bugün

anadolu üniversitesinde okuyorsanız, bir de üst geçitten geçmek için sağ taraftan yürüyorsanız, ilkbahar/yaz mevsiminde başınıza gelebilmesi muhtemel olan olay.

ayrıca eskisehir/doktorlar caddesinde bu olaya yine aynı mevsimde konu olmuş bir ağaç bile vardır.
milli piyango bileti alma sebebi.
bunu yaşayan şahıs bekarsa, o gece bir güzel giyinimeli ve kokularını sürünüp mekanlara akmalı, yeni aşklara hazırlanmalıdır. malum, kuş her zaman sıçmaz kafaya.
istanbul gibi martısı, güvercini bol bir şehirde kafaya kuşun sıçma ihtimali, piyangodan para çıkma ihtimalinden daha yüksektir. aldanmayınız.
anında gidip şans oyunu oynayanlara inat, efendice çıkartın bir peçete silin derim boku. yıllarca kandım bu yalana bi şans gülmedi yüzüme be... o kadar sıçtı yani kuş hesap et. *
insan işi olarak düşünürdüm kesin olarak. birisi atmıştır müshil ilacını sağa sola daha sonra uçarken başlarlar boşaltmaya. *
inme gelmesine benzer. güvercinin pislemesi hele... insan kaza kurşununa gitti sanır.
her ne kadar şans olarak tanımlansada şanssızlığın ta kendisi. onca insan arasından neden ben kardeşim?
kuşların metabolizmasından mıdır bilinmez, arada bir cıvık diyebileceğimiz bir türde sıçarlar. böyle enseden akar gider. örnekleyelim:

bir gün eskişehir'de * yakın bir arkadaşım eve geldi. bizimkiler de paso şehir dışına çıktıkları için ev boş. ama evde içmekten sıkıldık. dedik "bir ortam yapalım". neyse efenim duşa girmişim, saçları başları yapmışım, babamın sürdürtmediği parfümden bir sol kulağımın arkasına bir de sağ kulağımın arkasına sıkmışım dışarı çıkacağız. malum eskişehir garip memleket. yazın bile akşamları uzun kollu giymezsen veya yanına almazsan tabiri caizse bokun donar, veletlerle bilye oynarsın. vesselam attık dışarı kendimizi. eski turuncu cafenin * oradan bezgine doğru gideceğiz. yalnız, arkadaşlar prestij cafede king çevirmektediler. onların yanına uğramadan geçmek olmaz tabi. şu ünlü sıla cafenin oradaki yarım asırlık ağacın altından geçmeye niyetlendik. tam yürürken ensemde bir ıslaklık hissettim. hava da hafif bungun. ha yağmur yağdı ha yağacak. yağmurdur dedim. bir kaç adım attım. sonra sırtımdan bir şey akmaya başladı. "lan" "n'oluyor?" çığırışları sonunda resmen soyundum efenim adalarda. ilk başta üzerimdeki ceketi çıkarttım. sonra t-shirtü sıvazladım. arkamı döndüm arkadaşa ve ona dedim ki:

--spoiler--
-sen miydin sevgili mi çallaaaannn?* (şaka tabi ki)*
--spoiler--

-lan ne var lan sırtımda?
-haco senin tepeye bir kuş sıçmış şerefsizim çatala doğru gidiyor. ahahahahaha
-lan gülme lan. hadi eve gidiyoruz.

bu kuşlar şerefsizdir efenim. millettin içinde rezil de eder striptiz de yaptırır mazallah. şans oyunuyla alakaları yoktur. eni sonu bir boktur. boktan hayır gelseydi; pencerenin önü bok dolu. kafaya sıçmayan bir kartal bir de atmaca kaldı. hala fakirim. *

edit: ne çok reklam yapmışım ha. keşke para alsaydım da şu entrynin altına "kuş sıçması para getirir." diyebilseydim.
o kuşu yakalayıp öldürme sebebidir.
milli piyango idaresi ile anlaşmalı olan bir olaydır. çoğu zaman bir şans oyununun oynanması gerekliliğini bünyede hissettirir. bu hızla gider bir şey oynarsın. milli piyango bileti alırsın, iddaa oynarsın vs.. lakin bi bok çıkmaz. verdiğin parayla kalırsın. kuşa mı sövsen kendine mi şaşar kalırsın.