bugün

Son zamanlarda en popüler olanı siber zorbalıktır. Kendi özgüvensizlikleri üzerinden başkalarına hayatı zindan eder zorba dediğimiz kişi. Hep dokunulmazlığı olduğunu düşünür. Bir zorbayla başa çıkmanın yolunu bilmiyorum. Belki biraz cesaret.
anamın bekarlık soy ismidir.
nikos kazancakisin başyapıt romanı aleksei zorba'nın hikayesidir.
Varoluşçuluk, insanları ve hayatı sorgulatır.
Sizin mutsuzluğunuz ile mutlu olmaya çalışan toksik insanları şöyle anlatır;

insanın yüreği kesinlikle içi kan dolu, üstü kapalı bir çukurdur. Ve Açıldığı zaman:
Çevremizde toplanıp havayı karartan, avutulması olanaksız bütün susamış gölgeler, içip Canlanmak için ona koşarlar.
Yüreğimizin kanını içmek için koşarlar. çünkü başka bir canlanma yolu olmadığını bilirler.
(bkz: orospu çocuğu)
Ne zaman köyde olsam yanımda bir şekilde olduğunu fark ettiğim kitap. Ne ara bavula giriyor hiç anlamıyorum. Aslında kırsalda okunacak başka güzel kitaplarım var ama bu hep sivriliyor. Bu kitabı dört yıldır okuyorum. Saçmalık, peşimde sürünüyor sadece. Gerçekten okuduğuma emin değilim. Okurken ne anladığımı da bilmiyorum. Ara ara yanımda görüyorum o kadar. Ama bilinçli olarak asla bu kitabı okumak için seçmiyorum. Neden bu kitap diğer okuduğum kitaplar gibi karanlık bir kolinin dibini boylamıyor?
netflix'e başlayan 4 bölümden oluşan peter dincklage'in seslendirdiği, içinde tanıdık tınılar barındıran animasyonlu belgesel. tavsiye ederim.
Karakteri yeterince gelişmemiş kişiler; başkalarına hayatı zindan ederek, toplumun gözünde daha saygın daha güçlü bir konuma sahip olacaklarını düşündükleri gibi kendi içsel eksikliklerini de kapatacaklarını zannederler. Popüler olma, kendini ispatlama ve kendi özgüvensizliklerini giderebilme düşüncesiyle çoğu zaman psikolojik ve fiziksel şiddete başvururlar.
Kısacası zorba kelimesi; bu 'zavallı' insanları tanımlayabilmek için kullanılan bir sıfattır.
(bkz: akran zorbalığı) (bkz: mobbing)
(bkz: siber zorba)

Bunlardan sözlükte de var..
Bazı kitaplar, bazı filmler sona yaklaşırken insana hüzün verir. Bu hüzün, yeni tanıştığımız ve samimiyet bulduğumuz arkadaşımızdan kopuyor olduğumuz içindir; kopmak istemeyiz. Zorba'da kendisinde samimiyet bulduğum insanlardan, kitaplardandır.

Zorba ve Zorba'sının patronu. Bu iki karakter üzerinden gidilir. Kitabın yazarı da patrondur. Patron, hayatın gerçekliklerini, bilgeliklerini, okuyarak-düşünerek çözümleyen biridir. Zorba ise hayatın gerçeklik ve bilgeliklerini, deneyimleyerek-yaşayarak çözümler. Patron fikir, Zorba eylemdir.

Fikirler, her zaman için eyleme dönüşemezler. Eylemsizlik içinde kalan fikirler, soyut ve işe yaramazdır. Yine fikirler, hayatın gerçekliklerinden uzaklaşıp yalnızca soyut dünyada kanat çırpar ve somut dünyaya ulaşamazlar. Bu anlatılarımız, kitap içindeki patronu ve patron haricinde çoğumuzu yansıtır. Fikir dünyasında, fikirlerin kudretiyle kendimizi bilgin sayar ama Zorba'nın karşısında cahilliğimizin derinliği karşısında susmak ve onu dinlemek zorunda kalırız.

Patron, bu özellikleriyle Zorba'dan çok şey öğreneceğinin farkına varır. Onunla bir gemi yolculuğunda tanışırlar. Belli bir süre belli bir yerde beraber kalırlar. Bu beraberliklerinin sergüzeştidir, kitap. Kitabı okumamızı sağlayan yegane unsur ise kitabın baş sözlerdir. Kitap; Buda, Nietzsche gibi felsefesi kuvvetli adamların patron için çok önemli olduğu ile ilgilenir. Zorba'nın da en az bu isimler kadar önemli olduğu anlatılır, bizler de Zorba'yı merak ederiz.

Zorba, kendini bazen kelimelerle ifade edemez. Böyle durumlarda raksa kalkar ve kendini dans ile ifade etmeye çalışır. Ya da çıkarır santurunu türkü çağırır. Zorba, kaba-saba bir adamdır. Kadınlara ve Tanrı'ya olan bakış açışı fikriyce özgürlük alametleridir. Bir gün, Sırbistana başka bir gün Kayseriye... Hayatının özetidir budur.

