bugün

en güzel entrylerini yazma sebebi. hapishanede kitap yazmak gibi bir şey. hapisten cıkınca yayımlıyacaksın ver herkez okuyacak.
zihin acar. mesela bir caylak bir caylak daha eşittir nah oylanma sonucunu bulabilirsiniz.
kendi kendine yazmak ve sanki birileri okuyormus gibi yapmak... *
nereye kadar devam edecek olan hadise.ben ne zaman yazar olacamm dıye sorduran zırt
bazılarının mesaj yollayarak 'çaylak, ne haber, dinleyip de konuşamamak nasıl bir duygu' diye dalga geçtiği sıkıcı bir durumdur.
esas anlamıyla tecrübesiz anlamına gelen, sözlük jargonunda yazar olmayı bekleyen, daha doğrusu götü her an kalkmaya müsait insandır. Şahsen hayatımın çeşitli evrelerinde çeşitli sözlüklere girmiş, çıkmış, atılmış biri olarak bakalım uludağ sözlükte nasıl bir duyguymuş merakıyla girdiğim ve içinde bulunmaktan nefret ettiğim duygudur. Zamanında ekşi sözlük altıncı neslini alırken çaylak modunda hıyar gibi 300 entry girdikten sonra sözlükten atılmama sebep olan, sonrasında popüler bir üniversite sözlüğünde * * *** 2 gün çaylak modunda kaldıktan sonra lap diye yazar olmuştum. Sonra yazar olarak bulunduğum nedir net'e dönüş, yıkılan binanın altında kalış, şimdi de herşeyi göze alıp 1-2 yıldır içinde bulunmadığım durumum. özetle böyle. merhaba çaylaklık, merhaba yalnızlık. Sonuçta bir nevi aynaya karşı konuşuyoruz işte.
tüm yazarların korktuğu ceza. silik kutusu mavileşirse, akla ilk gelen şey. her yazarın kabusu.
her ay belirli bir maa$ı olan ki$inin i$siz kalmasıdır.
neden ve ne kadar süre kalacağımı merak ettiğim oluşum.
seçimler sonrası sözlüğe sadece okuyucu olarak girmemi sağlayan durumum *.neden diye sorulacak olunursa sözlük formatında yazan maddelerden biri siyasi entry yazmamamızı söylüyor.fakat sol framedeki başlıklara bakıldığında elimiz kolumuz bağlanıyor.ayrıca;
(bkz: bitsin artık bu çile)
ister istemez oylama yeteneği kazandırır. bu amaçla üretildiğini sanıyorum. yoksa başka bi işe mi yarıyordu?
sözlük kolik insanlara çok acı koyan, "abi valla ben satmıyorum sadece içiciyim" gibi savunmalara sürükleyen dengesiz bir ceza. gözlerde mahçup bir havayla sözlükten arkadaşlara durum söylendiğinde kimse seni umursamaz; ama sen her sözlüğe girdiğinde yapamadıklarınla bu acıyı daha çok yaşarsın.

öncelikle gelen mesajları cevaplayamıyorsun. cevaplayamadığın gibi de ortam ve bilimum aktiviteden yararlanamadığın bir durum cezası oluveriyor. ne yazık ki bununla da sınırlı kalmayan durum sözlükle araya zaman girdiğinde, sözlükten sıkılman olarak da geri dönüveriyor. tamamen hamlıyorsun. sonra düzeliyorsun biraz ama, hamlamak acı koyuyor kimi zaman.

(bkz: yazar olunca bekleriz)
onparmak yazdığını sanıp butun entry lerinde imla hatası yapan sıklıkla 4. nesil yazarların başına gelen durum.*
bir an evvel gelip geçmesini istediğim durumdur..an itibariyle 10. giri sözlüğe girilmiştir..henüz çaylak olan"evrenin sonundaki babil balığı"evet yazısına bastığı anda "onay bekleyen çaylak"lık dönemine girecektir..heyecanın limitindedir..stresli dönemin başlamasına saniyeler kalmıştır...bütün giriler haddinden fazla okunmuş hatta ezberlenmiştir..ama kolay olmamıştır..şunu yazsam olur bunu yazsam olmaz çelişkisi içinde artık kararsız bir insan modunda bulunulmaktadır..bekleyişin en kısa zamanda son bulması,yazarlık onayının alındığı güne adım atılması dilenmektedir hatta bundan böyle her gece yatarken sözlüğe dua bile edilecektir..bir çaylak daha ne yapabilir...ne yazık ki hiçbişey..bir an duygu sömürüsünün de bir sınırı olduğu hatırlanır..giri tamamlanır..
sözlükte gurur meselesi haline getirildiğini gördüğüm durum.

arkadaşım burası ne, sözlük. yani bir internet sitesi. çaylak olunca ne oluyor, entry girme hakkını birkaç gün kaybediyorsun, sonra devam ediyorsun.

yani kimsenin hayatında bir şey kaybettiğini sanmıyorum ben. çaylak edilenlerin arkasından "vay kara gözlü, bahtı kara yiğidim gettiii, çaylak olduu" yakarışlarını anlamsız buluyorum.

