bugün

ilkokulda kullanılmış kokulu silgi tozlarını biriktirip buzdolabının en güzide köşesine koymak ve bunlardan devasa bir silgi üretilebileceğinin hayalini kurmak...
(bkz: zencileri arap zannetmek)
kenan pars ile jupp derwall'i ayni kişi sanmak ve hakikati ögrenince hassiktir falan olmak.
böyle bi dünyaya gelmiş olmak.
dedeyle yürürken arkadan gelen sese dikkat kesilip kafayı çevirmek ve böyle üç beş adım gittikten sonra elektrik direğine çarpıp yere oturmak. hüngür hüngür ağlamak. dededen "salak" diye bi hafta azar yemek.
evin içinde deli gibi koşuşturup hafifçe terledikten sonra atleti çıkarıp hafif nemli olan vücuda çatal, kaşık, kumanda yapıştıp evin içinde bakın ben biyonik adamım diye dolaşmak. *
and justice for all albümünü 'en castik forol' diye okumak.
bir ramazan ayında teyzenin yemek yediğini görüp;

- a teyze oruclu değil misin?
+ hastayım canım.
- hım. neyin var?
+ rahatsızım işte.
- iyi görünüyosun da, başın mı ağrıyo?
+ bilmem kötüyüm işte.
- (iç ses: kocaman kadın yaa bi de!)

diyaloğunu yaşadıktan sonra iftar sofrasında dedenin, eniştenin ve bilimum saygın kişinin bulunduğu ortamda;

- anne teyzem hastaymış oruçlu değilmiş bugün.
+ %+&%()9
- noldu ya?
+ ..

diyaloğunun kahramanı olarak, alkışları haketmem.

evet bu hastalık bildiğiniz regl.
kilot giymeyip sokakta zıplarken işeme gereksinimi duyunca fermuarı açıp bi kenara salmak. ve beraberinde pipiyi içeri almadan fermuarı kapamaya çalışmak. sonra acı bir çığlık.
+ polis amca rüşvet aldığınız doğru mu?
- anneni getir evladım cevabı ona söylicem.
- altına etme noktasına gelinmesine rağmen oyun yarıda kalmasın diye tuvalete gitmemek, sallana sallana oyuna devam etmek.
- en güzel yemekleri kaçırmaya rağmen oyun yarıda kalmasın diye eve gidip yemek yememek, anneden ekmek arası zeytin-peynir isteyip elde yiyecekle oyuna devam etmek.
- e artık oynayacak oyun kalmamasına rağmen akşam ezanı okunmadan eve gitmemek, gidenede sinirlenmek.
sokaklarda kazı yapan kompresör, dozer, kepçe vs vs envai çeşit kafa siken alet edavat ekipmanın yanına gidip çalışan işçileri seyretmek. ebeveyn çağırdığında ise sanki big bang deneyine şahit oluyor da kaçırmamak istiyormuşcasına siklememek.*
okul bahçesinde sınıfça şirinler oynamak. gözlük taktığı için sürekli gözlüklü şirin yapılma çabalarına maruz kalmak. oyunun da bir tane gargamel ve bir tane azman bulup kendini kovalattırmaktan ibaret olması.
okulun arka bahçesinde bulunan ve her daim içi boş olan çöp konteynerının içine 5-6 çocuk girmek, sınıfın geri kalan embesillerinin konteynerı itmesi, o halde ön bahçeye çıkıp 1-2 tur atmak, akabinde teneffüs bitince kelle başı 5 cetvel darbesine maruz kalmak. çok zevkliydi ama.
Çocuk doğası tarafından kabul gören gelişme çağıyla içerilere doğru gerilenen, tuhaf kabul görmesi absürt hareketler bütünüdür. Genelimiz küçük birer hannibal'lık dönemi yaşamışızdır. Hayvanlar böcekler ve arkadaşlara bilimum eziyet metodları geliştirmişizdir.Böcekleri pet şişelere kapatıp ömürlerin ölçme, bilimum organlarına çöp saplama, sırayla kanatlarını bacaklarını kopartıp davranışlarını inceleme, hayvanların kuyruğuna bişeyler bağlama, iki tıkımlık ekmek için peşinden koşturup yalvarma, arkadaşlara psikolojik eziyetler liste alıp başını gidiyor.Aslında biraz testereyide anımsattı sanki yazdıklarım, ama içimizdeki canavarları Allah uyandırmasın.
- pazar sabahı saat 6'da kalkıp tsubasa'yı izlemek.
- sonra da gaza gelip bir bilye alıp halının üzerinde parmaklarla maç yapmak.
not: halıda maç yapma olayında 16 ülkenin ilk 11'ini yazıp turnuva yaptırmışlığım bile vardır.
henüz 12 yaşındayken siteden bir kıza aşık olmak. Her akşam kızın apartmanının önünde oturup, balkondan çıkmasını beklemek, çıkınca gözünü ayırmadan izlemek, hayaller kurmak. Birlikte saklanbaç oynarken, aynı yerlere saklanmak, hiç kimsenin bulmaması için dualar etmek. aralarda kızın evine doğru "tanrım dünya'ya beni sen attın, çile çektirdin, derman yarattın" şarkısını bağıra bağıra söylemek...*
Kara Şimşek dizisindeki arabanın bütün marifetinin, önünde gidip gelen kırmızı ışık olduğunu sanıp, baba'ya zorla buldurup, aldırmak. koldaki saate gelll kittt diyip, babanızın arabasının gelmesini beklemek. ama her defasında olmuyor işte diyip yeni bölümleri daha dikkatli izlemek.

