bugün

alakasız saatlerde ne zaman pencereme tıklatılsa haydaaa diyorum kim öldü. yataktan kalkıp üç beş adımla pencereye gidene kadar bir kalp çarpıntısı. perdeyi kaldırıyorum karşımda babannem, ohhh babaannem değilmiş. öyle saçma sapan bir durum. bir sigara içeyim.
insanı tuhaf psikolojiye sokan durumdur. Selamlaşıyorsun ve o akşamı ölüyor meğer son gördüğü tanıdık senmişsin. Tuhaf ötesi.
11 eylul 2016. Dedem ameliyattan cikmis aradi.

- efe napiyorsun ya?
+ o dede gecmis olsun.
- gecti oglum sen yarindan sonra rakilari hazirla.
+ tamam dedem.

12 eylul 2016 saat 20:04. Dedemin telefonundan gelen arama.

+ alo dede yarin dedik ya rakiyi.
- oglum annen ben(agliyor)
+ anne ne oldu?
- deden, deden oglum gitti.
+ anne salak salak konusma insanin dedesi olur mu hic?

Size yemin ediyorum cenazeyi almaya gidene kadar inanmadim. Beni buyuten adam eden, hayallerimin pesinde kosmami ogreten adam. Hayatimin en bok telefonuydu o.
bazen zamanlaması enteresan olur. bir akrabanın ufak kızının doğum gününü kutlarken daha yeni hasta olduğunu öğrendiğimiz ve ellili yaşların sonunda olan istanbul'daki bir akrabanın öldüğü haberini aldık en son. herkes o gece şen iken bu beklenmedik haber karşısında birden suskunluğa gömüldü.
üzücü ve bir o kadarda ürkütücüdür.
birkaç yıl önce komşumuz ve aile dostumuz olan bir abi vefat etmişti. ben de şehir dışında okuyorum diye bana mesajla haber verdi babam. mesaj şu şekilde:

ramazan abi öldü. şimdi gömdük.
telefon ile ölüm haber almak dünyanın en iç yakan durumu. önce tepkisiz kalıyorsun sonra asparagas olabileceğine inandırıyorsun kendini, üç beş kaynakla olayı netledikten sonra ise tam anlamıyla yıkılıyorsun.
ne olursa olsun yıkandır adamı.

ne kadar beklense de ölüm, o haber alındığında yutkunamaz insan. artık acı çekmesine dayanamadığınız, ölse de kurtulsa dediğiniz birinin ölüm haberi bile ister istemez üzer insanı.

liseye gittiğim dönemde dedemi kaybetmiştik kanserden. çok acı çekiyordu, aylarca evde tedavi gördü ama doktorlar ölümün kaçınılmaz olduğunu en fazla acısının dindirilebileceğini fakat bunun da maksimum 3 ay süreceğini söylemişlerdi. artık herkes hayırlısıyla vefat etmesini, daha fazla acı çekmemesini istiyordu.
okullar yeni açılmış belki 1-2 hafta olmuştu. o gün eve geldiğimde kuzenim ve yengem açtı kapıyı. ben her şeyden habersiz tabi mutlu mutlu:

+aaa hoş geldiniz? nereden esti böyle?
- hoşbulduk canım. sen de hoş geldin.
+hoş bulduk. annemler nerede yoklar mı?
- şey (bkz: olur mu ki) annenler memlekete gitmek zorunda kaldılar.

bak işte burada bilirsin ama yine de inanmak istemezsin ve cevabını bildiğin sorular sormaya başlarsın boğazın düğümlü.

+neden? ne oldu ki? ne zaman gittiler?
- öğlen apar topar gittiler.
+ dedem mi rahatsızlanmış?
- deden vefat etmiş. başınız sağolsun.
+ ... ... hıhı

bu günün geleceğini aylardır bilmeme rağmen insanın ruhu çekiliyor, sesi kesiliyor. o haberi aldıktan sonra hiç konuşamadım, onların yanında ağlamak istemediğimden odama geçtim direk. kapıyı kapatır kapatmaz hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum. dağılıyor işte insan.

bir de ani ölüm haberleri var tabi. beklemediğin anda suratına çarpılan. işte asıl ondan korusun allah hepimizi. hele bir de gençse ölen dokunan yanar. birkaç sene önce bir arkadaşımın haberini almıştım böyle. sevdiğim, iyi bir arkadaşımdı. bir gün mesaj geldi telefonuma ''cuma vefat etti. cenaze bugün mahalle camiinden kalkacak''. ''ne diyorsun lan sen lavuk, bunun şakası mı olur'' diye cevap atacakken gönderenin böyle gereksiz sululuklarının olmadığı geldi aklıma hemen aradım.

