bugün
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı15
- anın görüntüsü21
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak27
- jose mourinho21
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması8
- günahların takımı galatasaray13
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır9
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu21
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- zall beceremiyorsan bırak git15
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor14
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi17
- icardi19058
- sözlük yazarlarının boy kilo ölçüleri9
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- doğum gününde hatırlanmamak13
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- icardi1905'in sözlüğü bozması8
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- en dindar özelliğiniz25
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- ali koç9
- yorgun mermi10
- şizofreni11
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek8
- bacağa kramp girmesi10
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkeklerin sadakatsiz olması9
- türkiye den soğuma sebepleri11
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar15
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması11
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- uludağ sözlük kapatılacak11
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
sevdiği entry'ler
Asıl adilik şudur ki, evli olduğunu saklamak.
"Seni çok seviyorum ama baştan söyleyemedim.benim bir ailem var,ama mutsuzum da, seks yapmıyoruz da, boşanacağız da, şoyle de, böyle de.."
Sittin tane bahane uydurup uçkurunun peşine duşen çoktur...
Bal gibi seks yapıyor, bal gibi mutlu, inanmayın bu zamparalara.
"Seni çok seviyorum ama baştan söyleyemedim.benim bir ailem var,ama mutsuzum da, seks yapmıyoruz da, boşanacağız da, şoyle de, böyle de.."
Sittin tane bahane uydurup uçkurunun peşine duşen çoktur...
Bal gibi seks yapıyor, bal gibi mutlu, inanmayın bu zamparalara.
evrenin en iyi takıntısıdır, solgun renklerin en canlı temsilcisidir, yaşama ezgisel derinlik, bireye şuur kazandırır.
küçük yaşlarda parkta bahçede top oynarken, annem çağırırdı, tamam anne 5 dakika daha! derdim, 4-5 kez aynı durum tekrarlanınca artık annem gerilmeye başlar, ses tonunu değiştirerek oğlum! eve gelir misin artık derdi, yine gitmezdim, ta ki baban çağırıyor deyinceye kadar, oysa ki babam pek şefkatlidir, figür baba olunca, vücudum alarm veriyordu işte, şımarık bir çocuk, ailenin premium üyesi, ilk çocuk olmamdan mütevellit öyle büyüdüm biraz.
her şeye rağmen, babama esas duruşum, sonsuz saygı ve hürmetim olmuştur hep, sadece babama da değil aslında ihtiyarlara duyduğum hissiyat başka olmuştur.
ruhumun grafikeri babam hep der ki,
bir dolu kitabın olsun, şükran dolu ol evlat.
tökezlediğinde ruhunu uyuşturucu maddeler ile doldurma, kitap oku, oku ki yolun aydınlık olsun.
evlat telaffuzu da dolu doludur kendisinin, pek severiz ailecek.
bu hastalık babamdan kalmıştır diyebilirim özetle.
sevgiler.
küçük yaşlarda parkta bahçede top oynarken, annem çağırırdı, tamam anne 5 dakika daha! derdim, 4-5 kez aynı durum tekrarlanınca artık annem gerilmeye başlar, ses tonunu değiştirerek oğlum! eve gelir misin artık derdi, yine gitmezdim, ta ki baban çağırıyor deyinceye kadar, oysa ki babam pek şefkatlidir, figür baba olunca, vücudum alarm veriyordu işte, şımarık bir çocuk, ailenin premium üyesi, ilk çocuk olmamdan mütevellit öyle büyüdüm biraz.
her şeye rağmen, babama esas duruşum, sonsuz saygı ve hürmetim olmuştur hep, sadece babama da değil aslında ihtiyarlara duyduğum hissiyat başka olmuştur.
ruhumun grafikeri babam hep der ki,
bir dolu kitabın olsun, şükran dolu ol evlat.
tökezlediğinde ruhunu uyuşturucu maddeler ile doldurma, kitap oku, oku ki yolun aydınlık olsun.
evlat telaffuzu da dolu doludur kendisinin, pek severiz ailecek.
bu hastalık babamdan kalmıştır diyebilirim özetle.
sevgiler.
bizim eğitim sistemizin asıl probleminin 'sistem' olmadığı kanısında olan bir bireyim. zira senelerden beri süregelen tartışmalara göre uygulanan sistemlerin birçoğu kendi içinde bir şekilde başarılı olmuştur.
platon'un, descartes'ın, hegel'in rasyonalist düşüncelerine göre şekillenen akademilerde verilen eğitimler gibi spencer'ın, locke'un empirik düşüncelerine göre şekillenen akademiler de aynı şekilde başarıya ulaşmıştır. tarih sahnesine baktığımızda bunun hep böyle var olduğunu görebiliriz. eğitim felsefeleri ile ilgili fikir beyan eden hiç kimsenin; esasicilik, daimicilik başarısız olmuştur diyemeyeceği gibi ilerlemecilik ve yeniden kurmacılık başarısız olmuştur deme hakkı yoktur. bu durumda tarih bilimi kendisini yalanlayacaktır. yalnızca esasicilik, daimicilik yahut diğer eğitim felsefeleri kötüdür yahut iyidir gibi eleştirel yaklaşımlar doğru olacaktır.
sistem her ne olursa olsun içindeki insan kaynağı iyi olmadıkça bu sistemin başarıya ulaşma şansı yoktur. bizim eğitim tarihimizde ne zaman ki 'sistem' ögesi ön plana çıkartılmış bu sistem değiştirilmiş, üzerinde oynanmış, rafa kaldırılmış yahut değiştirilmiş ise varılan kötü sonuç hiçbir şekilde değişmemiştir. ne zaman ki insan ögesi, ki bunun örneği tarihimizde çok azdır, ön plana çıkarılmışsa sonuçlar iyiye dönük olmuştur. bundan dolayı sistemden evvel 'insan'ı düzeltmemiz ve ön plana çıkarmamız gerektiği kanısındayım. elbette ki sistemin önemini yadsımıyorum fakat evvela insanlarımızın düşünceleri, fikirleri, ön görüleri gözetilmeli ve önemsenmelidir.