Kitabın sonlarına doğru Patronun, Zorbaya olan hayranlığını ve ona boyun eğişini görürüz. Ama Zorba'nın deliliğine-özgürlüğüne yetişemeyen patron, bütünüyle değişim gösteremez.
Yunan edebiyatı içerisinde yer almasından dolayı da bol bol öz kültürümüzü de komşularımızın gözünden görmüş oluruz. Hatta kitabın sonlarında, Zorba'nın ağzından, Türkçe olarak:
-iki keklik bir kayada ötüyor
iki keklik bir kayada ötüyor
Ötmede keklik derdim bana yetiyor
Aman, aman yetiyor.
Türküsünü dinleriz.

Kitabı sevdimse Zorba'nın romantik edebiyat yerine gerçekçi ve hayata dair olmasını sevdim. Sevdimse, komşu adalardan Türkiye'ye bakışı sevdim. Zorba'nın saf samimiyetini sevdim. Bunların yanında hoş olmayan Zorba fikirleri de vardır. Ama ben, onu kabul edeceğim diye kendisini ve samimiyetini değiştirmez.

Herkesin bir Zorbası var mıdır? Ya da Zorba olan var mıdır? Zordur. Benim bir Zorbam oldu. Kendisiyle yolda tanıştık. Sivas'a gidecekken bizi Ankara'ya götürdü.
https://youtu.be/8lS4ScSg-hk
Hikayesinin küçük bir parçası buradadır.

Hayatın en ortasında, korkususca ve içtenlikle yaşayan kalbi hür güçlerle dolu bu insanların önünde eğiliyorum.
"...Er geç bir gün gelecek, zorba insan devrilecek..."

(Hayvan Çiftliği - George Orwell)
Kazancakis, Zorba karekterini o kadar güzel konuşturmuş ki keşke roman daha uzun olsa da hep zorbanın ne dediğini, ne düşündüğünü okusaydım. Zorba müthiş bir karakter olmuş. Hem yaptıkları hem de düşüncesiyle...

Ben de tıpkı romanın anlatıcı karekteri gibi sadece kitap okumuşum. Halbuki zorba direk yaşamış, tecrübe etmiş, test etmiş, yanılmış, ders almış ve en sonunda zorbaca düşüncesini yaşamaya başlamış.
Keşke herkes Zorba gibi olabilse. O zaman daha güzel bir dünyada yaşardık sanırım.
Ortaokul zamanlarıydı. O zamanlar şifreli tek kanal cine 5 liseliler bilmez:) her hafta aynı gün sabaha karşı 4 gibi uykumdan feragat edip izlerdim. Kitabını daha sonra okudum. Itiraf etmeliyim film daha ürkütücüydü. Hem korkardım kadınların bakışlarından, sıfır müzikle sanki dibinde yaşanıyormuş hissi veren o sahnelerden. Yine de izlerdim. Öyle siyah beyaz mı olur öyle mi işlenir insanın etine kemiğine.
görsel
Zorba budur.

Kéşke siz de dinleyebilseniz plaktan gelen sesi.
yunan yazar ve filozof nikos kazancakis'in, özgün adı "vios ke politia tou alexi zorba" olan şaheseri ve bu eserdeki giorgis zorbas adlı maden işçisini model alan bir karakter. 

"hiçbir şeye inanmam! zorba'dan başka hiçbir şeye ve hiç kimseye inanmam! zorba ötekilerden iyi olduğu için değil, asla! o da canavardır. zorba'ya inanırım ama. çünkü yalnız ona sözüm geçer, 'yalnız onu bilirim'. bütün ötekiler hayaldir. ben onun gözleriyle görüyor, kulaklarıyla işitiyor, bağırsakları ile sindirim yapıyorum. bütün ötekiler hayaldir. ben ölünce hepsi ölür."
Ankara Devlet opera ve bale'nin güzel mi güzel balesi. O kadar kalabalık bir oyuncu kadrosu var ki izlerken tam bir görsel şölen sunuyor size. O kostümler, o müzik, o güzellik gerçekten birden fazla kere izlese sıkılmaz insan. Koreograf öyle bir komposizyon yapmış ki hangi oyuncuyu izleyeceğini şaşırıyor insan.

Hikayeye gelecek olursak; bir Yunan kasabasına John isimli bir Amerikalı geliyor ve john kasabanın bir parçası olmak isterken Marina'ya aşık oluyor. Aşkı Marina'dan da karşılık bulan john mutluluktan uçarken Marina, köyün yakışıklı delikanlısının aşkını da yok sayıyor. Yabancı birine aşık olduğu için Marina'ya karşı çıkan köylülere karşı aşıklara John'un dostu Zorba sahip çıkıyor ancak birlik ve geleneklerini korumak gayretinde olan köylülerin elinden zavallı John´u zor da olsa kurtarırken sevgilisi Marina, intikam peşinde koşan kalabalığın kurbanı oluyor. Yaşama küsen Zorba, sirtaki oynayarak teselli bulurken, John ve diğerleri de bu dansa katılıyor.

Oyun öyle alkış aldı, öyle alkış aldı ki son sahne defalarca oynandı. izlemesi çok keyifli olan Zorba yı izleyiniz, izletiniz efenim. Pişman olmayacaksınız.
Böyle bir pazar günü, zengin yemek ve içkiden dönerken, ağzımı açıp tasarılarımı zorba'ya anlatmaya karar verdim. Ağzı açık beni dinliyor, sabrediyor, yalnız ara sıra, kocaman kafasını sert sert sallıyordu; daha ilk sözlerim üzerine ayılmış, beyni berraklaşmıştı; ben sözümü bitirdiğim zaman, sinirden bıyığının iki telini yoldu.

"Bağışla patron ama," dedi, "sanırım senin beynin sulanmış. Kaç yaşındasın?"
"Otuz beş!"

Zorba kahkahayı bastı, "öyleyse hiç akıllanmayacaksın demektir!"
Ben kızarak direttim.

"Kızma patron. Hayır, hiçbir seye inanmam ben! Eğer inansaydım, tanrıya da, şeytana da inanırdım; bu da büyük bir sorundur. O zaman, işler karışıyor ve başım belaya giriyor, patron."

Sustu.

Takkesini çıkardı, hırsla başını kaşıdı, yolmak istermiş gibi yine bıyıklarını çekti; bir şey söylemek istiyor, ama kendini tutuyordu. Gözucuyla bana baktı, sonra kararını verdi.

"insan canavardır!" Diye bağırdı ve sopasını şiddetle taşlara vurdu. "Büyük canavar! Zatın bunu bilmiyor. Bütün işlerin yolunda gitmiş, ama bir de bana sor. Canavar, diyorum sana! Ona kötülük mü ettin? Senden çekinir ve titrer.
iyilik mi yaptın? Gözlerini oyar...
Aradaki uzaklığı koru patron! insanlara umut verme.
Hepimizin eşit olduğumuzu, hepimizin eşit haklara sahip bulunduğumuzu söyleme; çünkü senin hakkını çiğner, elinden ekmeğini kapar, açlıktan gebermeye bırakırlar seni.
Ben senin iyiliğini isterim, aradaki uzaklığı koru patron!"

Boğulmuş bir halde, "iyi ama, hiçbir şeye inanmaz misin sen?" Dedim.

"Hayır, hiçbir şeye inanmam! Sana kaç kez söyleyeceğim?
Zorba'dan başka hiçbir şey ve hiç kimseye inanmam.
Zorba, ötekilerden iyi olduğu için değil; asla!
O da canavardır.
Zorba'ya inanırım ama.
Çünkü yalnız ona sözüm geçer.
Yalnız onu bilirim.
Bütün ötekiler hayaldir.
Ben, onun gözleriyle görüyor, kulaklarıyla işitiyor, bağırsaklarıyla sindirim yapıyorum.
Bütün ötekiler hayaldir diyorum sana!
Ben ölünce hepsi ölür.
Bütün zorba dünyası güme gider..."

Alay ederek, "amma bencillik be!" Dedim.

"Ne yapayım patron? Bu budur.
Bakla yedim, bakla söylerim.
Zorba'yım. Zorbaca konuşurum.

Zorba;
Sadece bir roman.

Umarım sende bu kitabın içeriğini merak ediyorsundur sevgili sözlük.
Mutluydum biliyordum bunu. Bir mutluluğu yaşarken onu kavramamız zordur. Ancak o geçip de arkamıza baktığımız zaman, birden bire biraz da hayranlıkla ne kadar mutlu olduğumuzu anlarız.

Neden daha önce okumadım diye kendime kızdığım, Nikos Kazancakis’in harika romanı, aciliyetle okunası.
Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan.
ben eski papazlar gibi olduğumdan genelde zorbalar yaşayamadı. halka vaaz verir gibi konuşurdum. hemen zorbaları deviriyorduk ondan rahattık.
Sen korktukça,sen kaçtıkça
Zorba da gelir üstüne
Davranmazsan, haykırmazsan
Her-gün tokadı ensende.
kurban'ın leziz parçasıdır.
bir insan türüdür.
Yeni bir yol, yeni planlar! Artık dünküleri hatırlamaktan, yarınkiler'i istemekten vazgeçtim.
şimdi şu anda ne oluyor, o ilgilendiriyor beni.
"Şimdi ne yapıyorsun, Zorba?" diyorum.
"Uyuyorum," diyor.
"iyi uyu öyleyse!"
"Şimdi ne yapıyorsun, Zorba?" diyorum.
"Bir kadına sarılıyorum," diyor.
"iyi, sarıl öyleyse Zorba, hepsini unut, dünyada başka bir şey yok, yalnız o ve sen. Vira!"
hayata karşı yazdığı tek kişilik oyunu başarıyla oynayabilen bir adamdır. çok da büyük götü vardır. helal olsundur.
(bkz: http://cumhuriyet.com.tr/...;ka=4&kb=5&kc=885)
Bekir Coşkun'un 28 Haziran 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde sunduğu köşe yazısının başlığıdır. Elbette Platon'un Devlet kitabından alıntı yaptığını da belirtmiştir.