bugün

Kulaklığı pirize sokup radyo dinlemeye çalışmıştım annem zor kurtarmıştı çarpılacaktım.

inşallah Çocuğum böyle Şeyler yapmaz.
Çükünü meydanda açıp dolaşmak. Yapmayanlar eksik yaşamışlardır kanımca.
çocukken, en küçük yaşımda yaptım ben salaklığı; doğdum.
Nefret ettigim yoneticinin kafasina 8. Kattan pekmez dokmek. Cok azi denk gelse de icim rahatlamisti.
saçlarımı kesmek. o zamandan belliymiş bu bunalım bu isyan efendime ne söyliyim bu gereksizlik.
Dansöz olduğu vakit beni bunun karşısına yolluyorlardı. Sen daha güzel dans ediyorsun git de göster diyorlardı. Ve evet dansöze nispet yaptığımı düşünerekten kendimi beğenmişliğin son raddelerinde kadının karşısında göbek atıyordum.
yaş: 6
Salaklık derecesi: 404 not found
kızların eteklerini kaldırırdık.Evet yapardık.Pişman mıyım? Değilim.
Evdeki butun gazeteleri kucuk kucuk yirtip televizyondaki konfetiler gibi basimdan asgi atmak. Butun salonu gazete kagid u yla kapladiktan sonra kimse gormeden acelel ecele cop corbasina dolsurdurup cope atmak.

Abimin mezuniyet capi cubbesini giyip kendimi buyuculer okulunda zannetmem 1-2 sene sonra duzelmistim.

3. Kattaki evin balkonunun mermerine cikip dengede durmaya calismak
Annem bana Yeni bir yeşil pantolon almıştı. Ve uyarmıştı 'dışarıda giyinme bunu' diye.
Ben de kuzenime Hava atıcam diye gizlinden giyinip dışarı çıkmıştım.

Oyun oynarken Hülya 'gel kiraz toplayalım' demişti

Ben Erkek fatma geri kalır mıyım?

E Şimdi 'yok gelemem pantolon yeni' diyemezdim. Sakalıma b*k sürmemek için 'tamam' diyip Çıktık Kiraz ağacının üstüne.

kirazları hapur lupur yedik.
inerken de pantolon çaaart diye yırtılmaz mı?
Hülyanın ağzına ettim.
Sonra oturdum ağlamaya başladım 'ben eve nasıl gidicem' diye.
Hülya 'gel kiraz toplayalım annene kızmaz belki' dedi.

Topladık gittik eve.
Annemin karşısında pantolonun o yırtık kısmını ellerimle saklamaya çalıştım.

tabi annem çaktı davayı
Elini çek dediğinde de başladım mal gibi zırlamaya 'HülyaNın suçuuuu' diye.

Salaklık ettim. Direkt odama geçseydim anlamazdı annem.

not: hülyadan hala nefret ediyorum.
kaydiraktan ters kaymak, burnunu koluna silmek, büyük kıza aşık olmak vs...
Hayvanlarin da kalbi var mi diye herkese sorardim. Kimse cevap vermeyince demek ki yok derdim. Uzun bi sure oyle bildim.
hatırlandığı takdirde çocukken yapılan hareketlerin alayıdır.
Sevdiği çocuğu prens olmaya zorlayıp kendisini kaçırılmış prenses yapmak. Sonra, Çocuğu kendini kurtarmaya zorlamak ve en sonunda fırsattan istifade çocuğa sarılmak.
en salakçası da büyümek istemektir.
Ana sınıfındayken şeker vermedi hoca diye tüm herkese şiddet uygulamak. Kendimden utanıyorum şu an.
gordugu her arabanin hiz gostergesine bakmak, sonra vaay bilmemne kadar hiz yapiyormus demek.
çocukken yapmazdım ben salaklık, büyünce huy oldu bende.
"Nasıl olsa yaşımız daha 12-13. Her türlü dangalıklığı yapabiliriz" mantığıyla hareket ettiğimiz günler. Üç arkadaş temmuz sıcağında çıkmışız dağ bayır geziyoruz. Amaç sorarsanız böğürtlen yemek. Güzel ve bol meyveli bir böğürtlen kümesi ararken birden onu gördük! Karşımızda otlamakta olan başıboş bir eşek...

Paslı bir çiviyi bile "ben bunla bir şey yaparım" kafasıyla sakladığımız dönemlerimiz ayrıca. işte arkadaşımızın da aklına eşekle ilgili bir şey yapmak geldi: Satıp para kazanmak ve ateri almak. Bu fikir o an için bize dünyanın en mantıklı fikri gibi geldi. Tuttuk hayvanı bağladık doğru arkadaşın evinin ahırdan bozma deposuna koyduk. Yarın eşeği okutup para kazanacağız. Eminim üçümüzün de o gece rüyasına sabaha kadar ateri girmiştir.

