bugün
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim15
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- hamas bir terör örgütüdür8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- şehirler arası aşk yaşamak8
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın11
- sözlük kızından gelin olmaz13
- vatandaşlık farkı alan otel21
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler9
- cumaya gidenlerin çok azalması16
- ayça tilki9
- bik bik'in balona binmesi34
- anın görüntüsü13
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar8
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası17
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı15
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
entry'ler (36)
sadece buzdolabı olmasa bile, buzdolabı, fırın, çamaşır ve bulaşık makinesi, oturma grubu, gardrop, kombi gibi eşyalar ailenin refah seviyesinin göstergesidir. kimi aileler bu eşyaların en ucuzlarına yıllarca taksit öderken, kimi aileler de bu eşyaların en pahalılarını günlük kazançlarıyla alabilmektedir. dünyadaki adaletsizlikler bu eşyalara sahip olmada kendini göstermektedir.
tatile gidildiğinde ve doğada uyumak zorunda kalındığında yılan gibi tehlikeli ve sivrisinek gibi zararlı canlılara karşı en güvenilir uyumayı sağlayan bir uyuma aracıdır. ancak, bazı durumlarda uyku tulumu kendi başına yeterli olmaz, kurt ve ayı gibi tehlikeli hayvanlara karşı daha farklı önlemler alınması gerekir.
dertleşmek, dertleşmek isteyen taraflardan her birinin derdini anlatma isteği kadar derdini anlatan karşı tarafı dinleme isteği de olduğunda gerçekleşir. taraflardan biri sürekli konuşup karşı tarafı dinlemezse dertleşmiş sayılmaz. elbette belirli bir zamanda belirli bir derdi olan taraf bir konuşmada sürekli kendi derdini anlatabilir. başka zaman da mesela derdi olan diğer taraf sürekli konuşabilir. ancak, kimin derdi olduğuna bakılmaksızın hep taraflardan biri konuşursa buna dertleşme değil kafa patlatma denir.
siyasetçilerin türk kelimesini mi türkiye kelimesini mi kullanmayı tercih edecekleri döneme göre değişmektedir. başbakan "türk bayrağı" yerine "türkiye bayrağı"nı son dönemlerde dünyada ve türkiye'de ağrılık kazanan bir düşüncenin etkisiyle söylemiştir. türkiye'nin bayrağı demek doğrudur fakat türk bayrağı demek de yanlış değildir. nasıl ki fransız bayrağı, alman bayrağı, ingiliz bayrağı denilebiliyorsa türk bayrağı da denilebilir. buna karşın, son zamanlarda türk bayrağı demeye yönelik bir çekince ortaya çıkmış, daha çok türkiye bayrağı denilir olmuştur. kısaca, türk bayrağı da türkiye bayrağı da aynı anlama gelmektedir
oruç tutmadığı halde oruç tutuyormuş gibi görünmek veya oru tuttuğu halde oruç tutmuyor gibi görünmek tam anlamıyla ahlaktan yoksun bir davranıştır. ancak, sorun sadece bireyle ilgili bir sorun değildir. bir kişinin oruç tutmadığı halde oruçlu gibi görünmesinin veya oruç tuttuğu halde oruç tutmuyor gibi görünmesinin nedeni çeresindekilerin olumsuz tepkisinden çekinmesidir. bir kişi, oruç tutmadığında çevresindekilerin olumsuz tepkisini almasa oruçluymuş gibi görünmeye hiç gerek duymayacaktır. aynı şekilde oruç tuttuğunda çevresindekilerin olumsuz tepkisinden çekinmese oruç tutmuyor gibi görünmeyecektir. her ne olursa olsun, kişilerin ikiyüzlü davranmaya itilmeleri kabul edilemez bir durumdur. ancak, kişilerin de ikiyüzlü davranmamak için bir direnç göstermeleri, kendilerini ikiyüzlü yapan koşulları kolay kolay kabul etmemeleri gerekir. özetle oruç tuttuğu için ayıplanan bir insan oruç tuttuğunu cesaretle göstereblmeli, aynı şekilde oruç tutmayan bir insan da oruç tutmadığını cesaretle gösterebilmelidir.
