bugün

entry'ler (385)

eski sevgilimin yeni sevgilisine not

neden sana o kadar soğuk davrandığını bin defa sorcaksın bin defasında da cevap alamıyacaksın. sebebi benim gerizekalı. beni hiç tanımayacaksın.
kim olduğumu bile bilmiyorsun. ama ölsen belki de sebebi ettiğim beddualar.
ama sana bu şansla hiç bi bok olmaz korkma.

mehmet kocadon

6 eylül 2012 tarihli duruşma sonrasında serbest bırakılan bodrum belediye başkanımız. adaletin geç de olsa yerini bulması oldukça sevindirici. bodrum her zamanki dik duruşunu göstermiş binlerce insanıyla meydanda kararı beklemiş, sonrasında upuzun konvoylarla başkanını evine uğurlamıştır.
o gün orda olmak vardı.
haberi için: (bkz: http://www.cnnturk.com/20...dildi/675917.0/index.html)

recep tayyip erdoğan ın öldüğü gün

metin olmamız gereken, çok da abartılıp haber kanallarında gösterilmemesi gereken, hindistan'da pakistan'da da aynısı olabilen, bir kaç recep öldü diye meclisin toplanılmaması gereken, andığımız zamanlarda ayakta sap gibi dikilmemizin gereksiz olduğu gündür. ee nolmuş ki, başbakanlık yan gelip yatma yeri değildir. *
ironi bir yana hiç bir bokun değişmeyeceği gün olur. yerine başka bir recep elbet bulunur canlar, milletin kafası değişmedikçe hiç bir şey değişmeyecek bu ülkede.

sözlük yazarlarının itirafları

evet sözlük, çok fazla istediğim bir şey var ve ben çok inançlı bir insan değilim.
hem tanrıdan bir şey isteyip hem de emirlerini yerine getirmemek hep ikiyüzlülük gibi gelir düşündükçe,
bir şey isteyecek olurum istemem.
bir de benimki tamamen keyfi bir istek ama insanların hastası var, maddi yardıma ihtiyacı var bir yığın derdi var ve dua ediyorlar. sanki ben dua edince onların duasına mani olurmuşum gibi hissederim belki aptallık evet. allahım sen onlara yardım et der susarım.

bağa gir izin olsun yemeye yüzün olsun demiş atalarımız.
kaç tane çocuğa bilye aldım, kaç yaşlının elinden tuttum yürüttüm, kaç kere tanımadığım insanların alışveriş poşetlerini taşımasına yardım ettim bilmiyorum, yaptığım bi yardımı da ilk defa söylüyorum.
aslında gerçekten o an o insanları gerçekten düşündüğüm için yaptım bunu ama bir yanım diyor ki o dönsün diye yapıyosun demi diyor bana, düşününce bir yanıma hak da veriyorum. 'bir yanım çok doğru konuştun amk' diyorum.

ben belki sırf; onu görmeden önce nefes alış-verişlerimi düzenlemeye çalışmama, hiç sekmeden her gece rüyamda görmeme, yanındayken hem masmavi denize bakıyor gibi huzurla dolmama, hem de bana ait olmadığı için diken üstüne oturuyormuşum gibi olmama, her gördüğümde başka bir hayranlık uyandıracak şeyi nasıl bulabildiğime ve bu kadar uzun cümleyi nasıl kurabildiğime şaşırarak yaşadım hep.

loserlığın dibinde, öğrenilmiş çaresizliğin azgın sularında usta bir yüzücü, kaybedenler kulübünün daimi üyesi olarak söyleyebilirim ki:

olmaya olmaya olmamasına da alıştım sözlük. canı sağolsun.

amin.