Ertesi gün ortada ne arkadaş ne eşek vardı. Mal gibi bekleyip duruyorduk köy meydanında. Kesin eşeği bizden habersiz sattı diyip artık beklemekten vaz geçtik. Tabi arkadaşın niye gelmediğini çok sonra öğrendik...

Arkadaşımızın babası o sene çok iyi armut hasadı yapmış. Hatta bu armutları peşin paraya bir tüccara satmış. Tüccar iki gün sonra gelip armudu alacak. Arkadaşın babası da armutları kasalara koyup o ahırdan bozma depoya istiflemiş. Bizim içeri koyduğumuz başıboş eşek de depoda kaldığı süre boyunca her armuttan bir ısirık alarak hem gurmelik yapmış hem de karnını doyurmuş. Tabi armutların çoğu telef. Zarar çok büyük. Şahitlerin en son gördüğü şey armut telefi yaşamış adamın sırayla bir arkadaşı bir de eşeği yarım saat boyunca tokatlamasıymış.
-yazlıktan döndüğümüzde aşık olduğum kişinin evlendiğini öğrenince çok üzülmüştüm. gelin hanıma provokasyonlarda bulunmuştum çocuk aklımla. en son -istemeden- topuklu ayakkabısının topuğunu kırdım. korkudan çamurla yapıştırıp güneşte kuruttum. giyer giymez dengesini kaybedip düşmüş. apartmandaki veletlerden biri benim yaptığımı ispiklemiş. ama gerçekten isteyerek yapmamıştım, benim yaptığımı öğrenince triplere girdi. anneme şikayet etti. annem de tutturdu özür diliceksin diye. yauu ben bu karıya ifrit oluyorum bir de özür mü dilicem. bi çaresini bulup bu özür işinden yakayı kurtarmam lazımdı. neyse ben küçükken hz Süleyman misali börtüyle böcekle pek haşır neşirdim. yine bahçede böceklerle oynarken, özlem ablanın -namı-ı diyar gelin hanımın- beni tiksinerek izlediğini gördüm. demek sen böceklerden tiksiniyorsun he diyip şeytani planlar yaptım. bir kavanoz börtü böceği kuruttum. neyse akşam oldu özlem abla işten geldi. bahçede yakaladım. ayakkabının topuğunu kırdığım için özür dilerim özlem ablacığım dedim. yumuşayıp sarıldığı anda arkamda sakladığım içi kurutulmuş böcek kavanozunu gömleğinin içine boca ettim. sırtından akan böcekleri hissettiğinde bir zıplayışı vardı ki görülmeye değer. uzaktan bizi izleyen Alper abi -aşık olunan muhterem- bizi izleyip kıkır kıkır güldü. Alper abinin dediğine göre saatlerce banyo yapmış, o tiksintiden kurtulamamış. kadın anam bu olayı duyduğu anda sinirleri halaya kalktı. elimden tutup kendi kontrolünde özür diletti. tam sarılacaktım ki aman aman kalsın cebinden yılan falan çıkarır koynuma atar dediydi. özür diliyoruz da yaranamıyoz hallaaam.

-bir de sihirbaz misali fincanın içine tuz koyup hokus pokus diyip sümüklü böcekleri fincanla kapatıp, zavallı böcekleri eritirdim. sonra mahallenin salak veletlerine bak ben büyücüyüm sizi de böyle yakarım diye de tehdit ederdim.

ah çocukluk işte.

çilekeş anam benim yüzümden çok çekti çoook.
büyümek.