şimdi mesaj yollayıp, benim bu entryme istinaden mi yazıyorsun bunu demeyin. bu aralar çok rastladığım bir şey, dikkatimi çekti.

şimdi tüm çaylak olanlar için 5 dakika entry girmeyerek monitör karşısında saygı oturuşu yapıyorum.
(#2679003) sadece sözlük de degil, kimi zaman hayatta da caylak olmak en acısıdır.insanı küstüren en önemli sebeplerden birisi.
yaklaşık 1,5 aydır içinde bulunduğum durum. 70 entry girmeme rağmen hala çaylak takılıyorum.
özel msj alıp cevap gönderememektir....
sözlük mesaisinin başında sahip olunmaktan gurur duyulan, yazarlık statüsüne geçişten sonra verilen ayarlar sonucu elde edildiğinde can sıkan bir durumdur.
Çaylaklık testere filmindeki kurban olmaya benzer. Benzerlikler alttada sıralanmıştır.

- Sadece mod'lar tarafından görülüp izlenirsiniz. Filmdeki jigsaw ve amanda gibi.
- Aslında yazarlar ordadır, siz onların yazdıklarını, düşündüklerini bilirsiniz fakat onlar sizin varlığınızdan haberdar değildir. Ne yazdığınız sol frame gelir ne de açtığınız başlıklar. Film ise bunun gerçek hayat modeli.
- Yazar olmak için bir bedel ödemeniz gerekir. şu kadar entry gir, sözlük formatına uy,... vs. Mod'lar ikna olursa çaylaklıktan kurtulursun. filmde ise kurtulmanız için bir organınızı veya başka birininkini kesmek ve\veya parçalamak yada aklınızı kullanmak zorundasınız. jigsaw kafasında nasıl tasarladığı ise. *
- Çaylaklıktan kurtulduğunuzda bir daha asla çaylak olmak istemezsiniz. saw bunun üzerine kurulu zaten.
saddam gibi bir gaddara bile savunma hakkının tanındığı şu dünyada, uludağsözlüğün acımasızca bazı yazarlara( bana lan bana) reva gördüğü eylem. ağlıyorum lan.
hani sözlüğe yeni kayıt olmuşsundur çaylaksındır yazar olmayı bekliyosundur buraya kadar normal ve çekilebilir bir tarafı var ; ama yazar olduktan sonra * aniden çaylak olursanız işte sözlükte her şeyin olağanüstüleştiği ve esrarengiz bir hava aldığı * * * saniyeler , dakikalar , saatler ve tüm zamanlar başlıyo demektir. * işte dostlar çaylaklık böyle bir kabus.
sözlükte bir süre yazarlık yaptıktan sonra sağ tarafta çaylaksınız, sözlük formatını yazısını görüp kalbinin güm güm atmasıdır, normalde gri olan version 7.0 temasının birden kararmasıdır gözünde.
yazar konumundan çaylaklığa geçildiği takdirde araf a benzettiğim sözlük fasilitesi. cennetle cehennem arasındaki ince çizgi. an itibariyle başıma gelen hadise. yazar ne uçmuştur, ne de yazarlık statüsündedir. lakin anlamsız bir şekilde çaylaklığa düşürülmüştür. bir taraftan uçanlara bakar, diğer taraftan yazarlara.. hızlı bir şekilde on entrysini girip beklemeye koyulur. ve cennete girmeye hazırlanır..
entarinin girilmeyen, aslında giyilen bir şey oluşunu öğrenmeniz gibi.
örnekleri çoğaltmak gerekirse,
"yağmur kokusunun aslında toprak kokusu" oluşunu öğrendiğiniz ilk andaki hayal kırıklığına benzer bir durumdur yani anlatmak istediğim o kadar da kötü değil..

belki de tam tamına bir yanılgı sayılmadığından.

hep içeriden baktığınız pencereye
bir de dışarı çıkıp oradan bakmak gibi.

dinlendirirken diğer yandan şarkı tadına bir soğukluk düşürüveriyor içine insanın. ahan da sözlerini de yazayım tam olsun:
"yeah, thunder only happens when it's raining and the players only love you when they're playing"**
her şey harika, iyi, güzel de -sanki olağanın dışında bir durummuş gibi not düşülen "bilgi içerikli entari girme" periyodunda- ben butonuna tıkladığınızda istatistik derecelerinizin altında "geçen haftanın en kötü entrylerinde 12 nci sırada olduğunuzu öğrenmek, entarinin konusu da "fenerbahçe ve akape olduğunda" daha da garip bir durum haline geliyor.*