bugün
- şehirler arası aşk yaşamak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi16
- true'nin porno arşivi kaç gb9
- icardi190527
- hamas bir terör örgütüdür15
- suriyeliler suriye'ye dönsün12
- vatandaşlık farkı alan otel24
- bir kadının yemek ısmarlaması15
- erkeğe ne hediye alınır34
- futbolcu ismiyle nick almak11
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız19
- anın görüntüsü13
- icardi1905 silik olsun kampanyası19
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler10
- aleyna tilki10
- sözlük kızından gelin olmaz21
- herkes güncel fiyatını yazabilir mi9
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim22
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın14
- sözlük yazarlarının tatlıları8
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- cumaya gidenlerin çok azalması10
- bik bik'in balona binmesi34
- en yaşlı özelliğiniz9
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim23
- sabah aç karnına içilen bira13
- ideal duş alma sıklığı14
- artificialintelligence9
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız9
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım12
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı23
entry'ler (196)
ben bu yazıyı sana yazmadım. kim olduğunu bilmiyorum çünkü. belki de hiç karşılaşmadık.
hiç bakamadım göz bebeklerinin merkezine, seni gördüğüm zaman burun deliklerim büyümedi belki, soluk almakta zorlanmadım karşında...
midemde hiç kelebekler uçuşmadı, ağzımdan ya da götümden çıkmak için çabalamadılar. yerleri rahatlar demek ki. beğenmişler. öylece kalakaldılar.
sonraaa, hiç aramanı beklemedim, sürekli telefonunun tuş kilidiyle oynamadım, "belki aramıştır ya da mesaj atmıştır" diye kurcalamadım telefonumu. yoktun çünkü, olamazdın, nasıl arayacaktın ki, vodafone çağrı merkezinde de çalışmıyordun, ya da bir bankanın call-center'ında...
senin için ıslanmadı yanaklarım, senin için titremedi dudaklarım, düğümlenmedi boğazım, kısılmadı sesim, soluğum.
ayrı hayatlar yaşadık ve yaşıyoruz, sanıyorum bir ömür boyu da böyle ayrı kırlarda papatya toplamaya devam edeceğiz. ben bir gün bir yazı daha yazmak isteyeceğim ama bu yazı yine sana olmayacak. yine karşılaşamayacağız koca şehirlerde. ben zaman zaman nispeten küçük şehirlere göç edeceğim, orada da olmayacaksın. belki de denizaşırı bir şehirdesin ya da kocaeli bile benim için denizaşırı bir kent zaten, kilometreler çok önemli değil benim için.
tamam bebeyim, şimdi git ve olmamaya devam et. şimdiye kadar yoktun zaten şimdiden sonra da olma. karşılaşmayalım bir yerlerde. gelmeyelim göz göze. çarpışmayalım asla, kitapların dökülmesi yere, ben de binlerce defa özür dileyip toplamayım onları. ya da çarpışalım ama "önüne bak lan salak" de bana, "gerizekalı" diyerek uzaklaşayım olay mahallinden!
ne ben sana yazı yazayım, ne de sen bu yazıyı oku. ne sen üzül ne ben. böylesi daha güzel.
hiç bakamadım göz bebeklerinin merkezine, seni gördüğüm zaman burun deliklerim büyümedi belki, soluk almakta zorlanmadım karşında...
midemde hiç kelebekler uçuşmadı, ağzımdan ya da götümden çıkmak için çabalamadılar. yerleri rahatlar demek ki. beğenmişler. öylece kalakaldılar.
sonraaa, hiç aramanı beklemedim, sürekli telefonunun tuş kilidiyle oynamadım, "belki aramıştır ya da mesaj atmıştır" diye kurcalamadım telefonumu. yoktun çünkü, olamazdın, nasıl arayacaktın ki, vodafone çağrı merkezinde de çalışmıyordun, ya da bir bankanın call-center'ında...
senin için ıslanmadı yanaklarım, senin için titremedi dudaklarım, düğümlenmedi boğazım, kısılmadı sesim, soluğum.
ayrı hayatlar yaşadık ve yaşıyoruz, sanıyorum bir ömür boyu da böyle ayrı kırlarda papatya toplamaya devam edeceğiz. ben bir gün bir yazı daha yazmak isteyeceğim ama bu yazı yine sana olmayacak. yine karşılaşamayacağız koca şehirlerde. ben zaman zaman nispeten küçük şehirlere göç edeceğim, orada da olmayacaksın. belki de denizaşırı bir şehirdesin ya da kocaeli bile benim için denizaşırı bir kent zaten, kilometreler çok önemli değil benim için.
tamam bebeyim, şimdi git ve olmamaya devam et. şimdiye kadar yoktun zaten şimdiden sonra da olma. karşılaşmayalım bir yerlerde. gelmeyelim göz göze. çarpışmayalım asla, kitapların dökülmesi yere, ben de binlerce defa özür dileyip toplamayım onları. ya da çarpışalım ama "önüne bak lan salak" de bana, "gerizekalı" diyerek uzaklaşayım olay mahallinden!
ne ben sana yazı yazayım, ne de sen bu yazıyı oku. ne sen üzül ne ben. böylesi daha güzel.
hülya avşar'ın sekreter filmini seyredip kendisine hayran olmuş kişidir. yetenek sizsiniz'i değil, duvardaki delikten dikizlediği çıplak sekreteri seyrediyor.
sergen yalçın'ın fenerbahçe'ye 90. dakikada attığı frikik golünden bahsetmiyorum.
not: tekel bayisiyim.
sergen yalçın'ın fenerbahçe'ye 90. dakikada attığı frikik golünden bahsetmiyorum.
not: tekel bayisiyim.
ne yazık ki siyasi partiler kanununun 96. maddesine göre illegaldir.
--spoiler--
Madde 96-Komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama
gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz.
--spoiler--
http://www.uhdigm.adalet....i%20Partiler%20Kanunu.pdf
şimdi her şeye en baştan başlamalıyız.
--spoiler--
Madde 96-Komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama
gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz.
--spoiler--
http://www.uhdigm.adalet....i%20Partiler%20Kanunu.pdf
şimdi her şeye en baştan başlamalıyız.
bir genç kızın romanında vildan atasever'i düdükleyen lavuktur. piç kurusu.
flying 'te geçen bir cavanagh yakarışı... öyle içten öyle samimi olarak haykırıyor ki, uçakta dinlesen kapıyı açar atlarsın aşağıya.
neredeyse tüm sağlam şarkılarında bu yakarışa rastlayabiliriz anathema'nın. mesela angelica 'da "and i wonder if you ever wonder the same, i still wonder" diyerek kaybolur.
one last goodbye da "i still feel the pain, i still feel your love." yakarışını görürüz. forgotten hopes 'ta "dont you ever dream of escaping" der. kaçmaktan bahseder.
barriers 'da "did you hear me?" ve are you there parçasının sonunda "are you there" diye soruşu yer bitirir insanı...
ama hiçbirisi back down to earth kadar koymaz insana. hiç uçan birisine geri dön denir mi?
neredeyse tüm sağlam şarkılarında bu yakarışa rastlayabiliriz anathema'nın. mesela angelica 'da "and i wonder if you ever wonder the same, i still wonder" diyerek kaybolur.
one last goodbye da "i still feel the pain, i still feel your love." yakarışını görürüz. forgotten hopes 'ta "dont you ever dream of escaping" der. kaçmaktan bahseder.
barriers 'da "did you hear me?" ve are you there parçasının sonunda "are you there" diye soruşu yer bitirir insanı...
ama hiçbirisi back down to earth kadar koymaz insana. hiç uçan birisine geri dön denir mi?
(bkz: memento)
sadece bir bakınız bırakıp sıradan anket yazarlığı yapmamak adına açıklayacağım bebeğim, sakin ol.
ana karakter leonard shelby'nin amnezi hastalığı hayata olan tüm bakış açımı değiştirdi. çünkü leonard bu hastalık sayesinde hayatını istediği gibi yönetebiliyordu. istediğini unutup istediğini hatırlayabiliyordu. yani hafızası ona seçme şansı vermişti. kötü hatıraları hatırlamamak onun elindeydi.
peki biz 20 sene önce elimizden düşüp ziyan olan meybuzun acısını ilk günkü gibi yaşamıyor muyuz?
neden bir leonard shelby olamıyoruz?
sadece bir bakınız bırakıp sıradan anket yazarlığı yapmamak adına açıklayacağım bebeğim, sakin ol.
ana karakter leonard shelby'nin amnezi hastalığı hayata olan tüm bakış açımı değiştirdi. çünkü leonard bu hastalık sayesinde hayatını istediği gibi yönetebiliyordu. istediğini unutup istediğini hatırlayabiliyordu. yani hafızası ona seçme şansı vermişti. kötü hatıraları hatırlamamak onun elindeydi.
peki biz 20 sene önce elimizden düşüp ziyan olan meybuzun acısını ilk günkü gibi yaşamıyor muyuz?
neden bir leonard shelby olamıyoruz?
çok sıkıntılı memleketler. ege'de falan da var bunlardan. iç anadolu'ya yamansa, oraya dahil olsa bir türlü, deniz kıyısı olan memleketlerin arasına sıvışsa başka bir şekil. ne yapsalar olmuyor işte. uzay boşluğunda salınıp duruyorlar.
herkesin ucundan kıyısından bulaşmakta bir beis görmediği sektör. tekstilci de var, istasyoncu da var, ilaç mümessili de var.
kimse oturup evde televizyon yapmaya çalışmıyor ama herkes bina yapabilmek için canla başla çalışıyor.
kimse oturup evde televizyon yapmaya çalışmıyor ama herkes bina yapabilmek için canla başla çalışıyor.
tüm amacı april o neil'i düdüklemek olan kaplumbağa sensei. bu uğurda mutasyona uğradı piç.
bu yazıyı sana yazdım.
sensizken çok ayazda kaldım sanırım, üşüdüm, üşüttüm, öksürdüm, kan kustum... ciğerlerimden sen döküldün, içime öyle işlemiştin ki her seferinde adeta parça parça söküldün içimden! kapadım ağzımı avuçlarıma bulaştın, elime yüzüme bulaştırdım seni. göğsüm acıdı, kalbim göğsüme sığmadı sanki, içim içime sığmadı, sen içime sığmadın, kazımak istedim, söküp atmak istedim. kanla karışık tükürdüm seni...
yine yapamadım, olmadı, kokun kaldı ciğerlerimde. daha fazla kanamasın içim diye, kalın giyinmeye başladım, dikkat ettim kendime, sigarayı bıraktım. öksürük şurubu kullandım. en iyi doktorlara gittim. artık öksürmeyim diye daha fazla içimden dökülme diye!
günler geçtikçe, büyüdün içimde, büyüdün benimle. ben sana yazılar yazar oldum, hatta ben bu yazıyı sana yazdım ama sen okumadın. haberin bile olmadı, olmayacak. ben yine kendime dikkat etmediğim bir zamanda öksürük nöbetleri geçireceğim, içim kanayacak, avuçlarıma döküleceksin, dokunacaksın yine ellerime. ama asla bilmeyeceksin bir zamanlar canımken şimdi damarımda kanım olduğunu, vücudumda, parmak uçlarımda en ücra yerlerimde dolaşıp durduğunu... ve her öksürükte ciğerlerimden avuçlarıma damladığını...
sensizken çok ayazda kaldım sanırım, üşüdüm, üşüttüm, öksürdüm, kan kustum... ciğerlerimden sen döküldün, içime öyle işlemiştin ki her seferinde adeta parça parça söküldün içimden! kapadım ağzımı avuçlarıma bulaştın, elime yüzüme bulaştırdım seni. göğsüm acıdı, kalbim göğsüme sığmadı sanki, içim içime sığmadı, sen içime sığmadın, kazımak istedim, söküp atmak istedim. kanla karışık tükürdüm seni...
yine yapamadım, olmadı, kokun kaldı ciğerlerimde. daha fazla kanamasın içim diye, kalın giyinmeye başladım, dikkat ettim kendime, sigarayı bıraktım. öksürük şurubu kullandım. en iyi doktorlara gittim. artık öksürmeyim diye daha fazla içimden dökülme diye!
günler geçtikçe, büyüdün içimde, büyüdün benimle. ben sana yazılar yazar oldum, hatta ben bu yazıyı sana yazdım ama sen okumadın. haberin bile olmadı, olmayacak. ben yine kendime dikkat etmediğim bir zamanda öksürük nöbetleri geçireceğim, içim kanayacak, avuçlarıma döküleceksin, dokunacaksın yine ellerime. ama asla bilmeyeceksin bir zamanlar canımken şimdi damarımda kanım olduğunu, vücudumda, parmak uçlarımda en ücra yerlerimde dolaşıp durduğunu... ve her öksürükte ciğerlerimden avuçlarıma damladığını...
a natural disaster solistliği, "you just slipped through my fingers" demesi, don't look too far'daki vokali ve don't look too far derken yaşattığı sarsıntı anlatılamaz...
cennetten düşerken bir yerleri acıdı mı acaba?
cennetten düşerken bir yerleri acıdı mı acaba?
memento filminde guy pearce ın canlandırdığı karakterdir. kısa süreli hafıza kaybından müştekidir. gözlerini kapattığı zaman dünya yok olmakta ve açtığı zaman her şey sıfırdan başlamaktadır.
--alıntı--
bunu muhtemelen daha önce de denedim.
belki kamyonlar dolusu eşyanı yaktım...
seni unuttuğumu hatırlayamıyorum
probably i've tried this before.
i've probably burned truck loads of your stuff before.
i can't remember to forget you.
--alıntı--
--alıntı--
''beynimin dışında bir dünya olduğuna inanmalıyım. hareketlerimin her zaman bir anlamı olduğuna inanmalıyım. hatırlayamasam bile. gözlerimi kapattığımda dünyanın hala orada olduğuna inanmalıyım. hala orada olduğuna inanıyor muyum? hala orada mı? hepimiz kim olduğumuzu bilmek için aynalara ihtiyaç duyarız. ben farklı değilim. şimdi... neredeyim ben?
i have to believe in a world outside my own mind. i have to believe that my actions still have meaning... even if i can't remember them. i have to believe that when my eyes are closed, the world's still there. is it still out there? yeah. we all need mirrors to remind ourselves who we are. i'm no different now where am i?
--alıntı--
--alıntı--
polislerin güvenemeyeceği tek adamdım, hafızam yoktu.
--alıntı--
--alıntı--
bunu muhtemelen daha önce de denedim.
belki kamyonlar dolusu eşyanı yaktım...
seni unuttuğumu hatırlayamıyorum
probably i've tried this before.
i've probably burned truck loads of your stuff before.
i can't remember to forget you.
--alıntı--
--alıntı--
''beynimin dışında bir dünya olduğuna inanmalıyım. hareketlerimin her zaman bir anlamı olduğuna inanmalıyım. hatırlayamasam bile. gözlerimi kapattığımda dünyanın hala orada olduğuna inanmalıyım. hala orada olduğuna inanıyor muyum? hala orada mı? hepimiz kim olduğumuzu bilmek için aynalara ihtiyaç duyarız. ben farklı değilim. şimdi... neredeyim ben?
i have to believe in a world outside my own mind. i have to believe that my actions still have meaning... even if i can't remember them. i have to believe that when my eyes are closed, the world's still there. is it still out there? yeah. we all need mirrors to remind ourselves who we are. i'm no different now where am i?
--alıntı--
--alıntı--
polislerin güvenemeyeceği tek adamdım, hafızam yoktu.
--alıntı--
seni unutmam gerektiğini hatırlayamıyorum. [leonard shelby]
sabah ereksiyonu boşa gitmesin diye yapılandır. penis tatil dinlemiyor.
"galatasaray'da transfer bitmez" sözünün tezahürüdür. mesela geçen sene e böyle olmuştu, drogba bitmedi, forlan bitmedi, reyes bitmedi... bu sene de aissadi bitmedi, hamit bitmedi, burak bitmedi...
hakkaten transfer bitmiyor bu kulüpte. süper bişi.
hakkaten transfer bitmiyor bu kulüpte. süper bişi.
hilal cebeci nin memelerin açması sonucu yaşanmıştır. dedik o kadar server'a attırmayın diye. yandı işte.
bir sertseverim olamayacağını düşünüyorum. imitasyon.