entry'ler (1231)

sineklere yapılan soykırım

Hepimizin o pislik cani arkadaşları vardır. Sinekleri yakalayıp kanatlarını kopartan, büyüteçle cayır cayır yakan..
Bu çocuklardaki işkence fantezisi nedir hiç anlamam. Yapılan soykırım mıdır bilinmez ama, yapacaksanız da işkence etmeyin canlara...

durduk yere adamın amına koyan şarkılar

Model- sen ona Aşıksın.

sıkıcı olmayan hikayeler

Kamlançu ülkesine bahar gelip de kuşlar ötüşmeye başlayınca, ağaçlarda ve yerlerde çiçekler açınca Yüzbaşı Burkay yine o büyük çam ağacının yanına geldi. Parlak bakışlı, ay yüzlü kızı orada gördü. Yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Ona yaklaşıp şöyle dedi: ‘Yüzün aya benziyor. Kaşın yaya benziyor. Gözlerin yeşil alası. Saçların arslan yelesi. Yürüyüşün turna gibi. Salınışın suna gibi. Hangi yerden, kaynaktansın? Hangi boydan, oymaktansın?

Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Yalnız gözlerini kaldırarak Burkay’a baktı. Bu bakışla onun kanını kaynattı. Yüreğini oynattı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: ‘Bakışların ışık mı? Saçların sarmaşık mı? Yıldız mısın, güneş mi? Alev misin, ateş mi? Neden sessiz bakıyorsun? Beni niçin yakıyorsun? Çiçek gibi her bir yanın. Söyle, nedir senin adın, sanın?

Parlak bakışlı, ay yüzlü kız bir şey söylemedi. Gülümseyerek Burkay’a baktı. Bu bakışla onun aklını başından aldı. Yüreğini derde saldı. içine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. Kıza şöyle dedi: ‘Beni niçin üzüyorsun? Gözlerini süzüyorsun. Kirpiklerin paralıyor. Bakışların yaralıyor. Rengin sanki çiçekten. Bilmem hangi çiçekten? ister darıl, ister kız. Tek adını söyle kız!

Parlak bakışlı, ay yüzlü kız gözlerini Burkay’ın gözlerine dikti. Kayalardan dökülen suların, kırlarda esen rüzgarın, ormanda öten kuşların sesinden daha güzel sesiyle şöyle dedi: ‘Beşbalık’ta doğdumsa da Karluk kızıyım. Nice erin yüreğinde saklı sızıyım. Yüreğine od düştüyse zorlayıp söndür. Bilen bilir; adım,sanım: Açığma-Kün’dür. Ölmemeyi istiyorsan yaklaşma bana. Belam çoktur, görünmeden dokunur sana…

Burkay’ın yüreğine od düştü. Yer yüzü gözüne karanlık oldu. iyi yürekli kişi idi. Tanrı’ya ve insanlara karşı suç işlememişti. Tapıncağa gidip Tanrı’ya yalvardı. ‘Tanrım! Yüreğimdeki odu söndür’ dedi.

Kırk gün büyük çam ağacının yanına gitti. Her gidişte Açığma-Kün’ü orada gördü. Her gidişte içindeki ateş yalazlandı. Her dönüşte tapıncakta Tanrı’ya yalvardı. Her yalvarıştan sonra bir daha çam ağacının yanına gitmemeye karar verdi. Fakat güneşin her yeni doğuşunda kızın hasretine dayanamadı. Verdiği kararı unutup çam ağacının yanına geldi. Kızın yeşil ala gözleriyle büyülenip kendinden geçti.

Kırk birinci gün çam ağacının yanına gelince kızı bulamadı. Gözleri bulandı. Yüreği yandı. içi sıkıntıyla doldu. Gün batıncaya kadar bekledi. Açığma-Kün gelmeyince onu çam ağacına sordu. Ağaç ah edip ağladı. ‘Onu ben de bekliyorum. Artık gelip bana yaslanmayacak’ dedi.. Yaprakları dökülüp kurudu. Uçan bir akdoğan ah edip ağladı. ‘Onu ben de bekliyorum. Artık gelip beni koluna almayacak’ dedi. Kanatları çırpmaz olup otlara düştü, öldü. Yeşil otlara sordu. Otlar ah edip ağladılar. ‘Onu biz de bekliyoruz. Artık gelip bizi çiğnemeyecek’’ dediler. Yanıp duman oldular.

