bugün

entry'ler (326)

kendine inancını kaybetmek

(bkz: kendini unutmak)

ten sıcaklığını hissetme arzusu

insan derisinin kan dolaşımından kaynaklanan sıcaklığını hissetme isteğidir.

isyanım sanadır iphone 4s! sen ki teknolojinin son ürünü, sen ki çinli kardeşlerimi kapında kuyruk etmesine rağmen yüzünü göstermemiş, sen ki parasızın satın almayı bırak arkadaşında görse 'ulan bişey yaparım şimdi neme lazım' düşüncesiyle ele alıp 'ha güzelmiş lan' dedirtmeyen bir aletsin. sen ki bin para eden, sahibine ciks unvanı taktıransın. şunu bil sana fena halde uyuz oluyorum!

geçen seni karşıma alıp tane tane konuşmadım mı?! "insan içinde efendi ol dikkat çekmek için öyle ciyak ciyak ses çıkarma, birde sapıklığın alemi yok -hava çok soğuk oğlum- eldivenle dokununca hisset .mına koyayım" diye. ama yok! arsız çıktı pez..enk illaha ten sıcaklığı hissedecek! kalıbını gören de adam sanır... * *

sevgilinin uzak tutulması gereken şeyler

(bkz: kedidir kedi)

alpay erdem

üstün şahsiyet müthiş insan. uykusuzdaki bu haftaki yazısıyla da yine kırmış geçirmiştir. tadı çıkarıla çıkarıla okunur.

(bkz: doldurtturttururum)

(bkz: ruh hastası)

doldurtturttururum

doldurtturttururum: doldurma fiilinin bir kişi* tarafından bir başka kişiye yaptırılması işini bir başka kişiye yaptırması durumu.

"diş arasına sıkışmış yemek artığının bir süre sonra ağza düştüğü, o dev rahatlamanın ağır hastasıyım. sırf bu tatminsiz zevk için bile yarım ekmek köfte yerim, içini de bol yeşillikle doldurtturttururum." az önce okuduğunuz bu cümle alpay erdeme ait olup uykusuzdaki köşesinde paylaşmış olduğu görüşlerini içermektedir.

okurken gayet zevkli olan; dolaylı tümlecine, zarfına, filimsilerine tebessüm ettiğim bu cümle yükleme geldiğim anda benim için bir işkenceye dönüştü: doldurtturttururum! 'bu nasıl yüklem .mına koayayım' diye düşünmeden edemedim. sonrasında düşünceler bir biri ardına sıralandı. içimde sıcak bir empati duygusu yayıldı. yazarın çocukluk döneminde çok acı çekimiş olabilme ihtimali belirdi gözümün önünde. belki de böyle alıyordu hayattan intikamını, insanlara nefretini böyle gösteriyordu yazar.

sonra gözüm yazarın adına takıldı: alpay erdem. bütün iyi düşünceler silindi gitti içimden. geriye tek birşey kaldı: senin ta a..na koyayım alpay erdem! camokaya* yazık değil mi ulan i.ne?! camoka sırf türkçesi ilerlesin diye, herkesin konuştuğu türkçeyi anlamak için karikatür dergisi okuyor. yanında birisi yokken karikatürlerden bir b.k anlamadığı için yazılara ilgisi daha büyük. şimdi sana soruyorum alpay erdem bunu camokaya neden yaptın?! adam bunu nasıl anlasın. bide yurttaki piçler camokaya bu yüklemi eklerine ayır demişler çocuk hala uğraşıyor. camokanın yaşadığı acıların sorumlusu sensin allahından bul alpay erdem! *
(bkz: ruh hastası)

kendini çözememek

(bkz: kelin ilacı olsa kendi başına sürer)

kar aydınlığı

kar yağdığı sırada oluşan aydınlık hali. gece olduğunda tadından yenmez candır; gündüz olduğunda kış günü adama gözlük taktırır.

seksin tek kelimelik özeti

(bkz: montaj)

14 şubatta sevgilisine 1 tonluk bufalo kesen kız

sevgilisine gönderme yapmakta olan kızdır.

pes te gol pozisyonuna girince pozisyonu anlatmak

bir de pes de daha pozisyon olmadan gol pozisyonunu anlatmak vardır ki bu durumda anlatıcı kurbana "bak ben çok ustayım neyi nasıl yapacağımı anlatıyorum ki sonra baldan gol oldu demeyesin" mesajı vermek istemektedir. allah belanı verecek anlatıcı, messin sakatlanır inşallah!

tükürüklü gülücük

gülücüklerin en içtenidir. bademcik gösterineni dil sallandıranıdır. biraz piscedir ama candır.

can bonomo nun musevi olması

can bonomo'nun sünnetli olmasına delalettir. * *

zevk alınan ufak sapıklıklar

isimli kolye takan birini görünce kolyedeki ismi okuyana kadar o kişiyi takip etmek. * *

türk milletinin en büyük sorunu

çağrışım : (bkz: türklerin geri kalma nedenleri)

delikanlı adam

delikanlı adamın göt deliği olmaz. * *

sınavdayken hesap makinesini unuttuğunu farketmek

aynı gün 2 sınav olunca ders çalışmaktan ayrıntılara kafa yoramama halinden mütevellit yaşanan hadisedir.

sınıfa girdim sıraya oturdum baktım herkes de hesap makinesi var bende yok gururuma yediremedim sınıftan çıktım hacı! delikanlı adam hesap makinesiz hesaplama yapmaz hafız! * *

akira kurosawa

yönetmen, yapımcı, senarist. imparator lakaplı kurosawa, sinema dünyasında bir çok tekniği ilk kez kullanarak öncü olmuş, filmlerinde birden fazla kamera kullanmış, batı dünyasını kıskandıran başyapıtlara imza atmış ve düşük bütçeli filmlerde bile dehasını ortaya koymuştur. seven samurai, ran, dreams, rashomon, yojimbo ve dersu uzala; gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerden biri olarak görülen rejisörün önemli filmleri arasındadır. amerikan film endüstrisince senaryoları ve filmleri en çok taklit eden yönetmen olan kurosawa, iki büyük dünya savaşını görmüş ve atom bombası felaketini yaşamış, gittikçe kararan bir dünyada, kendine bile yabancılaşan insan için duyarlılıkların ölmeyeceğine inanmış ve filmlerinde bu umudun ışığını yükseltmiştir.

23 mart 1910'da isamu ve shima kurosawa'nın sekiz çocuğundan biri olarak tokyo, japonya'da dünyaya geldi. 3 erkek, 4 kız kardeşi olan kurosawa'nın babası askeri okulda müdürdü ve samuray savaşları üzerine araştırmalar yapıyordu. öğrenciyken çizim konusundaki yetenekleri yüzünden yüreklendirilen kurosawa, bu yeteneğinden ötürü ileride her filminin senaryo aşamasında "story-board"unu çizecekti. kurosawa, 1923'teki büyük kantō depreminden oldukça etkilenmişti. ülkesi japonya'nın katı toplumsal yapısı ve otoriter kuralları, kurosawa’nın ailesine de yansımıştı ve akira, samuray kültüründen gelen babasının baskıcı tutumuna uyum göstermekte zorluk çekmişti.

sakin bir çocukluk geçiren kurosawa'nın kardeşi heigo kurosawa, japonca'da benşi olarak adlandırılan ve sessiz filmlerde anlatıcılık yapan kişi anlamına gelen işle uğraşıyordu. heigo'nun önerileri doğrultusunda birçok sinema klasiğini izleme fırsatı bulan kurosawa resimle de yakından ilgileniyordu. ağabeyi heigo'nun intiharı, bu olaydan birkaç ay sonra da en büyük erkek kardeşini kaybetmesi kurosawa'yı erken yaşlarda büyük travmalarla tanıştırmıştı. kurosawa'nın kelimelerle de güçlü bir ilişkisi vardı ve radikal bir üslupla yazdığı yazılar birkaç dergide yayınlandı. kendisini o dönem komünist olarak tanımlamıyordu ama daha sonra yapacağı açıklamalarda bu durumu kabullenecekti.

sinemaya olan tutkusu nedeniyle 1936'da film endüstrisine adım atan kurosawa, japonya'nın önde gelen stüdyolarından plc'de yardımcı yönetmenlik yapıyordu. kajiro yamamoto'nun yanında yetişen kurosawa, yönetmenle 1941'de uma adlı filme imza attı. bir sonraki yıl tsubasa no gaika ve seishun no kiryu filmlerinde de yardımcı yönetmen olarak çalışan kurosawa, ilk uzun metrajlı filmi sugata sanshiro için 1943'te kamera arkasına geçti. film sansüre uğradı. japon hükümetinin kontrolünde çektiği filmlerde milliyetçi temalara rastlanıyordu. örneğin, the most beautiful isimli filmi propaganda niteliği taşıyordu ve askeri bir fabrikada çalışan kadınlarla ilgiliydi. judo saga 2 anti-amerikan eğilimler taşıyordu ve yönetmenin ilk post modern savaş filmi olan no regrets for our youth'ta eski japon rejimini eleştiriyordu. çağdaş japonya ile ilgili olarak drunken angel ve stray dog gibi filmleri yöneten rejisör, adının tüm dünyada duyulmasını sağlayacak olan ve ona venedik film festivali'nde altın aslan ödülü kazandıracak rashomon'ı 1950'de izleyiciyle buluşturdu. rashomon, 1952'de oskar adayı olduğunda batılı seyircinin dikkati japon sinemasına çekilmişti ve bu ciddi bir başarıydı. bir haydutun ormanda bir samurayı öldürüp karısına tecavüz etmesi sonrası, haydutun, samurayın, tecavüze uğrayan kadının ve tüm bunları izleyen oduncunun olayı farklı açılardan anlattıkları film, gerçeğin göreceli bir kavram olması temasını işliyordu. kurosawa'nın filmde kullandığı yeni çekim ve anlatım teknikleri yönetmenin gücünün anlaşılmasını sağladı.

1945'de yôko yaguchi'yle hayatını birleştirmiş olan yönetmenin hisao kurosawa ve kazuko kurosawa isimlerinde iki çocuğu oldu.

kurosawa dostoyevsky'nin budala adlı romanını beyaz perdeye uyarladığı hakuchi'den sonra i̇kiru(1952) ve 1954'te ona yeniden oskar adaylığı getiren filmi shichinin no samurai'i (seven samurai) çekti. japon sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen yapımda kurosawa, eşkiyaların saldırısı altındaki bir köyü korumakla görevli yedi samurayın hikayesini anlatıyordu. filmden sonra yönetmen john sturges; yul brynner, eli wallach ve charles bronson'lı oyuncu kadrosuyla dikkat çeken ve kurosawa'nın senaryosuna bir çok açıdan çok benzeyen the magnificent seven'ı çekti.

william shakespeare'in "macbeth" adlı eserinden sinemaya uyarladığı kumonosu jô (1957), gorki uyarlaması donzoko (1957) ve daha sonra star-wars filmine esin kaynağı olacak kakuşi toride no san akunin'i (1958) çeken yönetmen, yine hollywood'a olağanüstü bir fikir veren (bir avuç dolar i̇çin) yojimbo için 1961'de kamera arkasındaydı.

aynı ekiple çalışmaya özen gösteren kurosawa'nın filmlerinde fumio hayasaka müzikleri, asakazu naki ise kameramanlığını yaptı. takaşi şimura ve toşiro mifune de oyuncu olarak kurosava'nın birçok filminde başroldeydiler. tora tora tora adlı filmiyle 60'ların sonunda hollywood'a giden kurosawa, yapım tamamlanmadan ülkesine döndü ve rus bir subayla moğol bir avcı arasında geçen bir dostluk öyküsünü anlattığı dersu uzala'yı çekti. dersu uzala kurosawa'ya 1976 yılında en iyi yabancı film oskarını kazandırdı.

1980 yılında eserleri francis ford coppola ve george lucas tarafından büyük bir hayranlıkla izlenen kurosawa iki yönetmenin yardımlarıyla epik bir samuray filmi olan kagemusha'yı (1980) yönetti ve bu filmiyle cannes film festivali'nde büyük ödülün sahibi oldu.

filmografisinde büyük önemi olan ran (1985), dreams (1990) ve madadayo (1993) filmlerini çektikten sonra kurosawa'nın başarılarla dolu hayatı 6 eylül 1998'de tokyo'da sona erdi.

birçok yönetmene ilham kaynağı olmuş olan kurosawa, birçok sinema otoritesi tarafından tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak görülmüştür. eserleri zamanın ötesindedir.

kurosawa'dan

"iyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile başyapıtlar üretebilir; aynı senaryo ile vasat bir yönetmen, ancak sıradan bir film yapabilir. fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz. bir sinema özdeyişine göre , kamera ve mikrofon , yangını ve suyu birlikte geçmelidirler. gerçek bir film ancak böyle yapılabilir ve güç büyük ölçüde senaryodadadır."

kaynak: http://divxm.com/akira-ku...-t316590.html#post2016007

pam

(bkz: pamela anderson)

uyandıktan sonra düşünülen şeyler

(bkz: çiş)

kar yağışı nedeniyle yolda kalmak

kar yağışı nedeniyle gitmek istenen yere varamamak durumudur.