insanlığın değerlerini en üst düzeye çıkaran bir mistiktir. dini, insanın insana kulluğunun bir aracı haline getiren din anlayışlarına itiraz etmiştir. kendi çıkarları uğruna dini ve kutsalı kullanan din tüccarlarının ipliğini pazara çıkarmış gerçek bir hak dostudur.
sözlük herkesin birbiriyle karşılıklı saygı göstererek ilişki kurduğu bir ortamdır. bacımız da olasa, erkek kardeşimiz de olsa, arkadaşımız da olsa,sevgilimiz de olsa kimse kimseye baskı uygulamaz, kimse kimseyi ezmeye çalışmaz. sözlük anlaşmaya dayalı bir ortamdır, anlaşmanın üzerinde hiç bir kural yoktur.
allah'ı kim yarattı sorusuna verilecek cevap, akıl-mantık sınırları içinde kalan bir cevap olacaktır. dinin temelinde inanç bulunmaktadır ve inanç her zaman akla uymak zorunda değildir.
insanlığın evrim geçirmemiş tarafını yansıtan bir davranıştır. toplu olarak yapılması bu davranışın ilkel bir kalıp olarak sürdürüldüğünü göstermektedir. aynı zamanda topluluğun yanılmayacağını sadece kişilerin yanılabileceğini iddia eden görüşün feci bir şekilde çuvalladığını göstermektedir.
yazar olmaktan memnun olmuştur. ortamı hoş bulmuş, içindeki güzel duyguları dışarı dökerek hoşluk oluşturan yazar arkadaşları sevgiyle selamlamaktadır.
çocukken küçük şeylerden mutlu olduğunu düşünen kişi aynı şeylerden bir daha asla mutlu olmaz çünkü çocukken o mutluluğu
düşünmeden yakalamıştır, şimdi ise düşünerek aynı duyguyu yaşamak ister, ama mutluluk düşünmekle elde edilmez.
düşünmeden yakalamıştır, şimdi ise düşünerek aynı duyguyu yaşamak ister, ama mutluluk düşünmekle elde edilmez.
göstermelik savaşa giden, savaşa gidiyorum diye göz boyayarak değer kazanmaya çalışan pkklıdır.
vicdansızlıktır demenin bile yeterli olmadığı bir vicdansızlıktır.
evde yalnız kalmış olan ve yalnızlığını fikir alışverişinde bulunarak giderebilmeyi deneyen kızdır.
belden aşağı bakmanın haram olduğuna veya çıplak olana şeytanın daha fazla musallat olacağına inanan kimselerin duş alma biçimidir.
bir kız, kız olduğu veya dişi olduğu için erkekle ilişki içinde olur. bu nedenle onun kız veya dişi olmasını sona erdirecek bir durumda zaten ilişkinin veya sevmenin temeli de ortadan kalkmış olur. dolayısıyla bu tür soruların sorulmasına da cevaplanmasına da ancak nezaketen katlanılabilir.
himmet hülür ve ahmet kalender'in yazarları oldukları ve 2003 yılında yayınlanan kitap. 410 sayfadan oluşan kitabın yaklaşık 250 sayfayı bulan ilk kısmında sosyo-politik tutumlar ile din arasındaki ilişkiler konusundaki teorik tartışmalar ortaya konulmaktadır. eserde bu teorik tartışmalardan sonra konya'da yapılan araştırmanın bulgularına yer verilmekte, nicel veriler hakkında açıklamalar ve istatistiksel analizler sunulmaktadır.
