entry'ler (76)

ingolstadt

FH Ingolstadt isimli güzide üniversitenin bulunduğu küçük bavyera şehri.

ölmeden önce dinlenmesi gereken şarkılar

leonard cohen - famous blue raincoat
jeff buckley - forget her
brenna mccrimon - cecom

kuledibi

önce karaköy güllüoğlunda karışık porsiyon tatlı yenir ardından -ki artık akşamüstü olmuştur- kulenin hemen dibindeki gündoğdu kahvesinde bir orta şekerli kahve içilir ve bünye kuledibinin her daim esintili havasına bırakılarak bi sigara yakılır..

google fight ile ask ve seksi karsilastirmak

tüm zamanların en önemli sorusuna noktadır cümleye cevaptır;
love;868,000,000 results
sex;420,000,000 results
hadi kolay gelsin..

internet cafeden proje ciktisi almak

yerine göre berbet bir sondakika hadisesine dönüşebilecek durumdur. sabahlanmış proje bitmiş artık teslim edilmesi gerekiyordur fakat o da ne bir printer in olmadığı hatırlanır ve her ortalama öğrenci gibi internet cafeye elinde flash bellekle gidilir, ucuz kartuşla proje rezil gibi basılır o aceleyle bellek cafede unutulur ve okul yolu tutulurken yine ve yine küfredilir.

bakirkoy taksim dolmuslari

şöförlerin arabayı trafikte omuz atarcasına kullandıkları vazgeçilmez tekel dolmuş hattıdır. hızlıdır, konforludur fakat güvenli oluşu hakkında emin değilim. zira atkla atarak ölebilirsiniz yada eğer bozuk paranız yoksa her an şöför banknotları boğazınıza sokabilir. nitekim kullanırken dikkatli olmak lazımdır. (bkz: bakırköy taksim dolmuşlarında bas konuş diyalogları)

bakirkoy taksim dolmuslarinda baskonus diyaloglari

insanı yarma noktasında güldüren diyaloglardır. aslında uygulama güzel, yani yolculara daha iyi hizmet verebilmek için anında trafik nerede yoğun nerede açık öğrenip daha hızlı ulaşım sağlanıyor fakat uygulanış kopartıcı. zaten %95 doğru düzgün türkçe konuşamıyor, bir de buna herkes dinliyor diye düzgün konuşma çabası eklenince başlıyor yolcular için eğlence, hele bir de telefondan ses bangır bangır geliyorsa...

-bip.yeddikuledee kaza varıdı acebağı şindi durum nedir, bilen arkadaşlar anons yapsın..bip
-bip.. eheo ben şindi gelirm yedikuledeen vallah yokhdu bişi.tamam..bip

hadi bunu geçtim bir de kendinden komik olnları var;
yer taksim durak;
-bip..arkadaşlar acık öne alın arkası şişti..bip
-bip..PUHAHAHAHAHAHAHHHAUAHUAHAUHA..bip

botellon

ispanya'da akşam saat 22.00'dan sonra gençlerin sokaklara ellerinde içki şişeleriyle dağılıp hep beraber şehrin muhtelif yerlerinde içmesi, eğlenmesi, ağaç diplerine işemesi kültürü. köken olaraktan ispanyolca botello (şişe)'den gelmektedir. söylentilere göre şimdilerde yasaklanmıştır. fakat feci kaynaşılası, bir valencia akşamında sokağa çıkıp 'botellon nerede?'diye sorulası olaydır.

v for vendetta

geleceğin ütopik ingilteresinde yaşanan bir hikayeyi anlatan film. insanların fikirleri uğrunda neler yapabileceğini dahası korkunun insanlara neler yaptırabileceğini anlatan filmdir. ama benim için en önemli gözlem filmdeki kubrick ve dahası otomatik portakal etkisi. sanki bir ara gerçekten alex delarge'ı iş başında izler gibi oldum. sadece bu yönü için bile izlenebilecek film.

markiz pastanesi

istiklal caddesindeki feci seçkin mekan. bir zamanlar kravatsız ve şapkasız girilmezmiş fakat artık kurallar okadar sıkı değil. içeriye girer girmez insan ortamın ağırlığını farkediyor ve kendini kibar konuşmak zorundaymış gibi hissediyor. fakat bu kadar seçkin bir mekanın garson hatununun baileys'in ne olduğunu bilmemesi tarafımdan epey garip karşılanmıştır.

