bugün

entry'ler (14)

eksi alacağını bile bile yazan yazar

(bkz: cesur yürek)

baba

'ne zaman uzaklaştık birbirimizden? ne zaman yabancı kaldık birbirimize? artık dizlerine oturma hakkımı kaybettiğimde mi ? yok sadece dizlerinin üstünden dizinin dibine taşınmıştım kedi yavrusu gibi ama yine yanındaydım. kız kıza konuşmalarımın sayısı arttığında mı? yok o zaman da değil.

biz hep dertleşirdik seninle ne zaman terk etti beni dert ortaklığın baba? ben kahramanı olduğum hikayeleri benim bir arkadaşım var o şöyle şöyle yapmış o zaman da böyle böyle olmuş diye değiştirip değiştirip anlattığım zaman mı? hayır, o zaman bile hiç bozuntuya vermez senin arkadaşın şurda hata yapmış, o arkadaşını sezdirmeden uyar tamam mı akıllı kızım derdin. sen ne zaman sustun baba? ne zaman kaçtın benden, annemden, kardeşimden? ne zamandır uzaksın bize? ne vazgeçirdi dünyadan seni böyle? ah babam canım babam!

hep kahramanımdın sen. ilk kez aşık olduğum da bile değişmedi bu. ona da hep seni anlatırdım. hep senle karşılaştırırdım gizli gizli. bence hep kıskanırdı o da seni, o kadar çok duymuştu ki adını tüm ilişki boyunca bir çekincesi olmuştu çocuğun. hep başka bir erkeğin gölgesinde hissetti kendini. baba. babam! çok sevdim ben seni. canımdan çok sevdim. çocuk kalbiyle işte büyük sevdim. o kadar büyüktü ki sığdıramadım kalbime; gözümle sevdim sana bakmaya doyamayarak, kulağımla sevdim keşke bir şeyler anlatsa da dinlesem diye diye, minicik ellerimle sevdim sana kocaman sarılarak, küçücük ayaklarımla sevdim sen uyanma diye uçlarına basarak. ben seni çok sevdim baba. insan hep çok sevdiğini üzermiş ya ben seni çok üzdüm baba. büyüdükçe sevgimi göstermeyerek, sevgimi haketmediğini düşünerek. çok utanıyorum baba! düşündüm sen ölsen ne olur diye hiç bir şey değişmez sandım. evet baba senin balığı ölünce oturup ağlayan kızın sen yaşarken senin ölümünü düşündü. nankörüm ben baba. acizim ben baba. seni hala çok seviyorum ben baba. affet beni babam! keşke sen susmasaydın, keşke ben seni konuşmaya zorlamasaydım, keşke sessizliğini paylaşabilseydim. özür dilerim baba. sana layık olamadığım için. ölümünü düşünmek yerine keşke sessizliğinin nedenini düşünseydim.

sen öldün baba gece rüyamda. daha önce de görmüştüm defalarca öldüğünü ama bu başkaydı baba. sahiciydi sanki. rümyamda keşke hiç konuşmasaydı da bir köşede otursaydı ama yaşasaydı dedim baba. utandım defalarca kendimden, çok kötüydü baba. ne olur sen ölme baba, benden önce ölme, tamam hiç konuşma artık benle kabul ama sakın ölme babam '

domates

osmanlı mutfağına çok geç girmiş bir sebze. osmanlı bu sebzeyi yeşil tüketirmiş, kırmızılaşınca bozulduğunu düşünüp çöpe atarmış. yeşil domatesten dolma yapılırmış ayrıca.

savaş ve barış

victoria tolstoy un - ki kendisi lev nikolayeviç tolstoy un torunudur - henüz okumadığını belirttiği baş yapıt.

ayrılık sevdaya dahil

çünkü ayrılanlar hala sevgili diye devam eden attila ilhan dizesi. doğruluk payını sorgulamaktayım bu aralar.

erkek arkadaşın aranmaması gereken zamanlar

erkek arkadaşını aramaman gereken zamanlardır. mesela televizyonda futbol maçı varken aranmamalılar. çünkü tüm ilgileri ekranda oluyor telefonda da sana evet hayatım haklısın canım gibi idarelik cevaplar veriyorlar.

ad

hepimizin en az bir taneye sahip olduğudur. ama garip olan hayatımız boyunca onunla anılmaktır. isminin anlamını hayatın boyunca koruyabilir misin ki? diyelim adın sadık; hep sadık mı olmak zorundasın, ya da adın bilge diye bilgili olman şart mı? bir de şöyle bir yaman çelişki var; ufak bir çocukta sevimli duran isim yaşlılığa yakışır mı ? evrimcan amca, alemsu nine... ne bileyim, bir de satılmış, döndü gibi garip insana tuhaf anlamlar çağrıştıran isimler var. iki isimli olmak hepten garip bir durum zaten. mutlaka bir ismini daha çok kullanıyor olursun ve öbür isminle seslenilince tepki veremeyebilirsin. garip bence bu isim meselesi.

iskenderiye kütüphanesi

efsane gibi dilden dile dolaşan kütüphane. yok edilme sebepleri de muamma.

adnan kahveci

1966 öss birincisi. zekasıyla her zaman dikkat çekmiş, hayatı kişisel gelişim kitaplarının başarı öyküleri kısmına konu olmuş bir insan.

ölüm gelmeden sen gel

içinde ölüm geçen her cümle ürkütücü gelir ya bana bu da öyle bir cümle. bir yandan da aşık serzenişi. hem iç karartıcı hem romantik. az biraz da umutsuzluk. tanrım alma canımı teniyle buluşmadan der gibi bencilce biraz da.

ahmet kaya

"hadi söyle bana müziği seversin sen
nasıl çalar insan hapishanede"

mutluluk

bazen bir çikolata parçası,
bazen yeni bir topuklu ayakkabı,
bazen vizyondaki bir aşk filmi,
bazen eski bir dost,
bazen yeniden kıpırdayan bir kalp,
bazen de sebepsiz içine dolu verendir.

pedagoji

çocuklarda; eğitim, teorileri ve uygulamalarını kapsayan bir bilim dalıdır.

sevgiliye mektuplar

hiç cesaret edemediğim beyaz kağıda pembe düşleri aktarma eylemi. hep taslak halinde kaldı beynimde, hiç dökemedim kağıda. döksem ne olacaktı ki gerçi? ben anlatabilecek miydim özleminden kaç kere ağladığımı ya da o anlayabilir miydi onsuz kalmayı? evet ne ben milena yım ne o kafka, ya da ne ben piraye yim ne o nazım ama ben milenaca sevdim onu o bana nazım gibi ihanet etti.