bugün

Kuşkusuz hâlâ kalçanda parmak izim adlı naçizane şiirdir:

hatırlarım: ilkin aynı şeylere dokunmak suretiyle tutuştuk el ele.
sen, şaşaalı "henüz"lüğünle imkan verirken şimdinin ötesine,
ben cüretkar "hala"lığımla bir yara gibi kaldım mutezil teninde.
müşterek yaşantılar şimdi kaim tekil mazide.
olsun, hala kalçanda parmak izim.

yokluğuna yurt kurmuş yalnız uykuların sahte rüyasında,
bilmem kaç boyutlu şekillerin en uzak buutunda,
her metabolizmanın sindiremediği parçasında,
500.000 yıl sonra karbon testi yaptırsan da
üzgünüm, hala kalçanda parmak izim.

tırnak saplandığı tende değil, ayrılığında sökülür yerinden.
sırtıma şehvetin pençeleriyle çizdiğin kanlı resimlerden,
ve hediye ettiğin boynuma, biçimsiz mor çiçeklerden,
buncası ve sonra nicesinden, yalnız bir iz sana benden.
bilirim, hala kalçanda parmak izim.

tüm heyecanlı rast-gelişlerin nihayetinde dayanırdı sırtın duvara.
kapı tekmelenir ve dudaklar başlardı üstünlük savaşına.
bir el kurtularak bedeninden usulca yuvarlanırdı daha aşağıya.
parmaklarımla imzalardım seni, hala kalçanda parmak izim.

ki sen görürdün bir uzunluğun o anda nasıl yükseldiğini,
ki ben de bundan açıklardım beni kendine çekişlerini.
eğerdim seni secdene, saçların elimde, bir demet tutar gibi.
alkış tutardık ve elime iştirak eden o kızarmış yanak,
ozan marcus der ki "hala kalçanda parmak izim."
Soldum havalar burda güneş açmıyo'
Telefonu da hiç açmıyo'
Beklesin diyordur ne acelesi var
Bi' yere kaçmıyor gözümden de kaçmıyor
Ya beni gelip alırsın burdan
Ya da bir ses duyarsın ordan
Öldürürüüüüüm kendimi.
duydum ki bana darılmışsın
üzme beni arkadaşımsın
langur lungur, tarhana bulgur
bana gönül koyma, çay koy.
cahilsen konuşma,
alem güler sana,
çünkü zoruna gider,
ödün verirsin kendinden,
sonra sinirden kendini s.kersin,
ayarı yediğinde 0 0 7 den.
ben seni seviyorum.
iyi de bundan sana ne, hatta kime ne.
Güneş çok güzel.
Güzel, evet gerçekten güzel.
Hava çok sıcak.
evet, gerçekten sıcak.
Aslında
unutulmamak için unuturlarmış
unutulanları unutanlar...
ölemedim kara gözlüm ömür boyunca
öldüremedim kendimi gene denedim onca.
Seni sevmek,
Bir dava uğruna kurşun yemek gibiydi.
Öylesine acıtan ama tatlı bir tebessüm bırakan.

Seni sevmek,
olmayacak bir şeyi beklemekti.
olmayacağını bile bile umutlanmak gibi.

Seni sevmek,
Gece yalnızlıktan yakılan sigara gibiydi.
Savrulan dumanda hayalini izerlercesine.

Seni sevmek,
Her şeyden öte, tatlı bir gülümsemeydi.
Parlayan güzel gözlerde.

Seni sevmek,
Uçsuz bucaksız bir sonsuzlukta kaybolmak gibiydi.
Tutanacak hiçbir şey yokken hatıralara, gülüşlere, göz yaşlarına ve umutlara tutunurcasına.

Sahi, gelsende bir çayımı içsen ya.

Uzun oldu ama, iyi oldu.
bırakırım, gidersin
sildiğim gün bitersin
bitirdiğim zaman
bok yoluna düşersin
(bkz: doğaçlama)
Bu engeller neden?
Gel artık gullerin icinden.
Unutalim yeminleri
Bırak beni boğalayim, kaybolayım
Kestane gozlerinin içinde,
Bir MFÖ konserinde
üşürken insanlığın onuru iliklerine kadar bir bahar esintisi duyuldu tanrı dağının eteklerinde.
uzaklardan gelen nal sesleri yeni bir akının habercisiydi.
Sevdim dedi,
bekledim.
bekledim bekledim...
severim seni elizabeth
sayende oldum cenabet
kalmadı çavuşta metanet
fazla osbiri miktiret.
kac yama gerekir yarali bir kalp için ruha ,
insan bu kadar mi uzak olur umuda?
şuan yatakta yatıyorum.
kulaklığımı takıyorum.
uykumda bir kızın.
amısına koyuyorum.
Ben kum saati
Sen içindeki kum.
Ne tarafa dönersem
Akıyorsun...
yüreğimizde çırpınan kuşları,
mantığımızın kafesinden kurtardığımız gün özgür kalacağız.

sonsuza dek.
kısa bir dörtlük.

Sebepsizken sebebin olur da
Derman olmaz yarana.
Yarınlar güzel olacak diyor da
Belli mi çıkacağımız yarına ? ..
eserken odamda yalnızlık yeli
oturur düşünürüm o güzel memeleri
seni anınca çüküm oldu drogba
gel kodumun karısı beni çıldırtma.
haydarpaşa garında
anası var yanında
istedimde vermedin
çıban çıksın amında.
annen evde mi
annen evde mi
annen evdeyse
bize gidelim.
sepet sepet yumurta
sakın beni unutma
yağmurlu günlerde
asla çamaşır kurutma.
uzun başlı pala bıyıklı yabani.
akıl denen varlık sendende arazi.
tüfek silah ve martini.
sana savasi kim ögretti fiktiğimin artini.
sıcak bir yaz gününde balkonda otururken gördü yazar bu başlığı,
istemedi ki yazmak şiir, ama koyun zihniyle o da yazıyor şiir,
yazmak isterdi şiir, ama o beceriksizin önde gideniydi.