Burkay bezginleşip yerine ,yurduna döndü. Açığma-Kün’den başka bir şey düşünmez oldu. Tapıncağa gidip yalvardı, olmadı. Ekşi kımız içip esridi, kar etmedi. Tatlı şarap içip kendinden geçti, fayda vermedi. Kağan savaş açınca o da katıldı. Ölmek için atına zırhsız bindi. Oklar sağından solundan uçtu; biri değmedi. Kalkansız, tulgasız vuruştu. Kılıçlar sağından,solundan geçti; biri vurmadı.

Yine yurduna döndü. Açığma-Kün’den başka bir şey düşünmez oldu. Benzi sarardı. Hasta olup yatağa düştü. Burkay’ın iyi yürekli bir evdeşi vardı. Erkeği iyi olsun diye okuyucular, bakıcılar, kamlar, bakşılar getirtti. Hiçbir ilaç, dua, hiçbir büyü fayda vermedi.. Günden güne eridi, soldu, bitti. Ölecek hale geldi. Bir gece Açığma-Kün’ün adını sayıklayınca kadın işi anladı. Bütün Kamlançu’ya adamlar çıkarttı. Kırk gün aradılar, taradılar. Açığma-Kün bulunmadı. Bir gün ihtiyar, çirkin bir büyücü kadın geldi. ’Bunun derdine ancak Kilimbi çare bulabilir. O, şeytanların akıllısıdır’ dedi. Burkay’ı şeytan Kilimbi’ye götürdü. Burkay ona yüreğini açtı. Sevdiği kızı anlattı. ’Bana onu verirsen senin ordunda çeri olurum’ dedi. Kilimbi başını salladı. ‘Yüreğin büyük derde girmiş. Kurtulmak zor. Buna çareyi bulsa bulsa Şeytanlar Başı Madar bulur’ dedi. Burkay’ın içi yandı. Gözü dumanlandı. ’Hiçbir çare yok mu’ diye sordu. Madar, başını salladı. Ellerini açtı. ’Var’ dedi. ’Eğer evdeşini götürüp Ejderler Kağanı Naranta’ya kurban adarsan Açığma-Kün’ü kaybettiğin yerde bulursun.
Burkay hiçbir şey düşünmeden kabul etti. Gözünü sevda bürümüş, kanına çılgınlık yürümüştü. Evdeşini Naranta’ya adak verdi. Naranta, onu öldürüp yedi. Kadın ölürken ellerini göğe kaldırıp beddua etti: ‘Burkay! iyiliğe kemlik ettin. Tanrı seni bedbaht etsin. Kıyamete kadar, dünyaya her gelişinde ruhun ıztırap içinde çalkalansın’’ dedi.

Tanrı bu dileği kabul etti.

Burkay, şeytan Madar’ın dediklerini yaptıktan sonra çam ağacının olduğu yere gitti. Kız gitti diye yaprakları dökülüp kuruyan çam yine yeşermişti. Açığma-Kün onun gövdesine yaslanarak duruyordu. Burkay yaklaşıp şöyle dedi: ’’Nerede kaldın ay bakışlı? Neden gittin inci dişli? Senin için hasta düştüm. Eller gezip dağlar aştım. Artık bana varmaz mısın? Derdime em vermez misin? Gel,benim ol çiçek yüzlüm! ipek saçlım, ışık gözlüm!’’

Açığma-Kün bir şey demedi. Büyülü gözlerle Burkay’a bakarak gülümsedi. Burkay’ın aklı başından gitti. Az kaldı kımız gibi eriyip akacaktı. Kıza yaklaşarak sıkı sıkı tuttu. Çiçek kokan yüzünü öptü. Onu evine getirip eş edindi. Fakat bununla derdi bitmedi. Açığma-Kün’ü her gün biraz daha çok sevdi. Öpmekle doyamadı. Sevmekle kanmadı. Uçan kuştan kıskandı. Esintiden yüksündü. ’’Sen insan değilsin. Peri Kan Katun’sun’’ dedi. Sevgisi durulmadı. Arzusu kırılmadı. Öpmekle kanmaz oldu. Sevgisi dinmez oldu.

"Sen Peri Kan Katun değilsin. Tanrı Katun’sun" dedi.

