bugün

bir anda gözleri faltaşı gibi açıldı.
bu nesne evet oydu.
binyıllar önce yeryüzüne düşen meteordan yapılmış ateş saçan hançerdi.
sonunda onu bulmuştu.
+ o elinde tuttuğun nedir?
- kozmik ışıkların reakte olduktan sonra güneş ışığı ile etkileşime geçip, içindeki civanın hareket etmesiyle, kırmızılaşan etrafa kıvılcım saçarak büyüyen- offf içim sıkıldı sen hala burada mısın?
+ ama ben?
- defol git lan!
ve ne görsün! üstunde serdar facebookoğlu cisimleri yazıyor.. ürperdi ama hissettirmedi .
ses serdar facebookoglunun sesiydi. sonra birden serdar cini ortaya çıktı. aynı zamanda bi koku yayıldı serdardan..
-abi soğan mı yedin sen? dedi.
-ehi ehi diye sırıttı serdar cini
domal lan! dedi.basur tedavisi yapacaktı.
o sırada arkadan dur diye bi ses geldi.
onun bir suçu yok bütün suç bende diye öne atlayan yamuk bir adam belirdi.
evet oydu bundan 30 yıl önce arizonaya düşen uçaktan yoksa yamuluyor muyum sağ çıkmıştı.
bir anda herkes sustu.
adamın donu hala aşağıdaydı.
adam don halinde kalmış don filan düşünemez olmuştu çünkü yoksa yamuluyor muyum o adamın ana okulundan arkadaşıydı.
o anda unique belindeki altıpatlara elini götürdü.
ama bu arkadan gelen ses hikmeti yine vukuu bulmuştu.
bu sefer gelen sheriff zalldı..??
gelen mavi taytlı kırmızı donlu kahraman reşat çalışlardan başkası değildi. zaten süperman olsa ne komik olurdu çok gülerlerdi.reşat dururken ehi ehi..
reşat unique270 diye durmadan sayıklıyordu. bu gizli bir oyunun, kapının ve alternatif amerikan filmi çözülecek olaylar yumaaağının bi şifresi miydi?
yaşlılığın verdiği körlükle resat çalışları zall sanan yoksa yamuluyor muyum birden bu olayın nereye varacağını düşünmeye başladı.
o sırada donunu çeken anaokulu arkadaşı unique sıra bende dön ulan diyecek oldu ama yemedi.
peşinden...
o sırada bir silah sesi duyuldu anaokulu arkadaşı öcünü almak amacıyla tetiğe basmış ve birini vurmuştu.
yoksa vurulan unıque miydi. zaten seside uzun süredir çıkmıyordu.

yav hade devam ettirin.*
işte meşhur an olan "o sırada" birgarip kişilik yetişti. nolmuş lan diyen meraklı kalabalık insanı gibi bakıyordu. olaylar o kadar karmaşık hale gelmişti ki o çözemeyeceğini anladı hemen aklına dede korkut geldi. bu olayı çözse çözse o çözerdi. hemen dede korkutu çağırmaya gitti.
dede korkut'un işi başından aşkındır.birgarip'i nasıl olduysa yeni doğan bebe zanneder.hemen kulağına ezan okur 'garip bir zamanda geldin adın birgarip olsun'der.birgarip ne derse fayda etmez dede korkut bırakıp gider, birgarip birgariptir artık.
ezan sesi ile irkilir, o esnada gandalf ile eş olmuş saruman ve sauron un kafasına eşli batakta vurmakla meşguldür yenilen takım bulaşıkları yıkamak için evde kalacak yenenler ise gondor a doğru yola çıkacak çay çorba içecek har vuracak harman savuracaktır. legolas çıkar ve "there is no ezan sesi" der. rte sesle irkilir, gondor yakınlarında türban oylaması için onları beklemektedir grup yıldırım demirören ve hıncal uluç ile buluşarak oylamaya başlar çıkan sonuç ürperticidir. elf idman yurdu ile goblin yetiştirme gücü takımları arasında dostluk maçı yapılacak ve bu maça elfler tesettürlü ve türbanlı çıkacaktır. güzel bir neslin geleceği karartılmak istenmektedir. oradan bir ışık yükselir ve şöyle der.....

(bkz: to be continued)
aydınlanan gökyüzü gerçekleri gün ışığına çıkarmıştı. duvarda kan izleri vardı. duvardaki kan izlerinin kime ait olduğunu yerdeki kan izlerini takip ederek bulmaya çalıştı. izler kargaşa apartmanına doğru gitmekteydi. sırayla merdiveni çıkan eduardo apartmanın tepesine kadar ulaşmış ve kilitli bir kapı görmüştü. kapının ardındaki çığlıklar kulakları parçalayan cinstendi. sanki içerde insanları birşeyler yemekteydi.
kapıyı açınca gördüğü manzara onu şoka sokmuştu.

steve 18 lik bir çıtırın boğazına yapışmış kanını emiyordu, oysa o steve i büyüklerini sayan küçüklerini koruyan biri olarak tanımıştı.
kahramanımız steve'i tanıyamamıştı. tanıyamadığı için ne yapacağına karar veremedi. oysa ki steve onun en ...
yakın arkadaşı olan japonun kayınçosuydu. japonsuz gerilim olmayacağını bilen yazar burada ona da bu sürükleyici hikayede ustaca rol verdi.
steve dudaklarındaki kanı bunu milyonlarca kez yapmanın verdiği bıkkınlıkla sildi. şimdi kahramanımızı bir seçim bekliyordu. titreyerek glockunu çıkardı ve...
ne bicim bir sonu varmis filmin diye soylendi televizyonu kapatirken. hersey gercekligini yitirdikce daha cazip artik diye sinirlendi. ne guzeldi gencliginin filmleri. glock nedir bilmemenin eksikligini hissetmezdi hic kimse. hic kimse de birlesik yazilirdi o vakitler. tdk birlesik kelimleri hamabocegini bile ayiracak kadar ayirmamisti henuz.

yazlik inci sinemasinda fruko satilan zamanlardi. hayat daha agir akarken seyredilen filmlerin, ruhlari uyusturan agdali romatikliklerinde iyi insanlarla doluydu dunya. annenin verdigi plastik kaba, kosedeki bakkaldan yogurt almaya giderdik. bakkal hep biraz detrejan, biraz leblebi, biraz biskuvi, biraz da mutlaka toz ve nem kokardi. ici daraldi. yaslaniyorum diye panik oldu birden. kapinin arkasindaki ayakkabilarini zor giydi, kendini sokaga atmak istiyordu hemen. apartman merdivenlerini hizla indi, metal dis kapiyi carparak kapatti. yollari kazmislardi, her yerde tas toprak. bir iki adim atmisti ki, o da ne?
sokaktaki herkes olduğu yere yığılmıştı. bu olanlara inanamıyordu. inanmak zorundaydı bunu biliyordu ama yorulmuş beyni izin vermiyordu. bir an için olduğu yerde ağır bir beton kütlesi gibi hissetti kendini. hemen kaçmalıydı bu yerden, bu şehirden. tam kendini ileri doğru bırakmaya hazırlanırken aklına..
neden bana bir şey olmadı sorusu takıldı. neden herkes bu bilinmezlikten etkilenmişken ona hiç bir şey olmamıştı, aklını kaybetme korkusundan başka. ama bunu düşünecek vakit yoktu. hızla terketmeliydi bulunduğu yeri. gördüğü manzara karşısında donup kaldığı bir iki dakika içinde düşündüğü planı uygulamayacaktı. önündeki arabaya hızla atladı ve sürdü. fakat unuttuğu bir şey vardı. çaldığı sahipsiz arabanın benzini onu bu şehirden kaçırmaya yetecekmiydi?..
herşey ruzgarlı bir sonbahar akşamında başladı, ellerinini ceplerine koyma alışkanlığı olmayanların bile ellerini ceplerine koyduğu soğuk ve sakin bir gündü.
benzinin yetip yetmeyeceğini düsünecek vakti bulamadan hizla ilerledi. aklinda 40 tilki dolastirirken araba birden durdu. o da ne ? aman allah'im lpg bitmis ! hemen arabadan assagiya inip kaputu acti. ama benzinin bittiğini de biliyordu. bakti olmayacak otostop cekip 3 mil ötede ki benzinciden benzin olmayi düsündü. tam o sira da o elini kaldirmadan yayina 42 plakali bir kamyoncu yanasti ve olay gelisti ;

+ hayirdir birader ?
- benzinim bitti gurban.
+ilerde bi tane biliyorum gel atayim seni.
- vay anana rahmet moruk sagol.
+ nerelisin?
- new jersey.
+icinden mi ?
-icinden olmasa new jersey olmuyor hacim...

diyaloglari yasanirken benzinciye gelinmisti. önünde iki tane benzinclik. opet ve shell. hangisinden alayim diye düsünürken atalarimizin '' yar.aği kelden benzini shell'den alicaksin'' sözü kulaklarinda cinladi ve yavas yavas shell'e doğru ilerlemeye basladi..