sözlük yazarlarının itirafları

bu sabrımın nereden geldiğini kestirebiliyorum az çok.
hiç bir zaman her şeyim mükemmel olmadı ve umursamazlığımla geçiştirdim yıpratmadım kendimi. yine geçicek bu sıkıntı. bu bahar benim de yüzüme güler mi demeyip, hiç bir şey beklemeyip kupkuru yaşamaya devam edeceğim.
hepsi bitecek, uyuyunca hepsi geçicek.
hiç bir şey beklemezseniz hayal kırıklığına da uğramazsınız. yorulmayan var mı düşünüp durmaktan?
yeter, bıraktım kendimi ne olacaksa olsun. kimle nerde ne yapıyor demeyip, benimle kurduğu hayalleri hangi sesi büzüşesiceyle yaptığını bilmeyip (gözüme sokmazsa tabii ne kadar mutlu olduğunu) devam edicem hayatıma.
tüm kalbi kırılmışlara selam olsun.

yardımcı olmuyor

'güzel şarkı ama bu şarkı da yardımcı olmuyor.'

youtube'daki bu ilk yorumun her şeyi özetlediği şarkı.

annenin garip huyları

- saçlarımı kestirdiğimde, nasıl olmuş anne? soruma; 4-5 saniye suratıma baktıktan sonra 'lüzumsuz' demesi.
- boyum ondan uzun olduğu halde beni cücem diye sevmesi.
- küçükken kapı çaldığında anne kim gelmiş dediğimde, anenin amı demesi. *
- beni telefonuna melos kanks diye kaydetmesi.
- telefonda konuşurken birden anneeeem diye bağırabiliyor oluşu.
* *

ben bu yazıyı sana yazdım

ben insan değilmişim
mutlu edemezmişim seni
zamansız gidermişim
yarım bırakırmışım
ve asla yetinmezmişim
ama ben çok çook çook...

sözlük yazarlarının itirafları

içim öyle sıkkın, öyle mutsuzum ki içimden hiç bir şey yapmak gelmiyor.
yapayalnız günlerce kalmak istiyorum sadece biri gelip yemek yapıp, evi temizlesin ve gitsin.
pek vefasız biri sayılmam. bu bana yük oldu, insanlarla sırf ayıp olmasın, hatır koymasınlar, en kötüsü de neden beni boşverdin neden böyle yaptın cart curt hesap vermek zorunda kalmamak için, görüşüyorum.

uyku düzeni diye bi şey kalmadı. memleketteyken saat on yatağa kon. buraya geldim, sabah ezanını duymadan yatmak haram oldu.

aklıma gelmişken, zaten sık görüştüğüm insanın evime misafir gelmesini sevmiyorum. bana temiz gelen evi tekrar temizlemek, yemeyeceğim yemeğin derdine düşmek, verdikleri dert beni sıkıyor.
misafire gittiğim evde yemek önüme konduysa yiyorum. bulaşığı yıkıyorum. konmadıysa acıktım demiyorum, acıktıysam da sipariş veriyorum. misafirin gelmesi değil birini memnun etmeye çalışmak beni sıkıyor belki de.

hayatım boyunca hep birilerini memnun etmeye çalıştım ben zaten. acayip mutsuz olduğum bi günün ertesinde sınavına kafayı takıp üzülmüş birinin derdini takıp, onu mutlu etmeye çalıştım. benim o gün çektiğimi o çekse gözlerinin altı ağlamaktan morarmıştı. sezen bunu bana dedin demi? sen ki acı çekmenin en kibarını bilirsin! mum gibi içime içime eriyorum sezen.

elimden geldiğince herkesin derdini dinledim, kötü zamanlarında yanlarında olmaya çalıştım. onlar için çaba harcadım.
yedik, içtik, güldük eğlendik. ama ben hiç bi zaman onlara bana ne olduğunu anlatamadım.
çünkü herkesin derdi herkese yetiyor bu bir gerçek. diğer gerçek de psikolojik yardım alırsam, o insan hariç, ve beni bu hale sokan insanlar hariç derdimi anlatabileceğim kimse yok. şimdi böyle deyince tacize uğramış anlatamıyormuş hissi verdim gibi oldu. beterin beteri var, öyle bi durum yok şükür demeli belki de.

sorumluluk hissim beni çıldırtacak. başımı alıp gidemeyeceğimi bilmek. ulan başını alsan anca akbilinin yettiği yer kadar gideceksin zaten.