Bir gün ihtiyar, çirkin büyücü kadın yine geldi. ‘’Bunun derdine ancak Madar çare bulabilir’’ dedi. Birlikte Madar’a gittiler. Madar güldü. ‘’Sen Nızvanı cehennemine düşmüşsün. Eğer o da sana bir defa seni seviyorum derse bundan kurtulursun’’ dedi.
Burkay yurduna döndü. Açığma-Kün’e ‘’Beni seviyor musun?’’ diye sordu. Kadın, saçlarıyla onu sararak ne soracağını unutturdu. Bir ay geçti. Burkay ‘’Beni seviyor musun?’’ diye yine sordu. Kadın onu öperek ne soracağını unutturdu.

Böyle aylar geçti. Yıllar geçti. Burkay sevgiden çılgına döndü. Iztırap ıztırap üstüne, keder keder üstüne çekti. Hekimler geldi, ilaç bulamadı. Bakşılar geldi, çare edemedi. ‘’Seni ancak ölüm kurtarır. Açığma-Kün, Tanrı’nın cezasıdır’’ dediler. Burkay büyük ıztıraplar içinde öldü. Ölürken yine ‘’Beni seviyor musun?’’ diye sordu. Kadın onu saçlarıyla sardı, kollarıyla sıktı, öptü. Fakat bir şey demedi .Burkay’ın öldüğünü görünce gözleri yaşardı. inci gibi yaşlar aktı. ‘’Iztırap çekiyorum’’ diye inledi. Fakat ‘’Ben de seni seviyorum’’ demedi.

Burkay ölmekle ıztıraptan kurtulmuş olmadı. Her yıl bahar olup çiçekler açtıkça, Açığma-Kün’ü görüp sevdiği çam ağacının yanında ruhu dolaşıyor. ‘’Iztırap çekiyorum. Sen de beni seviyor musun’’ diye inliyor. O günden bu güne kadar bin yıl geçtiği halde Burkay her bahar orada ağlıyor. Yanında duran Açığma-Kün ‘’Sus sus, ben de ıztırap çekiyorum’’ diye yanıp yakılıyor. Fakat ‘’Ben de seni seviyorum’’ demiyor ve yıllar böylece akıp geçiyor.

sabah dinlenen sarkilar

Ahmet kaya- dostum dostum.
Bir yanı yaprak döken, bir yanı bahar bahçe olan herkesin şarkısı...

hem dindar hem ileri görüşlü olmak

Her dindarı AKP'li sanan insanlar böyle vatandaşların olmadığını iddia etmektedir.
Dindar olmak yobaz olmak değildir, dindar olmak çağdaş olmamak demek değildir, dindarlar Atatürk'ü sevmez diye bir şey de yok. Başı örtmek gözleri örtmek anlamına gelmez.
Kısacası hem dindar hem ileri görüşlü insanlar güzel ülkemin her yerinde de vardır. Onlara burdan selam olsun.

türk kadınlarının ağır kaşar olması

Anası bacısı belli olmayan yazar söylemidir.
Türk kadınlarından çıkanlar, çıktıkları yeri tanımıyorlar. Ayıptır, günahtır. Ilerde bir Türk kadınını kendinize eş edineceksiniz, he ben bir kaşarla evleneceğim diyorsanız tamam o halde.

söz vermek

Ne için ve kim için olursa olsun söz verildiği zaman, tutulmak için verilir. Söz gururdur, onurdur. Şeref ve haysiyettir. Bize böyle öğretildi.

gece uyumadan sınava girmek

takriben 2 hafta boyunca yapacağım eylem.
Okuldan gelir gelmez uyuyacağım, akşam ezanı dolaylarında kalkıp sabaha kadar vizeler için kafayı yiyeceğim.
Gündüz çalışmaktan çok daha mantıklı. Dikkatinizi dağıtan en ufak bir olay olmuyor. Mesaj gelmiyor, ses olmuyor, odaya kimse girmiyor.
Herkese tavsiye edilendir.

aldatmak vs aldatılmak

Aldatmak, karşı tarafı aldatmakla bitmez.
Aldatan insan elini sürdüğü kişiyi değil, kendisini kirletir.
Ucuz bedenlerle kendi bedenini kirletir. Ellerini kirletir. Haysiyetini kirletir.
Aldatmak can yakmaktır. Oysaki dökülmesine sebep olduğunuz her göz yaşı için çok ağır bedeller ödeyeceksiniz.