kitabın teorik yaklaşımıyla ilgili olarak şu saptamaları yapmak mümkündür: türkiye'de sosyo-politik tutumları dindarlık açısından analiz eden en kapsamlı ve nitelikli çalışmalardan biridir. siyasal gündemimizin temel konularından biri olan dindarlık ve dini ideolojiler, bu konuyla ilgili literatür ve yaklaşımlara derinlemesine yer verilmekte ve incelenmektedir. eser, dini bir yaşantı sürdüren mütedeyyinler ile dini ideolojileri savunanlar arasında açık bir ayrım yapmaktadır. bu açıdan mütedeyyin insanlara veya dinini yaşayanlara değil de dini temsil ettiğini ileri süren ancak dini araçsallaştırarak içini boşaltan islamcılığa yönelik eleştirel bir analiz ortaya koymaktadır. weber ve frankfurt okulu çizgisinde ortaya konulan bu analizde islamcılığın dini inancın ve değerlerin içinin boşaltılmasında ve araçsallaşmasında oynadığı role dikkat çekilmektedir. böyle bir bakış açısı klasik laik-dindar kutuplaşmasını reddetmekte, bu ayrımın, sekülerleşme sürecini gizlediği vurgulanarak marksist gelenekteki ideoloji eleştirilerinden yararlanılmaktadır. böylece kapitalizm ve kültür endüstrisinin dini alan üzerinde egemenliğini nasıl kurduğu gösterilmektedir. islamcı ideoloji, hem dini alanda meydana gelen bu sekülerleşmenin görülmesini engellemekte hem de bu sekülerleşmeden yararlanmaktadır. bu bakımdan islamcı ideoloji, kutsal bir içeriğe değil dünyevi bir içeriğe sahip görülmektedir. eserde islamcılık konusunda teorik terimlerle yürütülen tartışmayı şu ifadelerle özetleyebileceğimiz kanaatindeyim: islamcılık, islamla aynı şey değildir hatta islamın temel amentüsüyle uyuşmayan, ona zarar veren bir harekettir; islamcılık, dinin kutsallıktan uzaklaşmasının ve dünyevileşmesinin bir aracıdır. islamcılığın islami olmadığı tezini bilimsel literatür temelinde ortaya koyan bu eserde himmet hülür ve ahmet kalender din sosyolojisi alanına cesur ve eşsiz bir katkıda bulunmuşlardır.
kitabın teorik yaklaşımıyla ilgili olarak şu saptamaları yapmak mümkündür: türkiye'de sosyo-politik tutumları dindarlık açısından analiz eden en kapsamlı ve nitelikli çalışmalardan biridir. siyasal gündemimizin temel konularından biri olan dindarlık ve dini ideolojiler, bu konuyla ilgili literatür ve yaklaşımlara derinlemesine yer verilmekte ve incelenmektedir. eser, dini bir yaşantı sürdüren mütedeyyinler ile dini ideolojileri savunanlar arasında açık bir ayrım yapmaktadır. bu açıdan mütedeyyin insanlara veya dinini yaşayanlara değil de dini temsil ettiğini ileri süren ancak dini araçsallaştırarak içini boşaltan islamcılığa yönelik eleştirel bir analiz ortaya koymaktadır. weber ve frankfurt okulu çizgisinde ortaya konulan bu analizde islamcılığın dini inancın ve değerlerin içinin boşaltılmasında ve araçsallaşmasında oynadığı role dikkat çekilmektedir. böyle bir bakış açısı klasik laik-dindar kutuplaşmasını reddetmekte, bu ayrımın, sekülerleşme sürecini gizlediği vurgulanarak marksist gelenekteki ideoloji eleştirilerinden yararlanılmaktadır. böylece kapitalizm ve kültür endüstrisinin dini alan üzerinde egemenliğini nasıl kurduğu gösterilmektedir. islamcı ideoloji, hem dini alanda meydana gelen bu sekülerleşmenin görülmesini engellemekte hem de bu sekülerleşmeden yararlanmaktadır. bu bakımdan islamcı ideoloji, kutsal bir içeriğe değil dünyevi bir içeriğe sahip görülmektedir. eserde islamcılık konusunda teorik terimlerle yürütülen tartışmayı şu ifadelerle özetleyebileceğimiz kanaatindeyim: islamcılık, islamla aynı şey değildir hatta islamın temel amentüsüyle uyuşmayan, ona zarar veren bir harekettir; islamcılık, dinin kutsallıktan uzaklaşmasının ve dünyevileşmesinin bir aracıdır. islamcılığın islami olmadığı tezini bilimsel literatür temelinde ortaya koyan bu eserde himmet hülür ve ahmet kalender din sosyolojisi alanına cesur ve eşsiz bir katkıda bulunmuşlardır.