doğan apartmanı

galata'da kuleye inmeden hemen sola kıvrılan sokakta bulunan tarihi bina. bi aralar kazım taşkent'e ait olan apartman adını çığ altında kalarak ölen oğlu DOĞAN
dan almıştır. tıpkı kazım taşkent'in diğer şirketlerinde (doğan sigorta falan) olduğu gibi.osmanlı zamannında sarayın en yüksek mertebeli levantenlerinin oturduğu bir lojman olarak kullanılmış bir aralar da hastane yapılmaya çalışılmış fakat olamamıştır. şener şen ve uğur yücelin nefis filmi 'muhsin bey' bu binada çekilmiştir. bina daha sonra restore edildi ve daireler teker teker satıldı eskiden tenis kortlarının olduğu yerler ise arsa şeklinde satılmış zamanında. şu anda galatanın en güzide mekanlarından. duyduğuma göre istanbulda metrekaresi en pahalıya gelen evler burdaymış. anlayın yani ne kadar güzel bir yapı olduğunu.

sion tarikatı

1099 yilinda fransiz krali godefroi tarafından isa dan beri süregelen bir sırrı saklayabilmek amacıyla kurulmuş bir tarikattır. tarikat şövalyeleri ise süleyman mabedi altında oldukları iddia edilen, bu sırrın delillerinin bulunmassı amacıyla kurulmuştur. ve hernekadar tersi iddia edilsede tapınak şovalyeleri aradıkları delilleri bulmuşlardır. bu belgelerle romaya dönen şövalyeler kiliseye şantaj yaparak bir gecede yayınlanan bildirgeyle bağımsız ve inanılmaz güçlü bir ordu haline gelmişlerdir. dolayısıyla da sion tarikatı akılalmaz derecede güçlenmiştir.
Zamanla sion tarikatı gizli kalmış ve tapınak şövalyeleriyle birlikte inanılmaz bir nüfuza ulaşmışlardır. sosyal ve finansal güçleri sayesinde soyluları hatta kralları bile ellerinde tutmaktaydılar. sonunda vatikan bu kadar güçlenmesine neden olduğu örgütü yok etmesi gerektiğine karar vermiştir. zamanın papası bir oyunla şövalyeleri yok etmek istemiştir. papa 2. clement bütün avrupadaki inançlı askerlerine aynı anda açılmak üzere bir mektup gönderir. 13 ekm 1307 cuma günü şafak sökerken mektuplar açılır. papa tapınak şövalyelerini hristiyanlık karşıtı ve şeytana tapanlar ilan edip hepsinin yakılmasını emretmiştir. böylece av başlamış ve yüzlerce şövalye yakılarak öldürülmüştür. 13. coma günümüze kadar uğursuzluk inancıyla süregelmiştir. fakat tapınak şövalyelerinin bir kısmı yine de bu katliyamdan kurtulmuştur.

maria magdalena

zamanın katolik kilisesinin karalama kampanyasının bir ürünü olarak fahişe olarak tanıtılmış tarih kişisidir. kilisenin karalamasını sebebi ise magdalalı meryemin aslında isanın soyunu devam ettiren kişi olmasıdır. ki isanın soyunun devam etmesi fikri kesinlikle katolik doxasına karşı gelmektedir. kilise de bu son akşam yemeği eserinde bile isanın yanı başında yer alan kişiyi fahişe ilan etmiştir. paganları da şeytana tapanlar olarak ilan etiği gibi.
(bkz: da vinci şifresi)

kurbani kompresorle sisirmek

türk insanının zekasının kurban bayramındaki yansımasıdır. gerçekten yaşanmış hadisedir. kurbanı kestikten sonra hani derisini yüzmek için hayvan canice şişirilir ya bu adam da kompresör kullanmış. hani tükemmez kalemle bile kurban şişirenini görmüştüm ama bu hakkaten yardı beni..