öğretmenlerin gerçekten ve samimi bir şekilde hizmet içi eğitimler almaları sağlanmalı ve her öğretmenin kendi alanıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapmaları sağlanmalıdır.
bilim üretme, makaleler yazma yahut birtakım eserler ortaya koyma sadece üniversitedeki öğretim görevlilerine değil şahsi fikrimce onlardan evvel bu toplumun bel kemiği olan öğretmenlere yüklenmelidir. bu gerekirse zorunlu hale getirilmeli ve birtakım maddi yahut manevi imkanlarla desteklenmelidir. bilime, sanata ve kültüre doğrudan katkı sağlamayan hiçbir eğitimicinin yetiştirdiği bireylerin zihinlerine bu mefhumlarla ilgili olumlu birtakım değerler katması mümkün değildir.
tabiatı ile öğretmen mesleğindeki kademe basamaklarının sayılarla değil birtakım uygun ve somut sıfatlarla desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.
öğretmenlerin meslekte ilerleyebilecekleri kademelerin az olması da onların bazı çalışmalardan uzak kalmasına sebep oluyor olabilir. kademe yahut derece ilerlemeleri düz memurluklar gibi yıllara göre değil gerçekleştirilen çalışmalara göre yapılmalıdır. mesleğine yaptığı çalışmalar ile katkı sağlayan her öğretmenin kademe ve derece ilerlemesi belli sıfatlara göre yapılıp aksi şekilde davranan öğretmenler de bu haktan mahrum bırakılabilir.
iyi uykular takım elbiseli güzel adamlar.
platon'un, descartes'ın, hegel'in rasyonalist düşüncelerine göre şekillenen akademilerde verilen eğitimler gibi spencer'ın, locke'un empirik düşüncelerine göre şekillenen akademiler de aynı şekilde başarıya ulaşmıştır. tarih sahnesine baktığımızda bunun hep böyle var olduğunu görebiliriz. eğitim felsefeleri ile ilgili fikir beyan eden hiç kimsenin; esasicilik, daimicilik başarısız olmuştur diyemeyeceği gibi ilerlemecilik ve yeniden kurmacılık başarısız olmuştur deme hakkı yoktur. bu durumda tarih bilimi kendisini yalanlayacaktır. yalnızca esasicilik, daimicilik yahut diğer eğitim felsefeleri kötüdür yahut iyidir gibi eleştirel yaklaşımlar doğru olacaktır.
sistem her ne olursa olsun içindeki insan kaynağı iyi olmadıkça bu sistemin başarıya ulaşma şansı yoktur. bizim eğitim tarihimizde ne zaman ki 'sistem' ögesi ön plana çıkartılmış bu sistem değiştirilmiş, üzerinde oynanmış, rafa kaldırılmış yahut değiştirilmiş ise varılan kötü sonuç hiçbir şekilde değişmemiştir. ne zaman ki insan ögesi, ki bunun örneği tarihimizde çok azdır, ön plana çıkarılmışsa sonuçlar iyiye dönük olmuştur. bundan dolayı sistemden evvel 'insan'ı düzeltmemiz ve ön plana çıkarmamız gerektiği kanısındayım. elbette ki sistemin önemini yadsımıyorum fakat evvela insanlarımızın düşünceleri, fikirleri, ön görüleri gözetilmeli ve önemsenmelidir.
öğretmenlerin gerçekten ve samimi bir şekilde hizmet içi eğitimler almaları sağlanmalı ve her öğretmenin kendi alanıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapmaları sağlanmalıdır.
bilim üretme, makaleler yazma yahut birtakım eserler ortaya koyma sadece üniversitedeki öğretim görevlilerine değil şahsi fikrimce onlardan evvel bu toplumun bel kemiği olan öğretmenlere yüklenmelidir. bu gerekirse zorunlu hale getirilmeli ve birtakım maddi yahut manevi imkanlarla desteklenmelidir. bilime, sanata ve kültüre doğrudan katkı sağlamayan hiçbir eğitimicinin yetiştirdiği bireylerin zihinlerine bu mefhumlarla ilgili olumlu birtakım değerler katması mümkün değildir.
tabiatı ile öğretmen mesleğindeki kademe basamaklarının sayılarla değil birtakım uygun ve somut sıfatlarla desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.
öğretmenlerin meslekte ilerleyebilecekleri kademelerin az olması da onların bazı çalışmalardan uzak kalmasına sebep oluyor olabilir. kademe yahut derece ilerlemeleri düz memurluklar gibi yıllara göre değil gerçekleştirilen çalışmalara göre yapılmalıdır. mesleğine yaptığı çalışmalar ile katkı sağlayan her öğretmenin kademe ve derece ilerlemesi belli sıfatlara göre yapılıp aksi şekilde davranan öğretmenler de bu haktan mahrum bırakılabilir.
iyi uykular takım elbiseli güzel adamlar.