hep çocuk kalacaktım oysa, hayatımın en büyük salaklığı büyümek oldu, yok mu lan bir çaresi?
Havaya büyükçe bir taş atıp futbol topuna kafa atarmış gibi kafa atmaya çalışmıştım. Evet kafada 7 dikişlik yara oluştu ama yetmedi düştüğüm yerde cam kırığı vardı ve tam üstüne oturdum orayı utancımdan doktora gösteremedim. Bayramdı evden çıkamadım, odun yutmuş gibi gezdim bir ay işte o gün başladı bütün hikaye. O günden sonra nobrain.dk
salaklik demeyelim de oyun oynarken dikenli gullerin arasina dustukten sonra hic kipirdamadan ve aglamadan babanin gelip seni kurtarmasini beklemek. bir agla bir ses cikar bir yardim iste demi. kuzu kuzu yatiyormusum orada. babam anlatir hep. genelde de sessiz bir cocukmusum zaten.
(bkz: çocukken balkondan aşağı değişik nesneler atmak) ben çocukken elime geçen nesneleri balkondan hooop diye atardım. ama çok eğlenceli bir hayat yaşadım
8 yaslarindayken bir yaz gunu annem bilmem kacinci geleneksel yastiklarin yunlerini yikayip oklavayla kabartma etkinligini gerceklestirip temiz ve kabarmis yunleri bir cuvala doldurmustu. O gunlerde babam da daha once hic gormedigim bildircin yumurtalarinin faydalarini anlatip duruyordu. Bir gun elinde minik yesil benekli yumurtalarla geldi. Marketten almis tabi. Ben de kuslari cok seven bi insanim, babam muhabbet kusumuz boncuk u kardesim dogunca baskalarina vermisti tuy filan kacmasin kardesimin genzine diye. En azindan bana oyle soylemislerdi ama bunun dogruluguna inaniyorum, ailem ben kucukken de yalan soylemezdi bana. Neyse o.
Hic bildircin gormemis olsam da yumurtasinin boyutlarindan serce kadar bi kus oldugunu dusunup "bir tane yumurtasi benim olsun mu?" diye anneme sorup almistim. Bana kus almiyorlardi artik ben de kendim cikartacaktim kusumu. Aldim yumurtayi yun dolu cuvalin ortasina koydum, uzerini de yine yunlerle kapattim. Orada yunler "tavuk etkisi" yapacakti aklimca. Yumurtanin sicaklikla degil yunlerle ya da yumusak tuylerle ciktigini saniyordum.* gerci havalar da o zamanlar 42 derece filandi, vantilator hissedilmiyordu. Kolonyayla yasiyordum serinlemek icin, ozellikle ayaklarima dokerdim ben kolonyayi. Ama tabi yumurtalar marketten geldigi icin zaten buzdolabina konmus, uzerinden de en az 3 gun gecmistir bile. Bunlari o zaman dusunemiyordum tabi.
Aradan 1 hafta gecti ve o 1 hafta suresince her gun yumurtayi ceviriyordum, catlamis mi diye bakiyordum. Cok ellersem de cikmayacagindan korkuyordum, kendimi yumurtadan uzak tutmaya calisiyordum. Son 2 gun ise hic yanina gitmemistim yumurtanin. Bu bana guclu bir irade sahibi olmayi ogreten olaylardan biridir cocuklugumda. Daha sonra dayanamadim "ne zaman cikacak bu kus?" diye. Annem de dayanamadi bu halime artik soyledi market yumurtasindan ne bildircin ne de civciv cikabilecegini, buzdolabina konulmamis yumurta olmasi gerektigini. Belli ki o da hevesimi kirmak istemiyordu. Beni hep "belki cikar bi dene bakalim" diye desteklemisti. Ama o zaman anladim ki cikmayacak bu kus. Gerci 20 gun olmamisti daha ben onu yunden kuluckaya yatirali ama o son gun pis kokuyordu yumurta. Demek ki bozulmustu.
O gun cok uzuldum, ama kus sahibi olamamaktan cok bir yumurtadan civciv cikarmak icin nelerin gerektigini bilmedigime. Daha sonra bunu 7. Sinifta fen dersi projesi olarak yapay kulucka makinesi yapan bi sinif arkadasima sorarak ogrenmistim. Onun da civcivi cikmamisti gerci ama olsun.* ben ogrenecegimi ogrenmistim. Daha sonra hic denemedim civciv cikartmayi, cok seviyoruz diye annem iki yil once dort tane hazir cikmisini almis pazardan. Sanayi civcivleri, horoz olduklari icin yumurta fabrikalari satiyor bunlari pazarda. ikisi oldu ikisi yasadi. Birbiriyle kavga edince kestik bir tanesini de. Sonra yanina 3 tavuk aldik. Tam 20 gun once tavuklardan biri gurklamis ve annem de 4 yumurta koymus altina. Bugun cikan 3 civciv ve cikmak uzere olan 4. Civcivle baba olmus horozumuz. O kadar sevindim ki.*

Kendi cabalarim geldi iste aklima...

Bunlar da boyle anilarimdir.

Edit: lan niye eksiliyonuz anlamiyorum ki. Deneyi basarisizlikla sonuclandi diye de 8 yasindaki bir bilimadaminin uzerine bu kadar gidilmez ki...

Eksileyenleri mantikli bir aciklama yapmadiklari surece horozum zikzin. Hah.
Lazimligin üzerinde uyumak. * bir çok fotoğrafım var. Ben merdivenlerde de kilimleri üzerime örtüp uyumusum...
Anam bi düşündüm de ben nasıl bir uykucuymusum. * * *
Not: yer ve zaman önemli değil her yerde uyurum ben. * * * * *