bugün

her biri birer belge niteliğinde mektuplardır bu mektuplaşmaların ürünü.
artık sanırım eskisi kadar yok, şimdi e-mail trafiği var kişiler arasında.

bununla ilgili bir anektod anlatmak isterim;

eskiden şair şimdi stand-uc cı olan sunay akın her zaman şair olan akgün akova ile mektuplaşma sayesinde tanışır. sunay, akgün akova'nın askerlik yaptığı birlikte askerlik yapar tesadüfen, oradaki kayıt defterinden akova'nın adresini bulur. ona bir mektup yazar ve durumu anlatır.

cevabı gecikmez yazdığı mektubun, akgün akova şöyle der ilk satırlarda;

" şair arkadaşım sevgili sunay;
ben seni kadın sanıyordum".
özellikle zamanında hüseyin cöntürk ün yazdığı mektuplar şimdilerde edebiyat dergilerinde yer buluyor. sözünü doğrudan acımadan söyleyen bir eleştirmen olan Cöntürk , bahsi geçen mektuplarda da döktürmüş.
kimi zaman muhattabının vay haline diye düşünmeden edemiyor insan.

bu arada çağının eleştirisi kitabı muhakkak okunmalı, eğer şiir yazma eğiliminde iseniz veya şiirle ilgileniyorsanız tabii.

bir de yine şair mektuplaşmaları bağlamında ele alınabilecek olan onüç günün mektupları var. cemal süreya nın hastanede bulunduğu süre zarfınca karısına yazmış olduğu mektuplar bunlar. insanın içini sızlatan cinsten.

kitap haline getirildikleri bile oluyor. tezer özlü nün yazdığı mektuplar buna örnek olabilir sanırım.

bu bölünmüş entry için özürlerimle.
(bkz: attila ilhan a mektuplar)