hergün kanlar içinde eve gelmek, anneden azar işitmek, "ama anne voltran oluşturuyorduk, muratcan'ın ayağı kafamla birleşti" diye savunmak.

ter su içinde elde plastik topla eve gelmek " anneee feneri yendikkk" diye zıplamak evin içinde, anne "abin nerde" dediğinde "haa o gelmiyicekmiş anne, çok gol attı bugün maçta, milanda oynayacakmış artık" demek.

Hasırdan yapılmış kovboy şapkası takıp, balkonda mandolin çalarak bağıra bağıra boat on the river'ı söylemek.

Küçüktük işte...herşeyin kendi içinde bulunduğu döneme göre bir mantığı varmış. Ha salakmıydık, asla...
inek atıklarının biriktirildiği derin bir çukurun üzerinden geçen civcivleri görüp, bende gecerim sanıp, o cukurda boğulma tehlikesi yaşamak...
kendinden 6 yas buyuk kuzene ozenip evin bahcesinin karşısındaki yokuştan bisikletle elleri bırakıp ayakları yanlara açarak inmek suretiyle son anda hakimiyeti kuramayarak bahcenin girisinin hemen bitisigindeki dükkana bisikletle bodoslama dalmak.
- handeee, sen şu toprağı yer misin kaşık kaşık?
+ hayır, yemeeem.
- öldürseleer yersin amaa..

- handeee, sen sulu boyayla kollarını boyar mısın?
+ hayır, boyamam.
- öldürseleeerr yaparsıın.

- handee, sen annenin elbisesini giyip dışarda dolaşır mısıınn?
+ hayırr, dolaşmaam.
- öldürseleeer yaparsıınn.
**
bakkaldan birşeyler çalmak.
Alüminyum doğrama kenarlı balkona sandalye koymak, sandalyenin üstüne top koyma, topun üstünde dengede durmaya çalışmak, olmaması, düşmek ve alüminyum doğramanın kafanın arkasını yarması...
prize çivi sokup elektrik tarafından bi güzel çarpılmak.
Acaba beni acayip elektrik çarptı şimdi minik ampullere dokunsam yakabilir miyim. kesin süper kahraman olmuşumdur bu çarpmayla diye hayal kurmak.
spiderman olmak amacıyla kendini örümceklere ısırttırmaya çalışmak.
annenize yalvara yalvara aldırdığınız uzun sarı saçlı barbie bebeklerin, daha aradan birkaç gün geçmeden saçlarını makasla kesip, kısaltmak. sonra biraz daha kısaltmak, biraz daha, biraz daha. en sonunda kel bir barbie bebeğe sahip olmanız. birkça gün sonra da ilk gördüğünüz uzun saçlı barbie'ye vurulmanız, annenize tekrardan yalvarmaya başlamanız.
ya da;
babanızın size (biraz da kendine) aldığı uzaktan kumandalı arabanın uzaktan kumandasını tornavida yardımıyla parçalara ayırıp, içinden ne var ne yok çıkartıp, o ne üdüğü belirsiz nesneleri oyuncak yapmanız, babanızın size ne diyeceğini bilememesi.