erke dönergeç

yalan olması kuvvetle muhtemel olan hadise.. gönül ister ki gerçek olsun petrol savaşları bitsin, vatan millet kalkınsın ama bu aletin oluru yok. bir kere konu hakkında azıcık eğitimi olan insanlar bile enerjinin yoktan var edilemeyeceğini dahası yapılacak hiçbir makinenin veriminin 1 den fazla olamayacağını bilir. çıkan enerji girenden fazla olamaz ki verim 1 den fazla olsun. bu fikir en azından enerjisiz çalışan makine fikri kadar saçma. ama diyosan ki ben fizik kurallarını toptan yeniden yazarım o başka. ozaman basın toplantısını iki tane emekli paşaya değil tüm dünyaya yapman lazım. demem o ki hadise yalandır. ya bu firma bedavadan sansasyonel reklam yapmak istiyor ya da bir dümenler hakkatten dönüyor. bu olay en çok 'segway' balonu kadar olur başka da bir işe yaramaz. söylemedi demeyin. ama adamlar gerçekten de yaptıysa en çok ben göt olurum o da ayrı mesele.

17 aylık bebeğe tecavüz

akıl almayan hadise. böyle bir olayı bir insan nasıl yapar ki? ya da eğer bu hadiseyi bir insan gerçekleştirebiliyorsa insan nasıl bir yaratıktır? bu adamlar yakalandıklarında ceza evine girecekler ve bir şekilde yine bir 'siyasi eşi' affı sayesinde dışarı çıkacaklar. hapishaneler topluma uyum gösteremeyen insanların ıslahı için yapılmışsa bu adamları içerde tutmanın anlamı yok ki. bu adamlar 17 aylık bir bebeğe cinsel obje gibi bakabiliyorlarsa zaten ıslah olmaları mümkün değildir. bence direkman asılmaları lazım.. tamam ülkende insan hakları mı var, başka ülkeler izin vermiyor diye bu tip yaratıkları öldüremiyorsan sok hapse bir hafta içinde 'kim vurdu' ya gönder. arkadaşlar bir tek sözlüğümüz var sesimizi duyurabildiğimiz. bu tip toplumsal travmalara sessiz kalmamamız gerekiyor. o bebek hayatı boyunca normal bir insan olamayacak..

suriye pasajı

beyoğlunda tünele doğru konuşalnmış tarihi pasaj. üst katlarında ofisler bulunan pasajın fotojenik bir görüntüsü vardır. özellikle balkonları falan nefistir. ben diyim gidin 3-4 makara harcayın gelin.

baba zula

rengarenk bir duruş, bilinenden farklı bir müzik, istiklal caddesinin kargaşası ve doğaçlamanın tadı..

venedik istanbul bienali

18 Ekim 2006- 28 Ocak 2007 tarihleri arasında istanbul modern'de görülebilecek olan sergi.
gerçekten çok yaratıcı işler var. özellikle tamponlardan yapılmış ihtişamlı avize ve musalla taşında kendi ölümünü oynama hadisesi çok sağlam geldi bana. görülmesi gezilmesi gereken kültür arttırıcı olaydır..
http://www.istanbulmodern.org/tr/f_index.html

being there

jerzy kosinski yine bir eser yaratır. ama bu eser bu seferlik peter sellers'a mal olacaktır. çünkü peter sellers kosinski'ye bir mektup yazacak ve '' hayatta en çok canlandırmak isteyeceğim karakter chance'tir'' diyerek bir mektup yazacak ve kosinski de ona saygıyla reveransını verecektir. ortaya ise böyle bir performans şaheseri çıkacaktır. kosinski'nin öykünmesi hakkında zaten söylenecek söz yok, hadi filmde yönetmenliği de geçtim, hatta ve hatta haddim olmayarak shirley maclane'i de bir basamak geride bıraktım ama hala peter sellers'ın performansına hayranlığımdan kurtulamamaktayım.. işte yönetmenine değil de oyuncusuna mal olacak bir film dedim. zaten kosinski de filmden sonra sellers'ın hakkını vermiş ve ''o chance'i ben den daha iyi anladı'' gibi bir saygı sunmuştur. açıkçası filmi izlerken aklıma coen kardeşlerin orda olmayan adam filmi geldi.. sanki orda olmayan adam filminde nasıl billy bob thornton orda değilse bu filmde de adına yaraşır biçimde peter sellers oradaydı. ve son sahnesiyle de beynimi dağıttı..
sonuç: -peter sellers sinema tarihinin en büyük karakter oyuncusudur.
-being there bu adamın zirve noktasıdır...