bugün

Bakkallarda leblebi tozu satılırdı üstü kaymaklımıydı neydi,tipitip sakız.deredekuşlastikle kubağa avlardık.birde büyük bir mağara vardı adını galaktika koymuştuk.
- Sokak oyunları.
- Atari salonları.
- Sömestr tatilleri.
- minik civcivlerim.
- izmir-Çeşme sokakları.
- Lunaparklar.
- Bisiklet sürmek.
- bando çalmak.
- kardan adam yapmak.
Hiçbir şey. Kelimenin tam anlamıyla. Çocukluğum o tuhaf ebeveynlerim nedeniyle hayatımdan çalınan ve aptal olduğum bir dönem.

Bir tek babaannem var o da çocuklukla ilgili değil.
Sabah kahvaltısından sonra akşama kadar sokaklarda oyun oynamak galiba. Hee bir de , seyyar tatlıcı geçerken “ anneeeeeeeeeeeeee para atsanaaaaa “ diye bağırmak galiba.
yaşımızın uyduğu balon parkları. 5-12...
çocukluğun özeti

bomboş bir zaman, akıl yok, pişmanlık var
Geceleri patır patır tuvaletten odaya koşmak. Korkardım, evet hala biraz.
Uçurtma uçurtmak kurbag ve kertenkele yakalamak tüf tüf atmak agaçlara çikmak.

Bayramlar da kiz kaçiran çatapat ve torpil patlatmak.
geçenlerde bir öğrencim yaşının en güzel yanı nedir sorusuna (sekiz yaşında) büyük biri olmaya biraz daha yaklaşmış olmam diye cevap verdi.

o kadar iyi anlıyorum ki onu.. bence sonuna kadar haklı, çocuk olmanın güzel bir yanı bile yok. hiç özlemedim, özlemiyorum.
Babanın saçlarını taraması.
Babam.

Onunla geçirdiğim şahane Zamanlar, sarıp sarmalayan sevgisi, hiç bitmeyen şefkati, koynuna alıp anlattığı Kaf dağının ötesinde cereyan eden mistik masallar...
Babama dair her ayrıntı.
Anneannemin meyve ağaçlarıyla dolu bahçesi, bana aldığı kuzu, yumurta almaya gittiğimde peşimi bırakmayan horozu, evinin önünde bulunan adını bilmediğim ağaçtan üstüme düşen tırtılları, bahçedeki tulumbadan içtiğim buz gibi suyu, çamurla oynamayı en önemlisi bütün bu anılarımda bulunan anneannemi çok özledim.
Çocukluk günleri.
yaz geceleri annelerimiz apartmanın aşağısında toplanıp örgü örüp sohbet ederken, çocuk arkadaşlarla deli gibi saklambaç oynamak. öyle zevk alırdım ki çok güzeldi. o zaman güven vardı bir nebze de olsa. istediğimiz gibi oynardık. araba da bu kadar yoktu şehirleşme de. dostluklar samimiydi. çocuklar olarak bizde şendik. keşke şimdi ki çocuklar da ellerinde tablet yerine ip atlayan, koşuşturanlarla dolsa. o güven ortamı olsa yine olur aslında.
iftar akşamları bu aralar.
Sakızlı topitop.
Babamdan yedipim dayak. Bir fiske tokada hasret kaldık babam.
Büyük bir yorgunlukla uyunan derin bir uyku sonrası bir kaç saniye için bile olsa uyandığında, kim olduğun dahil hiçbir şey hatırlamamak. Bu bana çok gizemli gelirdi. Kötü güçleri olan birinin bana büyü yaptığını falan düşünürdüm.

Başıboşluk ve yavaş akan zaman bir de elbette. En güzeli ise o ne yaparsan yap bitmek bilmez uzun yaz tatili.

Şüphesiz Hayat epeyce sihirli o yaşlarda.
her yaz gittigim dedemlerin evi ve evin bahçesindeki o çeşit çeşit olan meyve ağaçları ve sebzeler. ve o evin bulunduğu köydeki neşeli zamanlar.

babamın ve dedemin hayatta olduğu zamanları da özlüyorum.

ve çocukluğumu yaşadığım dışa dönük olduğum kendim olduğum o zamanları özlüyorum. çünkü sonrasında erkenden büyüdüm ve saçmaladım, batırdım. ara ara iyi toparlasam da genelinde batırdım. ve ancak yeni yeni kendimi tamamen toparlayıp o çocukluk zamanlarımla bağlantımı kurabildim.

çocukluğuma dair pek çok şeyi özlüyorum. ve özlediğim yerde kalıyor her şey. orada bir tebessüm olarak yerleşiyor yüzüme.
Bayramlar.
Ne torpil ne kizkaçiran patlatirdim be bütün parayi bunlara yatirirdim.

Mahalleli bana bombaci der idi.
kanlıca iskelesinin damından, iskeleden ayrılmakta olan vapurların dümen suyuna atlayıp 20 metre sonra su yüzüne çıkmak.

patlangoç yapmak.

su terazisinin üstüne yuva yapmış leyleğin başını geriye atıp gagasıyla tak tak tak yapmasını seyretmek.
Murat isimli bi arkadaşımla ilkokulda bir milli bayram törenine katılmak için stada gitmiştik, tabi Murat yanında ekmek kasasında simit-poğaça getirmiş. Gün boyu ben de ona yardım ettim ve simit-poğaça sattık. Az miktar para kazanabildik ve o paranın bir kısmı ile şehrin merkezinde yağmur ve soğuğa rağmen bir çınar ağacının altında gariban halli bir sokak satıcısının tanesi 250 bine ( o dönem) sattığı lahmacunlardan yedik. Benim tek kazancım yediğim lahmacunlar olmuştu. Tadı harikaydı. Bu da böyle bir anımdır.
Çok da bir sey gelmiyor aklıma. Demek ki güzel bir çocukluğum olmamış. Her zaman olgun , büyük insan gibi davranan bir çocuktum zaten. Hiç şımarıklık yaptığımı hatırlıyorum. Oysa Her cocuk biraz şımarıklık yapmayı hakeder .
“Büyüyünce” tüm ama tüm sorunları çözebilecek kadar “büyümüş” olacağıma dair inancım.
Umarsızca oyun oynamak.
Odev yaparken parmakların kırmızı kalem izi olması.
Camurla oynamak.
Aksam ezanında eve girmek.
Sobanın üzerindeki portakal kabuğu.
Pazar banyoları.
Gelen coşkulu misafirler.