bugün

oynadıkça da kabuk tutar. vizontele'nin akıllarda kalan bir repliğinde geçer. insanı acıtır... *

--spoiler--
erkek, askere gitmeden kızla buluşur, sarılı bir bez parçası uzatır.

kız - o nedir ki?

erkek - yaramın kabuğudur. sana vermek için sakladım.

kız - insan hiç sevdiğine yarasının kabuğunu verir mi ?

erkek - düşündüm, fotoğraf versem bakar bakar sıkılısın. ama bu öyle değildir. yaramdır. canımdan parçadır. baktıkça acıtır... *

--spoiler--
oynamadan duramadığımız şeydir. hiç kendi eceli ile düşmesine izin vereni görmedim.
çocukken durmadan soyduğumuz kabuklardır.. bir türlü tamamen iyileşmesine izin vermeyiz, koparıp dururuz.. bisiklete binmeyi öğrendiğimiz zamanlarda artar sayıları.. kahverengidirler.. soyarken küçük bir sızı hissedilir.. ama yine de soyulur..
(bkz: scar tissue)
bu kabuk baglı halde dururken bir daha düşüp, kabuk üzerinden bir yara daha açmak vardır ki ardından olusacak kendi içinde renk tonu farklı kabuk iç parçalayıcıdır..
Soyulması en zevkli kabuktur.

Hazır aklima gelmişken, Dur dizimi bir yerlere vurayım.*