kitap okumayı lüzumsuz bulan bir kimsenin içine düştüğü çelişki içler acısıdır. kitap okumanın lüzumsuz olduğunu söyleyen kişi bu sözünü kitap okumadan söylüyorsa bu sözü niçin söylediğini bilemez. elbette burada kitap okumak derken her türlü elektronik ortamda bulunan ve kitap okumakla kastettiğimiz şeyin yerine geçecek her türlü okuma etkinliğini de dahil ediyoruz. yani, kitap okumak derken genel anlamda okumayı kastediyoruz.
öncelikle, kitap okumanın lüzumsuz olduğunu iyi anlatmak için yine kitap okumaya ihtiyaç vardır. kitap okumayan birinin, kitap okumanın lüzumsuz olduğunu söylemesi gerçekten de çok lüzumsuzdur. kitap okumayan birinin kitabın ne olduğunu ve kitabın içinde neyin olduğunu bilmeyeceği için kitap okumanın lüzumsuz olduğunu söylerken kitaptan neyi kastettiği belirsizdir.
okumayan biri kendisini geliştirmemiş olan biridir ve bu yönüyle söylediklerinin ciddiye alınmamasında büyük bir yarar bulunmaktadır. her sözü ciddiye almak, bu sözleri açıklamak ve onlara cevap vermek için harcanan emeğe değmeyebilir. kitap okumayan ve kendisini geliştirmeyen birine kitap okuyan birinin yaptığı açıklamalar karşılık bulmaz diyebiliriz. söylediği sözler boşa gideceğinden kitap okuyan birinin bu sözleri hiç söylememesinde yarar vardır.
güzel bir söz söylendiğinde "edebiyat yapma" denilen, anlamlı bir söz söylendiğinde "felsefe yapma" diye tepki gösterilen toplumumuzda kitap okumanın lüzumsuz bulunması kadar normal bir şey yoktur aslında. kitap okumak doğal olarak "felsefe yapma"ya veya "edebiyat yapma"ya yol açacağından dolayı kitap okuyan kişiler toplum tarafından dışlanan ve yeterince kabul görmeyen kişiler olmaktadır.
kitap okumanın genel olarak kişilerin sadece kendilerinde bulunan yeteneklerini keşfetmelerine yol açtığını, bunun yanında kendileri gibi düşünme ve anlama yetileri olan başka insanları anlama, onların kendilerinden farklı olduklarını farketmeyi sağladığını göremeyen bir kimse, ne kendisinin biricik yeteneğini farkedebilir ve onu işleyebilir ne de kendi dışındakilerin aynı biricik yeteneklere sahip olduklarını görebilir. yeteneklerini işlemeyen birinin bu yeteneklere hiç sahip olmayandan bir farkı olmaz
kitap okumanın sevdirilmesi, kitap okuyan insanların kendi sorumluluklarıdır. kitap okuyanlar, insanların yeterince kitap okumadıklarını ileri sürerek sorumluluklarını üzerinden atamaz. kişi kitap okumakla kitap okumanın nasıl sevdirileceği ve sempatikleştirilebileceğini anlamış olmalıdır.
