farelerden insana geçen bir mikrobun vesile olduğu bulaşıcı hastalık.
albert camus'nün cezayir oran'da geçen, vebaya tutulan şehirde yaşananların anlatıldığı, diğer camus eserlerine nazaran daha optimist bir bakış açısının hakim olduğu romanının adı.
albert camus 'nün 1947 'de yayınlanıp 1957 'de nobel ödülü alan kitabı.
albert camus 'nun psikolojik romani. kitap veba salginina karsi insanlarin verdigi mücadeleyi anlatir. rahipler veba salginini günahlarin bedeli olarak insanliga verilmis bir ceza olarak görmektedir fakat doktor vebayla savasilmasi gerektigini düsünür ve salgin son buluncaya kadar yasanan olaylari, bu salgini yenmek için elinden geleni yapan doktorun gözünden anlattigi camus 'nun mutlaka okunmasi gereken kitaplardan birisi..
Kara Ölüm (veba), Çin'den gelen ticaret yolları üzerinden tüccarlar ve diğer gezginler aracılığıyla yavaş yavaş batıya doğru ilerledi ve Kırım'daki Kafka'ya 1346'da ulaştı. Hastalık, siyah sıçan (rattus rattus) ve bu hayvandaki pirelerle birlikte oradan oraya taşındı. Avrupa kıtasında yavaş yavaş ama istkrarlı biçimde yayıldı. 1348'de Fransa, italya ve ispanya'ya vardı. Veba yoluna devam etti 1350'de Kuzey Denizi'ne ve Batlık Denizi'ne ulaştı. Batı Avrupa bu salgın yüzünden nüfusunun -yaklaşık- yüzde 40'ı hayatını kaybetti...
(bkz: la peste)
---spoiler---
tam o sirada karnindan isirilmis gibi, ince bir inlemeyle cocuk yeniden iki buklum oluyordu. saniyeler boyunca, nobet titremeleri ve urpermelerle, boyle iki buklum kaldi, sanki zayif govdesi vebanin korkunc ruzgari altinda bukuluyor ve atesin yinelenen nefesi altinda kirilip dokuluyordu. firtina gecince, biraz gevsedi, atesi duser gibi oldu, dinlenmenin olumu andirdigi islak ve zehirli bir kumsalda soluk solugaydi. ucuncu kez ates dalgasi cocugu salip, onu dogrultuyordu, o sirada cayir cayir yakan korkunc alev onu yatagin dibine dogru itti, cocuk cilgin gibi basini saga sola ceviriyor, ustundeki ortuyu atiyordu. alev alev gozkapaklarindan kocaman gozyaslari fiskirarak, kirec gibi beyaz yuzune akmaya basladi. krizin sonunda bitkin bir halde, cocuk bir deri bir kemik kalmis bacaklariyla kirk sekiz saatte etleri erimis kollarini buzusturdu ve darmadagin yatagin icinde carmiha gerilmis gibi gulunc ve acikli bir durumda kaldi...
(albert camus-veba)
---spoiler---
'Kara Ölüm' olarak bilinen veba salgını ilk olarak 1300'lerde Çin'de ortaya çıktı. Kurbanların şikayetleri ağrılar, ateş ve bulantıyla başlıyordu. insanların dirseklerinde ve kasıklarında mor kabarıklıklar oluşuyor ve kısa sürede yumurta büyüklüğüne ulaşıp sertleşiyordu. Bu yumurtalar patladığında içinden pis kokulu siyah bir madde fışkırıyordu ancak bu rahatlama kurban için çok geç oluyordu. Çünkü hasta beş gün içinde ölüyordu.

Bunun bilinen bir tedavisi yoktu ve alınan hiçbir önlem işe yaramıyordu. Seksen yıl içinde hastalık Çin nüfusunu üçte bir oranında azaltmıştı. iyi işleyen ticaret yolları aracılığıyla da salgın batıya doğru, Hindistan ve Ortadoğu'ya ilerliyor, her gün binlerce insanın ölümüne neden oluyordu.