+alo. ne diyorsun kardeşim? ne vefatı?
- evet. maalesef.
+ne maalesefi oğlum?
-vefat etmiş dün gece. trafik kazası.
+.... ....

kapattım koştum mahalleye. millet toplanmış. habere inanmak istemiyorsun ama bu kadar adam seni trollemek için toplanmış olamaz, üstelik eğer öyleyse bunlardan bir oskarlık film ekibi çıkar. ama yok her ne kadar öyle olmasını istesen de olmuyor işte. 25 yaşında gencecik delikanlının ölüm haberini almışsındır bir kere. bu daha çok yıkıyor insanı işte.

allah herkese dayanma gücü versin. en sevdiklerinin ölümünü göstermesin kimseye.
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem!..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık!..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu!..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek!..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini!..

Vay be Rıza!..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be!..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın!..

Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim!..
Yusuf HAYALOĞLU
(bkz: başın sağolsun kardeşim)

inna lillahi ve inna ileyhi raciun. (Allah'tan geldik ve dönüş yine onadır)
zamanlaması manidar olacak ölümdür.
o kadar çok aldım ki bu haberi artık ne olur biraz olsun benden uzak dursun ölüm. o kadar doğal bir şeymiş gibi hayatımın ortalık yerine yerleşti lanet şey.
96 yılı, evde tek başıma 'kaygısızlar' dizisini izlerken..

-alo
+ühühüüh oğlum baban evde mi?
-yok hala
+annen?
-onlarda yok
+üğğğğ
-ne oldu hala niye ağlıyorsun?
+koş babanı bul, ihsan amcan öldü

yıllar geçmesine rağmen hiç unutmadım.
sırf bu yüzden hala mı sevmezdim.
bir kaç yıl sonra oda öldü zaten.
geçmişe dair ufak da olsa anılarınızın olduğu kişiler olunca koyuyor.

bu sabah bir aile dostunun haberi geldi.

Hakan Leeds'e golü atınca, ilhan Senegal'a altın golü koyunca çılgınlar gibi sevindiğimiz insan. Her şampiyonlukta hatrıma düş inşallah.

O anılar ilk defa buruk.

mekanın cennet olsun.
Dünyada alınabilecek en kötü haberdir tabi bu dünyayı iyi değerlendirememiş insan için. Bu dünyada kalmış olanler için ise Onu bir daha göremeyeceğini düşünmek , bitirir insanı ...
gece çalan telefonlar hep bu yüzden ürkütücü gelmiştir bana. Açmaya korkarsınız ama açmak zorundasınızdır,açmasanız bir şeyler değişecekmiş gibi tereddüt edersiniz.
eğer epey tanıdık biriyse şu cümle bi klasiktir anaa daha geçen kahvede oturuyodu .
gece telefonun aci aci calmasi.
ardindan gelen boguk bir aglama sesi.
kaybettik kelimesinin derinligi...
ilerleyen gunlerde vakitsiz calan telefonlardan nefret etmek.
ve hayatin acimasiz olusunu tekrardan ogrenmek.
o telefon bu gece kotu haber icin aci aci gene caldi...
az önce arkadaşımın dedesinin ölüm haberini alışına şahit oldum sözlük.
hayat ne güzel, herşey ölümün planları aniden bozacağından habersiz akışında pür neşe devam ediyordu. gece filmdi muhabbetti falan derken, ben çok uykum var diyerekten saat üç gibi yattım. arkadaşın uykusu gelmediğinden "ben biraz spartacus izlicem" diyip bilgisayarı alıp odasında dizisini izlemeye geçti. öğlen saat bir gibi uyandım. tabi saat geç diye açtım bir de müziği ibo da kalksın artık güzel bir kahvaltı yapalım diyorum kendi kendime.
sabah altı da yatmasına rağmen hiç ses etmeden kalktı. pazar günleri sağlam bir kahvaltı yaparız. bu da bizim eğlencelerimizden biridir. kahvaltı sofrasını bi güzel donatır beraber afiyetle yerdik. sonra da "ulan amma da yedik" "walla dışardaki hiçbir kahvaltıya değişmem ben bu kahvaltıyı" * diyip mutluluk ifade eden cümlelerden kurardık. *
ben elimi yüzümü yıkamış bilgisayarımı almış bilgisayardan sözlük, facebook ve haber sitelerinde geziyorum. o da geldi yanıma oturdu. beraber ntvmsnbc'nin sitesinden haberlere bakıp yorum yapıyorduk. kaddafi yine dünyayı tehdit ediyordu, istanbul'a kar geliyordu vs vs.
bir ara arkadaş yanımdan kalktı diğer oda da telefonla görüşmeye başladı. birden içeri gelip titrek bir sesle "dedem ölmüş" demesiyle ne yapacağımı bilmez bir halde bilgiayarı kenara bırakıp yanına gittim. şaşkınlıktan ne diceğimi bile bilmiyorum. biraz sessizce bekledikten sonra "başın sağolsun kardeşim" dedim, o sırada arkadaşım bi tane sigara alıp balkona doğru geçti. "dedem ölmüş, dedem ölmüş" diye ağlamaya başladı. bende yanındayım ama o an bişey diyemedim. ağlama denmez bu durumdaki adama. insan sevdiğini kaybettiğinde belkide en anlamsız laf olurdu bu. başını kolunun üzerine koyup sesli bir şekide ağlamaya devam etti.