üstte yazdığım her şey giriş cümleleri.

benim bağırıp çağırıp, artık konuşmaya ihtiyacım var.
sizin gibi bi yandan çay içip bi yandan şöyle şöyle oldu ona sıkıldım demeye ihtiyacım var.
boğazım ağrıyor bazen kelimeleri yutuyorum ağlamamı durduruyorum, gerçekten boğazım ağrıyor konuşamadıkça.

bi de kızmayın ama, orda burda elele bile tutuşan çift görünce katil olma hissim uyanıyor. böyle sanki kalbime bi şey oluyor. oraya böyle iğne batıyor sanki. acayip kıskanıyorum. ama aynı ben; birbiriyle kavga edenlere acayip üzülüyorum. yanındayken kıymet bilmemek dünyanın en saçma şeyi lan, dünya size kalmayacak, birbirinizin değerini bilin. gözümün önünde yapmayın şunu, yeter.

kalbim o kadar kırgın, beynim düşünmekten o kadar yorgun ki.

abi seviyorsan git konuş bence dediğinizi duyar gibiyim.

konuştum, her şeyi anlattım ama olmadı.

o artık benim değil.

hiç ağlamadım. sadece mal gibiyim afedersin, bugün bi motosikletliye bomboş yolda giriyordum. yayaydım. daha neler neler anacım.

çünkü düşün, kimsenin haberi olmadığı, kimseye de zaten anlatmayacağım, anlatmak istemediğim bir ilişkiden çıktım. ve bunu kimseye çaktırmamak zorundayım. evet şu noktada ayrılanlar dua etsin ki, en azından birileriyle paylaşabiliyorlar bunu.

ikinci şansımı bekliyorum.

ve şu hayatta, en azından biliyorum ki;

düştüm, ağzım yüzüm dağıldı, belki kolum bile koptu ama varış çizgisine ilk ben ulaşacağım.

çünkü hak ettim.

fahişe gibi giyinip taciz edilince ağlayan kadın

yargılamanın ne kadar kolay olduğunu bana gösteren kadındır.
siz ne zaman bu kadar öküz oldunuz merak ediyorum.
aydın gibi batıda, izmirin dibinde merkezde bir yerde yaşıyorum yıllardır. ben çocukken kapkaçcılık vardı o da büyük şehirlerde falan, buralarda öyle şeyler olmazdı. cinayet, hırsızlık gibi büyük şeyleri herkes duyardı. müthiş ilginç bir olay yani. pencere açık demir parmak yok öylece uyunurdu sıcak yaz günlerinde. yolda birileriyle denk gelmekten yürünmezdi. şimdi zor.
kuşadası didim bodrum izmir dibimizde olduğundan çok da alışıktı herkes kısa şort görmeye, mini etek görmeye.
kimse de ilgilenmezdi kimin ne giydiğiyle. başörtü vardı ama şimdiki bağlama şekliyle değil. hayatında en az bir kere tarlada çalışan insan gören, veya bi köye giden anlar o bağlama şeklini.

sokakta oynarken kırk yılda bir kara peçeli kadınlar geçerdi. oyunu bırakıp dikkatle bakardık. ilginç gelirdi.
yıllar geçti, biz bir korku imparatorluğunun içinde bulduk kendimizi.
kadınız ya kendimizi sakınmamız gerekiyordu erkeklerden. ama onlar da sahilde slip mayo giyiyor. sus terbiyesiz! istediğini giyer erkek o.
yani sana neyin çekici veya itici geldiğini bile sormaz oldular. her şey erkek için. aman teşhir olurlar saçının telinden
ört. ama bi yandan da göster oğlum amcalara pipini!

daha dün, bu övgüyle bahsettiğim güzel şehrin en işlek yerinden elbise giymiş bir arkadaşımla geçerken, iyice yüzüme vurdu gerçekleri geçen zaman.
sizin gerektiğinde çok güzel kadın dövmek için kullandığınız kuvvetinizi kendimde bulsam, dişlerinizi söküp ağzınıza verirdim, bakışlarımdan da anladınız bunu zaten. bir de dönüp dönüp baktınız, yavaşladığımızı anladığınzda siz de yavaşladınız. o sırada bir tanıdığınıza denk geldiniz. evleniyormussun bilmemne abi hayırlı olsun dedi tanıdığınız. evleniyorsunuz bir de düşün. bence o radikal karar için biraz daha düşünün, başarabilirseniz.

daha az önce pencereden baktım iki kadın gördüm, biri bakkaldan dönmüş, biri bir yerlere gidiyor. dikkatimi çok hızlı yürümeleri ve suçlu gibi başları önde gitmeleri çekti. sizce neden?
yarım saat sonra sarhoş oldukları attıkları naradan belli olan, -bakmaya gerek yok seslerinden anlarsın.- içmiş ama bunu tüm mahalleye belli etme azmini kendinde bulan adamlara denk gelmemek için olabilir mi?

otur bir kere düşün, kimse sana göre giyinmek zorunda değil. herkeste bir beyin var. sen de keşfet.

bir çocuk sevdim

neredeyse kızı yaşındaki çocuğa aşık olan bir adam var ortada. namus bekçiliği yapcak değilim sadece çok itici lan. mercedes galerisi var, çok sevdiği ustabaşına volkswagen araba veriyor. kaç metre aşağıdan denize atlıyorlar kırk yıllık yüzücüler ya ikisine de bir şey olmuyor. bebek de gayet sağlam.
bir de abla apaçık nah dedi. nah küfür mü değil mi bilmiyorum. otu boku sansürlüyorlar ya, nah kelimesini duymak şaşırttı.

sözlük yazarlarının itirafları

geçen gün 4 kız bir yerde otuyorduk. yanımıza bir kız geldi. arkadaşlarımdan biri kıza aa gamzecim naber dedi. sonra ben kızı öptüm, diğer ikinci arkadaşımla muhabbet ettiler, üçüncü kız arkadaşım da gel otursana dedi. kız da gelirim sonra arkadaşlar bekliyor dedi. gitti.
sonrasında tepkiler:
melos: tanımadığım insanı niye öptüm, kimdi o?
muhabbet eden: bi yerden çıkarıcam ama çıkaramadım.
gel otur diyen: kimdi lan o?
kızı gerçekten tanıyan arkadaş o sırada masadan kalkmış başka masada birileriyle konuşurken, biz hiç tanımadığımız insanla yaklaşık on dakika oyalandık. peki ya kızın ne oluyor be siz kimsiniz dememesi, ismen tanışmamak...
hayat ne garip vapurlar filan.

ben bu yazıyı sana yazdım

telefonda sesini duydugumda konusmayı yeni ögrenmis gibi kelimeler aradım. bulamadım. bakır teller aracılıgıyla kulagına gelenler zorla cıktı agzımdan. ben unutmayı bilmem, bana hep iyiyi ögretti annem. sevmeyi, saygı duymayı, kucaklamayı, bir de yabancılarla konuşmamayı. küçüklüğümü severdim. büyüdükce daha cok ögrendim. kücükken koridoru bile koşarak geçerdim, büyüyünce mesafeler arttı, yürümedim,ulaşamadım. ilkokula basladıgında yanında olmak isterdim. filmlerdeki görünmezler gibi yanında olmak hep. dudagının ustundeki yaraya sebep düsmeni görmek isterdim. ama engel olmazdım. bir kitapta okudum yara ben hayattayım demektir diyordu. yara izlerini ben de hep sevdim. gecirdigimiz onca zamana ragmen anlatmadıgın hikayene şahit olmak isterdim. bir de sen benden degil de baskalarından bahsederken ben ışık hızıyla gidip boyunlarını kırıp gelmek isterdim onların. bana yasamayı bile ögrettin ben agacların yeşil oldugunu seninle farkettim. yagmuru seninle sevdim. bana ögretmedigin unutmaktı. unutmadım. sana senin hakkında senin bile unuttuklarını söyleyebilirim. her halin aklımda. bana sensiz durumlarda hayatta kalma taktikleri de vermedin. hepsini ben buldum, aşık bile oldum. sana aşık olmadım ben. sadece ögrenmem gereken bir ders gibi ezberledim. hayranlıkla yaşadım. gittin. başka birine aşıkken sesini duymak karnımı neden agrıttı bilmiyorum. hayatımıza o insanlar niye girdi bilmiyorum. geçmiş ne kadar ironik bir kelime degil mi? yüzüme baktığında ne gördügünü merak ediyorum. yalnız kalsak bi odada günlerce ne konusurduk merak ediyorum. kitapları neden sevmedin, peki beni sevdin mi merak ediyorum. seni anlamak için bir ömrümü harcayabilirdim. zahmet ettirmedin. seni cok sevdim. o deniz kıyısında yürürken, bir çatıdan şehre bakarken, aglarken,peceteyle burnunu silerken, dünyayı ikimiz taşırken seni çok sevdim. üzgünüm seni daha çok sevmeyecekler. bütün sevgileri çaldım onlardan. onlar da benden umut çaldı, yaşam çaldı. aşka tanımlar yaptılar. halbuki aşk aşktır işte. sen bile anlamadın ne oldugunu ben de anlamadan gittin işte. ömrümün sonuna kadar konus dinlerim, elini uyuşarak kopana kadar tutarım. baskasina asıgım bana dönsün ki ona da anlatayım en güzel hikayemi. hiç söylemedm ama sana benziyor. lütfen dönsün. senin gibi geç kalmasın. bunu sadece sen oku. kıskanmasın ben bi tek ona asık oldum. sen böyle sevme kimseyi. öptüm.

wall e and eve

sözlükte varlığının daim olmasını istediğim, zevkle okuduğum nadir yazarlardan biri.

sözlük yazarlarının itirafları

küçükken bahçede görürdüm, içine kapanan tostoparlak olan böcekler vardı. tesbih böceği miydi adı bilmiyorum. aklıma onlar geldi. şu an bir sigara yakabilmeyi çok isterdim. gerildim ve toparlanmak zor,içime çekildim. tostoparlak oldum. bahçedeyim, çağırın çocukları dürtsünler beni ince bi dalla. büyüyünce hatırlayacaklar nasılsa.

sözlük yazarlarının itirafları

insan sevince bi aptal oluyor, insan sevince, delicesine, umutsuz, zaman da geçmiyor. hadi şu romanı da bitiriveriyim, şu filmi de izleyeyim diyorsun. arada dışarı bakıp kontrol ediyorsun hayat devam ediyor mu diye. öyle bir farkındasızlık. geceleri yırtıp atasın geliyor. gündüz daha az aklına geldiğinden hatıralar. o kadar yabancı ki o sana, diyorsun bilinçaltım benimle t.şak mı geçiyor. uydurdum mu ben, bunlar yaşanmış şeyler değil mi diyorsun. böyle olmuyor musun, olmuyorsan diyim ki, öyle biri hiç olmadı. sıcak çarptı beni, uyduruyorum.

az

--spoiler--
oğuz atay'dan bi haberseniz okumamanız gereken kitap. yoksa derda kitabın içinden çıkıp size bir yumruk çakabilir. oğuz'la veya atay'la.*
--spoiler--

lucky strike

kendisiyle şu aralar vinston soft'umu aldattığım sigara. boğaz ağrısının gözü kör olsun. mentollü olabilecek daha ucuz ve hoş bir sigara yok. paketine aldananlardanım belki de. *, *

ben bu yazıyı sana yazdım

Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, o kalabalıkta, düşün ne kadar imkansız.

Ve dün arkamdan son hızla bi araba geçerken, abim karşımdaydı. Çok aşığım ya dedi ağladı. Başıma ne bela gelirse gelsin, aşığım dedi. Düşün, abim ağlıyor. Ne kadar imkansız.

Ve dün abim karsımda ağlarken, hem de böyle ne ağlama. Hatta bir peçeteci çocuk sadece bizimle ilgilenip gününü kurtarıyor. Öyle bişey. Abi dedim zaman geçiyor mu, sana geçiyor mu dedi, bende saniye geçmiyor.
Dedim abi geçmez mi geçiyor. Cümlemi duymadan kalktım, o arkadan geçen araba kadar hızlı koştum, solladım onu hatta. O liseye gelmeden ben şişhanedeydim hani o derece. Bi kaç binanın, ağaçlı yolların içinden koşturdum, denizde yüzmek istemedim ıslanırım diye, çünkü dedim, tenime değcek tek tuzlu su gözyaşları olmalı şu iki dakika sonra,üstünden yürüdüm geçtim marmaranın. Şans ya hem nerdesin bildim, hem de denk geldim. Bastım zile, ne işin vardı evde ne misafirin. Koltuktan bile kalkmadın kapıyı açmak için, zaten kapının ordan geçiyordun öylesine dolanırken. Hani dolabın kapağını açıp anlamsız anlamsız bakıp kapatırsın ya, en fazla bi su içer kapatırsın. Öyle bi ayağa kalkma yani. Neyse işte gelen ben. Yorgunluğu bırak, hava sıcak ya susuzluğum belli olmuş yüzümden. Ama sen bana bi bardak su vermeden hiç de bişey sormadan sarıldın. Tuzlu sudan omzum nasibini aldı. Ben de tuttum öptüm ellerini, sen içerideki koltuğuna uzandın, benim susuzluğum yüzünden içmem gereken bir deniz vardı. Tuzu da severim, suyu da. Fikir fena gelmedi, Gerisingeri gittim denize. içtim içtim, Ege'nin yarısını içtim, sadece küçük bir çocuğun kumda ellerini yürütüp,bacaklarını çırpcağı ve; Bakın yılan gibi yüzüyorum. diyebileceği kadar su bıraktım, çünkü o çocuk benim küçüklüğümdü ve yılan gibi yüzmeyi iyi biliyordu. hakkını vermek boynumun borcuydu. karnım da açtı malum iki dakıkalık yol ama hızlı geldım. Tuttum balığın kuyruğundan yedim. Yemedim yalan, tutamadım elimle balığı hızla kaçtı.
sen denizin üstünden geç, bi küçük gri balığı tutama. Taşları birbirine tokuşturmak işe yaradı balığı çağırmaya, ama balık kaçtı, vallahi kuyruğunu yakalıyordum. Bir de yılan gibi yüzüyorsun daha 3 veya 4ündesin. Düşün, ne kadar imkansız.

Sonra tepemden martı geçti, istanbul'u hatırladım. Dank etti bana, abimi bıraktım orda, bi de ağlarken. Eşek kafam dedim. Geçtim suyu, kıyıyı geçtim, boğazı geçtim, geldim oturdum.
Abim karşımda yüzünü yere düşürmüş ağladığından utanmış. Koca adam ağlıyor. Utanmış işte.
Benim de işime yaramadı değil, gittiğimi bile anlamamış taa nerelere. Ulan denizi yürüdüm, adam anlamamış. tüm dünya televizyonu kitlenmiş, beni izliyor. Dinciler kıyamet alameti diyor, peygamber mi diyor, diyor da diyor. Bazıları da bişeyler uydurmuş arkamdan superman diye. Yok öyle bişey canım, ben abimi ağlarken bırakmısım, senin gasp edilen cüzdanınla mı uğraşıcam. Yok imkansız olan bu değil, adam cüzdanının geri gelmesini beklemiş olabilir, iyi ya o da benim ayıbım olsun.
Abim; ağladığından utanmış, yüzünü yere eğmiş. Koca adammış. Abim, hem ağlıyor, hem utanıyor, hem de koca bi adam. Düşün ne kadar imkansız.

ismine bak diyor abim, özletsin diye mi koymuşlar, diyorum ki abi ben de çöllere vurayım kendimi, ismiyle alakalı bir şey olmasın. Gül gibi geçiniyim. Abim lavaboya gitti, fırsat bildim. Gittim en yakın çöle, onlarda da bi bitkinin adıymış ismin, kahvedeki yerlilerden biri söyledi vantilatörün altındayken. Her yerde de vardır dedi, bunların içinden içeriz suyu, dalından besleniriz, nereye baksan görürsün. Bu olmadan yaşayamayız.

Döndüm abime yine, yüzüne sertçe bakıp şunu dedim. Kelime oyunu yapma abi. Ağzımdan kum çıktı söylerken. Yanmışım da biraz. Amelie yanığı.
Abim, kelime oyunu yapacak bana, hiç de sevmem, düşün, ne kadar imkansız.

Abi dedim sonra, ne sen ağla, ne de ben iki dakikalık yolu boşu boşuna tepeyim bir daha. Vazgeçelim abi dedim. Abim sustu. Bunu dememi bekliyormuş gibiydi. Aklına bişey gelmiş gibi. Bir şey keşfetmiş gibi, gözlerinin içi güldü. Ama o kadar inandırdı ki vazgeçeceğine, peçeteci çocuk çoktan kalkıp gitmişti.
Peçeteci çocuk, sen demeden yanından gidecek, hem de o kadar para kazanırken, düşün ne kadar imkansız.

__________________________________________________________________________

imkansız; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim ki korkak biridir. Bulan korkaktır, kullananda suç yoktur.
Yalan; bu kelimeyi kim bulmuş bilmem, ama eminim aldatılmış biridir. Bulan aldatılmıştır, aldatanda da aldananda da suç vardır.

Bu anlattığımda ise, imkansız yoktur, yalan vardır. Onu da söyleyeyim merak edersen, ben istediğim zaman boğazı da geçerim, egeden de içerim, inan hiç balık tutamadım elimde, ama yılan gibi yüzerim, yılan. Her gece. Ve bunu en iyi sen bilirsin, o kapının çalacağını bildiğin için koltukta oturmazsın. Deniz tuzu içtiğimden çeşme suyu vermezsin.

Dün istiklalden son hızla bi araba geçti, inan, gözlerimle gördüm. Çünkü saat geçti. Ve sana anlattığım kalabalık benim içimdeydi, caddede değil.

Senden vazgeçme konusuna gelince, peçeteci çocuk hiç yalan sevmez. Ondan kalktı gitti.
Abim sadece şakama güldü.

sözlük yazarlarının itirafları

-geçen gün arkadaşlarla gittiğim bir filmde, mışıl mışıl uyudum. jenerik akarken uyandım. allahtan filmden muhabbet açılmadı.
-ev arkadaşımdan nefret ediyorum, sezon bitiyor bana gelmiş çöp poşetleri nerde diye soruyor. ulan kaç ay geçti, bir kere mi değiştirmedin çöpün poşetini, neyse gösterdim burda diye, nasıl açılıyor diyor. malsın kızım, pissin.
-18 bin kişi altımda sıralamayla yerleştiğim okul, sana para vermek bana koyuyor. yapabilceğimi bilsem tekrar sınava girip devlet okulu yazıcam. ama bizim şifremiz yok ki!
-bazen sırf ayıp olmasın diye takıldığım insanlar var.
-öbür tarafta nietzsche'yle karşılıklı oturup muhabbet etmek, bıyığını çekip gülümsemek istiyorum. beni sevmez diye düşünüyorum, bakalım nasıl anlaşıcaz?
-özdemir asaf'a, edip cansever'e, cemal süreya'ya, orhan veli'ye sıkı sıkı sarılmak istiyorum. hatta belki havaya kaldırmaya çalışırım. sevdiğini kaldırmaya çalışan bir insanım ben. az belim ağrımadı o yüzden.
bir de kıça vurma var ki, yavaş yavaş atlatıyorum neyse ki onu.
-hayatında hiç starbucks'a gitmemiş insan benim.
-sansüre karşı yürüyüş'te uludağ'ı göremeyip incicilerin arasına karıştım bi ara. galatasaraylılar ve fenerbahçeliler aynı gruptaydı, o da ayrı bir hoştu.
-sözlükte gelişmeler butonuna basmaktan korkuyorum, bir kaç kere zamansız ayrılanları duyurmuştu ordan. o zamanlardan beri irkilirim.
-şimdilik aktaracaklarım bu kadar, esen kalın. kıçınıza vurmadan gidin.*