Hastalığa neyin sebep olduğu bulunamıyordu. 1347'de bozkır savaşçıları bir Ceneviz şehrini kuşatıp mancınıkla hastalıktan ölmüş cesetleri şehre fırlattılar. Böylece şehrin çoğunluğu hastalığa yakalandı. Bu cesetler toplanıp yakıldı ve ardından da gömüldü ancak hastalığın yayılması engellenemedi. Şehir mahvolduğu için Cenevizliler Sicilya'ya geri döndü ve hastalığı orada da yaydılar. Hastalık, yeni ve kendisiyle ilgili hiç bilgisi olmayan bir nüfusa yayılacaktı. Sicilya üzerinden Avrupa ve Kuzey Amerika da hastalıkla tanıştı ve milyonlarca insan öldü.

Bu salgına hastanın derisinin son aşamalarda koyu mor bir renge dönmesinden dolayı "Kara Ölüm" adı verildi. Derinin bu renge dönüşmesi, soluma sorunları yüzünden kanda oksijenin azalmasından kaynaklanıyordu. Hastalık bir kere bedene girdikten sonra o günün hiçbir tıp tekniği tedavi edemiyordu. Kara ölüm şehirlerin tümünü darmadağın ederken Avrupa uygarlığının da paniğe kapılmasına yol açtı

Doktorlar salgını durdurmanın yollarını aradılar. Hastalar evlerinde karantina altına alındılar ancak hastalık yine de bir orman yangını hızıyla yayıldı. Birçok insan kara ölümün, Tanrının onlara günahkar yaşamları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inandı. Tanrının öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu.

Bazı dindarlar Tanrının öfkesini kendi üzerlerine çekip insanları kurtarmak için kendilerini kırbaçladı. Özellikle Brüksel ve Strasburg'da bazıları olanları Musevilerin varlığına bağladı.

Bu panik döneminde binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. Zararsız erkek ve kadınlar evlerinden alınıp hastalığın yayılmasını önleme amacıyla yakıldı. Kedilerin ise parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu "cadıların" büyülü hayvanları olduğu düşünülüyordu. Binlerce kedi katledildi.

Aslında Avrupalılar kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma hatlarını kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, öteki adıyla Yersinia Pesüs yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağda her yer fare doluydu. Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Kara veba, hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı.

Cenevizlileri Avrupa'ya geri getiren gemide insanlarla birlikte karaya çıkan fareler hastalığı taşımışlardı. Limanda yaşayan bir sürü kedi öldürülmemiş olsaydı fareleri yiyeceklerdi ve hastalık yayılmayacaktı. Ancak bu kemirgenler kontrolsüz kaldı ve getirdikleri hastalığı korumasız binlerce eve yaydı.

14. yüzyılda salgın hastalık Avrupa'da beş kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Kediler öldürülmemiş olsaydı ölüm oranı çok daha az olurdu.
Çok eski zamanlardan beri bilinen, büyük salgınlara yol açan ve milyonlarca insanın ölmesine sebep olan korkunç hastalıklardan biri. Pireler ve fareler aracılığı ile yayılan bir hastalıktır. Yersin basili aracılığı ile bulaşır. Bulaşıcı ateşli ve öldürücü bir hastalıktır.
Tarih boyunca byük salgınlara yol açarak milyonlarca insanın ölümüne neden olan bulaşıcı bir hastalık. Bu hastalığın etkeni olan bakteriler yalnızca pirelerle taşınır. Bu taşıyıcı pireler lağım faresinin asalağıdır.
insanlar bu hastaligin suyla bulastigini dusunerek yilda 1 kez yikanirlarmis.bu yuzden de cok pis kokmamak icin parfume ihtiyac duyarlarmis.fransizlar in da parfum sektorunde basarili olmasinin nedeni bu yuzdenmis.
albert camus aynı isimli eserinde etrafta ölü farelerin oluşunu öyle bir betimlemiştir ki, sokakta tek bir fare gördüğünüzde, ölü ya da diri, derhal bir hastaneye gidip veba mikrobu* için test yaptırasınız gelir.
her okuduğumda "dünyada ne güzel insanlar var" dediğim kitap.