sıradan bir pazar gününü yaşayacaktık ama olmadı. önce güzel bir kahvaltı yapıp ardından birer sigara içecektik. oturup keyifli bir muhabbet edecektik. sonra dışarda biraz takılıp tekrar eve gelip, yarın işe giderkenki kıyafetlerimizi behzat ç. başlayana kadar tatlı bir telaşla hazırlamaya çalışacaktık. * ama bu ölüm haberi bugünün düzenini bozmuştu.
bir yandan memleketi samsun'a gitmek için çantasını arıyor bir yandan da buradaki * amcasına haber vermek için telefonla amcasını arıyordu. temiz pantolonu kalmamıştı. benimkini giymesini söyledim. ama bedenlerimiz uymuyordur. yine de verdim bir tane kot pantolonumu. biraz uzun biraz da dar gelmişti sanırım. çok da önemli değildi zaten. internetten bir otobüs firmasının telefonunu bulup akşam sekiz için amcalarıyla beraber gitmeleri için üç kişilik yer ayırrtım. ama bir kaç dakika sonra amcasının akşam saat yediye başka bir firmadan bilet aldığını öğrendik. çantasını aldı, ceketini giydi, botlarının bağcığını bağladı, artık gitmek için hazırdı. içinde bulunduğu duruma rağmen hala ince düşünceli bir adamdı. "evi de biraz dağıttık kusura bakma" diyodu. "ne kusuru kardeşim, olur mu öyle şey". "başın sağolsun" diyip vedalaşarak yolcu ettim kendisini.

hayatın en acımasız gerçeğiydi ölüm. bir anda herşey boş gelir, yaptıklarınız anlamsızlaşır, hayata bakış açınız değişir ölüm haberi aldığınızda. ölen kişinin yakınlığına göre belki bir hafta, bir ay ya da ne bilim kısa bir süre sonra onun yokluğuna da alışıp hayatı yine kaldığı yerden yaşamaya devam ediyor insan. * allah ölenlerin yakınlarına sabır ve dayanma gücü versin.
doğum haberi almak kadar karşıt ve zıt duyguları yaşamaya sebep olur.
doğumda tebrik edilir. ölümde ise taziye. taziyeler için;

(bkz: başın sağ olsun)
(bkz: allah rahmet etsin)
(bkz: mekanı cennet olsun)
(bkz: allah ailesine sabırlar versin)
(bkz: allah taksiratını affetsin)

daha bir çok taziye metni bulabilir veya kendinizce dualarınızla zaten bunu üretmiş olursunuz. iyi niyet göstergesi olarak söylenmesi luzum eder.
(bkz: gelişmeler butonu)
hayatta başa gelebilecek en kötü durumlardandır. *
insanın başından kaynar sular dökülüyormuş gibi bir his veren olay. tanıdığınız bildiğiniz birinin can verdiğini duymak.
son nefesinde neler dediğini duymak ve bir ebediyete göçtüğünü bilmek insanın bir anda duraklamasına sebep oluyor. neden yaşıyorum diye soruyor insan.

Çünkü...
Ömür kısa
iki nefes!
iki vakit,
iki ezan arasında!...
bu aralar çok duyulan haber.
eger cok sevdiğiniz biri ölmüş ise onun yerine ölmeyi isteyeceğiniz olaydır.