Aldatılmak için söylenecek hiçbir söz yok. Çok büyük bir hayalkırıklığı. Büyük bir acı...

akşam sabah star yenişafak akit güneş fotomaç

Ülkenin halini gösteren gazetelerdir. PKK meclisimizde, yandaş medya içimizde. Adamlar yemek yediği kaba pisliyorlar. Allah hepsini bildiği gibi yapsın. Atatürk'e bile dil uzatabiliyor kansızlar.

bir ak partili olarak başbuğ u saygıyla anıyorum

Bunun partiyle bir alakası yoktur efendim. Bunun AKP'li, hdp'li, MHP'li olmakla alakası yoktur. Bunun Türkiye cumhuriyeti devletinde yaşamakla alakası vardır. Ve bu topraklardan ekmek yiyen herkesin parti farkı gözetmeksizin yapması Gerekendir.

alevileri müslüman sanmak

(bkz: alevileri müslümanlıktan ayıran yine alevilerdir)

türkiye de yaşayan 44 milyon kürt

Yok bütün Türkiye Kürt. Anladık 15 çocuk yapıyorlar fakat henüz 44 milyon değiller. Yavaş gelin.

diksiyon

Uzun süre eğitimini aldığım, genel olarak diksiyon ve hitabet olarak geçen, çoğu meslekte çok önemli olan düzgün konuşma sanatıdır.
Diksiyonunuz ile kazanacağınız inanılmaz çok şey vardır. Diksiyon bir nevi silahtır, düzgün kullanılırsa 12'den vurabilirsiniz.

kürtler vs yobazlar

Birde hem Kürt hem yobaz olanlar var ki onlardan uzak durmak gerekir. Düşman başına tövbe est.

andımızın kürtleri dışlar bir yapıda olması

Türk olmayan ve kendini Türk hissetmeyen herkesi dışlıyoruz. Çünkü burası Türkiye. Türklerin yurdu yani. Rahatsız olan insanlara kapıyı her zaman açık tuttuk.
Gerçi bu anti milliyetçi, dinci (kesinlikle dindar değil) hükümetimiz andımızı da kaldırdıydı. Akpkk'kılar mutlu olmuştur tabi.
Ayrıca dağa çıkıp molotof atmayı haklı gören insanlar bu akşam okmeydanında yanan otobüsten indirilmemiş belli ki. Yanından yöresinden geçmemiş belli ki.
Bazen bu sözlükte millet ne içiyor merak etmiyor değilim.

asos com da satılan takım elbise

"Monkey Suit Jacket" diyerek kendilerinin tanımladığı takım elbisedir. Allah biliyor ya, o parayı kim verir buna merak ettim şimdi.

bademcik ameliyatı

Geçirdiğim bir ameliyattır. Maalesef ki çok pişmanım. En ufak bir grip olduğumda, boğazlarımdaki iltihap hemen ciğerlerime iniyor ve hiçbir kışı zatürre veya bronşit olmadan atlatamıyorum.
Ülkemiz doktorları bademcik ameliyatına hemen alsalar da sizi, lütfen çok acil bir durumda olmadıkça bu ameliyatı olmayınız.

kedilerin gariplikleri

Şimdi benim eşek kedimde bolca bulunan garipliklerdir.
1) evde yaşayan köpeğimin bütün mamalarını yiyip, aynı mamayı kendi kabına koyduğumda asla yememesi.
2) gece ışıkları kapattıktan sonra çıldırıp perdelere sarılması.
3) tuvaletini yaptıktan sonra 1 saat ortadan kaybolması.
4) su içerken sürekli gözünü kaldırıp bana bakması.
5) ders çalışırken kalemlerimi kemirmesi.
6) uzun saça dayanamaması ve eve gelen uzun saçlı kadınların kafalarını eşelemesi.
7) tavana kadar seyreden dolabımın üstünden meyve kokusu almadıkça inmemesi.
Vs vs vs... Evet kendisi garip bir kedi vesselam.

fatih sultan mehmet yaşasa ak parti ye oy verirdi

Fatih Sultan Mehmet yaşasa akp mi olurdu sorusu akıla geliyor tabi.
Ülkenin anasını böylesine ağlatanları büyük bir zevkle tek tek asardı Fatih.