özetle, elitist bir insan olmadığım halde kitap okuyan insanların kitap okumayı lüzumsuz bulanların yanında elit olduklarını düşünmekteyim. elitizm de ancak, toplumda kitap okumanın artmasıyla son bulabilir.
öncelikle, kitap okumanın lüzumsuz olduğunu iyi anlatmak için yine kitap okumaya ihtiyaç vardır. kitap okumayan birinin, kitap okumanın lüzumsuz olduğunu söylemesi gerçekten de çok lüzumsuzdur. kitap okumayan birinin kitabın ne olduğunu ve kitabın içinde neyin olduğunu bilmeyeceği için kitap okumanın lüzumsuz olduğunu söylerken kitaptan neyi kastettiği belirsizdir.
okumayan biri kendisini geliştirmemiş olan biridir ve bu yönüyle söylediklerinin ciddiye alınmamasında büyük bir yarar bulunmaktadır. her sözü ciddiye almak, bu sözleri açıklamak ve onlara cevap vermek için harcanan emeğe değmeyebilir. kitap okumayan ve kendisini geliştirmeyen birine kitap okuyan birinin yaptığı açıklamalar karşılık bulmaz diyebiliriz. söylediği sözler boşa gideceğinden kitap okuyan birinin bu sözleri hiç söylememesinde yarar vardır.
güzel bir söz söylendiğinde "edebiyat yapma" denilen, anlamlı bir söz söylendiğinde "felsefe yapma" diye tepki gösterilen toplumumuzda kitap okumanın lüzumsuz bulunması kadar normal bir şey yoktur aslında. kitap okumak doğal olarak "felsefe yapma"ya veya "edebiyat yapma"ya yol açacağından dolayı kitap okuyan kişiler toplum tarafından dışlanan ve yeterince kabul görmeyen kişiler olmaktadır.
kitap okumanın genel olarak kişilerin sadece kendilerinde bulunan yeteneklerini keşfetmelerine yol açtığını, bunun yanında kendileri gibi düşünme ve anlama yetileri olan başka insanları anlama, onların kendilerinden farklı olduklarını farketmeyi sağladığını göremeyen bir kimse, ne kendisinin biricik yeteneğini farkedebilir ve onu işleyebilir ne de kendi dışındakilerin aynı biricik yeteneklere sahip olduklarını görebilir. yeteneklerini işlemeyen birinin bu yeteneklere hiç sahip olmayandan bir farkı olmaz
kitap okumanın sevdirilmesi, kitap okuyan insanların kendi sorumluluklarıdır. kitap okuyanlar, insanların yeterince kitap okumadıklarını ileri sürerek sorumluluklarını üzerinden atamaz. kişi kitap okumakla kitap okumanın nasıl sevdirileceği ve sempatikleştirilebileceğini anlamış olmalıdır.
özetle, elitist bir insan olmadığım halde kitap okuyan insanların kitap okumayı lüzumsuz bulanların yanında elit olduklarını düşünmekteyim. elitizm de ancak, toplumda kitap okumanın artmasıyla son bulabilir.
seçim barajının kaldırılarak tam temsilin sağlanması. mecliste 550 milletvekili olduğuna göre 550'de 1 oy oranına ulaşan bir partinin bir milletvekili çıkarması gerekirken yüzde 10 barajının olması fazlasıyla saçma ve anti-demokratik. insanlar kendi istedikleri partilere veya adaylara değil de istemediklerine, kötünün iyisine oy vermek zorunda kalıyor. bu durum da insanların demokratik bir biçimde temsil edilmesini engelliyor.
en yaygın erkek tipidir ancak, bu erkek hakkında değerlendirme yapabilmek için de kendisinin aldatıp aldatmadığını bilmek gerekir. kendisi hep aldattığı halde bir kere aldatılması karşısında kıyameti koparması ihtimali de vardır.