bugün

türk eğitim sistemi

bizim eğitim sistemizin asıl probleminin 'sistem' olmadığı kanısında olan bir bireyim. zira senelerden beri süregelen tartışmalara göre uygulanan sistemlerin birçoğu kendi içinde bir şekilde başarılı olmuştur.

platon'un, descartes'ın, hegel'in rasyonalist düşüncelerine göre şekillenen akademilerde verilen eğitimler gibi spencer'ın, locke'un empirik düşüncelerine göre şekillenen akademiler de aynı şekilde başarıya ulaşmıştır. tarih sahnesine baktığımızda bunun hep böyle var olduğunu görebiliriz. eğitim felsefeleri ile ilgili fikir beyan eden hiç kimsenin; esasicilik, daimicilik başarısız olmuştur diyemeyeceği gibi ilerlemecilik ve yeniden kurmacılık başarısız olmuştur deme hakkı yoktur. bu durumda tarih bilimi kendisini yalanlayacaktır. yalnızca esasicilik, daimicilik yahut diğer eğitim felsefeleri kötüdür yahut iyidir gibi eleştirel yaklaşımlar doğru olacaktır.

sistem her ne olursa olsun içindeki insan kaynağı iyi olmadıkça bu sistemin başarıya ulaşma şansı yoktur. bizim eğitim tarihimizde ne zaman ki 'sistem' ögesi ön plana çıkartılmış bu sistem değiştirilmiş, üzerinde oynanmış, rafa kaldırılmış yahut değiştirilmiş ise varılan kötü sonuç hiçbir şekilde değişmemiştir. ne zaman ki insan ögesi, ki bunun örneği tarihimizde çok azdır, ön plana çıkarılmışsa sonuçlar iyiye dönük olmuştur. bundan dolayı sistemden evvel 'insan'ı düzeltmemiz ve ön plana çıkarmamız gerektiği kanısındayım. elbette ki sistemin önemini yadsımıyorum fakat evvela insanlarımızın düşünceleri, fikirleri, ön görüleri gözetilmeli ve önemsenmelidir.

öğretmenlerin gerçekten ve samimi bir şekilde hizmet içi eğitimler almaları sağlanmalı ve her öğretmenin kendi alanıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapmaları sağlanmalıdır.

bilim üretme, makaleler yazma yahut birtakım eserler ortaya koyma sadece üniversitedeki öğretim görevlilerine değil şahsi fikrimce onlardan evvel bu toplumun bel kemiği olan öğretmenlere yüklenmelidir. bu gerekirse zorunlu hale getirilmeli ve birtakım maddi yahut manevi imkanlarla desteklenmelidir. bilime, sanata ve kültüre doğrudan katkı sağlamayan hiçbir eğitimicinin yetiştirdiği bireylerin zihinlerine bu mefhumlarla ilgili olumlu birtakım değerler katması mümkün değildir.

tabiatı ile öğretmen mesleğindeki kademe basamaklarının sayılarla değil birtakım uygun ve somut sıfatlarla desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.

öğretmenlerin meslekte ilerleyebilecekleri kademelerin az olması da onların bazı çalışmalardan uzak kalmasına sebep oluyor olabilir. kademe yahut derece ilerlemeleri düz memurluklar gibi yıllara göre değil gerçekleştirilen çalışmalara göre yapılmalıdır. mesleğine yaptığı çalışmalar ile katkı sağlayan her öğretmenin kademe ve derece ilerlemesi belli sıfatlara göre yapılıp aksi şekilde davranan öğretmenler de bu haktan mahrum bırakılabilir.

iyi uykular takım elbiseli güzel adamlar.