımı biraz da asliye mahkemelerinin tanımına benziyor, Bilindiği gibi, Hukuk Usulü yasalarında, bu mahkemeler "öbürlerinin görevleri dışında kalan işlerle uğraşır" diye tanımlanmakladır. Oysa en geniş alan yine asliye mahkemelerine kalır. Bir yazı "edebi" olacak, yani yine de şiir, roman, öykü eleştiri olmayacak, ayrıca bilimsel kesinlik taşımayacak: işte deneme! Tanımda "ne değilse, o" yöntemi uygulanıyor yani.
Yine de, dikkat edersek, deneme tanımında ağırlık noktası onu bilimsel yazılardan ayıran özelliklerdedir. Bunu da doğal karşılamak gerek. Çünkü edebi türler arasında bilime en yakın olanı o. Adamakıllı "serbest" bir çıkıştır, hatta "kalkışma"dır deneme (essai sözcüğünde böyle bir anlam da var). Mutlaka bir yere varması gerekmez.
Böyle diyorum ya Bacon. Denemeler’inde bayağı bayağı öğretici bir kimlikle çıkmıyor mu karşımıza? Hatta, o kadar "serbest" de değil Bacon, denemelerinde. Maskeli komedilerin, baloların kaldırılmasını bile ister. Kadını aşağılar. Bütün büyük yapıtları bekar erkeklerin yarattığını söyleyecek kadar ileri götürür işi. Ona göre kadın gençliğinde metres, daha sonra arkadaş olmalıdır, yaşlılığında da hastabakıcı. Katı dinci ve buyurucudur Bacon. Gerçi bahçeler üstüne yazdığı denemesinde konuşma tonunu biraz değiştirir, ama nerden alırsanız alın, bizim deneme tanımımıza uymadığını görürüz onun.
Alalım William James’i. Onun "Radikal Ampirizm Üstüne Denemeler"ini. William James bu yapıtında kurucusu ve tek temsilcisi olduğu öğretiyi (kentli bilimini) anlatır durur.
Sanırım, deneme tanımını biz ilk gerçek denemeci saydığımız Montaigne’in yapıtının özelliklerine göre yapıyoruz. Onun denemeleri, deneme tanımını da getiren ve kendine bağlayan bir yapıt olmuş. insanın zayıflığından çıkan Montaigne, bir kötümserlik evresinden sonra doğaya bağlanmış, ondan epikürcü bir tavır edinmiş, sonuçta da hümanizm noktasına gelmiştir.
Bacon’un yazdıkları deneme ise, Keykavüs’ün (çevirmeni Mercimek Ahmet olmak koşuluyla) Kabusname’si daha da deneme.
Bugün denemenin bilimsel yazıdan, incelemeden ayrı noktaları, ortaya çıkmış durumda. Ama öbür edebi türler karşısındaki durumu gitgide daha bir seçilmezlik içine giriyor gibi. Batıda romanın bir kaynağı da deneme olmuştur. Ama günümüzde roman bu kaynağa öylesine yaklaşıyor ki bir ayrım yapılamıyor kimi zaman. Özellikle eleştiri ve deneme arasında sınırlar birbirine karışabiliyor. T.S. Eliot’unn "Eleştirel Denemeler"ini ele alalım. Bunlar deneme biçiminde eleştiriler mi, yoksa eleştirel denemeler midir, belli değil. Thomas Mann ’ın "Eleştirel Denemeler"i için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Kısacası, bana sorarsanız, deneme, her türün içine giriyor, onların içinden yürüyebiliyor. Yine de düşünsel bir kökü olması türleri besleyip duruyor.
Ataç, Montaigne’e değil de, Alain’e yakın bir yazar. Onun gibi kuşkudan çıkış yapar. Ne var ki Alain güncellik içinde sınadığı kuşkusundan sonunda bir hümanizme, batta sosyalizme varmıştır. Alain kuşkuyu hiç yitirmez. Ataç ise kuşkuda kalır. Bunu bir erdem olarak görür.
Denemeci, bilimsel kesinliklerle kendini bağlı görmeyecek, ama, kesinkes, bir bilimsel donanımı da olacak onun. Barthes’i ele alalım. Barthes "Degre Zero"yu yazarken düşüncenin dünyada ne noktada olduğundan habersiz değildi.
Bizde bu gerçeğe pek kulak asılmıyor.
Cemal Süreya
Varlık Dergisi, S.898 (1982). s. 14.
Yine de, dikkat edersek, deneme tanımında ağırlık noktası onu bilimsel yazılardan ayıran özelliklerdedir. Bunu da doğal karşılamak gerek. Çünkü edebi türler arasında bilime en yakın olanı o. Adamakıllı "serbest" bir çıkıştır, hatta "kalkışma"dır deneme (essai sözcüğünde böyle bir anlam da var). Mutlaka bir yere varması gerekmez.
Böyle diyorum ya Bacon. Denemeler’inde bayağı bayağı öğretici bir kimlikle çıkmıyor mu karşımıza? Hatta, o kadar "serbest" de değil Bacon, denemelerinde. Maskeli komedilerin, baloların kaldırılmasını bile ister. Kadını aşağılar. Bütün büyük yapıtları bekar erkeklerin yarattığını söyleyecek kadar ileri götürür işi. Ona göre kadın gençliğinde metres, daha sonra arkadaş olmalıdır, yaşlılığında da hastabakıcı. Katı dinci ve buyurucudur Bacon. Gerçi bahçeler üstüne yazdığı denemesinde konuşma tonunu biraz değiştirir, ama nerden alırsanız alın, bizim deneme tanımımıza uymadığını görürüz onun.
Alalım William James’i. Onun "Radikal Ampirizm Üstüne Denemeler"ini. William James bu yapıtında kurucusu ve tek temsilcisi olduğu öğretiyi (kentli bilimini) anlatır durur.
Sanırım, deneme tanımını biz ilk gerçek denemeci saydığımız Montaigne’in yapıtının özelliklerine göre yapıyoruz. Onun denemeleri, deneme tanımını da getiren ve kendine bağlayan bir yapıt olmuş. insanın zayıflığından çıkan Montaigne, bir kötümserlik evresinden sonra doğaya bağlanmış, ondan epikürcü bir tavır edinmiş, sonuçta da hümanizm noktasına gelmiştir.
Bacon’un yazdıkları deneme ise, Keykavüs’ün (çevirmeni Mercimek Ahmet olmak koşuluyla) Kabusname’si daha da deneme.
Bugün denemenin bilimsel yazıdan, incelemeden ayrı noktaları, ortaya çıkmış durumda. Ama öbür edebi türler karşısındaki durumu gitgide daha bir seçilmezlik içine giriyor gibi. Batıda romanın bir kaynağı da deneme olmuştur. Ama günümüzde roman bu kaynağa öylesine yaklaşıyor ki bir ayrım yapılamıyor kimi zaman. Özellikle eleştiri ve deneme arasında sınırlar birbirine karışabiliyor. T.S. Eliot’unn "Eleştirel Denemeler"ini ele alalım. Bunlar deneme biçiminde eleştiriler mi, yoksa eleştirel denemeler midir, belli değil. Thomas Mann ’ın "Eleştirel Denemeler"i için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Kısacası, bana sorarsanız, deneme, her türün içine giriyor, onların içinden yürüyebiliyor. Yine de düşünsel bir kökü olması türleri besleyip duruyor.
Ataç, Montaigne’e değil de, Alain’e yakın bir yazar. Onun gibi kuşkudan çıkış yapar. Ne var ki Alain güncellik içinde sınadığı kuşkusundan sonunda bir hümanizme, batta sosyalizme varmıştır. Alain kuşkuyu hiç yitirmez. Ataç ise kuşkuda kalır. Bunu bir erdem olarak görür.
Denemeci, bilimsel kesinliklerle kendini bağlı görmeyecek, ama, kesinkes, bir bilimsel donanımı da olacak onun. Barthes’i ele alalım. Barthes "Degre Zero"yu yazarken düşüncenin dünyada ne noktada olduğundan habersiz değildi.
Bizde bu gerçeğe pek kulak asılmıyor.
Cemal Süreya
Varlık Dergisi, S.898 (1982). s. 14.