--spoiler--
18 nisan'da, annesini gardan getiren doktor, mösyö [bernard] michel'i [apartman görevlisi] daha çökmüş bir suratla buldu. Mahsenden tavan arasına doğru on fare merdivende yatıyordu. Komşu evlerin çöp tenekeleri de bunlarla doluydu. Doktorun annesi haberi şaşkınlık duymadan öğrendi:
"olur böyle şeyler."
Gümüş rengi saçlı, kara gözlü ve yumuşak bakışlı bir kadındı.
"seni gördüğüme memnunum bernard," diyordu. "fareler buna karşı hiçbir şey yapamaz".
--spoiler--
albert camus un yabanci romanina yanit niteliginde olan albert camus romani.
albert camus un yabancı dan sonra en basarılı romanıdır kanımca. veba yüzünden karantina altına alınan şehirde bir nevi esir kalan şehrin yabancısı , sevgilisinden ayrı bir gencin duygularını çok çarpıcı tanımlandığı romandır aynı zamanda.

genç abimiz laf arasında şöyle birsey der ; her gece saat dörtte uyanıp sevgilimi düşünüyorum ,çünkü bu saatte herkes uyur ve uyurkende sevgili çok masumdur. hatta o gece bir ihanet gecesi olsa bile o saatte yine uyuyodur ve onu tüm masumiyetiyle sevebilirim... buna benzer cümleler kuruyodu abimiz nasıl aşk , nasıl bir kafa yapısı vay arkadaş deyip okumaya devam etmistim de iki sayfa kadar okudugumdan birsey anlamamıştım , hala hatırlayınca bi "vayy arkadaş" çekesim gelir.
veba mikrobundan kasıt ırkçılık , veba bulaşmış insanlardan kasıt ırkçı insanlar olarak simgeleştirilen kitaptır.
yersinia pestis in yaptığı hastalık. lenf bezlerini tutarak bubon adı verilen şişliklere sepsise pnömoniye götürür.
Geçmişte ölümcül bir hastalık olan veba, kara ölüm adıylada bilinmektedir. Günümüzde tedavisi mevcuttur. sürekli gelişen antibiyotikler sayesinde, değişik sınıflardaki antibiyotiklerin bir arada kullanılmasıyla ve ağır ve yoğun antibiyotik tedavisinin ardından hastalık, rahatlıkla iğileştirilebiliyor.
facebook'da toplaşmış olan edebiyatçıların sahip olduğu bir sayfa. Şuradan ulaşılabilir;

[http://www.facebook.com/vebaveba]

içeriği ve vizyonu, misyonu, boku püsürü içinde şöyle bir açıklamaları var;
http://www.batuhandedde.com/vebali-ama-guzel-bir-topluluguz/
muhteşem yüzyıl'a bile sıçrayan hastalık.
Romanın sonunda şöyle demiştir albert camus; "il sait que le virus de la peste peut revenir un jour et appelle à la vigilance"..
çaresizliği kabul etmenin çaresizlikten daha fazla acıttığını söyler bu eser.
dolaylı yoldan bilimin daha da ötesinde ateizmin savunulduğu bir albert camus romanıdır.
bir kate macdowell çalışmasıdır:

görsel
bir teoriye göre milyonlarca insanı öldüren veba günümüz ev kedilerinin avrupada soyunun devamını sağlamıştır. normalde inançları gereği kedi ırkını pek de sevmeyen ortaçağ hıristiyanları kedileri gördükleri yerde öldürüyor hatta bunun sevab olduğuna inanıyorlardı. fakat veba salgını sırasında veba nın fare ile bulaştığını zannetikleri için fareleri öldüren kediler beslenmeye başladı. veba fare den değil ama fare ile birlikte gelen pire lerden bulaşır :

görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel