bugün

"zaman her şeyin ilacıdır." mottosunun geri tepip insanı savunmasız bırakması... bazen zaman, bırakın ilaç olmayı hastalığın kendisi olur. bazen insan gerçekten inanır çünkü zamanın kumsala vuran bir dalga gibi her şeyi alıp götüreceğine. bekler. sanki bekliyecek başka bir şeyi yokmuş gibi bekler. unutmak için bekler. ama olmaz...

zehir her gün biraz daha yayılır vücuda. azalması beklenen acılar her gün biraz daha artar. ama insan yine de sorar içi acıya acıya, ümitsizce. hem de her gün sorar:

"ne zaman bitecek bu ?"
zaman iyileştirmek bir yana mütemadiyen boşluk yaratıyor insanın ruhunda.hani o zaman siler,zaman ilaçtır falan hikaye çocuklar bile kanmıyor artık öyle palavralara..."zaman yarayı iyileştiriyor sadece ama ben düştüğüm günü unutmuyorum o acıyı da" diyor çocuk bile.

özlenleri sığdıracak ufacık bir yer bile bulunamıyor yürekte,içi boş sevgi heceleriyle avunamıyor insan,hep bir yanı eksik yaşıyor farkında olmadan ya da gayet farkında olarak ama farkında değilmiş gibi davranarak,sol yanının tarifi imkansız bir şekilde acımasına engel olamıyor büyük fırtınaları bile geride bırakabilen bünye...zaman iyileştiremiyor alıştırıyor sadece her daim yüksek tansiyonla yaşamaya alıştırır gibi.

akrep yelkovanı kovalıyor dönüyor dünya gidenlerde o da geri gelmiyor...
zaman iyileştiremeyince boş geliyor herşey, yaşamak nefes alabiliyor olmaktan ibaret oluyor sadece...yaşamak denirse işte.
Zaman diğerlerini bilemem ama ölüm acısına ilaç olamaz, yürekteki yakıcı ateşe alışılır sadece, gözler asla parıldamaz donuklaşır insan , zaman sadece o acının ruhunuzun bedeninizin bir parçası olmasını sağlar, o acıdan önceki zamanlar ve hisler hatırlanmaz , kolun gibi bacağın gibi nereye gitsen yanında götürmek zorundasındır artık , yük gibi yük olduğunu farkına varmadan. Ateş ilk günkü gibi yakıcıdır oysa, zamanla işin içine bir de özlemin o buruk isyanı karışır, başa çıkmak zorunda olduğunuz bir yük daha ve gitgide ağırlaşan bir yük. Görmek istiyorum artık, zaman dediniz tamam zaman bekledim kepenklerimi indirip , oldu işte zaman geçti, şimdi görmek istiyorum.
affetmeniz gereken bir durum soz konusuysa, ne kadar zaman gecerse gecsin yaraniz kapanmaz.

en yakininizdir, her seyinizi paylastiginizdir. erkek arkadasinizi ilk tanistirip fikrini aldiginizdir. aile dertlerini dinlediginizdir. sabahtan aksama gorusup geceleri msnlerde yazistiginizdir. amerikaya birlikte gidip, birbirinize destek olmus, o zor donemleri birlikte atlatmisinizdir. ama bir ev tasima problemi yuzunden seyehat planinin iptal edilmesi her seyi bozar. kurdugunuz arkadasligin yok olmasina sebep olur.

ve bir gun bir mesaj uzerine 3 sene oldu der, her seyleri unutmaya calisirsiniz; gordugunuzde konusur sicak davranmaya calisirsiniz; o sizi arar, hadi yemege gidelim der, hadi kahve icmeye gidelim, konusalim der ama olmaz. hep icinizi kemiren birseyler vardir. karsi tarafin size eskisi gibi, dostca yaklasimini gorup karsilik vermek istersiniz ancak onu her gorusunuzde, her sesini duyusunuzda aklinizdan o yasadiginiz kavga, edilen beddualar gecer.

ayrica kader midir yoksa isin daha kotusu mudur, bilinmez.. o kisi ile bir ay sonra oda arkadasi olacaginiz kesinlesir. yani zamanin her seyin ilaci olmasi yalanina inanmaktan baska care yoktur. iste bu yuzden zorlarsiniz, o gecen 3 senenin yaraniza ilac olmasina.
kimi insanların kabul etmediği bir gerçektir. iyileştiren, zaman değildir. o zamana yayılan, biriken, "artık burama kadar geldi" dedirten olaylardır. olaylar kötü gelişirse, iyileşme, bir dakika bile sürebilir.
zamanın, zamanının geçmiş olması durumu.
herkesin ağzında aynı yalan:

"zamanla geçer."

geçer mi gerçekten ? geçmişin benden aldıklarını geri verir mi gelecek ? doktüğüm göz yaşları anlamsız hatıralara dönüşür mü bir gün ? peki ben gerçekten iyileşmek istiyoru muyum ? asıl istediğim bu mu ? unutmayı mı istiyorum yoksa beni hasta eden şeyin ta kendisini mi ?

bir süre sonra anlarsınız zamanın iyileştirmediğini, unutturmadığını; tam tesine daha da hasta ettiğini. zira asıl unutturduğu hayatın kendisidir. hissizleşirsiniz. hayata dair tek hissedebildiğiniz onun yokluğudur artık. bir de yöz yaşlarınızın yıkadığı tuzlu bir yüz. ve birileri aynı size sürekli aynı yalanı söyler:

"zamanla geçer."*
yaşanılanların izini taşıyor olmak.
"zaman ilaç değil, zaman çürütücü"*
"zaman! aşık ol anlarsın o zaman her şeye ilaç olmadığını."
zaman her şeyin ilacıdır diyene inat haklı bir görüş. kelin merhemi olsa misalidir; kazık ye bakalım şöyle okkalısından zaman çıkarabilecek mi o kazığı.
ne iyileştirir, ne geçirir, ne de yaralarını sarar. sadece alışırsın ya da alıştığını sanırsın o kadar. daha fazlasına inanmak kendini kandırmaktır başka birşey değildir.
eger konu ask acisiysa, bir bakıma doğru olabilecek yaklaşımdır. sadece zaman ne yazikki yetmez. bir katalizör şarttır. bu katalizör sizi zamanda geçmişe götürür , sanki o acıları hiç yaşamamışsınız gibi en baştan başlarsınız herşeye. onu bulmak ve onunla tanismak kısmet işidir.

zaman tek basina uzuntuyu yok etmez. sanki sigarayi birakmak gibi... onu unutmak mumkun degildir, ama onu hatirlama araliklariniz zamanla uzar. ama hatirladiginizda duyacaginiz istek bir oncekinden farkli degildir.
mümkün değildir. sadece zamanı gelmemiştir.
zaman herşeyin çözümü mü yoksa daha iyi bir bahanemiz olmadığı için mi her yükü zamanın üzerine atıyoruz.neden yüklerimizi üstümüzden atmak istiyoruz..neden gerçeklerden kaçıyoruz..
hayatın bazı dönemlerinde yaptık zamana bıraktık bir çok şeyi...geçer dedik..azalır acılar... kapanır yaralar...en önemlisi unuturuz dedik yaşadığımız hiç birşeyi unutamadık...üstelik zamana bıraktığımız şeyler günü geldiğinde bir tokat gibi bazen yüzümüze vurdu... gerçeklerden kaçmamak, acılarla yüzleşmek gerek.....
bazı derin yaralar , büyük eksiklikler sayesinde oluşan yaralar karşısında zamanın hiçbir fonksiyonu olmaması. yarım kalan bir çocukluk için zaman hiçbirşey yapamaz örneğin.
zaman siler demiştin silinmiyor yaşananlar. demiş murat çelik öyle birşeydir.
bir atasözümüz der ki: Hafızayı beşer nisyanla maluldür. Yani insan hafızası unutma özelliğindedir, bunun içinde zaman gereklidir derler. kişilere göre farklılık gösterir bir durum. kimisi o herneyse çıkarır aklından, bazen de seneler geçer ama yine de bulunur bir unutmayan.

Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler.
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

Gün gelir bir gün
Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı
Ansızın geri teper.
Dilerim geri teper.
Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

(bkz: murathan mungan) (bkz: yalnız bir opera)
zamanın iyileştirmemesi, zamanın hep sabit kalmasıyla eşdeğerdir.
zamanın iyileştirmesi fakat o an, zamanın iyileştireceğine inanamayacak kadar acı çektiğin için inanmak istediğin görüştür. zaman unutturur, yenisiyle yerini doldurur, üzüldüğün şeylere dönüp baktığında başka bir hayata aitmiş gibi gelir, o kadar unutmuşsundur ki. tek sorun, acıyı çektiğin ilk an kişideki "asla unutamam, asla eskisi gibi mutlu olamam" psikolojisi.
yok öyle bi'şey.